hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • aşure ayı olsun olmasın canımız çektikçe yaptığımız bir tatlıdır. her ne kadar yapması zor gibi görünse de aslında sürecin uzun olmasından kaynaklanır bu zorluk.düdüklü tencere olan bir evde bu süreç daha da kısalır.
    kişiden kişiye lezzeti değişir zira herkesin farklı bir damak tadı vardır yine de tadan herkesçe beğenilen bir tarifi şöyle de iliştireyim:

    1 su bardağı nohut
    1 su bardağı kuru fasulye
    2 su bardağı yarma (bkz: buğday)
    1 çay bardağından biraz eksik pirinç (kırık pirinç olursa daha iyi)
    1 çay bardağından biraz eksik ince bulgur
    100 g kuru kayısı
    100 g kuru incir
    100 g çekirdeksiz kuru üzüm
    (kuru meyveler isteğe göre daha fazla da olabilir, çeşitlenebilir de. ama çok çok fazla olunca ekşi olabiliyormuş)
    5-10 tane karanfil
    1 çay kaşığı tuz
    3 ya da 3.5 su bardağı şeker (ben şekeri tadına bakarak koyuyorum, şekerden şekere tadı değişiklik gösteriyor. bir de tabi kimisi az şekerli seviyor, o yüzden tadına bakıp azar azar koymakta fayda var)
    1 su bardağı süt

    üzeri için
    tarçın
    fındık, ceviz
    nar
    (bunlar da yine tercihlere göre değişir)

    nohut, kuru fasulye ve yarma bir gece önceden ıslatılır. bunun için kuru fasulye ve nohutu bir kaba koyup üzerini birkaç parmak daha fazla su örtecek şekilde, yarmayı da yine başka bir kapta aynı şekilde ıslatabilirsiniz.
    ertesi gün, nohut, fasulye, yarma yıkanır, fasulye ve nohut altta yarma üstte olacak şekilde düdüklü tencereye yerleştirilir, su eklenir ve pişmeye bırakılır. düdüklü tencere yoksa fasulye ve nohutu bir tencerede yarmayı ayrı bir tencerede pişirmekte yarar var zira yarma daha çabuk pişiyor.
    bunlar tamamen piştikten sonra pirinç ve bulgur ayrı ayrı haşlanır. bu malzemeler de haşlanınca, pişmiş olan diğer malzemelerin içine katılır. azar azar sıcak su eklenir ve malzemeler karıştırılır. o arada kuru meyveler haşlanır. kuru meyveleri de pirinç ve bulgur gibi ayrı ayrı haşlamakta fayda var, ama olmasa da olur. hepsi bir tencerede de haşlanabilir. onlar da haşlandıktan sonra suyu süzülür. (incirin suyu aşurenin rengini değiştiriyormuş, o yüzden diğer malzemelerden ayrı haşlamak gerekiyor).
    kuru meyveler eklenir. karanfil eklenir. tuz eklenir. orta ateşte karıştırarak malzemelerin özleşmesi sağlanır. daha sonra şeker eklenir. dediğim gibi tadına bakarak ne kadar tatlı olması gerektiğine karar verebilirsiniz. ancak sıcakken tadına bakmanız sizi yanıltabilir. (bir kaşıkla alıp kenara soğumaya bekletmek candır)
    aşurenin tadı ayarlandıktan sonra bir süre daha aşurenin pişmesi gerekir. bu süreç önemli tabi. aşureyi lezzetli yapan kısım da bu süreci uzun tutmak. özlü olmasını istiyorsanız iyice pişirmeniz gerekiyor. tabi yoğun bir aşure sevmiyorsanız sonrasında ekleyeceğiniz kaynar su ile kıvamını açabilirsiniz. ancak eklediğiniz sudan sonra da bir taşım daha kaynatmakta fayda var. yoğunluğu, tadı ayarlandıktan sonra süt eklenir. biraz daha kaynatılır, karıştırılır ve aşure tenceresi ocaktan alınır.

    dediğim gibi isteğe göre tarçınla, narla, fındıkla, cevizle servis edilir. şahsen ben tarçın ve narla pek seviyorum kendisini. cağnım tatlı

    son iki yıldır da komşulara dağıtma ritüelini arkadaşlara dağıtma olarak değiştirdim. evlerinden uzak arkadaşlarım ev aşuresine pek bir hasret iken onlara aşure yapmak pek de güzel oluyor doğrusu, evet.

  • 8 ay önce 28 yaşındaki set işçisi hasan karatay'ın iş güvenliği olmadığı için sette gerçekleşen iş cinayetiyle hayatını kaybettiği dizidir. hasan set güvenliği olmadığı için öldü, sgk girişi bile yapılmamıştı. bareti başında olsa kurtulacaktı.

    katillere övgüler dizmeden önce hasan'ı hatırlayın.
    kader değil fıtrat değil, iş cinayeti.

  • öyle bir his ki sanki içimdeki tüm mutluluk hücrelerini ameliyatla almışlar. boş bir kabuk gibi kalakalmışım. azkabanda 100 yıl geçirmişim de içim kurumuş gibi. ya şu da olumlu güzel bir habermiş falan diye sevinesim, komik şeylere gülesim bile yok. komedi filmleri/dizileri bile komik gelmiyor.

    mut yetmezliğinden ölücem arkadaş bu kadar da mutsuz olunmaz ki.

  • vanilyanın fazla konulmasıyla alakalı olabilecek durumdur.
    vanilya kekteki yumurta kokusunu kırmasıyla bilinir lakin keke sertlik kazandırır. trabzon vakfıkebir ekmeği yapıverebilirsiniz :'(

  • televole'nin televole olduğu zamanlar. yani futbolcular ön planda.

    mustafa adlı takımını,soyadını, hiçbir şeyini bilmediğim bi futbolcunun yanına gidiyorlar. amaç bir tane genel kültür sorusu sormak. şu diyalog geçiyor...

    -merhaba mustafa sana bir genel kültür sorusu sormak istiyoruz.
    -sorun abi.
    -bize, senin isminin harflerinden oluşan bir ülke söyleyebilir misin?
    -(biraz düşünür) valla bulamadım...kaç harfli?
    -3 harfli
    -hımmm... (biraz daha düşünür) baş harfi ne?
    -baş harfi "f".
    -hımmm... yok vallahi aklıma gelmiyor...
    -neyse ben sana kıyak yapıp 2. harfi de söyleyim "a"
    -hımm... faa... hımmm... yok vallahi bulamıyorum..
    -neyse mustafa. sorun değil. ülkenin adını söyleyim mi?
    -söyle abi.
    -fas.
    -hadi lan ordan fas diye ülke mi olur?

  • kral 5nci charles dönemi, ingiltere'nin garipliklerle geçen bir dönemiydi. (bkz: evanjelizm). dönemin inanç ve ahlaki dokusu da söylencelerin gerçeklik sıfatı kazanlmasına katkı sağlıyor olmalı. kral kendi de biraz garipti. hayatı boyuınca ingilizceyi öğrenmeyi reddetti ve karısını 32 yıl hapiste tuttu.
    neyse konumuz bu değil.
    1726 eylülünde kadının biri tavşanlar doğurmaya başladı. yerel hekim john howard olayı ciddiye aldı. hadiseyi ükle çapında araştırmak üzere bilim insanlarını göreve çağırdı. kral'ın yapacak çok bir işi yoktu ki olayı araştırmaya bizzat kendi adamlarını kralın özel cerrah ve anatomisti nathanael st. andre ve galler prensi özel sekreteri samuel molyneux'ü yolladı.

    mary onlara hamile kaldığında canının tavşan eti çektiğini, çok yediğini ve sonra rüyasında tavşan doğurduğunu gördüğünü söyledi. bunlar işi sıkıya aldılar ve tavşanların akciğerlerini kesip suya attılar. ciğerler yüzdü. bundan yapılacak basit çıkarıp tavşanların akciğerlerinde hava olduğu idi. bu da ancak doğumdan önce dış dünyayla karşılaşmış olduklarında mümkün olabilirdi. ama uzmanlarımız nedense bunu göz ardı ettiler. 29 kasımda kadını alıp londra'ya getirdiler. mary birden bire kamuya malolmuş bir figüre dönüştü. gerçi tavşan doğumları durmuştu ama mary açısından işler yolunda görünüyordu. sonunda sir richard manningham adındaki ünlü tıp adamı gelerek kadının uterusunu açıp bakmayı önerdi. opeerasyon önerisi aslında bir blöftü. mary hemen yelkenleri indirdi. rahmine tavşanları ünlü olmak ve kraldan bir kaç kuruş koparabilmek adına kendisinin soktuğunu itiraf ediverdi.
    kadini kisa süreyle hapse attılarsa da sonradan serbest bırakıldı. olansa ona safça inanan iki bilimadamına oldu. john howard and nathanael st. andre'nin kariyerleri son buldu. http://www.museumofhoaxes.com/mary_toft.html

  • kısa yanıt verme özelliklerinin olmaması.
    22 yaşındayım, şu ana kadar annemin evet ya da hayır diyerek cevap verdiği tek cümle duymadım bilmiyorum.

    *anne ebru beni aradı mı?
    -aradı. duşta dedim. tamam teyzecim çıkınca beni arasın olur mu dedi. ben de tamam kızım ben söylerim arar o dedim. o da sağol teyzecim iyi akşamlar dedi. sen sağol kızım dedim.

    *anne hava soğuk mu?
    - ne soğuk ne sıcak. kaban alma terlersin. hırka da az gelir. şal al bi de yanına. takma şalı istersen çantanda dursun üşürşen sarınırsın.

    *anne botlarımı gördün mü?
    - gördüm tabi. atmışsın yine birini bi yere birini bi yere. aldım temizledim gazete sepetinin üzerine koydum. oradadır. sen nereye bıraktığını bile hatırlamazsın tabi. kaç yaşına geldin...