hesabın var mı? giriş yap

  • babadan kalan arsayı satınca sorun yok. eseri satınca var. he mi?

    ressam ölünce varisleri resimlerini satmasın. heykeltıraş ölünce heykeller bağışlansın vs. vs.

  • benim en çok hassasiyet gösterip uygulamaya çalıştığım şey sessiz olmaktır. her yerde. her şeyde takındığım sessizlik.
    mümkün olan en sessiz şekilde işimi halletmek.
    ışığın düğmesi açılacak çaaat. çekmece kapanacak, dolap kapağı kapanacak baaaam, masaya bardak konacak çaaaat.
    çok yoruluyorum. bu gürültü hali beni yoruyor. insanların, yanlarında kimse yokmuş gibi davranmaları beni çok hırpalıyor. ben sanki yokmuşum gibi işimi görürken bir başkasının kafama vururcasına her işi gürültüyle halletmesinden tiksiniyorum. ben ki çatalı kaşığı bile tabağa ses çıkmasın diye yavaşça koyan adamım, merdivenden yuvarlanıyor gibi inemem, kendi çıkardığım sesten bile rahatsız olurum, hayatımın ne derece zor olduğunu düşünün.
    insanlara mute özelliği getirsin elon musk.

  • bence sebebi ilklerin unutulmaması değil.

    mirc çılgınlığının en sonlarına yetişmiş, icq'yu dibine kadar yaşamış biri olarak msn'in tadının hiç bir şeyde olmadığını çok net bir şekilde söyleyebilirim.

    msn'de her şey olması gerektiği kadardı, zamanlaması da muhteşemdi herkesi kendine bu şekilde bağlıyordu. herkesin internetinin olmaya başladığı dönemde, mp3leri kolay bulup paylaşabildiğimiz, yeni internet sitelerinin keyfini çıkartabildiğimiz, adam gibi video call yapıp fotoğraf paylaşabildiğimiz yıllardı. arkadaşlarımın hiç birisi eve geldiği gibi icq'da online olmazdı ama herkes msn'de online olurdu.

    karşı cinsteki önemli kişinin whatsapp'ta en son ne zaman telefonuna baktığı değil, msn'de online olup olmadığı takip edilirdi. mesafeleri yakın etti, arkadaşlığımızı sadece buluşup görüşebildiğimizde değil online olduğumuz her saat yaşayabilmemizi sağladı. karşı cinsten birisinden hoşlandığında msn'ini almak devasa bir adımdı, dünya tarihinde hiç bir devir yoktur ki hoşlandığın kişiyle msn döneminde olduğu kadar birebir zaman geçirebilesin. msn'ini aldıysan olaylar gelişene kadar veya gelişmeyene kadar bir ton zaman geçirebilirdin. şimdi de haberleşiliyor ama msn farklıydı, sürekli yaşayan bir şeydi. facebook messenger, whatsapp hiç birisi onun yerini tutmaz.

  • son şampiyon ve bu turnuvada da 90 sayı ortalama ile oynayan ispanya'yı son 2 dakikayı saymazsak 65-67 bandında tutup, gerginlikten reklam panolarını devirtecek hale getirmişiz, millet hala gıy gıy yapıyor.

    kadroda cedi osman hariç geçen sezon 20 dakikadan fazla süre alan bir oyuncu yok. cedi'nin süreleri de iş avrupa'ya gelince 20 dakikanın altına inmiş. turnuva boyunca cedi'den sonra eline baktığımız furkan korkmaz da 12 dakika süre almış. daha anlaşılır biçimde, obradoviç'in f4'de toplam 1.5 dakika süre verdiği melih mahmutoğlu, ispanya karşısındaki ana hücum silahlarımızdan biriydi. yani ispanya'yı aslında yenebileceğimizi ama ufuk hoca yüzünden yenildiğimizi falan zannediyorsanız diye söylüyorum. kafanızda kadro kalitesi açısından belki bir şeyler canlanır. canlanmıyorsa da fazla zorlamayın zaten.

    ezberlemişler bir okben ve ege arar'ı, bunlar niye yok diye sorup duruyorlar. niye yok diye sordukları okben geçen sezonu daçka'da 1 sayı 1 ribaund 1 asist ile bitirmiş. sanki kadroda olsa marc gasol'ün içinden geçecekti. erkan'ın yerine okben'i, barış'ın yerine de ege'yi alsak tam olarak ne olacağını umuyorsunuz merak ediyorum. yine grupta 2 galibiyet alıp ispanya'ya elenecektik.

    ömer, ersan ve bobby olsa muhtemelen ispanya'dan kaçacak galibiyeti alır, belki hırvatistanı da zorlar, en fazla bir tur daha gidebilirdik. bu isimler dışında kadroda kim olsa senaryo bundan farklı olmayacaktı. ufuk sarıca da zaman zaman olmadık hatalar yaptı ama o hatalar da olmasa şimdi şuradaydık, buradaydık diyebileceğimiz durumlar söz konusu değil. bunlar da kendisine tecrübe olarak kaldı.

    takdir etmeyi ve kabullenmeyi öğrenemedik bir türlü. oyuncu havuzu çok dar, kadro kalitemiz bu ve yapabileceğimiz bu kadardı. yenildiğimiz maçlarda bile 3. çeyreklerde havlu atmadık. hepsinde sonuna kadar mücadele ettik ve ispanya dahil hiçbir takıma teslim olmadık. cedi ve furkan henüz çok genç olmalarına rağmen inanılmaz sorumluluk aldılar. iki şut kaçınca korkmadan, elleri titremeden üçüncüyü de kaldırıp attılar. al sana mis gibi turnuva kazanımı işte.

    ''yenebileceğimiz takımları yendik'' eleştirisi zaten yalnızca bu coğrafyaya has. yenebileceğimiz takımlara yenilebilirdik de veya 3. çeyrekte havlu atıp 20'den fazla fark da yiyebilirdik. cedi ve furkan'a sorumluluk ağır gelebilirdi. melih özgüvensiz bir şekilde titrek ellerle şut atabilirdi. semih yine 0 konsantrasyon ile sahada gezinebilirdi. ama öyle olmadı. ispanyollara tırnak yedirttik. bu mücadele, gurur duymak ve alkışlamak için yeterli. şahsım adına hepsiyle gurur duyuyorum.

    bir de tabi ufuk sarıca dahil hiç kimse yabancı sınırı olduğu için oyuncu yetiştiremiyoruz diye söylenmedi.
    eski oyuncular twitter'dan ''yabancı kuralı türk basketboluna zarar veriyor. acilen kaldırılmalı'' diye yazıp çizmedi. kimse prim konuşmadı.
    nasılsa yeniliriz deyip maçı bırakmadı hiçbir oyuncu.
    yenildiğimiz maçlardan sonra hiç kimse bu forma için ölürüm, ver mehteri şuradan diye ucuz milliyetçilik yapmadı.çünkü zaten hepsi sahada o formaya ne kadar değer verdiklerini mücadeleleri ile göstermişlerdi.

    sonra da nesiyle gurur duyacakmışım. bunlarla gurur duyuyorum işte. bu yüzden destekliyorum. bu yüzden elenmemizin ardından salondan yuhalamalar değil alkışlar yükseliyor. bu yüzden ''milli takıma gasol şoku! manyak fark yedik!'' başlıkları yerine ''teşekkürler 12 dev adam'' manşetleri atılıyor.

    şahsım adına teşekkürler. izlemek büyük keyifti. daha iyisini de yapabiliriz. yapacağız da.

  • bayağı bayağı iyi bir bölümle devam eden dizi.

    --- spoiler s06e13 ---

    sanırım "the candidate"in kim olduğu konusunda kimsenin kafasında bir soru işareti kalmamıştır bu bölüm itibariyle. tabi yine de lost'un ters köşe yapma potansiyelini de akılda bulundurup çok emin olmamakta fayda var.

    yalnız eminim, sun ve jin'in kavuşma sahnesinde herkesin yüreği ağzına gelmiştir. birbirlerine sarılmak için manyetik zımbırtıların arasından geçerlerken, "cozzztttt" efekti eşliğinde kızaracaklarını düşünmeyen var mı aranızda?

    --- spoiler s06e13 ---

  • bu ve benzeri kapaklarin bir ozelligi, gerektiginde personelin inebilecegi kanallari ortuyor olmalaridir. ve bu dikey kanallar da tabi ki ya genis capli silindir beton bir boruyla ya da yerinde dokulen ve yine silindir yapida sekillendirilen beton bir setle olusturulur. bu kanallarin silindir olarak yapilmasinin nedenleri ise, endustriyel beton boru bloklarindan yararlanabilmek, daha az malzemeyle daha genis kullanilabilir capa sahip kanal yapabilmek ve hatta dusme olasiligi olmayan tek kapak modeli olan daire seklindeki kapagi tam uyumlu olarak kullanabilmektir.

    ayrica bu gibi endustriyel tasarimlarda daha onemli olan islevsel konular, yan konulardaki tasarim yaklasimini belirler. dolayisiyla, kapagin zaten karar verilmis olunan sekline uygun acilma mekanizmasi, sonradan bu konsepte uygun olarak gelistirilir. yani kapak, dondurulerek acilmasi istendigi icin yuvarlak yapilmaz; yuvarlak yapildigi icin dondurulerek acilir.

  • oğlunun çükünü kestirirken tüm gün davul zurna çaldıran, askere gidecek oğlu için kornayla kafa beyin patlatan, düğününde dakikalarca havai fişek attıran densizlere verilen şahane bir ayar.