hesabın var mı? giriş yap

  • babası bu yöntemi uygulayan bir arkadaşım geçen hafta 35 yaşına girdi.

    bu yaştan sonra geri de çekemiyorlar.

  • eger evlat kisi gurbette ise, her aile ziyaretinde boyle bir sahne mutlaka yasanir. yas, konum, yanindaki kisiler mevzu bahis degildir. evlat kisi benim gibi doymak bilmez biriyse o son kofteyi annesinin doyup doymadigini umursamadan mideye indirir. ancak ne kadar duygusuzca yenilse de, o son kofteler, zihinlerde soganli, acili bir tat birakir. her hatirlandiginda kalbin uzerine bir agirlik coker, anne ozlenir, yastiga sikica sarilinir. bilinir ki baska kimse son koftesini verirken o kadar beklentisiz, samimi, ye kuzum olmayacaktir. anneye bir kere daha minnet duyulur...

  • springsteen’ den biraz da the river ı andıran nefis bir öykü.

    “eğer işiniz birdenbire ortadan kaybolursa ne olur. 20 yılda kendinize iyi kötü bir hayat kurmuşken 45 ine ya da 50 yaşına geldiğinde birdenbire edindiğin tüm ustalığınız, tüm beceriniz artık para etmezse...” demiş patron.

    uyku tutmayan bir gecede kitaplığından rastgele bir kitap çeker springsteen: a journey to nowhere. dale maharidge in yazıp michael williamson ın fotoğraflandırdığı kitabı bir oturuşta okur. kuzeydoğu ohio da demir çelik endüstrisinin çöküşüyle birdenbire işsiz kalan insanların manzaralarından youngstown doğmuştur.

    i come home from 'nam worked my way to scarfer
    a job that'd suit the devil as well
    taconite, coke and limestone
    fed my children and made my pay

    yüksek fırınlarda çalışmak şeytana yakışan bir iştir ama o iş besler aileyi. o işi yapmaktan daha cehennemi tek şey ise artık o işin olmamasıdır.

    my sweet jenny i’m sinking down
    here darling in youngstown

    dizelerinde bahsi geçen jenny nin bir insan değil de bir baca olduğunu anlamak atilla atalay ın fabriga sını okuyanlar için ya da sektörle ilgisi olanlar için zor değildir elbet. jeanette adı verilmiş bir bacaya seslenmektedir şarkıdaki karakter.

    he said, "them big boys did what hitler couldn't do"

    dizesi ise campbell works şirketinin tüm bacalarının dinamitlenerek yerle bir edildiği, 5000 kişinin işsiz kaldığı ve “kara pazartesi” olarak anılan güne bir göndermedir.

    shoreline amphitheater daki bir yardım konserine davet eder springsteen maharidge ve williamson ı. ilk karşılaşmalarıdır. springsteen “a journey to nowhere” in bazı bölümlerinin haklarını satın almak istediğini söyler 1990 da “and their children after them” ile pulitzer kazanmış ikiliye.

    “para asla konuşulmadı” demiş maharidge; “bence ilhamın telifi olmaz. bir yazar için bruce springsteen gibi birisinin sizin eserinizi alıp başka birşey haline getirmesinden daha büyük bir kompliman olamaz.” 1 dolar karşılığı kitabın tüm hakları springsteen inindir.

    kitaptaki 50 sayfayı springsteen in 4 kıtada anlattığı şarkıyı ilk kez bir canlı performansta dinledikten sonra söyledikleri ise şöyle maharidge in:

    “çığlık çığlığaydım. o’nun youngstown ın ruhundaki gurur ve yaralanmışlığı birkaç sözcükte tam onikiden yakalayışı hayrete düşürüyor.”

    belki de neden ve nasıl patron sıfatını hakettiğini bir kez daha gözümüze sokuyor springsteen. bugün youngstown işsiz ve evsizlerin sayısının çalışan insanlardan daha fazla olduğu bir ohio kasabası imiş. en büyük istihdam kaynağının tutukevleri olduğu; eski maden işçilerinin, eski maden işçilerinin gardiyanı olduğu bir yer. sesi olmayan insanların öyküsü anlattığı öykü. sesleri yok çünkü springsteen anlatmadıkça farkında değiliz onların. belki bir gazetedeki bir haberde görürüz ve aklımızda sadece istatistiklere bir katkı olarak kalırlar. ama onların da hikayeleri vardır bizim hiç bilmediğimiz. işte patron bize o öyküyü anlatır ve onlar gibi sesleri olmayan pek çok insan olduğunu fark ederiz birdenbire.

    harika bir ağıttır youngstown, hem youngstown ı hem de patrona dair bir şeyleri anlatan.

    “özel bir şey yapmaya çalışmadım. sadece olanlar hakkında konuşuyorum. etrafa bakınıp gözlerimin bana söylediklerini dinlerim. benim derdim inandırıcı karakterlerle bir yere varabilen iyi bir öykü anlatmaktır. bir şeyler ima etmesini umduğum öyküler. insanlara bir şey söyleyemem, bir şeyleri göstermeye çalışırım.”

  • gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. daha sonra bir başka topraktan 100 tane siyah karınca alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. ilk başta hiçbir şey olmayacaktır...

    daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz!..

    kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir...

    o nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen;

    “kavanozu sallayan kim?!?”

  • ben küçüktüm, babam burdan borsa takip ederdi. ben de anca kanald'ninkinden açar yayın akışında çizgi filmler ne zaman başlarmış ona bakardım, o zamanlar nasıl oluştuğunu anlamasam da süper lig puan durumuna bakardım. çok büyük teknolojiydi, çoğu insan bilemedi kıymetini.

  • başlığı açan tuvalet terliğine benim de bir söyleyeceğim var.

    -- hürriyet gazetesi washington temsilcisi tolga tanış'ın haberine göre bölge yargıcı richard berman’ın baktığı davada, savcılık zarrab ve diğer iki şahıs için abd’yi dolandırmaktan beş yıl, abd’nin iran yaptırımlarını ihlal etmekten 20 yıl, bankacılık sahtekârlığından 30 yıl ve kara para aklamaktan 20 yıl olmak üzere toplam 75’er yıl hapis istedi. --

    reza zarrab tutuklandı

    linkte verdim o beynine gitmiştir umarım..