hesabın var mı? giriş yap

  • bestesi istanbula, guftesi bana ait sarki.

    bugun gunlerden cuma, gun aksama donuste
    aksama bir hengame, trafik olur e-5 te
    bu kosturma niye bilmem, bilemem bu gidisle
    ne gidicem lan eve yatarim ben ofiste

    ari kovani gibi, insanlar hep ustuste
    yarim saat beklesen, kimse kalmaz maslakta
    zannedersin 8 saat tutulmuslar hapiste
    ne gidicem lan eve yatarim ben ofiste

  • ciddiyetsiz bir ordu. tam iki saattir bekliyoruz ankara ovasının soğuğunda. 10 bin kişi it gibi titriyoruz yeminle. sümüğümüz burnumuzda donuyor. aa bir baktık bizim düşman ordusu hiçbir şey olmamış gibi sallana sallana geliyor karşı tepenin ardından. şeytan diyor, 'sok şu mızrağı göğüslerinin ortasına'... o derece sinirlendim yaa !!

    tam iki hafta önce haberleşmişiz. elçiler göndermişiz karşılıklı. gününü, saatini, yerini belirlemişiz. arsa sahibine kapora vermişiz. her şeyi ayarlamışız. ama bu nasıl bir laubalilik, nasıl bir ciddiyetsizlik anlamıyorum. yahu 'savaşmayacağım, canım istemiyor' de anlarım. zorla çağırmadım ki buraya sizi. ama kardeş ülke işte. atsan atılmaz, satsan satılmaz. karakteri böyle bunların. savaşın başlamasına 5 dakika kala 'fazla mızrağı olan var mı' diyen adamlar bunlar. acımayacaksın böylelerine işte ama neyse... biz onurumuzla savaşımızı yapalım.

    - hücuuum !!!

  • malumun ilanı.

    avrupa 200-300 bin mülteciyi almamak için kıçını yırtarken, 78 milyonluk bir islami geri kalmış topluma kapısını açar mı?

    arkadaşlar siz salak mısınız? hollanda'da erkek erkeğe evleniyor da nikahı belediye başkanı kıyıyor, türkiye'de ise başı açık gezene mahalleli "yollu" diyor arkasından. bir tarafta yüksek bir medeniyet seviyesi, öbür tarafta 1400 yıl öncesinin arap bedevi kültürü var; bu ikisi nasıl aynı birlik içinde yer alabilir?

  • dersaneden yeni çıkmış, ellerinde test kitapları olan mezun çiftimiz durakta otobüs beklerken kız sevgisini kaynaştırma harfleriyle süsleyerek sevgilisine göstermekte.

    k: aşkımın gözüsüü..
    e: ^^
    k: aşkımın burnusu..
    e: *iyice gevşeyen smiley*
    k: aşkımın testisi..
    e: ?!!
    durak: *error*

    hep eğitim sisteminden oluyo bunlar.

  • stanis law lem dogu blogunun bilimkurgu yazarlarindan oldugundandir, ana akim bk yazarlari kadar eserleri yayinlanmamistir.
    bunun etkisi turkiyede de gorulmus uzun bir sure eserleri pek bulunamamistir. fakat okunduktan sonra bilimkurguda ozgun bir yeri olmasi gerektigi anlasilir. cunku bilimkurgu sadece bilimin oykulestirilmesi degildir. ayni zamanda sorulmasi gereken sorular ve bilimin sorgulanmasi demektir. stanislaw lem de zaten bunu yapmaktadir. okunurken kitaplarinin yazim tarihleri dikkate alinmalidir. o dogu blogunun soguk savas zamanindaki bir bilimadamidir. sirf bu acidan bile en azindan dikkate alinmayi hakkeder. kitaplarinda asagidaki temalar ise egemendir denebilir;

    1) genelinde soguk savasin etkisi gorulur. tabi ki de sovyetlerden ve abd den bahsetmez ama genelde her hangi bir guc dengesi nukleer silahlarla tasvir edilir. herhangi bir uzay gemisinin en ciddi gucu nukleer enerjidir. ve bu kaynaktan buyulu gibi soz edilir ve bu guc herseyin arkasindadir. silah olarak atom bombasina ise cok fazla vurgu yapilir. hem yenilmezde, hem de aden de insanlarin en cok merak etiigi sey karsi tarafin atom bombasina sahip olup olmadigidir. tum bu nedenlerden dolayi lem in soguk savastan, ve atom bombasinin yarattigi gerginliten etkilendigini soylemek yanlis olmaz.

    2) lem modernizm doneminde bilim herseyi cozer gorusu ile yogruldugundan hep bu dusunce ile savasir. solarisde ve yenilmezde insanlar gezengenleri aslinda yenemeyecegimiz hatta anlayamayacagimiz seyler de var oldugnu kabul ederek terkeder. su anda cok sik karsilasilan postmodern bir yaklasim da olsa o donemin guclu modernizm akimlarinda istisnai bir yaklasimdir.

    3) uzay gemilerinde calisanlar arasinda tam anlamiyla birozellesmevardir. her zaman bir kimyager, biyolog, astrofizikçi, matematikçi vs. vardir. bu bilimadamlari kendi alanlari disinda bir sey bilmezler. bu da o zamanin bilim adamlarina ozgudur. su anda tum astronotlar ve bilimadamlari kendi alanlari disindaki alanlarda da bilgi sahibidir. bu acidan da bu ozellesme kitaplarinda bir klişedir.

    4) cok ciddi ontolojik ve epistomolojik acilimlara sahiptir. hatta solarisde bilim kurgu ogeleri felsefi sorularin gerisinde kalir. bilim kurguyu felsefi temelleri tartismak icin kullandigi bir fon olarak gormek sasirtici olmamalidir.

    5) evrim teorisini cok sever. evrime gore aciklamalar sikca karsilasabilecek birseydir. aden ve yenilmez sadece evrim teorisinin baska canlilar uzerine kuruldugu gezegenlerdir. ustune usluk yenilmez de geri evrim teorisini ortaya atar.

    ve butun bunlarin yaninda sorusturma ve yıldizlardan donusadli kitaplari bazi farkliliklar gosterir. sorusturma determinizmin, yildizlardan donus modernlesmenin ve bir anlamda tuketim toplumunun elestirisi olarak digerlerinden ayrilir.

  • bundan 4 sene kadar önce -tabi daha, genciz anarşiğiz o zamanlar- bakanlıklar civarında bir arkadaşla yürüyordum. yolun kenarında kırmızı plakalı siyah mercedes vardı. içi dolu mercedes'in önünde ve arkasında da birer tane ford mondeo polis aracı bekliyordu. polislerin dalgınlığından faydalanıp mercedes'e yanaştım ve kapısını açtım. daha fazla ilerleyemeden "hop hişş ne oluyor??" sesleri arasında durduruldum:

    - arkadaşım ne yapıyorsun kör müsün?
    + pardon babamın da aynı böyle süper pahalı bir mercedesi var da karıştırdım.
    - nasıl aynı? bakan mı baban?
    + yok yok, yetim hakkı yiyor babam. ancak öyle alabildik.

    tekrar düşündüm de, iyi kurtulmuşum. bakanın melul bakışları ve "bırakın gitsin" cümleleri arasında, arkadaşımla birlikte günbatımına doğru iyi uzaklaşabilmişim.

  • donanımhaberin telefon ve tv forumlarında takılan, burda geliyor sony battı diye tespit sıçıyor. günümüzde sony'nin sahip olduğu şirketleri tek tek yazıyorum. bakalım sony gerçekten batıyor mu.

    sony corporation: sony'i sony yapan şirket budur. ses ve görüntü sistemleri, yarı iletken teknolojisi, sahibi oldukları patentler derken elektrikli araba işine de girmiş bir şirket. çalıştığı alanları görmek için link

    sony pictures: sinema sektöründeki "big six" denilen major şirketlerden birisi. geçen yıl disney, warnerbros ve universal'dan sonra dünyada pazar payı olarak dördüncü sırada gelmişler.link.

    sony interactive entertainment: bu herhalde en bilindik. ps4'ün başarısından sonra 40 yıldır konsol üreten nintendo'yu da geçerek, tarihin en çok konsol satan oyun şirketi oldular. ayrıca ps2 hala tarihin en çok satan oyun konsolu durumunda. oyun sektöründe de santa monica, naughty dog, japan studio ve insomniac gibi başarılı stüdyolara sahipler. üstüne atlus, square enix, konami, namco, from software ve kojima productions gibi japon oyun firmalarıyla özel anlaşmaları mevcut.

    sony music: universal music'ten sonra dünyanın en büyük ikinci müzik şirketi.

    sony mobile: burda marketin %1'inden azına sahip bir şirket olarak çok başarısız oldular. sony mobile olarak asya ve avrupa dışındaki çoğu pazarda faaliyetlerini durdurdular.ancak bu şirketi telefon sektöründe apple ve samsung'la karşılaştırıp, sinema, oyun ve müzik sektöründe para kıran sony'e batıyor demek tam bir cahillik.

    sony network communications: şirket so-net olarak biliniyor. japonya'da sony'e ait büyük bir internet sağlayıcısı.

    sony bank: japonya'nın en büyük çevrim içi bankalarından birisi.

    bu kadar çok büyük şirketi sony yerine daha mantıklı bir şekilde sony group altında birleştirdiler. bu karardan önce benzer bir şekilde sahip oldukları oyun stüdyolarını playstation studios olarak birleştirmişlerdi. hatta bütün bu şirketleri olmamış varsayın, sony sadece kamera üretsin. yine batmazlar. burda sadece stüdyo kamerası için düşünmeyin. endoskopik kameradan tutun, nasa'ya özel kamera üretimine kadar her yere girmişler. fazla uzatmayalım, dünyada batmayacak 4-5 şirket say desen bunlardan biri abd-japon destekli sony'dir. böyle bir şirketi, alım gücü 3.dünya ülkelerinin seviyelerine düşmüş türkiye'yi önemsemiyor diye batırmayın, komik olmayın. adamların orta seviye tv'leri bile ağır vergilerden dolayı bizde lükse giriyor. böyle ülkeye daha kalitelisini niye getirsin.

  • saçma sapan şekilde shaq'ı gönderdiği söylenen oyuncu. öncelikle "liseliler bilmez" kalıbını kullanmak istemem ama öyle yorumlar görüyorum ki rezalet.
    şimdi büyük olayların koptuğu 2003-2004 sezonu ve öncesine gidelim. kobe o sene 25 yaşında ve shaq 32 yaşında. mental olarak olgun olması gerekenin kim olduğu belli burada.
    kobe aynı zamanda bir tecavüz davasıyla karşı karşıya. üstelik suçsuz olduğunu bile bile sürekli bununla uğraşıyor. fiziksel olarak yorgunluğunun yanında saçma sapan bir şekilde maçlar yerine davalara gidiyor falan.

    lakers bir önceki sezon finali görememiş, haliyle 3 peatten sonra başarısız olarak görülüyor. shaq ise o sezonun büyük çoğunluğunu düşük performansla geçirmiş. off season geliyor, shaq bitecek kontratını yenilemek istiyor ve çabaları sayesinde takıma payton ve malone katılıyor. ama shaq'ın kafasında sadece yenilemek istediği kontratı var ve bunu açık açık söylüyor. takım arkadaşları dahi söylüyor.

    kobe ise davalarla beraber sakatlık yaşıyor ve dinleniyor evinde. kampın ilk günü shaq çıkıp diyor ki "eksiğimiz yok, tüm takım burada", sonra ekliyor "fisher, malone, payton için bu sezona hazır gireceğim". ne yapıyor yani? kendisine 3 şampiyonluğunda yardım eden adamı, adam yerine bile koymuyor. sonra evinde yemek veriyor, yemeğe bir kişiyi çağırmıyor, peki bu kim? tabii ki kobe. yetinmiyor açık açık kobe'yi eleştiriyor ve diyor ki "dizlerinden dolayı artık daha fazla pas vermesi gerekiyor". kobe cevap olarak sadece "kendisi merak etmesin, ben zaten bir guard olarak ne yapmam gerektiğini biliyorum" diyor. shaq ondan sonra alakasız bir şekilde "malone ve payton bu takıma sadece 1 kişi için geldiler, bu 2 değil" diyor. yani gene kobe'yi sallayıp "buranın kralı benim" diyor. derdi yine takım için değerini hatırlatıp para istemek.

    kobe bir röportajda bunu dile getiriyor ve anında phil jackson ceza kesiyor kobe'ye. shaq herşeyi yaparken ceza verilmezken phil jackson kobe'ye ilk hatasında cezasını kesiyor. jackson'un amacına daha sonra geleceğim.

    bu şekilde sezon açılıyor. herkesin aklında tek soru var "peki bu iki adam ne yapacaklar?". tek gündem bu nba'de.
    sezonun ilk maçı, kobe sahada yok. lakers'ın rakibi dallas ve kobe o zaman colorado'da. maça yetişiyor ama oynamayacak aynı zamanda sakat çünkü. takım rahatlamışken sahaya geliyor kobe. lakers ezip geçiyor dallas'ı ve 3. periyodun sonunda herkes takımı alkışlarken geliyor kobe. yani ona ilgi gösterilmesini değil, gösterilen bir ilgi varken girmek istiyor.
    v sign yaparak seyircileri selamlıyor ve gidiyor shaq'ın yanına oturuyor. tribünlerden alkış kıyamet kopuyor. maçtan sonra kobe çıkıp diyor ki "bana göre hepsi geride kaldı biz arkadaşız ve 4. şampiyonluğu alacağız". lakers muazzam başlıyor, sonra karl malone'u kaybediyor. all-star arası geliyor. işte jackson bölümü burası. o sene aynı zamanda jackson'un da kontratı bitiyor ve jackson maaşının 2 katına çıkmasını istiyor. hatta tehdit ediyor kulübü. rahmetli jerry buss o an görüşmeleri kesiyor. jackson bu işin arkasında kobe'nin olduğunu düşünüyor. ama normalde ise olan artık jerry buss'ın triangle offense oynayan takımın zevk vermediğini ve eskisi gibi showtime basketboluna dönmenin takıma maddi ve manevi katkı sağlayacağına inanması ve o kontratı vermek istememesi. jackson saçma sapan geriye düşülen bir maç sonrası, çok iyi hatırlamıyorum ama maç içerideydi onu biliyorum, kobe'yi düzgün şut kullanmıyor diye eleştiriyor kobe ilk yarısını 1 sayıyla tamamladığı maçı ikinci yarıda 40 sayı atarak kazandırıyor gene eleştiri alıyor. sonra gidiyor başka bir maçı 8 sayı ile tamamlıyor ve sağlam bir savunma performansı koyuyor bu sefer de "daha agresif olması lazım" diyor phil jackson. daha sonra lakers playoff yapıyor ama finaller kaybediliyor. tex winter'a göre finallerin gitmesinin tek sebebi ise shaq'ın kazanmak istememesi. "adam gibi bir maç oynamadı" diyor shaq için.
    sezon bitiyor ve lakers'ın elinde 3 tane kontratı bitmiş isim var, kobe, shaq ve phil jackson. lakers yönetimi phil jackson ile kafadan sözleşme yenilemiyor. shaq ise çıkıp diyor ki "eğer jackson gidiyorsa beni trade edin", kobe ise ağzını açmıyor.
    lakers aradaki yaş farkı, shaq'ın artık çenesine vuran performans düşüklüğü ve illallah dedirten sakatlıkları ve egosu yüzünde doğal olarak shaq'a kontrat dahi önermiyorlar ve gönderiyorlar.

    shaq miami'ye trade oluyor çer-çöp karşılığında. sonra shaq çıkıp diyor ki daha miami'ye ilk geldiğinde "ben kaliteli bir tuvalet kağıdı gibiyim, kalitem bellidir". daha sonra yine gider gitmez bir karşılaştırma yapıyor.
    "ben don vito isem, penny fredo, kobe sonny, wade ise michael'dır". buradan da kobe'ye çakıyor gene.

    üstelik burada kişisel yorum yapacağım; shaq o dönemin en dominant oyuncusudur evet fakat kobe olmasa tek başına kazandığı hiçbir yüzüğü kazanamayacak olan adamdır. keza kobe de shaq'sız o 3 tane yüzüğü alamayacak adamdır. yani bu iki adam birbirleri sayesinde bu başarıları yaşayan adamlardır. ki bunu shaq biraz sonra diyeceğim cümle ile doğruluyor.

    kendisine bu kadar yararı olan adama çakıp, daha lige gireli 2 sene olmuş adamı yüceltmek falan herşeyden önce karakterli birine yakışmayacak davranıştır. nesini gördün wade'in de sana 3 şampiyonlukta yardımcı olan adama çakıyorsun? daha sonra wade bile bunu dürüst bulmadığını söylüyor. tabii zaman geçiyor, ikisi arasındaki kavgalar shaq'ın kariyerinin sonuna gelmesiyle azalıyor ve shaq'a emekli olduğu gün soruyu soruyorlar "garnett, wade, kobe, lebron gibi adamlarla oynadın, en iyi kimdi" diye soruyorlar. shaq cevap vermiyor soruya fakat sadece kobe ile ilgili olumlu şekilde konuşuyor.

    "lakers'tan niye ayrıldın? sebep kobe miydi?" diye soruyorlar verdiği cevap ise "kobe ile olayların alakası yoktu, ben sadece daha fazla para ediyordum fakat bana bunu vermediler" diye bütün bu yaptıklarını açıklayan cümleyi kuruyor.

    yani shaq alamadığı dolarlar yüzünden kobe'ye sardığını itiraf ediyor. hatta ve hatta kendisine son olarak şu soru geliyor; lakers'tan ayrılmak hata mıydı? işte orada shaq'ın en büyük itirafı geliyor. "hiçbir zaman 'eğer' demem ama biz beraber kalsaydık değil 3, 6 tane şampiyonluk kazanırdık, tarihin gördüğü en iyi ikililerden biriydik" diyor.

    işte sevgili sözlük, durumlar böyleyken böyle. eğer hala kalkıp "kobe shaq'ı gönderdi" diyecek adam varsa, bu sadece çok büyük nefrettendir.

  • yeni turkiye o kadar bereketli bir yer ki her gun bir baska kanaat onderi yetistiriyor, toplumu egitecek, sistemin isleyisi icin duzeni olusturacak yeni bir bekci murtaza cikartiyor. daha dune kadar adi uyusturucu kullanimi, velayet kavgasi gibi haberlerle ismi anilirken bugunlerde "sanatta seviye, etik" gibi konularda topluma yon gostermeyi kendinde hak goren sarkici.

    http://www.sabah.com.tr/…isan_unluler?tc=56&page=34
    http://www.gazeteciler.com/…ler-gecti-0-33029p.html

    son gunlerde verdigi roportajlarda, yaptigi ahlak temali cikislarla hem gundemde kaliyor, hem ismini temizliyor, hem de yeni turkiye duzeninde kendisine guvenilir bir yer aciyor. ve tabii asil unutmadan soylemek lazim, "kutsal anne" kendisi. roportajlarinda surekli "bunu bir anne olarak soyluyorum" veya "o arkadaslar da anne olduklarinda beni anlayacaklar" gibi ifadeler kullanip anne olmayan (tercih etmeyen) veya olamayan kadinlari da stigmatize etmis olurken, öldürülen, siddete ve tacize maruz kalan kadinlar (veya anneler) icin herhangi bir cikista bulunmuyor.

    hakkinda bu kadar yazmak bir sekilde yine kendisinin ulvi amacina hizmet etse de, pazar pazar "insanlari sadece dogruya yonlendiriyorum" veya "illuminati gibi kavramlar var" tarzinda kendini aşan vaziyette laflar edildiginde hele hele bunu edenin de victor hugo'yu bilim adami zanneden biri olmasi insani yalan degil, biraz olsun "dogruya yonlendirmeye itiyor", hakkinda paragraflik entry yazdiriyor.

    http://www.radikal.com.tr/…i_donla_cikmadim-1212554

    gercekten de dinime kufreden musluman olsa.