hesabın var mı? giriş yap

  • ikinci dunya savasinda nasil tarafsizligimizi saglayabildigini aklimin hala almadigi buyuk laf cambazi,diplomat,devlet adamligi yonunde ise ataturk'un yaptigi bazi seyleri devam ettiremedigi icin birtakim hatalar yapmis olan,kahire konferansi'nda winston churchill'i su sekilde dumur etmis devlet adami..

    inonu: savasa giremeyiz,almanlar istanbul'a sadece yangın bombası atsalar bile kent cayır cayır yanar.
    churchill:istanbul'u korumak icin 1.5 ucak filosu verecegiz.bu rahat rahat yeter.

    inonu o an kucuk bir manevrayla konuyu degistirmis gibi yapar.

    inonu: ya burasi ne kadar bogucu,amma cok asker koruyor su kucucuk alani degil mi?

    churchill oltaya atlar.

    churchill:aaa oyle demeyin bu almanlarin ne yapacagi hic belli olmaz girit'ten gelir bombalayıverirler burayı da?biz her zaman yanımızda 10000 asker ve 20 ucak filosuyla gezeriz

    churchii anlar hatasını ya nafile

    inonu:yaa demek su futbol sahasi kadar alani 20 filo ancak koruyor da bizim koca istanbul'u korumaya 1.5 filo yeter diyorsunuz ha!

    roosevelt *: yakalandin winston yakalandin..

    ardindan ucunden de kahkahalar yukselir..

    ekleme: diyaloğun alındığı kaynak altan öymen'in bir dönem bir çocuk adlı kitabıdır.

  • çok istediği halde çocuk sahibi olamamış ağabey telefonda "çocuklar nasıl?" diye sorduğunda, sırf özlem duymasın diye sadece şikayet etmek, haylaz, vurdumduymaz olduklarını anlatmak. aslında ne mükemmel, başarılı, saygılı, merhametli v.s. olduklarını anlatamamak.
    bir de bunun üzerine ağabey'den "çocuk oğlum onlar, olacak o kadar. hem sen çok mu matahdın?" diye fırça yemek.

  • yolda trafik kontrolü varsa, karşıdan gelen araca sellektör yapılarak durumdan haberdar edilir.

  • 50'li yaşlarda vize almaya gelmiş bir adam ve vize görevlisi arasında vize görüşmesi sırasında yaşanmış bir diyalog

    - do you know english ?
    + yes, biraz biliyorum.
    - 2 person will go to usa, right? (görevli eliyle 2 işareti yapar)
    + yes, biz iki kişi gideceğiz. ben ve oğlum
    - so, where is your ""boy""?
    + 1.79

  • ing. ks. public house.

    ingiliz kültrünün bir parçası olan içki servis edilen yerlerdir. yaygın olarak bir çeşit bar diye bilinir, ama bu sınıflandırma pek doğru değildir. hem tarihi hem kültürel, hem de işleyiş açısından bardan oldukça farklıdır. örneğin publar genellikle geç saatlere kadar açık kalmaz. gece 11 bilemedin 11:30 gibi çoğu pub kapanır. bu kapanma saatinin nedenlerine birazdan değineceğim.

    19.yüzyılın başlarında ingiltere'de halka alkol (özellikle cin) satışının kontrolsüz olduğu söylenebilir. halka içki servisi yapan mekanlarında bu kontrolsüzlükten dolayı kavgaların ve huzurluğun meydana geldiği yerler olduğu bilinmektedir. "kitlesel sarhoşluğu azaltmak için" sloganıyla halka alkol satışını biraz olsun düzenleyen 1830 beerhouse act 4.william tarafından çıkarılır. 1830 beerhouse act, biranın satış fiyatı gibi son derece makul koşulları sağlayan herkesin evinde bira üretmesine ve satış yapmasına (kanuni olarak) izin verir. satış yapabilmek için bir lisans alınması gerekir, lisans sahipleri kendi evlerinde kendi ürettikleri (veya üretmedikleri) birayı halka satabilirler. buradaki önemli noktalardan biri alkol satışı yapılan yerin ev olmasıdır. public house ismi buradan gelir. pubların erken kapanma sebeplerinden biri budur. satış yapılan bu yer bir ev olduğundan ve evin sahiplerinin de ertesi gün meşgaleleri olduğundan makul bir saatte servisi kapatıp dinlemeleri gerekir elbet. bu gün klasikleşmiş olan pub dekorasyonun kökenleri de buraya dayanır. klasik pub dekorasyonunda koyu renk ahşap masalar, sandalyeler, deri koltuklar, kitaplarıyla beraber kitaplıklar (bazı publardaki kitaplıklarda halen çok ilginç kitaplar bulmak mümkündür) bazen şömine vs. bulunur. bunların birçoğunun 19.yüzyıla ait ev mobilyaları olduğuna dikkatiniz çekerim. lisans sahiplerinin kendi evlerinde satış yapabildiklerini söylemiştim. dolayısıyla pub dekorasyonun ağırlıklı olarak ev mobilyalarından oluşmasının sebebi buraların bir çoğunun gerçekten ev olmasındandır. pubların erken saate kapanmasının bir diğer nedeni ise 1915 yılında, fabrika işçilerinin işe sarhoş gelmelerini engellemek ve üretimi düşürmemek için çıkarılan pubların erken saatte kapanmasını öngören yasadır. bu yılların birinci dünya savaşına denk geldiğini ve üretimin ingiltere gibi endüstriyel bir ülke için o yıllarda çok önemli olduğunu hatırlatırım. 1915den beri pubları düzenleyen bu yaslar pek az değiştiğinden publar günümüzde halen gece 11, 11:30 gibi kapanmaktadır.

  • after credit sahneleriyle de normalin dışına çıkmış olan keyifli marvel uyarlaması. bundan önceki filmlerde yalnızca bir tane "after credits" sahnesi barındırırken bu film iki tane barındırmaktadır.

    --- spoiler ---

    sahnede thor, tony stark, yüzbaşı rogers, bruce, natasha ve barton bir yerde oturmuş tek kelime etmeden "döner*" yemektedirler.

    diğeri için;

    (bkz: #28429703)

    --- spoiler ---

    ekleme ve düzeltme:

    oylebirzamandagelkivazgecmekmumkunolmasi'nin sinemada çalışan bir arkadaşı varmış ve döner sahnesinin olmadığını ondan iyi kimsenin bilemeyeceğini, bu entrymden döner sahnesini kaldırmam gerektiğini söylemiş.

    öncelikle gayet net bir şekilde ifade etmeliyim ki, ben bu entryde o sahneyi sinemada izlediğimi zaten belirtmiyorum. sinemada izlediğimi belirtmediğim bir entry hakkında tutup "ben sinemada çalışıyorum, öyle bir sahne yok, götünden element uydurma!!!bir11bir!" tarzı bir yaklaşımda bulunmanın ne kadar gereksiz olduğu ortada. kaldı ki, söz konusu sahneyi başka merak edenler de oldu ve onlar gayet "filmde yoktu, başka bir yerden mi izledin?" sorusunu sordular ki, ben de izlediğim youtube linklerini kendileriyle paylaştım. yani entrymden yazmadığım şeyler hakkında çıkarım yapmak sanırım biraz fazla hevesli olmaktan kaynaklanıyor.

    öte yandan 2 after credits sahnesi barındırması yanlış bir bilgi değil. benim entrymde hatalı bir kısım yok. film 2 sahne barındırıyor ama avrupa ve türkiye kopyalarında bunlardan bir tanesi mevcut değil ki zaten üstte belirttiğim gibi benim entrymde "türkiye'de ben bu sahneyi izledim!" gibi bir iddia da mevcut değil.

    ama yine de arkadaşımızı kırmayalım:

    dikkat dikkat! bu entryde geçen döner yeme sahnesi youtube'dan izlenmiştir. söz konusu sahne aldığım ve doğruluğunu teyit etmediğim bir bilgiye göre amerika kopyalarında mevcutken, avrupa'ya ve türkiye'ye dağıtan kopyalarda mevcut değildir. döner sahnesini bekleyerek sinema çalışanları ile papaz olmanın lüzumu yoktur. sinema çalışanlarımızı rahat bırakalım. leave sinema çalışanları alone!

  • duygularıma tercüman olan bir durum tespiti. kaşağı'yı okuduğumdan beri hala mutlu olmam gereken anlarda kötü bir şey olacakmış zannediyorum ve mutlu olamıyorum.

    şu an hala okutuyorlarsa çocuklara geçmiş olsun.

  • o zaman ama yerine de am yazalım, hem daha güzel. bir harften ne olacak ki?

    ben bağlaç olan de ile ek olan -de' yi ayıramayacak kadar embesilim diyorsanız kimseye laf düşmez ama. ayrıca tek taktığımız da o değildir. tabii ki yerine tabiki ya da tabi ki yazıyorsunuz ya da -ki' nin yazımını da beceremiyorsunuz ama henüz -de'yi halledemeyen biri için bunlar çok sonraki meseleler.

    debe editi: bu basit entry bari bir işe yarasın. öncelikle; (bkz: 28 şubat nadir hastalıklar günü) #58609968 sözlüğümüzde de alm est nickli arkadaşımız pek bilmediğimiz bir kanser türü ile mücadele etmekte, koyup geçecek inşallah.

    bir de bu entrynin anlam kazanması için şöyle bir şey paylaşmak istiyorum; #58803589

  • şu sınavdan 150 ya da 180 alamayan okuma yazma bilmiyordur.

    t: üniversitelerin anlamını hepten kaybetmesine neden olacak adım.

  • ali fuat cebesoy, hastalığı döneminde atatürk’le yaptıkları bir görüşmede atatürk’ün hitler’le ilgili şu değerlendirmede bulunduğunu anlatır:

    “fuad paşa, pek yakında dünya vaziyeti mütareke senelerinden daha çok ciddi olacak ve karışacaktır. ikinci büyük bir harb karşısında kalacağız. dünyaya hâkim olan milletleri idare edenlerin arasında maatteessüf birinci derece devlet adamı çıkmıyor.

    (hitler’le mussolini’yi kastederek) avrupa’da birkaç maceraperest almanya ile italya’nın başında cebren bulunuyorlar. karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının aczinden cüret alıyorlar.

    bunlar bugün dünyayı kana boyamaktan çekinmeyeceklerdir... işte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde başımıza mütareke senelerinden daha çok felaketler gelmesi mümkündür.”

    mustafa kemal atatürk

  • 2014'te cb seçildiğinde tarafsız kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin edip bir kaç ay sonra toplu açılış törenleriyle ve muhtarlar toplantılarıyla kurucusu olduğu parti lehine taraf tutan ve oy isteyen, muhalefet hakkında kin ve düşmanlığa sevk edici dil kullanan biri.

    2017'de işin dozunu kaçırıp cumhurbaşkanlığı makamındayken taraf tuttuğu partisine tekrar üye olup başkanı olmuştur.

    her ne kadar yaptıklarını sistem değişikliğiyle kılıfına uydurmaya çalışsa da ettiği yemin akıllardadır.

    kendisi türkiye bürokrasisini mahvetmiştir.

  • sikayet ediyormus gibi gorunup gorgusuzce ovunen suserlarca, hakkinda tanim bile girmeden, kiralik ev aramaktan baska hicbir sey yazilmadigi ulke.

    ablamiz uluslararasi sirketin bilmem hangi pozisyonunda calisiyormus ya, her nasil oluyorsa aylardir ev sahipleri ustunu cizip duruyormus. o bir koldan, sevdicegi bir koldan evlerinin onu marul, sular akar haril haril deyu ev ariyorlarmis gece 5'lerde(sabah 5 olmasin yoksam). hele hele hele. kendi bile soyluyor, kac kere aradigi evin biraz kucugunu teklif etmisler, yine de begenmemis han'fendi. sehrin merkezindeki evine de sigamiyormus. isvicre gibi bir ulkede 6 odali ev arayacak kadar yuksek gelire sahipsen hic bunlarla ugrasmaz, biraz pesinat biriktirir sirrakkadanak alirsin evi. kopuk ucurtma gibi dolanmazsin. isvicre'de konut faizleri bildigim kadariyla yabancilar icin bile %3'un altinda. 6 oda olmayiversin de 4 oda oluversin; bir odasina bir ayagini, digerine de bir ayagini ativerir uzanirsin kendine.

    bak ablacim, ben kiytiriktan bir dogu avrupa ulkesinde* yasiyorum. kaldigim yer de saddam'in siginagindan hallice, yasadigim ulkenin hali de ortada. bak entry'm orada duruyor. ama ben su anki halimden bile sikayet etmeye ar eder utanirim, nesretmem ulu orta. ovunulecek bir durumum da yok zaten, kirmizi sekizim neyiyle ovunecegim ama benim kadar bile imkana sahip olmayan su sozlukte yuz binlerce insan vardir(ulke capinda da milyonlarca). dunya'nin en zengin ulkesinde yasayip sirf havam olsun, namim yurusun diye yazacaksin da yazacaksin, gelen canak sorularla da kendi egonu tatmin edeceksin. yok oyle hikaye. (baska bir entry'sine denk gelmistim, guya yurtdisinda is arayanlara tavsiye veriyor ama gel gor ki yasadigi yeri orta avrupa ulkesi saniyor).

    bati avrupa ulkelerinde maalesef konut stogu sorunu oldugundan, yeni yapilasma da sikica regule edildiginden boyle sorunlar oldugu vakidir. ne var ki, bazen baska suser'lardan da okuyoruz, vay olduk, vay bittik, vay homliz olduk diye agliyorlar boyuna. insanlarin akliyla alay etmektir bu. bunu yasadigim sehrin facebook grubunda da cokca goruyorum, insan insana benzer ne diyim. bu tatminsizlik, bu eksiklik hissi, halihazirda elindekiyle mutlu olamama hali icten ice bitirir adami. gelir duzeyin arttiysa, evini degistiremiyorsan; turkiye'de tatbik edemeyecegin hobiler edinirsin, topluluklara girersin, veya yeni bir dil ogrenmeye calisirsin. lan dunya'nin bilmem neresinde, adini bile duymadigin 3 harfli siksok bir teror orgutu bir bomba patlatiyor, yuzlerce hane evsiz, babasiz kaliyor, bizim ablanin derdi de isvicre'de 6 odali ev tutamamak. bunu da %99'u hayati boyunca isvicre'yi goremeyecek insanlara dert yanarak anlatiyor(!).

    debedit: herkese cok tesekkur ederim, mumkun mertebe mesaj atan herkese donmeye calisiyorum. gonul isterdi ki gercekten isvicre'yi tanitan ve insanlara bilgi veren nitelikte bir entry olsaydi(halihazirda ulkeyle illiyetim olmadigindan benden daha iyisini yazacak muhakkak insan vardir). dunku zirvaligi debe'de gordukten sonra vicdanim bu aymazliga elvermedi, kendimce bir seyler ciziktirme ihtiyaci kesbetti. benimle benzer durumdaki gonuldaslardan haber almak da iyi hissettirdi dogrusu.

    bu arkadasin harun abi oldugu ve trollluk yaptigiyla ilgili mesajlar aldim. trollse bile gercekten sonradan goc edip aynen bu mentalitede olan tonlarcasi oldugunu bildigim icin gercek farz ederek yazdim.

    bahsekonu gerizekaliyi rezil ettigimiz yetmemis, satasmaya devam etmis. bezelye tanesi kadar beyni olsa foyasinin meydana cikacagini anlar, kicinin ustune oturur cenesini kapar, herkes de unutur giderdi. a be zubuk, sen alelade bir sozluk sitesinde kadin taklidi yapan ezik bir embesilsin. sadece soylediklerine cevap vermis, profiline bakmaya tenezzul bile etmemistim. onlarca mesaj aldim o yazidan sonra, bu varligin kim olduguyla ilgili. (isvicre'de dolarla maas almayi basardigini iddia ettigini soylemiyorum bile).

    entry'ni sikayet ettim de zaten, merak etme. ama sozluk iyiden iyiye sosyal medyaya dondugu icin bir etkisi olmadi. zaten olsaydi 3. entry'nde ucururlardi seni buradan allahin zarganasi. bilgi kirintisi demis bir de. lan kabzo, sende o bilginin kirintisi bile yok. oturma organindan hikaye uydurmussun iste. bilgi diye ortaya salladigin seyler de birkac expat forumundan calinip cirpilmis bilgiler.

    10 para etmez adamsin, soylediklerinin de bir kiymeti yok. yine de cok merak ettim, hayal edemeyecegim okul neresiymis gercekten? harbiden merak ediyorum, neresiymis? ben norvec'in ekonomi ve yonetim janrindaki en iyi okulunda egitim gordum. 3 dil biliyorum. ovunmek icin de soylemiyorum, zaten butun bunlara sahip olmasaydim bile bir sosyal mecrada efemine entryler yazip kadin taklidi yapip ilgi cekmek icin millete hakaret edecek kadar zavalli ve ezik biri olmadigim icin gurur duyardim kendimle. gercek kimliginle(isim olarak degil) yazsan kimsenin seni sallamayacagini biliyorsun cunku degil mi kereste. o kadar yuksek geliri olan, o kadar yuksek mertebelerde calisan insan turkce sitede niye trollluk yapsin. niye haril haril cevap yetistirsin. dort ustu murat ustu yasar gidersin zaten.

    hadi tak oltani al voltani. sahilden sahilden. kankan falan da degilim senin.