106 entry daha
  • en basit, en sistematik şekilde şu tablo ile açıklanabilir:

    özgür irade ve determinizm

    tabloda da görüldüğü üzere 4 olasılık vardır:

    1) gerçeklik determinedir ve özgür irade yoktur -> katı determinizm.
    2) gerçeklik determine değildir ve özgür irade yoktur -> katı indeterminizm.
    3) gerçeklik determinedir ve özgür irade vardır -> kompatibilizm.
    4) gerçeklik determine değildir ve özgür irade vardır -> liberteryenizm.

    konuyu ele alanların farklı yaklaşımlarını, bu yaklaşımlarda kullanılan konseptleri aynı anda ele alıp çorba gibi karıştırmak yerine eldeki dört olasılığı birbirinden bağımsız olarak değerlendirmek daha faydalı olacaktır.

    * * *
    1) katı determinizm:

    katı determinizm ele alınırken en sık karşılaşılan problem bazı insanların kuantum fiziğindeki uncertainty principle'ı ontolojik bir indeterminizmin beyyinesi gibi yorumlamasıdır. oysa böyle düşünmek için bir neden yoktur. fenomenlerin tahmin edilebilirliğini sağlayabilecek bir teknolojinin, bilimin ve tekniğin namevcudiyetinden ve gözlemcilik yetimizin sınırlarından doğanın rastgele prensiplerle işlediği sonucu rasyonel olarak çıkarılamaz zira ilki yöntembilim problemidir, ikincisi gerçeklik problemidir.

    elbette teorik olarak bir zar attığınızda zarın üst tarafı 6 farklı şekilde konumlanabilir. buna mukabil zar atma eyleminizi belirleyen faktörlerin özlerinde belirlenimci olduklarını inkâr etmek için bir neden yoktur. yalnızca libet deneyinde değil (bkz: libet deneyi/@highpriestess) libet'ten sonra da karar alımının bilinç ile kontrol edilmediği doğrulanmıştır. bunları önceki entry'lerimde de paylaşmıştım, tekrar paylaşmakta sakınca görmüyorum:

    unconscious determinants of free decisions in the human brain.

    bu tür deneylerden çıkarılması gereken ders oldukça nettir: bilinç demek, özgür irade demek değildir. ancak bundan bilincin fonksiyonel olmadığı anlamı çıkarılmamalıdır.

    her ne kadar kafa karıştırıcı gibi görünse de, katı determinizmi benimsemiş olan bir insan bile bilincin fonksiyonel olma olasılığını kestirip atamaz. asıl mesele, bu fonksiyonalitenin bizim sezinlemekte olduğumuz türde bir işleve mi yoksa başka evrimsel amaçlara mı hizmet etmekte olduğudur. algı fonksiyonunu düşünelim. neden bazı yiyeceklerin tadı güzelken, bazı yiyeceklerin tadı kötüdür? neden kaynar suyun tenimize değmesi canımızı yakar? bu sorular basit ve fundamental sorulardır, zaten tam da bu yüzden mühimdirler.

    bilincin fonksiyonelliğinin özgür iradeyi zorunlu kılmadığı basit bir analoji ile açıklanabilir:

    bilinç, matematiksel bir sistemin içindeki "y" elemanı olsun. x + y = z işleminde y elemanı sıfır değildir ve x ve z arasındaki ilişkide bir etki sahibidir ancak y'nin y'den başka bir değere sahip olma lüksü namevcuttur çünkü z ve x arasındaki fark her koşulda y olmak zorundadır.

    bilinç ve özgür irade fenomenlerinin aynı şeyi ifade etmediğinin altı tekrar tekrar çizilmelidir. insan algısının bu konuda yanıltıcı olduğu bilimsel olarak aşikardır. konuyla ilgili bir araştırmayı buraya iliştirmekte fayda görüyorum:

    the biological function of consciousness

    bundan 3 yıl önce hâlâ üniversitede öğrenci iken, materyalist ve determinist olarak yaşamaya dair bir entry girmiştim. (bkz: materyalist ve determinist olarak yaşamak/@highpriestess) itiraf etmeliyim ki özgür irade inancımı yitirdikten sonra hayatım pek de entry'mde yazdığım kadar "sakin" ve "duygusuz" geçmedi, aksine türlü türlü duygu durum bozukluğu ile boğuştum. bu durumun özgür irade inancımı kaybetmemden ötürü ortaya çıktığını düşünmüyorum. ancak özgür iradeye inanmamak, insanları yargılama ve suçlama alışkanlığınızı ciddi oranda azaltsa da sürekli olarak bir neden-sonuç ilişkisi kurma hastalığını beraberinde getirebiliyor ve bu vaziyet sizi yer yer daha tahammülsüz ve özellikle sosyal anlamda eskisinden daha umursamaz bir forma sokabiliyor. aslına bakarsanız bu dezavantaj ile ilgili de bir araştırma mevcut:

    prosocial benefits of feeling free: disbelief in free will increases aggression and reduces helpfulness

    peki bu dezavantaj, katı determinizme karşı bir argüman olarak kullanılabilir mi? konuya bir pragmatist gibi yaklaşıyorsanız evet, hakikat arayışındaysanız ise hayır. hakikat arayışındaki biri bu tür karşı argümanların argumentum ad consequentiam olduğunu kolaylıkla görecektir. (bkz: argumentum ad consequentiam/@highpriestess) carl sagan'ın da dediği gibi güven verici bir yalan yerine, zor bir gerçeği kucaklamak daha iyidir. katı determinizmin geçerli olduğu bir gerçeklik modelini olasılıklar dahilinde gören herkes için bu söz unutulmaması gereken bir aforizmadır.

    baruch spinoza'nın katı determinizmini şu satırlarda gözlemlemek mümkündür:

    "further conceive, i beg, that a stone, while continuing in motion, should be capable of thinking and knowing, that it is endeavouring, as far as it can, to continue to move. such a stone, being conscious merely of its own endeavour and not at all indifferent, would believe itself to be completely free, and would think that it continued in motion solely because of its own wish. this is that human freedom, which all boast that they possess, and which consists solely in the fact, that men are conscious of their own desire, but are ignorant of the causes whereby that desire has been determined."

    ingilizce alıntı yapmanın hoş olmadığının farkındayım, meali kısaca şu: hareket halindeki bir taş bilinç sahibi olsaydı eğer, özgürce hareket ettiğine inanırdı. homo sapiensin özgürlüğü de özünde buna benzemektedir.

    * * *
    2) katı indeterminizm:

    kuantum mekaniği örneğindeki gibi belirsizlikleri yöntemsel aksaklıklardan ziyade evrendeki ontolojik bir indeterminizmden doğan görüngüler olarak kabul eden ancak bunun özgür iradeyi geçerli kılmadığını savunan duruştur. katı indeterminizmde beyin fonksiyonlarında rastgele desenler görülmesi mümkündür fakat bu rastgelelik özgür irade kullanımı sonucunda ortaya çıkmamaktadır. bu görüşü benimseyenler, determinizmin özgür iradeyi yanlışlamadığını hatta özgür iradenin var olabilmesi için zaruri olduğunu savunur. ilk bakışta çoğu kişiye saçma gelse de kendi içinde tutarlı bir perspektiftir.

    katı indeterminizmde alternatif olasılıklar ahlaki yükümlülük için bir açıklama olamaz. alternatif olasılıklar iradeye transandantal bir sorumluluk yüklememekte, yalnızca nedenselliğin kontrol dışında kalan doğasını ihtiva etmektedir.

    derk pereboom bunu açıklamak için bir düşünce deneyi tasarlamıştır.

    dört vaka senaryosu vardır. her birinde profesör plum adında bir karakter, kişisel çıkarları için bayan white'ı öldürmeye karar verir ve bunu başarır. bu bazen profesör plum'ın, sinirbilimciler tarafından yaratılmış bir karakter olup ve beyninin radyo sinyalleri ile doğrudan manipüle edilebilmesi ile gerçekleşmiştir, bazen ise yalnızca fizikalist determinizmin plum'ı white'ı öldürmeye itecek olan koşulları ortaya çıkarması ile vuku bulmuştur. derk pereboom'un dört vaka ile dikkat çekmeye çalıştığı nokta nedensellik atfının içsel veya dışsal olarak kurgulanmasının iradenin özgürlüğü adına bir şey ifade etmeyeceğidir.

    binaenaleyh perebloom da özgür iradeyi reddeden herkes gibi hukuk sisteminin meşruiyeti ve işlevselliği üzerinde düşünmüştür. insanlık suçluların cezalandırılmasının onları eğiteceğini ortaya koyan ampirik verilerden yoksun iken bu hedef için suçluların cezalandırılması hatalı bir eylem olmaktadır.

    perebloom'a göre zararın yararı yaratacağına dair önemli kanıt olmadığında iyiyi gerçekleştirmek için birine zarar vermek yanlıştır. perebloom'un adalet nosyonuna bakışının, nietzsche'yle ev arkadaşlığı yapmış olan paul rée ile benzer bir çizgide olduğu söylenebilir. rée'ye göre de adalet, aslında özgür irade illüzyonu ve intikam duygusundan dolayı ortaya çıkmış olan bir kavramdı. 1849 doğumlu filozofun düşünceleri toplum genelinde kabul görmemiş olsa da, bu düşünceler hayatını bu konular üzerinde düşünmeye adayanların kafalarında var olmaya devam etmektedir ve katı determinist filozoflar için de geçerlidir.

    * * *
    3) kompatibilizm:

    ilginçtir ki, insanoğlunun majoritesini kompatibilist olup bunun üzerinde hiç düşünmeyenler oluşturur. öyle ki, sokaktan herhangi bir insanı çevirdiğinizde ve ona nedenselliğe bağlı bir belirlenimci düzenin varlığına inanıp inanmadığını sorduğunuzda olayların nedensel örüntüler sonucunda açığa çıktığını elbette kabul edecektir. aynı şekilde özgür iradenin de varlığını kabul edecektir. lakin bu ikisinin nasıl uyuştuğunu açıklamasını istediğinizde tatmin edici bir yanıt alma olasılığınız oldukça düşük olacaktır.

    kompatibilizmi felsefi olarak savunan insanlar ise tahmin edilebileceği üzere bu kadar yüzeysel değildirler.

    fischer, kompatibilist düşünceyi savunurken borges'in öykü anlatımını çok beğendiğini ifade eder. el jardin de senderos que se bifurcan öyküsünün ismine dikkat çeker. ingilizcedeki garden gibi, ispanyolcada jardin bahçe anlamına gelir ve kökeni "jardinus"tur. "sendero"nun ise italyanca ve fransızcadaki sözcükler gibi (sentiero-sentier) kökeni "semita" iken "bifurcar" için kelime kökeni çatallanma anlamındaki "bifurcatus"tur. yolları çatallanan bir bahçe analojisi doğal olarak kompatibilistlerin sevdiği bir analojidir zira onlara hem determinist kuralların geçerli olduğu hem de seçme özgürlüğünün iradeye bahşedildiği bir gerçeklik modelinin tasvirini sunar.

    şimdi diyebilirsiniz ki "hem seçme özgürlüğü, hem determinizm bir arada nasıl olur?"

    kompatibilistler konuyu ele alırken determinizmin özgürlükle uyumlu olup olmadığı probleminin analizlerle ortaya çıkarılamayacağını savunurlar. analiz bir işe yaramaz zira determinizmin geçerli olduğu bir evrende reel eyleme dökülen bütün seçimler nihayetinde deterministik işlemiş olan bir nedensellik zincirinin ürünü olarak ortaya çıkacaktır.

    kompatibilizmi anlayabilmenin en kolay yolu belki de inkompatibilistleri anlamaktan geçer. katı indeterminizmde sözünü ettiğim derk pereboom'un dört vaka argümanında nedensellik atfının içsel veya dışsal olarak kurgulanmasının iradenin özgürlüğü adına bir şey ifade etmeyeceğini yazmıştım. kompatibilistlerin katılmadığı detay özünde budur. bir kompatibilistin gözünde tüm nedensellik zincirleri özdeş olarak değerlendirilemez ve nedensellik zinciri iradenin özgürlüğüne ket vurmaz.

    gelgelelim kompatibilist düşünürlerin çoğu belirlenimci işleyen bir evrende sınırsız bir irade özgürlüğünün mevcudiyetini savunmazlar. fischer bu kavram karmaşasının önüne geçmek için semi-kompatibilizm nosyonunu ortaya atmış ve bunu locke'un frankfurt örneği ile açıklamıştır. (aslında frankfurt örneklerine adını vermesi gereken harry frankfurt değil john locke'tur.)

    locke'un hikayesinde bir adam uyandığında kendisini bir odada bulur, odadan ayrılmayı düşünür ancak ayrılmamaya karar verir. adamın haberi olmasa da oda zaten kilitlidir. locke bu adamın odada özgürce değil, "gönüllü" olarak kaldığını söyler.

    * * *
    4) liberteryenizm:

    metafizik liberteryenizm kompatibilist bir duruş değildir, yani özgür iradenin determinizm ile çeliştiği ve bu dikotominin içinden çıkılması gereken bir dikotomi olduğu hususunda diğer inkompatibilistlerle hemfikirdirler. belirlenimci olmayan bir evren modelinin iradeyle olan ilişkisine bakış açıları ise çeşitli varyasyonlar gösterebilir.

    örnek olarak robert nozick düşüncesini savunurken kuantum fiziğinden söz eder ancak iradenin özgürlüğünü doğrudan kuantum fiziğinde temellendirmez. kitabı philosophical explanations'ta (ilgililer için link) kuantum fiziğini yalnızca insanın karar alım sürecine dair bir analoji yapmak için kullanır.

    nozick kitapta kuantum mekaniğinin günümüzdeki yorumuyla irade problemini karşılaştırır. bu karşılaştırmanın amacının kuantum mekaniğinden özgür irade çıkarımı yapmak, özgür iradeyi kanıtlamak için fizik teorisi kullanmak ya da kuantum düzeyindeki belirsizliğin özgür iradeye alan bıraktığını söylemek olmadığını belirtir. bilâkis nozick'in görmek istediği teorinin makro düzeydeki eylemlerde somutlaştırıldığı takdirde tanımlanan durumlara uyacak yapısal olasılıklar sunup sunmadığıdır.

    kuantum mekaniğinde statelerin süperpozisyonundan söz edilir ve wave function collapse ile olasılıklar bir duruma indirgenir. nozick karar verme sürecini buna benzetir.

    descartes gibi düşünürlerin yaklaşımı ise doğrudan düalizme dayanır. aslında töz problemindeki temel sorun ikinci bir tözü kabul etmek değildir. daha çok, ikincil bir tözü illa "ruh" veya "irade sağlayıcı" olarak yorumlamaktaki aceleciliktir. bu da temelde bilinci ve iradeyi birbirine karıştırmaktan kaynaklanan bir mantık hatasıdır. bilincin ve bilişsel fonksiyonların klasik anlamda materyal fenomenler olduklarını kabul etmek için bir sebep yoktur. bilinci kendisini oluşturan materyal elemanlara ayırdığınızda bilincin bir emergent property olarak ortaya çıktığını düşünebilirsiniz ve üssel niteliği elbette ikincil bir töz ile açıklayabilirsiniz. ancak özgür iradeyi düalizmle savunmak bir hatadır. neden hata olduğunu merak eden, nörobilimle ilgilenen herkes antonio damasio'dan descartes' error adlı eseri okuyabilir.

    günümüzün önemli liberteryenlerinden kane ise deterministlerin fiziksel sistemlerdeki kaosun öngörülemez olsa da deterministik olduğu iddiasına karşıdır ve kane'in bu karşıtlığında kuantum mekaniğinin payı vardır. nöral networklerin kaotik ve rekabet halinde olduğu, bu rekabetten galip çıkan sonucun da bir "seçim" olduğu fikri kane'in savunduğu görüştür.

    haliyle liberteryenizmde ahlaki sorumluluk yükü korunur.

    * * *

    bu yazı, eksiksiz bir açıklama değildir, görüşler four views on free will'de detaylı olarak ele alınır. lakin bitirmeden evvel, konunun neden önemli olduğuna son bir kez daha dikkat çekmek istiyorum, zira böylesine hayati bir konuda bu kadar az entry girilmiş olmasını üzücü buluyorum.

    bu konu, diğer her sebepten evvel benliğimizi, özümüzü tanımamız için önemlidir. çok anlamsız ve verimsiz temeller üzerine kurmuş olabileceğimiz hukuk sistemimiz için, kanunlarımız için, politikalarımız için önemlidir. bilim için önemlidir, yapay zeka gelişmelerini daha gerçekçi yorumlayabilmemiz için önemlidir.

    ne gariptir ki kısır döngüden çıkaramadığımız pek çok toplumsal problemimizin temelinde olan bu paradoks çoğumuzun umrunda bile değildir.
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap