57 entry daha
  • goethe'nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri "faust"un kahramanı doktor faust (faustus) başta almanya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde pek çok edebiyat ve tiyatro eserinin de kahramanıdır. bu kişilik bir hayal ürünü değildir. kayıtlara göre johann faustus 1480'li yıllarda almanya'da knittlingen'de doğmuştur ve 1540 yılına doğru da staufen-brisgau'da ölmüştür. faust'un, kendini büyücülüğe vermiş ve bu alanda büyük başarılar elde etmiş biri olduğu 1540'tan sonra almanya'da yayımlanmış bazı yazılardan anlaşılmaktadır.

    bilindiği kadarıyla dr. faust'un oldukça genç yaşlarda gizli bilimlere yeteneği olduğu görülmüş; bir üniversiteden doktor veya tanrıbilim doktorası aldıktan sonra almanya'da taşrayı dolaşarak yeteneklerini halka sergilemeye başlamıştır. bu sayede halk arasında büyük ün kazanmıştır. faust'un hikayesi şöyle rivayet edilir:

    faust, şeytanla arasında bir anlaşma imzalamıştır. anlaşmaya göre, şeytan, faust'a yaşadığı sürece bilgi, zenginlik, gençlik ve büyü yapma gücü verecektir. buna karşın, faust da öldüğü zaman, ruhunu şeytana teslim edecektir. faust'un almanya'nın taşrasını dolaşırken yanından ayırmadığı köpeğin şeytan olduğuna yaygın olarak inanılmaktadır.
    doktor faust bir gece wirtemberg'te bir handa ölü bulunmuş. yüzündeki izler, dehşet verici bir biçimde öldüğünü gösteriyormuş; bu nedenle halk arasında onu şeytanın öldürdüğü yargısı yerleşmiş ve halk onun ruhunu şeytana sattığına ve gerçek bir büyücü olduğuna kuvvetle inanmıştır. büyücülük öyküleri kulaktan kulağa yayılmış ve faust ismi efsaneleşmiştir.
    1587 yılına doğru spiesz kitabevi tarafından bir halk romanı yayımlanmıştır: "historia von d. johann fausten" (dr. johann fausten'in hayat hikayesi). bu kitapta zevke ve bilime susayan kitabın kahramanı faust ruhunu kendisine 24 yıl hizmet etmesi karşılığında şeytana satar. böylece şeytan faust'a büyük zevkleri tattırır, onu büyücülüğe alıştırır ve ona mucizeler yaratma gücü verir. tabii bu kitapta faust basit bir büyücü, bir kötülük örneği olarak gösterilmektedir. "ışıktan nefret eden" anlamına gelen mephistopheles ise bu kitapta bir şeytan simgesinden başka bir şey değildir. cehennem prensi onu faust'a eşlik etmekle görevlendirmiştir.

    doktor faust almanya'da 18. yüzyıl alman edebiyatının büyük yazarlarından gotthold ephraim lessing tarafından yeniden gündeme getirilmiştir. lessing bu konuda bir oyun taslağı da hazırlamıştır. ancak faust efsanesini bütün genişliği ile ele alan ve onu zenginleştiren goethe'dir. goethe'nin faust'u, gelmiş geçmiş başyapıtlardan, dünya yazınının zirvelerinden biridir. bu eseriyle tam 62 yıl uğraşmıştır! yaşamının sonuna dek faust üzerine çalışır ve onu tamamladıktan kısa bir süre sonra da ölür.

    faust'un ilk monoloğu ile "wagner'le konuşması", mephistopheles'in üniversite öğrencisi ile olan sahnesi, "auerbach meyhanesi" sahnesi ve "margarete'nin öyküsü" 1773 - 1775 yıllarında yazılmıştır. ama "margarete'nin öyküsü"nde "valentin'in ölümü" ile "walpurgis gecesi" daha o zamanlar metnin içerisinde yer almış değildir. bu ilk metin urfaust adını taşıyan faust'un ilk biçimini oluşturur. urfaust, goethe'nin ölümünden çok sonra bulunmuş ve 1887 yılında erich schmidt tarafından yayımlanmıştır.

    urfaust'un yazılışından on iki yıl sonra goethe eseri yeniden ele almış ve ona italya'da yazdığı parçaları eklemiştir. bu yeni eklenen parçalar "büyücü kadın'ın mutfağı", "valentin'in ölümü", "yüce ruha başvurma" sahneleridir. "sözleşme" sahnesinin kimi dizeleri de bu sırada değiştirilmiş ya da bunlara yenileri eklenmiştir. bu yeni parçalarda goethe'nin daha olgunlaştığı görülmektedir. coşku biraz daha dizginlenmiş ve ölçülülük bütün esere egemen olmaya başlamıştır. mephistopheles alaycı, kurnaz, aldatıcı rolünü yitirmemiştir ama dünyaya ve ruha biçim veren bir varlığa dönüşmüştür. goethe ile mephistopheles arasındaki uçurum da iyiden iyiye kapanmıştır. faust şeytanıyla sözleşme imzalamak için artık zorluk çıkarmayı düşünmez.

    goethe, shiller'in eleştirileri ve üstelemeleri üzerine 1797 yılından 1801 yılına kadar yeniden faust'a eklemeler yapmaya başlar. "ithaf", "tiyatro üzerine öndeyiş", gökyüzü sahnesi", "ikinci monolog", "şehrin kapısı önünde gezinti"nin mepistopheles'in sahnede görünmesine kadar olan bölümü, "walpurgis gecesi" ve "helena'nın dönüşü"nün ilk 265 dizesi bu yıllarda yazılmıştır. yayıncı cotta'nın üstelemeleri üzerine goethe "sözleşme" sahnesini de 1804 yılından sonra yeniden ele almış, bu sahneye 1806'da tamamen son vermiş ve kitap 1808 yılında goethe'nin eserlerinin sekizinci cildi olarak "faust: eine tragödie" adıyla yayımlanmıştır.

    faust'un bu ilk bölümünde, goethe, hayata verdiği önemi ortaya koyar. faust'un ruhunda iki şey sürekli çatışma halindedir. onun ruhu bir yandan uzak ve yüksek ülkelere doğru yönelmek isterken, bir yandan da aşkla sıkı sıkıya bağlanmış olan yeryüzüne dört elle sarılır. goethe 1816 yılında "şiir ve gerçek"i yazarken faust'un ikinci bölümünün bir şemasını çizmiştir. ama ikinci bölümü 1826 yılında yazmaya başlar. helena'nın öyküsü 1827 yılında yazılmış ve bu, goethe'nin eserlerinin dördüncü cildinde "helena, romantik ve klasik görüntü oyunu" adıyla yayımlanmıştır. 1828 yılında yayımlanan on ikinci ciltte ise birinci perdenin ilk bölümü ile imparator sarayındaki ilk sahneler yer alır. "klasik walpurgis gecesi" ile birinci perdenin son bölümü ise 1830 yılının ilk aylarında yazılmıştır. bir yıl öncesinin sonbaharında başlanan beşinci perde de 1830 yılının ocak ayında biter. faust'un ölüm sahneleri ise, çok önceleri, 1800 yılında yazılmış, son yıllarda ise yeniden gözden geçirilmiştir. dördüncü perde de 1827 - 1831 yılları arasında birçok kez yazılmış ve düzeltilmiştir. goethe 22 mart 1832 günü öldüğünde hala ikinci faust üzerinde çalışıyordu. ama artık ona bitmiş gözüyle bakıyordu. nihayet o yılın sonbaharında goethe'nin eserlerinin kırk birinci cildi, ölümünden sonra yayımlanan eserlerinin de birinci cildi olmak üzere bu ikinci faust da "faust, beş perdelik tragedyanın ikinci bölümü", "faust, der tragödie zweiter teil in fünf akten" adıyla yayımlanır.

    faust çeşitli zamanlarda yazıldığı için çeşitli yapılar gösteren bir eserdir. ama yapıdaki bu çeşitlilik eserin büyüklüğünü de yaratmaktadır. eserde gerçek ile mitos el ele vermiş gibidir. bütün ayrıntılarıyla okurun önüne serilen gerçek, öyle gizliden gizliye kalıp değiştirir ki bunun mitosa dönüşmesinin kimse farkına varmaz.

    eserin baş kişisi faust, iki ruh taşıyan bir insandır. faust'un birinci ruhu dünya işlerine sıkı sıkıya bağlıdır, ikincisi ise gökyüzüne yönelmiştir. mephistopheles ise alayları ve nükteleriyle aydınlanma çağı'nın en aydınını andırmaktadır. mephistopheles şeytan olduğu halde tanrı onu yanından kovmaz. dahası, onunla konuşmaktan zevk alır. çünkü şeytan var olmamış olsaydı insanlar huzur içinde uyuşup kalacaklardı. tanrı'nın mephistopheles'e özgürlük tanıması yaratıcı ve üretici kaygının yeryüzünde yeşermesini sağlamak içindir. ancak mephistopheles kendi özelliğinin tutsağıdır. dünyanın alın yazısını çizen güçlere ulaşmak mephistopheles'e yasak edilmiştir. o akıllıdır, zekidir, her işin üstesinden gelmesini bilir. ama işte bu kadar. mephistopheles gerçeğin sırrını hiç mi hiç kavrayamaz. goethe'nin tragedyasında da faust'u aldatmaya çabalamasına karşı en sonunda aldanan kendisi olur. çünkü sonunda faust'un değil kendisinin bağışlanmasını ummaktadır o da.

    yararlanılan kaynak: faust - johann wolfgang von goethe / devin yayınları (10. basım)
333 entry daha
hesabın var mı? giriş yap