93 entry daha
  • biriciktir. le unique. tabii ki atiyorum. 99'da gsm* ile bordeaux'ya bir aylik bir kampa gitmisligim var, ki rahatlikla tum omrumun en ilginc zamanlarindan biriydi diyebilirim. zira, iddia ediyorum bu adamlar bilseler de ingilizce konusmuyorlar'i en hardcore bicimini yasadik bir ayda. genclik kamplarinin olayi, gidilen yerdeki belediye icin bir is yapmak, karsiliginda yiyecek ve yatacak yerinizin verilmesi. fakat artik bu nasil bir $anssa, diger kamptakiler $ato restorasyonu gibi gerzek bir is alip dupeduz hicbir sey yapmayarak tum gun on bes litrelik damacanalardan sarap icerken, biz bir ay boyunca ormanda 15 km yol actik. bayagi, bildiginiz testeredir, el arabasidir, allah ne verdiyse agaclara giriserek, yeri geldiginde orakla ot kesip, yeri geldiginde cit orerek, dahasi her sabah 6'da kalkarak bir kabusa imza attik. ve saniyorum bu nedenle, o kampta birlikte oldugumuz insanlarin coguyla hala iliskideyiz, adeta iskencedeki kogus arkadasligi misali bir bagla bagliyiz.

    sonucta kampta iki ispanyol, iki turk, bir alman, bir fas asilli fransiz kamp lideri, fransiz belediye gorevlileri, belediye iscileri ve cevre muhendisi ile gecidigimiz bu bir ayda birbirinden rengarenk bin dramaya imza atildi, ki hepsini anlatmamin mumkunati yok tabii. bu heriflerin hepsi cok akici ingilizce bilmelerine ragmen bizimle ilgilizce konusan insanlar cevre muhendisi ve isciler oldu, o da birlikte is yaptigimiz ve anlamamiz gerektigini bildikleri icin saniyorum. zira su tip durumlar oluyor, mesela ileride elektrikli testereyle bir agac kesiyorlar, biz de oraklarla otlari bice bice arkadan geliyoruz, diyorlar ki bu bolgede kirmizi yilanlar var, otlari keserken islik calin, kacarlar. ooh, disko. bu cumleyi ilk duydugumuzda yola dogru depar attik, ama pasa pasa geri donduk bir noktadan sonra. gerci uc bucuk ata ata islik calip ot bicmek gibi, herhalde hayatimin geri kalaninda bir daha denk gelmeyecegim bir deneyime de imza atmis oldum dusununce, fena mi ayol?

    gelelim esas iskenceye. iste yukaridaki nedenlerle is ortaminda ingilizce konusulsa da, kampin resmi dili ingilizceyken israrla fransizca konustuklari gibi, bizi de konusmaya zorluyor, konusmayinca da cidden sinirleniyor, yerine gore $irazeden cikiyorlar. misal, kahvaltida portakal suyunu uzatir misiniz diyoruz, masanin obur yanindan bu fas asilli fransiz olan kamp lideri ibi$ l'orange m'orange fransizca bir seyler deyip, portakal suyunu masaya carpiyor filan, o derece tirmandi bu "fransizca konusacaksiniz!" gerilimi. tabii o zaman kraldan cok kralci zihniyetinden habersiz bir yirmi yasim, allahim nerden dustuk burayadan oteye koy yok o anda.

    isin en dramatik kismi soyle ortaya cikti: belediye gorevlilerinin sagladigi bir minibusle okyanusa gittik, aksam donuste de cok ciddi bir trafik kazasi gecirdik. allah korudu diyelim, cogumuz kazadan burnumuz kanamadan cikarken, ispanyol kizlardan biri ba$ini carpti ve kendinden gecti. ambulansi beklemeden, arkadan bizi takip eden belediye gorevlilerinden birinin arabasina koyup hastaneye goturulmesine karar verildi kizin, iste biz ziril ziril aglayarak kizi arabanin arka koltuguna yatirmaya calisirken, bu belediye gorevlisi kadin bizi haftalarca surundurmusken bir anda $akir $akir ingilizce konusmaya baslamasin mi? yemin ediyorum kazanin $okundan ciktik bir anda fransizca konusamayanlar olarak. bu kari ki, bizi bir ayin uc haftasinda iletisimsizlikten inim inim inletmis, alis veris merkezinde "sunu ariyorum, hangi bolumdedir?" sorularimiza fransizca cevap verip "ben anlamiyorum" dedigini tahmin ettigimiz hareketler yapan bir it. su an elime gecse gozunu kasina dikerim $illigin, o ayri.

    bu deneyim sonrasindaki universite hayatimda, mevcut jacques brel ve francis cabrel sevgimden na$i uc kur fransizca aldim mi, aldim, o ayri mesele, ama kulturel sovenistliginden bu kadar tiksindiren bir baska millet daha da tanimadim. bu vesileyle burdan kamp liderimiz muhammed'e seslenmek isterim: tu es l'imbecile de première qualité. cumle yanlissa da, opuyorum kendisini. l'orange kelimesini duyunca sinire kesiyorum hala bu pezevenk yuzunden. hadi l'orange'i gectim, u2 (yutuu)yu "u-doo" okumalarina ne demeli? l'embesillik.
94 entry daha
hesabın var mı? giriş yap