• olayda sürpriz gelişmeler var. tanık koruma programına alınan gizli tanığın ifadesine göre bu kadın olay yerine çok kısa bir sürede ulaşıyor, telefonları topluyor ve gidiyor. ambulans ise 1 saat sonra geliyor. yani yaralılar 1 saat boyunca ambulans beklemiş. ambulans geldiğinde oğuz murat aci hayattaymış ve ne yazık ki kan kaybından ölmüş. kan kaybından öldüğünü doktorlar da doğruladı.

    özetle bu kadın aynı oğlu gibi katildir.

    kininizi diri, başlığı gündemde tutun!
  • vize istemeyen ve en erken kalkan uçak mısır uçağı olduğu için apar topar mısır uçağına binip ülkeden kaçmışlar ve mısır'dan da 3. bir ülkeye geçmişler. kendisinin vizesi var ama oğlunun yokmuş iddialara göre. yani gideceği ülkeler sınırlı.

    kırmızı bülteni yiyince göreceğiz bakalım ne bok yiyeceksiniz. telefonları ben almadım da diyemez çünkü hts kayıtları var. belki telefonları almasa, yaralılar telefon açacaktı ve erken müdahale ile o adam kurtulacaktı. bu nasıl bir vicdansızlıktır.

    en büyük acıları, üzüntüleri, hastalıkları, utançları yaşamadan ölmezsiniz inşallah ailecek.

    zorunlu edit : avukat ordusuyla, sosyal medyada haklarında yazılan olumsuz yazıların kaldırılması için 4 koldan ellerinden geleni yapıyorlar. ekşi sözlük yönetimi ile de iletişime geçtikleri, haklarındaki olumsuz yazılarını kaldırılmasını talep ettikleri iddiası var. yakında bu başlıktaki entryler silinmeye başlanmaz umarım.
  • kendisini ve oğlunu bulup getirmesi gereken bakanlar kapı kapı dolaşıp murat kurum için oy istiyor. türkiye'de adalet bir tek yazar ismi olarak var.
  • açıklama yaparken sesindeki o öfkeli metalik tınıyı hissettiniz, değil mi? sesin, gerçeği ağızdan bağımsız söyleme gibi bir huyu vardır. bu kadının ağzı "ben diyorum ki ortada sıcak bir konu var, aileler yanıyor, büyük bir ateş var" derken; sesi "ay şekerim ne abarttınız benim ayrıcalıklı oğlumun büyüme sancılarının ayrıcalıksız iki figüranı yutuvermesine" diyor. sesi sadece büyüttüğü katil hakkında "pırıl pırıl pırıll bi çocuk" derken sevgi ve empatiyle tınlıyor. gerisinde duyulan tek şey ise, son 30 yılın yarattığı histriyonik küçük burjuvanın, "sıradan halk, başrolünde bizim olduğumuz görkemli dizide sadece figüran değil miydi, bu tantana da nedir???" şaşkınlığı ve öfkesi. cebi para, şekli şemali estetik görmüş, kendine bir de zengin ama halkla empatik ünlü yazar imajı satın almış, artık sahne onun tabi.

    eylem tok, sosyal zıplayışını eylem gibi biriyle evlenerek taçlandıran kocası, oğlu vb. insanlar için kazada ölenler, aslına bakarsanız yan villada oturmayan herkes, onların çok şahane ve gerçekçi zannettiği kitsch bir dizideki ayak takımı. hizmetçi, aşçı, koruma, şoför. sahnesi gelince pırıl pırıl çocuğun, hayat macerasının 1-2 dakikasında ezip öldüreceği figüran. jenerikte adları yazmaz, cast ajansı o hafta kimi yollarsa o oynayabilir.

    ezilip öldürülenden çok, öldürenin duygu durumunun, iniş çıkışlarının, şimdi ne yapacağının ekranda görünmesi, hislerinin daha iyi anlaşılması için yüzüne zoom yapılması gerek. kahramanımız(!) şimdi ne yapacak? adalete teslim mi olacak yoksa kaçarak vicdanıyla baş başa mı kalacak? vicdan muhasebesi esnasında neler yaşayacak? peki sarhoşken ezip öldürdüğü figüranla ilgili bir sahne daha olacak mı, hayır. tamam, rolü de sahnesi de bitti. ne abarttınız kardeşim, sizin başrolün karakterine ve duygularına odaklanmanız lazım, onun çektiği acıyla empati yapmanız, onun aslında özünde nasıl iyi biri olduğunu, ona nasıl da yazık olduğunu düşünmeniz gerek. öleni düşünmek, hesabını sormak, sıradan izleyici olan sizin haddinize mi? nerede görülmüş bir dizide figüran öldü diye gerçek hayatta adalet istendiği?

    eylem tok, ölen kişiyi daha öncesinde villasında kaçak çalıştırdığı ve zam istediklerinde polise ihbar edip deport ettirdiği zavallılardan farklı görmüyor. yaşamanın, sevmenin, sevilmenin, öğrenmenin, hissetmenin, üzülmenin, sevinmenin, anneliğin, sanatçılığın sadece kendi küçük burjuva topluluğuna hak olduğu üçüncü sınıf bir dizi evreninde yaşayıp, oğlunu oradan oraya kaçırdığı sahnelerin reytinglerini takip ediyor şu an. siz de hala "ama o bir anne" filan diyin.
  • kazazedelerin cep telefonlarını da olay yerinden çalıp kaçan kadın. bu suç olmalı. gasp'a vs girmiyor mu? hem adamları öldürüp yarala hem de kişisel eşyaları çal? bilen aydınlatsın.
  • 17 yaşındaki timur cihantimur'un arabayla çarparak öldürdüğü oğuz murat aci’nin babası özer aci:

    "çocuğun okula da aynı araçla gittiğini ve olaydan birkaç ay önce aynı bölgede 5 kez hızdan ceza yediğini öğrendik."

    18 yaşından küçük bir katil. 5 kere hızdan ceza yiyor. aile, şımarık veletlerine "bak keyfine" demeye devam ediyor. peki bu arabayı, ehliyetsiz şekilde kullanan ve defalarca araca ceza kesilen aileye kimse hesap sormadı mı? devlet nerede? emniyet ne yapıyor?
  • bu şimdi new york ya da new jersey o taraflarda. türk nüfusun yoğun olduğu yerler. abd vatandaşlığına sahip türkler lobi yapıp bölge savcısına (district attorney) baskı yapabilirler. neden böyle bir girişim oluşturmuyoruz? orada bölge yetkilileriyle ilişkide olan "american turkish association (ata)" gibi stk'lar da var. onlar da devreye sokulabilir. ya da medya kuruluşu the young turks cenk uygur var, twitch yayıncısı hasanabi var onlara ulaşılıp gündeme taşınması sağlanabilir. ben texas'da yaşıyorum. varsa abd'de yaşayan birileri gelin kafa kafaya verip şu işi kovalayalım.

    edit: yorum vesaire haricinde 1 kisi ulasti. pek ilgilenen yok sanirim bu olayla.
  • adalet ve dış işleri bakanlıklarının niye hala tutuklanmadığı hakkında açıklama yapması gereken, kazazedelerin cep telefonunu toplayarak hem cinayete teşebbüs eden hem de genc bir babanin ölümüne sebep olan vicdan ve hayadan yoksun insan müsveddesi.

    ne bülent cihantimur ne timur cihantimur ne de sen bu coğrafyada en az 25 sene unutulmayacaksınız.

    kaçmanıza göz yuman, sizi yargılamayan yetkililer de gün gelecek bunun hesabını yargı önünde verecek.
  • annedir, sakınır bu gayet normal ama 5 kişiyi 16 yaşında direksiyona geçip ezen birini kaçırmak annelik değil caniliktir.

    en az oğlu kadar suçludur.
    oğlunun 16 yaşında direksiyona geçmiş olması muhtemelen ilk deneyimi değildir bunu defalarca kez yapmıştır, anne ve varsa baba da göz yummuştur, yani bu ölümlerin ayak seslerini zaten duyup müdahale etmemişlerdir zamanında.

    insan eti çok ucuz, yazık günah.

    edit: aynı zamanda maktulün ve yaralıların cep telefonlarını da gasp etmişler, böyle bir iddia var. sanırım yardım veya polis çağırmasınlar diye.
    battıkça batmışlar.

    edit: babası varmış.
    ismi bulent cihantimur, onun bu konudaki tutumunu bilmiyoruz.
  • muhtemelen çoğunuzun bildiği bir sözdür bu, bana yıllar önce hukuk okuyan bir arkadaşım söylemişti: "hukuk bir örümcek ağı gibidir; sinekler takılır, arılar deler geçer." işte o sistemdeki arıdır kendisi. şimdilik oğluşuyla dünya turuna çıkmışlar. 1 seneye kalmaz ölen kişinin ailesini satın alırlar, sular durulunca gelirler, kimsenin de umurunda olmaz. bu arada şu "oğluş" konusuna değinmek istiyorum. türkiye'de yüz binlerce "oğluş" var. prensesler de var ama onlar şu an konumuz değil. şu oğluşlar öyle yetişiyorlar ki aklınız durur. anaokulundan itibaren kayrılmayı öğreniyorlar. yaptıkları hataların sonuçlarının olmadığını öğreniyorlar. hayatta bir boka yaramayan bir embesil olsalar bile milyonlarca insandan "üstün" olacaklarını biliyorlar. ve bu yetiştirme tarzının sonucu da böyle oluyor maalesef. adam öldürmüş, aileyi mahvetmiş, eli kanlı. yarın gelse kapısında köle olacak on binlerce kadın var bu ülkede: oğluştan yeni oğluşlar doğurmak isteyecek olan.

    edit: entry baya sevilmiş. vefat eden kişinin ailesinin de durumunun iyi olduğunu söyleyen yazarlar oldu. ona cevaben yazmak istedim. arkadaşlar "satın almak" kelimesi biraz ağır olmuş olabilir ama bunu zaman gösterecek. araya iki arabulucu koyar anlaşırlar diye düşünüyorum. ölenle ölünmüyor. insanlar bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. "genelde" bu tarz durumlarda mağdur olan aileyle anlaşılıyor. benim lügatimde bu satın almaktır, satın alınmaktır. bunu da bu şekilde açıklamak istedim.
hesabın var mı? giriş yap