55547 entry daha
  • ne seni anlamaya yetti zaman
    ne beni anlamana.
    dereden tepeden konuştuk
    havadan sudan, giyimden kuşamdan
    ölümden yaşamdan
    bir olmaktan ayrılıktan yalnızlıktan kalabalıktan fimlerlerden,
    kitaplardan, mutluktan, göz yaşından
    ellerin iç dünyasından söz ettik
    bu dünyayla başkalarının dünyasıydı uzun uzun
    anlattıklarımız
    bir de dost arkadaş muhabbetleri
    kendi dünyamızdan söz etmedik hiç
    başımı alıp dağlara çıkıcam
    avazım çıktığı kadar haykırıcam
    dağlar taşlar yıkanacak göz yaşlarımdan
    beni onlar anlayacak derken, ben sen anla diyordum aslında baktın öylece anlayamadın.
  • yiğit harmanları, yığınaklar,
    kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
    dize getirilmiş haydutlar,
    hayınlar, amana gelmiş,
    yetim hakkı sorulmuş,
    hesap görülmüş.
    demdir bu.

    demdir,
    derya dibinde yangınlar,
    kan kesmiş ovalar üstünde mayıs
    uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
    çelik kadavrası koruganların.
    ölünmüş, canım, ölünmüş
    murad alınmış.

    gelgelelim,
    beter, bize kısmetmiş.
    ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
    susmak ve beklemek, müthiş
    genciz, namlu gibi,
    e çatal yürek,
    barışa, bayrama hasret
    uykulara, derin, kaygısız, rahat,
    otuziki dişimizle gülmeğe,
    doyasıya sevişmeğe,yemeğe
    kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
    asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
    ve asıl biz biliriz kederi.

    içim, bir suskunsa tekin mi ola?
    o malta bıcağı, kınsız, uyanık,
    ve genç bir mısradır
    filinta endam
    neden, neden alnındaki yıkkınlık,
    bakışlarındakı öldüren buğu?
    kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri
    nasıl da almış aklımı,
    sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
    dost, düşman söz eder kendi kavlince,
    kınanmak, yiğit başına.
    bu, ne ayıp, ne de yasak,
    öylece bir gerçek, kendi halinde,
    belki, yaşamama sebep

    evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
    hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
    anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık
    ve zehir zıkkım cigaram.
    gene bir cehennem var yastığımda,
  • hiçbir şey elinde değildir insanın:
    ne gücü, ne güçsüzlüğü, ne de yüreği.
    açtığını sansa da kollarını, gölgesi bir haçtır onun.
    paramparça olur avucunda sımsıkı tuttuğu mutluluk.
    bir garip, bir acılı boşluktur günleri.
    mutlu aşk yoktur.

    bir başka kader için giydirilmiş
    silahsız askerlere benzer hayatı.
    çaresiz, kararsız kaldıktan sonra akşamları,
    neye yarar ki sabahları erkenden uyanmaları.
    söyle bunları bir tanem, tut gözyaşlarını.
    mutlu aşk yoktur.

    güzelim, sevgilim, kanayan yaram benim.
    yaralı bir kuş gibi taşırım yüreğimde seni.
    ve onlar bakarlar bilmeksizin, geçerken biz,
    tekrarlayıp ardımdan benim ördüğüm sözleri:
    ve apansız ölürler iri gözlerin için
    mutlu aşk yoktur.

    vakit yok artık öğrenmeye hayatı.
    ağlasın birlikte yüreklerimiz gün ışıyıncaya dek.
    küçümencik bir şarkı için bile nice mutsuzluk gerek.
    bir ürperişi bile nice pişmanlıkla ödemek.
    bir ezgi için bile nice gözyaşları dökmek
    mutlu aşk yoktur.

    hüsranla bitmeyen aşk yoktur.
    yara açmayan aşk yoktur kalpte.
    iz bırakmayan aşk yoktur insanda.
    ve tıpkı senin gibidir vatan aşkı da.
    gözyaşlarına boğulmayan aşk yoktur.
    mutlu aşk yoktur.
    ikimizin aşkıdır bu gene de.

    louis aragon
  • ilyas'ın serseri kalbi, redde figan edemez.
    “sevgi neydi? sevgi emekti.”.
    böylelikle zamanın durdurulamaz nabzı tutkuya galip geldi.
    gaybın ihtişamı, öngörüye yenildi.
    belki bu zafer buruk, belki kırgın bir tebessüm.
    nice içler, dışların aşılamaz duvarlarında çerçeveli asılı.
    biliyorsun, bu artık bir nostalji.
    zamanın nabzı seyredendir, insanınki entropi.
    ve benim bu yarı batılı ağzım, doğu'nun neşrinden süssüz…
    ama görüyorsun bu; hicri vefa.
    yine de anlarsın ya, akit bozguna uğradı.
    zeynep yalnız evinin süsüdür.
    böylelikle yalın ve sade; asya'nın çocukluğu son nefesini verdi.
    gönül putundan kabre; yalnız huşuyla eğildi.

    -zamana imza, 08.05.2024, gayb; ben
  • bunu da sen mi yarattın

    mucizeye isim aramışlar
    parıltılı ışıltılı yaradana, yakaran yakaları olan
    bu, parmağın menziline girmiş
    arap saçından arap sabununa dönmüş
    dön, bana dön, insanlığına dön
    sevdiğin kadar ağız dolusu sevdiğin hani
    hatırlamayız rüyaları ormanında
    tüm atalarının hatırasıdır yanan odun kokusu

    boynumdan omuzlarıma uzanan gölge aşklar
    çığlığın nefesi olmuş

    çölüne düştüm

    gelirsen ıslık çal
    kulağım duyar, parmaklarım hisseder.
    herşeyimi dağıttım
    ne ısınacak bir parça kumaşım
    ne yürüyecek bir adım ayakkabım

    bunu da sen mi yarattın

    bana ter temiz çarşaflar ser...
    buraya ser...
    mucizeye isim ver
    ol
    ve
    oluş
  • biri vardır ama yoktur.
    biri hem sizindir hem de asla değil.
    biri hem hissettikleriniz, hem hissizliğinizdir, hem içinizdeki kahkaha, hem sessizliğinizdir.

    farid farjad
  • ruhumla değil
    maskemle yaşıyorsam
    sikeyim böyle amın oğlunu
147 entry daha
hesabın var mı? giriş yap