• high & low john galliano, yaptığı açıklamalarla moda dünyasının en çok tartışılan isimlerinden olan john galliano'nun central saint martins'te moda öğrenciliğinden dünyanın en büyük moda evlerinin yaratıcı direktörlüğüne uzanan kariyerine odaklanıyor.

    vizyon tarihi: belirsiz
    tür: belgesel
    yapım yılı: 2023
    süre: 116 dakika
    ülke: birleşik krallık, abd, fransa

    filmin konusu:

    “moda endüstrisinin perde arkasında yaşananların gözler önüne serildiği belgeselde, galliano ile yapılan kapsamlı röportajlara yer veriliyor.”

    yönetmen: kevin macdonald
    oyuncular: penelope cruz, kate moss, naomi campbell, charlize theron, anna wintour, john galliano, alexander mcqueen, andre leon talley, bernard arnault, hamish bowles, robin givhan, amanda harlech, alexis roche, steven robinson, vanessa friedman, sao schlumberger, sidney toledano, jonathan newhouse
    müzik: tom hodge

    vizyon tarihi: belirsiz

    filmin fragmanını buradan izlemek mümkün.

    filmin altyazılı fragmanını buradan izlemek mümkün.

    filmin 2. fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • bir belgesel.

    moda, tasarım konularına yeni yeni merak saldım. daha doğrusu modanın, giyinmenin ve tasarımın sanat ve hayat konusunda bu kadar belirleyici ve etkili olabileceğini yeni fark ettim diyelim. mimarinin de aynı şekilde.

    barbaros şansal'ın moda konusundaki tanımı bu fark edişimde etkili olmuştu. daha sonra alexander mcqueen defileleri izledim. hepsi bir art show gibiydi. cristobal balenciaga hakkında çekilen diziyi de izlememle artık tasarımın ve haute couture'ın "sadece bir elbise dikmek" demek olmadığını anlamış oldum. insanların "moda" dediği şeyin kimliklerin, cinsiyetin etrafında nasıl belirleyici olduğunu, bize lüksten çok bir kimlik dikildiğini ya da var olan kimliğin nasıl parlatılabileceğini öğrettiğini gördüm. derimiz kadar önem verdiğimiz kumaşların nasıl hayatımızın tam ortasında olduğunu idrak ettim. üstelik bu tasarımlar alamadığımız bir tablo, cam arkasından baktığımız bir müze eseri değildi, onları giyebiliyorduk. ucuzluktaki pantolon bir kimlikti.

    tam bu noktada dior'a çağ atlayan john galliano karşıma çıktı ve bu belgeseli izlemek için hevesle ekran karşısına geçtim. adam gerçekten bir çılgın. kırılgan rock star imajının sonuna kadar hakkını veren bir bela. bu imajı destekleyen harika koleksiyonları ve özellikle podyumu bir tiyatro sahnesine çevirdiği o şovları olmasa muhtemelen hiç çekilmeyecek biri.

    bu koleksiyonlar maalesef bu kadar narsist birinden çıkar. eğer sanatçıysanız kibir, kullanışlı bir malzemedir. ancak alkol ve yakın arkadaşın kaybıyla birlikte gelen çöküş dönemi ağzından ırkçı, saldırgan bir canavarın çıkmasına sebep olmuş. kurgudaki napolyon göndermeleri seyir keyfini artırıyor.

    bu belgesel şu açıdan da önemli; anti semitik söylemleri sonrasında yahudi tarihiyle ilgili eğitim alan john gibi eğitilebilir miyiz? bir avrupalı'da eğitilmekle ilgili bir temel duyarlık vardır da mesela biz de yok mudur?
  • orijinal işlerle ilgi çekmeyi başarmakta epey başarılı olduğunu gördüğümüz john galliano, defilelerini film yönetmeniymişçesine tasarlıyor, yaratıcılığıyla ses getiriyor. zihnini özgür bırakabilen bir yetenekli, şartlar da olgunsa iz bırakır. bazen zirvede, bazense en dipte olmak kaçınılmaz.
hesabın var mı? giriş yap