• eved. haklısın.

    ev sahibi olarak kiracımıza iki senedir zam yapmadık.

    gözümüzü açtın, varol!
  • #130728283

    okuyun hakkınızı hukukunuzu öğrenin.

    edit: başlık başa kalmış.
  • şimdi kötü kiracı sayısı azımsanmayacak kadar çok olmakla birlikte bu durum, benim gibi kirasını 5 yıldır bir gün dahi aksatmamış kiracılar üzerinde bir baskıya dönüştürülmemelidir.
  • öncelikle, anne babanız akılsızsa bu kimsenin sorunu değil.yatirim dediğin şey borç harç yapılmaz, kendi bütçen oranında yatırım yaparsın. kaldı ki gayrimenkul yatırımının getirisi yatırdığın paranın değerini korumaktır, 5 liraya ev alirsin 10 sene sonra 10 liraya satarsın ve paranı korumuş olursun. o evden aldığın üç kuruş kira değildir yani oradaki asıl getiri. barınma hakkı her şeyin üstündedir, yasa da ezelden beri bunu korur ve kiracının yanında durur. yok öyle ben kafama göre %100 zam yapacağım falan. beğenmiyorsan sat evini faize yatır, dövize yatır. yallah. başka kapıda ağla.
  • kiracılar da haklı, ev sahipleri de; orta yol bulunmalı. ortada bir ticaret var ise herkes taşın altına elini sokmalı. ev sahibi fırsat bu fırsat diye gazı köklememeli. kiracı da makul oranda artışı kendisi talep etmeli.
  • şu başlığın açılması bile alçaklık.

    kirâcılar sanki sizin evinize sığınmacı olarak geldi, siz de evinizi kirâya vererek halka bir nevî kızılay hizmeti yaptınız. güldürmeyin artık.

    kudurdunuz fiyatlar arttı diye, fırsattan istifâde evlerinden ediyorsunuz insanları bu pandemi döneminde, yuva yıkıyorsunuz, zulm ediyorsunuz insanlara fazla para kazanacağım diye, ulan o paradan hayır gelir mi? bakın kadıköy'ün üzerine pislik yağıyor, zirâ en çok fırsatçılığın yapıldığı ilçe konumunda, beddua üzerine beddua aldı kadıköy! bakın izleyin kadıköy'ü, sittin sene düzelmez. allah üzerine pislik yağdırıyor.

    kanun var nizam var. ilk 5 yılı geçtikten sonra zâten enflasyon zammı yapma hakkı veriyor devlet, onu kullanabilirsin. burada da öncelik hakkı kirâcının (hem de %10 indirimle).

    insanların evden atılmaları için gösterilen sebepler klasik, oğlum gelecek, kanser oldum, vs. vs.

    kimse kusura bakmasın ama hiçbiri samimi değil bu bahanelerin, be mübârekler hepinizin oğlunun pandemi dönemine mi geleceği tuttu, hepiniz mi pandemi döneminde kanser oldunuz!

    adam kirâsını düzenli ödüyorsa, (tüfe zammına bile gerek yok) aranızda anlaştığınız yıllık kirâ artışını yapmışsa onu çıkartamazsınız. adama evinizi kendi isteğinizle ücret karşılığında siz kirâladığınız, bağış yapmadınız!

    ulan emlâkçılar, verdiniz gazı millete, yatacak yeriniz yok, hepsi haram para!
  • istersen çocuğunu evlatlıktan reddedebiliyorsun ama kiracını kendi evinden çıkartamıyorsun. ne güzel ülke be.
  • kiracıların maddi olarak daha güçsüz olduğu durumlar göz önüne alınarak yapılan genellemeler nedeniyle düzenlenmiş kanun hükümlerinin sürekli olarak ev sahipleri aleyhine çalışması durumudur.

    elbette aç gözlü ev sahipleri nedeniyle maddi açıdan güçsüz olan kiracıların mağdur edilmesi kabul edilemez. ancak şunu da unutmayın ki her kiracı maddi açıdan ev sahiplerinden daha güçsüz değildir. hatta çoğu kez ev sahibi ile oturup karşılıklı fedakarlıkla orta yol bulmak yerine sürekli olarak pislik çıkaran, kanuni hakkım diyen geliri son derece iyi kiracılar var. bunlar tüik’in birazdan bahsedeceğim saçma sapan enflasyon hesaplama yöntemlerinin ve gerçek dışı enflasyon verilerinin arkasına sığınarak ev sahiplerini sömürmeye çalışıyorlar ve bunu meslek edinmişler. bu şekilde davranan kiracıların çok büyük bir bölümü maddi açıdan güçsüz falan değil, tam tersi maddi açıdan çok güçlü durumdalar. bunların çoğu da esnaf. boşuna demiyorlar esnafa ev vermeyin diye. maddi açıdan ortalama gelire sahip insanlar ise daha makul insanlar oluyor. biz de bir zamanlar kiracıyken öyleydik.

    burada yazan kiracılar ev sahiplerinin nedense hep zengin olduğunu düşünüyor. oysa ev sahibi olan kişiler emekliliğimde eriyen emeklilik maaşımın yanında bir gelirim olsun, geçim sıkıntısı yaşamadan yaşayayım diye 20 yıl boyunca gezip tozmak, farklı ülkelerde tatil yapmak yerine borç harç ödeyip bir ev satın almışlar. şimdi bu adamların daha rahat bir emekliliğim olsun diye aldığı bu evde üç kuruşa oturan orta-yüksek düzey maaşlılar ile zengin esnafları haklı göstermeye çalışmak açıkça insafsızlıktır, vicdansızlıktır.

    şöyle düşünün, bir tane kendisinin, bir tane de kızının veya sevgilisinin altında bmw olan kiracı, kızına veya sevgilisine tuttuğu ev için “ben sadece kanuni artış yaparım” diyebiliyor. oysa o ev sahibi için, aldığı kira, gelirinin büyük bir bölümünü teşkil ediyor olabilir. bu durumda yapılması gereken karşılıklı fedakarlıkla orta yolu bulmaktır.

    gerçek enflasyonun %100 olduğu bir ortamda rayici 6.000 lira olan ev için kirayı 1.500 liradan 1.800 liraya çıkarmak kanun ne derse desin, adaletsizliktir, haksızlıktır, insafsızlıktır, alçaklıktır. adamın aldığı kira iki sene önce asgari ücret kadarken neredeyse asgari ücretin üçte birine düşen örnekler var. şimdi bu durumu savunan adamın ahlakından şüphe etmek gerekir.

    devlet emekli maaşıyla ve kira geliriyle geçinmeye çalışan bu insanları iki yerden dolandırıyor resmen. birincisi gerçek dışı enflasyon rakamlarıyla neyi var neyi yok alıyorlar elinden. ikincisi ise tüik kanuni artış hesaplama saçmalığı ile ev sahibini kiracı karşısında iyice mağdur ediyor.

    şimdi iyice erimiş emekli maaşı yanında kira geliriyle geçinen bir ev sahibini düşünün. emeklilik maaşlarında da öyle saçma bir yöntem uygulanmaya başladı ki gerçekten içler acısı. örneğin bir çalışan sgk primlerini en düşükten, diğer çalışan da tavandan ödemiş ve emekli olmuş olsunlar. devlet sürekli olarak emekli maaşlarına enflasyonun altında zam yaptığı için en düşükten emekli olan kişinin maaşı öyle bir düşüyor ki normalde bu şekilde devam etse asgari ücretin dörtte birine düşecek ve deyim yerindeyse açlıktan ölecek hale gelecek.

    normalde devletin yapması gereken emekli maaşlarını enflasyon ile uyumlu şekilde arttırmaktır. ama bizim uyanık devletimiz ne yapıyor, en düşük emekli maaşı uygulaması diye bir şey uyduruyor. örneğin emekli maaşı en az 2.500 lira olabilir diyor. yediği bu haltı da övünerek halka anlatıyor.

    oysa bu uygulama ile yüksek enflasyon ortamında tavandan ve tabandan prim ödeyen çalışanlar bir süre sonra asgari emekli maaşında, yani sefalette buluşuyorlar. yani başlangıçta 10.000 lira maaş ile 4.000 lira maaşla emekli olan kişilerin maaşları bir süre sonra örneğin 2.500 lirada eşitleniyor. böyle bir durumda niye insanlar tavandan sgk’ya prim ödesinler ki? en düşükten sgk primi öder, işveren ile fazladan ödeyeceği sgk ödemeleri ile vergileri aralarında kırışırlar. böyle giderse bir süre sonra kayıt dışılık artacak. enayi mi millet?

    ev sahibinin emekli maaşı bu şekilde eriyor, üstüne bir de kiraları bu şekilde eridiği zaman bu insan ne yapacak? bu açıkça bir haksızlık değil mi? öte yandan hiç emekli maaşı olmayan ve sadece asgari ücret kadar kira geliri olan insanlar da yaşıyor bu memlekette. bu insanları kötü niyetli kiracılardan kim koruyacak?

    avrupa ve amerika’da da kanunlar ev sahiplerini korurlar. ancak oralarda enflasyon gibi bir dert olmadığı için genellikle rayice göre fiyat isteyen ev sahipleri ile kiracılar arasındadır mesele. veya zamanında yapılmayan ödemeler, eve iyi bakmama vb gibi nedenler sorun oluyor. böyle durumlarda da insanlar mahkemeye gidiyor ve kim haklıysa ona göre hızlı bir şekilde karar veriliyor. oralarda da keyfi nedenlerle kiracınızı çıkaramazsınız. doğru ama durum türkiye’de tümüyle farklı. kötü niyetli kiracılar yine türkiye şartları dikkate alınmayıp kötü bir şekilde düzenlenen kanunların arkasına sığınarak, şatafat içinde yaşarlarken ev sahiplerinin üç kuruş gelirine göz dikiyorlar. adeta kira gelirlerini çalıyorlar. bu da bir nevi hırsızlıktır. onun evi var nasılsa diyor ve umursamıyor bile, iyi de o adam o ev için hayatını vermiş, yıllarca kirada yaşamış, yememiş, içmemiş, ailesiyle tatil yapmamış. ne hakkın var senin adamın alnının teriyle elde ettiği kira gelirini insafsızca gasp etmeye?

    bunun daha iyi anlaşılması için başka bir örnek vereceğim. şöyle düşünün devlet bir kanun hükmü getirse ve dese ki bundan böyle ücret artışları kira artışları kadar olacak ve işçi sağlık sebepleri dışında işten çıkamayacak. buna kim onay verir? bu işçi için eziyet değil mi? işçi düşük maaşa zorla çalıştırılamıyorsa ev sahibinin evinde kelepir bir kiraya rızası dışında zorla oturmak da aynı şey değil mi? konu ev sahibi olunca niçin farklı olsun ki? işçi emeğini, ev sahibi ise yıllardır biriktirdiği emeğini satıyor. sonuçta ikisi de aynı şey.

    şimdi de işveren açısından düşünelim; yine devlet bir kanun çıkarsa ve işveren enflasyon rakamlarının 3 katı zam yapmak zorunda olacak ve işçi çıkartamayacak dese buna kim adaletli bir karar der? işçi enflasyonun 3 katı ücret isteyecek, işveren çıkarmak istese de çıkaramayacak. ne güzel değil mi? bu durumda kiş iş kurar? işverene, işine gelmiyorsa işyerini satsın kardeşim diyebilir misiniz?

    kanun ile hakkaniyet aynı şeyler değil. devlet sözleşme serbestisi yanında iki tarafın da haklarını koruyacak şekilde hızlı işleyen bir adalet sistemi geliştirmelidir. yoksa millet birbirine girer. türkiye’de kiracıyı öyle bir koruyor ki ev sahibinin eli kolu bağlanıyor adeta. burası avrupa değil, burada çok ciddi ve hızla artan bir enflasyon var. kötü niyetli kiracıya karşı ev sahibi hiçbir şey yapamıyor. başta asgari ücret kadar olan kirasının asgari ücretin üçte birine düştüğünü çaresizse seyrediyor. kira gelirinin her geçen gün eridiğini içi acıyarak görüyor.

    neyse, yukarıda bahsettiğim kanuni kira artışında kullanılan şu tüik verilerine bakalım. öncelikle herkesin bildiği gibi tüik verileri gerçek rakamları yansıtmıyor, bunu bir tarafa koyalım. tüik verilerinin gerçeği yansıtmadığını sokakta kime sorsan herkes kabul ediyor zaten. bu gerçek dışı enflasyon verileri çalışanların ve ev sahiplerinin belini ciddi anlamda büküyor. burası tamam. ancak devlet oy potansiyelini gördüğü için çalışanların ücretlerini enflasyon kadar artırırken ev sahiplerinin kira gelirini enflasyon karşısında eritiyor.

    bunun yanında ve buna ilaveten ev sahiplerine devlet ikinci bir kazık daha atıyor. devlet kira artışlarında son bir yıllık tüfe’yi değil, son 12 aylık ortalama tüfe rakamlarını dikkate almak zorundasınız diyor. bunun kadar saçma ve garabet bir yöntem olamaz. bu yöntem geçmiş iki yılın enflasyon rakamlarını hareketli ortalama yöntemiyle bir sonraki kira dönemine taşıyor. bu yöntem enflasyonun düştüğü dönemde kiracı aleyhine, arttığı dönemde ise ev sahibi aleyhine işliyor. bence bu yöntem kesinlikle, kirada oturan bir bürokratın önerdiği ve siyasileri aldatarak kabul ettirdikleri bir yöntem.

    şöyle düşünün enflasyon bir önceki yıl ve kira döneminde ilk 11 ay hiç artmamış olsun, kira döneminin bitmesine bir ay kala fiyatlar %100 artmış olsun. bu ne anlama geliyor? şu anlama geliyor; son bir ayda enflasyon öyle bir arttı ki her şeyin fiyatı ikiye katlandı. ama 12 aylık ortalama baz alındığında enflasyon rakamı % 8,33 olarak çıkıyor.

    devlet ev sahibine enflasyon %100 artsa da sen sadece %8,3 kira artışı yapabilirsin diyor. iyi de kardeşim ev sahibi artık aldığı her ürünü yeni kira dönemi boyunca iki katı fiyatına alacak. ancak geliri bu kira artışıyla sadece %8,3 oranında artacak. böyle adalet olur mu? bu direk toplumsal barışın altına dinamit koymak gibi bir şey. böyle giderse yakın zamanda kiracı-ev sahibi cinayetlerine de tanık olmaya başlarız.

    günümüzde olduğu gibi enflasyonun hızla arttığı dönemlerde bu hesaplama yöntemiyle ev sahipleri resmen sömürülüyor. üstüne bir de tüik verilerinin gerçek dışı olduğunu ekleyin. bu kadar saçma, bu kadar ahmakça ve bu kadar milleti birbirine düşüren bir yöntem olabilir mi?

    eskiden, böyle yüksek enflasyon dönemlerinde ev sahibi ile kiracı 6 ayda bir karşılıklı oturur son 6 aydaki gerçek tüfe rakamlarına bakarak üç aşağı beş yukarı bir rakamda anlaşırlardı. hatta istanbul’daki enflasyon diğer illerden farklı olduğu için istanbul’daki bazı sözleşmelerde ito rakamı dikkate alınırdı. elbette o zaman da rayiç istiyorum diyen ev sahipleri vardı. benim kastettiğim bu tür ev sahipleri değil. benim kastettiğim enflasyon karşısında mağdur olmak istemeyen ev sahipleri.

    devlet kiralarla ilgili son düzenlemeleri enflasyonun nispeten makul olduğu dönemleri dikkate alarak yaptı. ancak aynı devlet, başta zararlarını ihmal edilebilir olarak gördüğü bu sistemin, içinde bulunduğumuz ciddi enflasyon ortamında toplumsal barışı yok edeceğini dikkate almalı ve bir an önce daha adil olan yıllık enflasyon sistemine dönerek ve enflasyon rakamlarını doğru dürüst hesaplayarak ev sahibi-kiracı barışını yeniden tesis etmelidir. hem de bir an önce…

    düzeltme: cümle düşüklükleri ve imla hataları
  • birisi benim evime çöktü mesela, 2.5 yıldir cıkmiyor, ben bu arada başkasinin evine cökmedigim icin kendi evim yerine halihazirda kira olan evimden baska bir eve kiraya taşındım. hukuk sisteminde bu durumun çözümü yok, toplum olarak mutlu olmak icin öncelikle hukuk sistemine ihtiyac duymadan başkalarinin hak ve özgürlüklerini ihlal etmeyecek sekilde yasamayi ögrenmeliyiz.ahlak meselesi tamamen, insan onuruyla yaşamalı.
    edit: 120224
    2,5 yıl çıkmayınca kiracımız dava açtık 2,5 yıl da o sürdü en sonunda tahliye kararı çıkmıştı onu da istinafa götürdüğünden 2 yıl daha bekleyecektik. yani 5 yılın üstüne 2 yıl daha. istinaf haberinden bir ay sonra 6 şubat depremi oldu. evim ilk tespitlerde ağır hasarlı çıktı. kiracı da bu tespiti duyunca evini taşıdı. sonraki tespitlerde ise az hasarlı çıktı. biz de çok şaşırdık ama hasar tespiti konusunda uzman arkadaşımız var ona güvendik, kesinlikle ilk tespit yanlıştı dedi. apartmandan da başka gösterenler olmuş herkes güvenip oturmuş. biz de tam o dönem ne yapacağımızı düşünüyoruz, ankara da kız kardeşimin yanında kalırken. bir daha binaya giremeyiz çok katlı evde oturamayız derken evimize taşınmaya karar verdik. çünkü deprem bölgesinde emlak piyasası tamamen durmuş pozisyondaydı ve ne evinizi değerinde satabilirdiniz ne de başka bir ev bulup alabilirdiniz. alelacele taşındık şuan evimizde oturuyoruz. hasar görmüş evlerde yaşayan herkes gibi bizim de içimiz rahat değil fakat bi şekilde unutmaya çalışıyoruz. çok şükür çekirdek ailemde kaybım yok , allahım birdaha yaşatmasın, o acıyı yaşayanlara sabrını gücünü versin diye çok dua ediyorum.dilerim evimizden çıkmayan aile de huzur bulsun haklarını alabilsinler, çünkü müteahhit mağduru bir aileydi sadece bu mağduriyeti gidermesi gereken kişi ben değildim.
hesabın var mı? giriş yap