• günümüzde kitapların büyük çoğunluğunun dikdörtgen olmasının sebebinin arkasında insanın uzun yıllar boyunca sürdürdüğü alışkanlığını bırakamaması var. bugün bildiğimiz ve kullandığımız kağıttan önce yazılarımızı önce papirüslere daha sonra ise parşomenlere yazmışız.

    papirüsler istisna noktasında bulunsa da parşomenler hayvan derisinden yapılıyor ve hayvan derisini gerilip fazlalıkları kesildiğinde elimizde dikdörtgen bir şekil kalıyor. parşomenden sonra çok daha kolay bir şekil verebileceğimiz kağıtlar hayatımıza girse de parşomenlerden kalan alışkanlık devam ediyor ve bugün de dikdörtgen şekilli kitaplar basılıyor.
  • roma imparatorluğunda insanlara faizle borç verme ve para transferleri, takas vb. işlemlerin belirli banklarda yapılması, banka isminin buradan gelmesi.

    (bkz: banco)
  • sámiler iskandinavya'nın yerlileridir. şamancıl pratikleri vardı ve ren geyiği çobanlığı onların temel geçim kaynağıydı. iskandinavlar ve sámiler birbirlerini çok uzun zamandır bilmelerine sámiler kuzeyde, iskandinavlar güneyde yaşadığı için yoğun bir temas olmadı.

    ancak özellikle 19. yüzyıl sonrasında iskandinavlar onların yaşam alanlarına doğru genişlediği için aradaki ilişki gerginleşti. 20. yüzyıl'da norveç'in isveç'ten ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi ve iki ülkenin milliyetçi politikaları asimilasyon çabasını getirdi.

    hem norveç'te hem isveç'te sámi çocuklar yatılı okullara alındı ve kendi dillerini konuşmaları yasaklandı. ancak bu eğitim sonucunda iskandinavlarla aynı konuma gelmeleri söz konusu değildi. antropometrinin revaçta olduğu o günlerde sámilerin kafatası ölçüleri alınıyordu.

    sámiler bize norveç/isveçlilerden pek farklı gözükmeseler de iskandinavlar onları yüz hatlarından ve vücut yapılarından ayırt edebilir.
  • fizikteki çoğu kanunun salınımlı hareketten (bkz: oscillating motion) çıkarılabilmesi. açıkçası bu kadar büyük evreni ufak bir hareketten çıkarmak bence çok etkileyici.
  • bazen sadece durup düşündüğümüzde, yaşamamızı sorguladığımızda da ufkumuz açılabilir. örneğin:

    bundan yıllar yıllar önce kitleleri uyutmak/beyinlerini uyuşturmak için uyuşturucu maddeler kullanılıyorken günümüzde sosyal medyanın en temel haliyle bunu karşıladığını söyleyebiliriz. kitleleri uyutmak, siyasetten, ekonomiden, gündemden uzak tutmanız için onları bir şeylere bağımlı hale getirmelisiniz. öyle ki kitleler sadece tüketmeli, bağımlı olduğu için daha da fazlasını istemeli. sosyal medyada sürekli değişen akımlar, hızlı tüketilen videolar, içerikler... sabah uyandığınızda elinizin ilk gittiği şey, en kısa vaktinizde boşluğu onunla doldurma ihtiyacınız, yan yana olduğunuz insanlarlayken dahi gözünüzün onu araması... modern zamanın uyuşturucusu. ve bu uyuşturucu sadece zamanınızı tüketmeye değil, içerisindeki reklamlar ile de paranızı tüketmeye teşvik ediyor... günde on saat kölelik yaptığınız yetmiyormuş gibi kölelikten kazancınızı da uyuşturucu etkisindeyken daha fazla tüketmeye, bir şeyler satın almaya itiyor sosyal medya sizi. daha pahalı bir kıyafet, daha yeni bir ayakkabı, daha teknolojik bir telefon, sizdeki rujun farklı bir rengi... her zaman dahası, her zaman daha iyisi. ve tüketip mutlu olan insanların reklam kokan videoları... sadece ürün pazarladığı ve tüketmeye teşvik ettiği için milyonlar tarafından takip edilenler... ve böylece lüks bir hayat sürenler, popüler olanlar, kendi *sürüsünü yaratanlar...

    modern zamanın köleleri olan bizler aynı zamanda uyuşturucu bağımlılarıyız.

    durup düşünmüyoruz. çünkü tüketmeden duramıyoruz. her şeyi bir akım altında yapma girişimleri... slow living, mindfulness... telefonumuza indirdiğimiz verimlilik uygulamaları... onları da tüketerek onlara sahip olmaya çalışıyoruz.

    günümüzü iş yerlerimizde köleklikle öldürüp boş vaktimizi sosyal medyada değerlendiriyor, üstüne kazancımızla daha fazla tüketmeye çabalıyoruz.

    lütfen artık durun. hayır, aydınlanmak için 10 video izleyip (tüketip) kitaplar bitirmeye gerek yok. içinize dönün. sessizlikte bir saat oturun. sadece dışarısını izleyerek vakit geçirip düşüncelere dalın. yeterli.
  • ilk çikolatanin yaklaşık 800 sene önce meksika'da aztekler tarafından bulunduğunu, ilk olarak süt vb şeyler karıştırmadan su ile karıştırılıp sadece içecek olarak kullanıldığını, ispanyollarin bu kıtayı ele geçirmesi ile avrupa ya geldiğini ve çikolataya kıvam verildiğini, ispanyadan da dünyaya yayıldığıni biliyor muydunuz??
  • koibalıkları ortalama 30 40 sene yaşarlar lakin hanako isimli bir balık 1751'den 1977 yılına kadar 226 sene yaşamıştır.
  • muhammed ali'nin çenesini kıran boksör ken norton, 1975 yapımı mandingo filminde oynadığı, insanlara kök söktüren, zincirli köle rolü ile, maganda sözcüğünün literatüre girmesine kaynaklık etmiştir.
  • getir-(mek)-->kel-/gel/(mek) fiilinin ettirgen halinden oluşmuştur: kel-dir-(mek)
    zaman içinde 'l' düşmüş, baştaki k-->g'ye dönüşmüş. ettirgen yapım eki olan -dır/dir'in başındaki 'd' de 't'ye dönüşmüş.

    götür-(mek) fiili ise, aslında kötür-(mek)'ten geliyor. kötür-(mek) de, yukarı kaldırmak demek. kötrüm; yatak demek ve kötürüm sözcüğü de yatılan yer anlamından yatağa bağlı kişi anlamına gelmiş zamanla.

    hep getirmek ve götürmek fiilleri arasında etimolojik bir yakındaşlık olup olmadığını düşünmüştüm. yokmuş.
  • yurtdışı akıllı telefon kullanan arkadaşlar. toplanın ufkunuzu iki değil dört katına çıkarıyorum.

    diyelim ki 5 yıl önce bir yurtdışı gezinizde iphone x alıp türkiye'ye döndünüz. vergisini ödeyip btk'ya kaydını yaptırdınız. telefonunuz eskidi ve bozuldu. tesadüf bu ya yine yurtdışına işiniz düştü. bir iphone bayisine ya da yetkili satıcıya gidip eski telefonu verip parasıyla yeni bir telefon alıyorsunuz. yeni yurtdışı iphonenunuzu alırken satıcıdan değişim belgesi rica ediyorsunuz. eğer bu belgeyi alırsanız türkiye'ye döndüğünüzde eski iphonedaki imei yeni telefona aktarılıyor ve sizden yeniden kayıt ücreti alınmıyor. 30 bin cepte, telefon sıfır. bir teşekkür alırım.
hesabın var mı? giriş yap