41795 entry daha
  • ufkunuzu iki katına çıkarmayacak ama yine de faydalı olabilecek bir bilgi paylaşmak istiyorum. geçenlerde katıldığım bir eğitimde, geribildirim verme biçimleri dört ana grupta ele alınıyordu:

    1. umursamaz geribildirim: bu tür geribildirimde, veren kişi karşısındakini önemsemez ve gerçeği söylemekten kaçınır. hataları yüzüne vurmaz, sadece işine bakar. bunda açıkça görüldüğü gibi, geribildirim veren kişi karşındakini önemsemediği için, hatalarını söylemekten kaçınır. bu yaklaşımın sorun çıkarmayacak bir tarafı da var, çünkü kimseyi incitmez.

    2. suçlayıcı geribildirim: burada, geribildirim veren kişi yine karşısındakini önemsemez, ancak hatalarını söyler. bu erdemli gibi görünse de, genellikle suçlayıcı bir tavırla gelir ve karşıdaki kişiyi rencide edebilir. bu yaklaşım, yanlış anlaşılmalara ve incinmelere yol açabilir.

    3. yapıcı geribildirim: bu ideal geribildirim biçimidir. karşıdakini önemseyen ve hatalarını kırmadan, kibarca ifade eden bir yaklaşımdır. dostça ve yapıcı bir şekilde verilen geribildirim, karşıdaki kişiyi incitmeden gelişmesine yardımcı olur. "dost acı söyler" deyimi, bu tür geribildirimi en iyi şekilde özetler.

    4. yanıltıcı geribildirim: bu en kötü ve zararlı geribildirim biçimidir. burada, geribildirim veren kişi karşısındakini önemsiyor gibi davranır, ancak aslında gerçekleri söylemez. yalnızca karşındaki kişinin mutlu olmasını sağlamak için olumlu şeyler söyler. böyle arkadaşlar, size anlık bir rahatlama sağlayabilir, ancak uzun vadede büyük zarara yol açar. kendinizi hep haklıymış gibi hissetmenize neden olurlar, bu da hataları tekrarlamanıza ve gelişiminizi engellemeye yol açar. ne de olsa hiçkimse her zaman haklı olamaz. sizin sürekli haklı olduğunuzu söyleyen arkadaşlarınız gerçekten arkadaş mı bir kez daha gözden geçirin. bu tür arkadaşlarınız varsa, onlardan uzak durun.

    sonuç olarak, dost acı söyler, ancak bu acı gerçekler sizi büyütür ve geliştirir. gerçek dostlar, hatalarınızı dürüstçe söyleyen ve gelişmenize yardımcı olanlardır. yanıltıcı geribildirim verenler, size çok büyük kötülük yaparlar ve uzun vadede başarısızlığa ve mutsuzluğa sürükler.
  • dün bi ortamda muhabbetin normal akışında sanayi ustası bir abiden duymamla beni bambaşka bir insan haline getiren bilgiyi paylaşmak isterim. belki bilen vardır ben yeni duydum renault megane ilk kasaya (1996-1999 model aralığı) sanayi eşrafı "serdar ortaç kasa" diyorlarmış ajajsj. yepyeni bi bilgi alın nerde kullanırsanız kullanın aha da kanıtı:

    görsel
  • erdal isminin kökeni.

    ismet inönü, 1926 yılında doğan oğluna "erkek dal" anlamında erdal ismini koyuyor. bu o güne kadar olmayan bir isim ve tamamıyla inönü'nün kendi uydurması. oradan erdal ismi türüyor ve bugün yaygın bir isim olarak karşımıza çıkıyor.

    yani bir diğer bakış açısıyla tarihteki ilk erdal, ismet inönü'nün oğlu erdal inönü oluyor.
  • domates ve salatalığın sebze değil meyve olduğu.
  • erdal hikayesi güzelmiş ben de oğlum olursa adını " dalyar " koyacağım.

    karıncaların götü 2 loblu değildir.
  • şerefle bitirilmesi gereken en büyük görev hayattır.
  • entrym inancı olanlar için belki ufku iki katına çıkarabilir.
    araf suresi 179. ayet
    "andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. işte asıl gafiller onlardır."
    nasıl ya dedim? çoğumuz cehenneme mi gireceğiz. cennete girmek zor olsa gerek, baya zor. eee herkes cennete gireceğini düşünüyor. namaz kılıyor, oruç tutuyor. milyonlarca insan, bir de bunların toprak altındakileri var. bunlar girmeyecekse çoğunluk ne?
    allah yalan söylemez tabii ki, günümüze bakınca o kadar net ki bu. müslümanım diyen bile girip çıkamayacak diye düşünüyorum.
    13 yaşında kız çocuğuna tecavüz etmek için sıraya girenlerin bir kısmının cuma namazını kaçırmadığına eminim. allah'ı inkar eden milyonlarca insan var, allah'ın asla affetmem dediği günahı işleyen milyonlarca insan var, müslümanım diyerek (bunlardan birisi de benim kesin) her boku yiyen ve hatta hacı hoca, tarikat ayağına dini satanları düşününce. gayet mümkün islam inancına göre, alayımız cehennemlik gibi.
    sınav sınav deniyor ya, az kişi başarılı olup yerleşecek ki sınav, sınav olsun. çok dehşet verici bir durum.
    günümüzde kimse kimseye güvenmiyor, herkes en dürüst ama herkes birbirine dürtüyor. riya almış başını gitmiş. o zaman bu ayet tutarlı. çelişmiyor.
  • müslüman biri olduğunuzu düşünüyorsanız ve müslüman olmanızın sebebini ailenize bağlayıp, müslüman ailede doğmayan biri hakkında "ben müslüman ailede doğma şansına sahiptim ama fransadaki biri böyle bir şansa sahip değil" gibi endişeleriniz varsa çok yanlış düşünüyorsunuz.

    iman, tamamen nasiptir. oğlunuz peygamber bile olsa allah size imanı yazmamışsa iman etmezsiniz (hz. ibrahim a.s babası). peygamber hanımı bile olsanız sapkın biriyseniz allah sizi düzeltmedikçe sizi düzeltecek yoktur. (hz. nuh a.s eşi). yine yeğeniniz peygamber olsa da sizi kafirlikten kurtaramayabilir (hz. muhammed s.a.v amcaları). örnekler böyle çoğalır gider. bırak müslüman bir ailenin çocuğuna etki etmesini, dünya üzerinde yaşamış en etkili insanlar olan peygamberler bile zaman zaman en yakınlarını kendilerinin allahtan gelen bir elçi olduğuna inandıramamıştır. hatta allah(c.c) ibrahim aleyhisselamı babasının imanı için dua etmesini istememiştir. çünkü en doğrusunu allah bilir. onun hesabını kul idrak dahi edemez.

    biz kullar olarak allah hesabını hiçbir şekilde bilemeyiz. kuzey koredeki adamın hesabından sen sorumlu değilsin, allah hükmedecek ona. ve biz inanıyoruz ki allah adaletlilerin en adaletlisidir. bunun ötesini düşünüp de kendimize vesvese yapmamıza gerek yok. korkmamız gereken öncelikle kendi akibetimiz. ne kadar müslümanız da ne kadar allah'ı razı edebilmişiz.

    iş hiçbir zaman müslüman ailede doğmakla bitmedi, bitmeyecek. ki ben türkiye'de inanç esasları hariç islamı yaşamanın çok daha zor olduğunu düşünüyorum. çünkü bu topraklarda allahın varlığı kabul edilir, peygamberin elçiliği bilinir ancak onların istediği gibi itaat edilmez. belki yıllar sonra din diye yaşadığın şeyin uydurma adetlerden oluştuğunu farkına varırsın da sonra bunlardan kurtulmak için ekstra bir çabaya girersin. yıllardır alıştığın bu adetleri de bırakmak sonrasında çok daha ağır gelir. türkiye de böyle işte, din diye adetler bidatler ve şirkler çok yaygın. islamı yaşamak için hiç de kolay bir memleket değil. yine de en doğrusunu allah bilir.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap