18558 entry daha
  • - sen özgürlüğüne çok düşkün birisin bence.
    - yok ya değilim, sana öyle gelmiş.
    böyle cevap verebilecek hiç kimseyi tanımıyorum. en sevilen karakter özelliği yarışması yapılsa “özgürlüğüne düşkünlük” başa oynardı. ama iş bağımlılıklarımıza geldiğinde onların özgürlüğümüzü nasıl da parmağında oynattığını görmeyebiliyoruz. nikotin bize her 40-60 dakikada bir emir gönderir, uslu uslu itaat ederiz. bazen 5 kat inip çıkmamız gerekir, bazen soğuk bir balkona çıkarız, bazen başkalarına rahatsızlık veririz, en konsantre olduğumuz anda işimizi yarıda bırakırız, yemeğin tadını çıkarmaktansa bitirip sigara yakmaya bakarız, evladımızdan gizli sigara içeceğiz diye ona yalanlar söyleriz vs vs…
    şimdi diyelim ki yeni bir kanun çıktı ve her tiryaki haftalık sigara ihtiyacı için, şahsen, bağcılar’daki bilmem ne deposunun önünde 4 saat kuyruk bekleyecek. ancak ve ancak o şekilde sigarasını alabilecek. bu sistemin yerleştiğini farz edecek olursak, sigara tiryakilerinin zamanla şöyle cümleler kuracağından eminim: bağcılar kuyruğunda geçirdiğim süre benim haftalık terapim gibi, yaşamımın güncel muhasebesini yapıyorum orada. bağcılar kuyruğunda toplumun her kesiminden insanla tanışıyorum, sınıf farkı olmaksızın birlikte gülüyoruz, ağlıyoruz. bağcılar kuyruğunda güneşin veya soğuğun altında beklerken bir yandan da kültür fizik hareketleri yapıyorum, bedensel direncim çok arttı. tek tatil günümü kuyrukta bekleyerek geçiriyorum ama bu sayede kafelerde, sinemalarda para harcamıyorum, iyi oldu. böyle saçma sapan bahaneler üretmek ve onlara inanmak, dışarıdan baktığımızda çok anlamsız geliyor değil mi? bağımlılık beynimizin içine kurulup yerleşmiş ikinci bir zihin gibi. orada oturuyor ve bize inanacağımız alternatif bir gerçeklik kurguluyor. kandırıyor, yalan söylüyor, manipüle ediyor. biz ne kadar akıllıysak o da o kadar akıllı, bizim hayal gücümüz ne kadar genişse onunki de o kadar geniş. tüm geçmişimiz, sevdiğimiz filmler, bizi duygulandıran bağlantılar hepsi onun elinde, dilediği gibi kullanabiliyor. nikotin cini diyelim adına mesela.
    sigarayı bırakıyorsun, bir iki hafta geçiyor fiziksel bağımlılığı atmışsın, biraz rahatlamışsın. derken kendini bir depresyonun içinde buluyorsun, hayat çok ağır geliyor. hiçbir şeyden zevk alamadığını düşünüyorsun. hayatındaki bazı sorunlar gözünde çok büyüyor, kendine karşı yıkıcı bir döngüye giriyorsun. bir de sigara bırakmakla mı uğraşacağım böyle bir dönemde, ileride tekrar denerim ya, diyorsun. yeniden sigara içmeye başlıyorsun. aslında tüm bu depresyon hikayesinin nikotin cini tarafından kurgulanmış bir senaryo olduğunu görebilirsen engelli koşudaki bir engel gibi üstünden de atlayabilirsin. bunu kabul etmek çok zor ve garip, kendi kendine tuzaklar kurabiliyorsun, çevrendeki insanlarla aranı açmalar, sevdiklerinle gereksiz kavgalar, epey uzun vadeli hain planlar. sonu sigaraya çıkan upuzun bir labirentte haftalarca aylarca sürünebilirsin. eğer bu labirentin duvarlarının nikotin cini tarafından örüldüğünü anlarsan hepsi tuzla buz olup dağılır. bunu anlamak için de şöyle basit bir yöntem var; bütün bunlar bir şekilde beni sigara içmeye yönlendirecek mi, işin ucu oraya mı çıkıyor diye sor. cevap evet ise simülasyondasın.
    bağımlılığı ikinci bir irade olarak, cin, iblis veya mahmut diye adlandırmak, kendi içimden çıkarıp da karşıma konumlamak, anime etmek, kişileştirmek işime yaradı. böylece aklımı çelmeye çalışan her duygu veya düşünce saldırısında, hadi oradan mahmut, git işine bak, diyebildim. bütün bunları da o yüzden yazdım. bu mahmut’la 4. maçımız. şimdilik öndeyim.
hesabın var mı? giriş yap