• finale doğru çok fazla olayın birden çözümlenmeye çalışıldığı dizi. bu yüzden zorlama bir son olmuş izlenimi veriyor.
    --- spoiler ---

    ayrılık fikrine karşı çıkmıyorum, ama gerçekçiliğin sadece baş roller için göz önünde tutulması haksızlık ya da tutarsızlık olmuş. yu-rim ve erkek arkadaşının on yıldır birlikte ama evlenmemiş olarak hayatlarına devam etmiş olmaları biraz saçmaydı mesela.

    - yi-jin'in yüce bir amaç arkasına saklandığı yorumuna katılmıyorum. new york'taki pozisyon kariyeri için hızlandırıcı bir basamaktı. lise mezunu biri olarak kore'de ilerlemesi bu kadar hızlı olmazdı, ny pozisyonunu hazır talep yokken değerlendirmesi normal. bunu hee-do ile paylaşmaması hiç normal değil ama yi-jin de normal bir dönem geçirmiyordu. zaten dizinin başlarında da birden ortadan kaybolup kabuğuna çekilmişti. o yüzden bu davranışı tutarlıydı. haklı değil ama tutarlıydı. yüce amaç maskesi konusuna tekrar dönecek olursak, bence "ben böyle bir ulvi amaca kendimi adamalıyım, çünkü toplumun bana ihtiyacı var" gibi bir düşünce ile değil de "nihayet hayatımın anlamını buldum" gibi bir motivasyonla haraket etti.

    - hee-do annesiyle yaşadığı travmalı ilişkiden çok ders çıkardı. annesinin "böyle meşgul biriyle yapabileceğinden emin misin" sorusuyla ve tekrar tekrar yi-jin'in yanında olmamasıyla bu konuyu gerçekçi bir şekilde tarttı. hee-do hayattaki tek ebeveyni olan annesiyle olan ilişkisinde bile kendini ona tamamen kapatmışken, yi-jin'i de aynı sebeplerle hayatından çıkarmaya karar vermesi karakteriyle tutarlı. haklı da. hee-do -bu ilişkiye başlamadan önceydi sanırım- yu rim ile konuşmasında "ilişkiler kumar gibi. ya hepsine sahip olurum ya da tamamen kaybetmeye hazırım" minvalinde bir şeyler demişti. yi-jin'in kendisinin yanında olamayacağını, önlerinde farklı hedefler ve yollar olduğunu görünce kaybetmekten çekinmedi. bu kararı biz bir anda vermiş gibi algıladık, çünkü final çok hızlı gelişti. aslında günlüğüne "yi-jin beni üç aydır aramadı" gibi bir şeyler yazmıştı.

    reddit'te bir yorum gördüm, bu diziyi eski günlük sayfalarında ve fotoğraflarda adeta dondurulmuş gibi muhafaza edilmiş bir hikayeye benzetiyordu. biz sonu zaten yıllar önce gerçekleşmiş olan bir kesite dalıyor gibi yolculuğa çıktık. bu benzetme dizinin sonunu kabullenmemde bana yardımcı oldu.

    ben otuzlarımda biri olarak kendi deneyimlerimle ve duygularımla pek çok paralellik kurdum. yazar bize birçok duyguyu çok güzel ve yoğun bir şekilde iletti. bu yüzden çok başarılı. her aşamayı onlarla sanki biz de yaşadık ve ayrılık aşamasında durduğumuz yerde kalakaldık. 20 bölüm olsa ve ayrılık sona bırakılmayıp da biraz daha erken gerçekleşmiş olsa, sonrasını da biraz seyretsek bu kadar üzülmezdik bence. hem başka gelişmelerle dizinin başlarındaki gibi umut veren bir hava yakalanabilirdi. ya da belki de devamındaki olaylar bu hikayeyi ilgilendirmediği için burada bitmesi doğruydu. hikayeye zamanın koşulları sonucunda (imf kriziyle) hee-do ve yi-jin'in tanışmasıyla başladık ve yine zamanın koşulları (11 eylül saldırısı) ile yolları ayrılınca geriye bir şey kalmadı. hee-do ve yi-jin'in otobüs durağındaki sarılma sahnesindeki şarkının sözlerinin de dediği gibi "hatıralarla dolu dünyana artık elveda".

    --- spoiler ---

    twenty-five twenty-one kusurları olsa da benim en favori dizilerimin arasına güçlü bir giriş yaptı. diğer favorilerimin aksine yakın zamanda tekrar izleyebileceğimi sanmıyorum ama yıllar sonra mutlaka dönüp bakarım gibi geliyor.

    edit: imla.
  • ah-ga-ssi filmindeki hizmetçi kız rolündeki kim tae-ri'nin başrolünde oynadığı netflix dizisi. otuz yaşındaki oyunculara liseli rolü oynatmak evrensel bir şey sanırım. gerçi korelilerde fark etmez, yaşlanmak diye bir şey yok o coğrafyada.
  • yazar diziyi bu şarkıdan esinlenerek yazmış diyorlar. dizide de çalmıştı sanki. aşırı güzel içim acıdı. burada da yazayım dedim.
    https://youtu.be/rcfbmmxf0um
  • ilk bölümden itibaren ağlayarak, sevinçle, çığlıkla, heyecanla izlediğim k-drama.
    7. bölümde hıçkırıklara boguldum. aah canım na hui-do. sana sarılmak istedim. özellikle lokantadaki sahnede, senden çok ağlamış olabilirim.
    yu-rim kızım sana da bir kızıyorum, bir üzülüyorum.
    kesinlikle izlemeniz gereken dizi. favori dizilerim arasında yerini aldı. emeği, mücadeleyi, gençliği, çoşkuyu, korkuları, kaygıları, hataları, tercihleri, yaşanılan zamanı hayatımızı nasıl şekillendirdiğini, ne güzel anlatıyorlar.
    kim tae-ri gerçekten iyi bir oyuncu. oynamıyor yaşıyor adeta. bu arada bu kız nasıl 31 yaşında olabiliyor? maşallah.
    maç sahneleri efsaneydi.
    izleyin, izlettirin.

    edit: okul gezisi sahnesini sırıtarak izledim. harikaydı.
    duyguları insanlara nasıl geçiriyorlar hiç anlamıyorum. her izlediğim dizide kendimi orada hissediyorum.
  • 9. bölümden yazıyorum ben ki asyadan koreden içinden japondan asla anlamam şimdi gideyim de orda yaşayayım demeye başladım
    çok tuhaf
  • güncel devam eden güzel bir kore dizisi. en son onuncu bölüm çıktı diye biliyorum. ilk bölümü çok büyülü gelmişti bana çünkü animevari mekanları vardı. yemyeşil bir mahalle, muhteşem güzellikte ahşap evler, uzak doğu mimarisi falan. ayrıca dizi geçmişe gittiğinden doksanlar giyim kuşamını da görüyorsunuz. başka bir ülkeye at olsa da nostaljik hissettiriyor. dizinin ana teması beş arkadaşın geçmişlerini ele almak genel olarak. bu arkadaşlardan ikisi profesyonel eskrim sporcusu. bir tanesi zengin bir aileden gelen fakat babası iflas etmiş, hayata tutunmaya çalışan bir genç. biri sınıfının popüler ama tembel çocuğu, diğeri de sınıf başkanı ve sınıfının birincisi olan zeki mi zeki kızımız.

    ilk on bölüm boyunca zaman zaman beni ağlattığı olmuştur bu dizinin. gençliğin o saflığı ve kaotikliği insanın içine işliyor. karakterler hem kaotik hem de fazlasıyla olgunlar. erkekler gerçek olamayacak kadar muazzam çizilmiş karakterdeler özellikle.
    sanırım biraz slice of life dedikleri türe giriyor. tam bilemedim. ama her bölümü severek izledim şimdiye kadar. kore dizilerindeki muazzam cringe şeyler asgari düzeyde bu dizide. başrolünde de handmaiden'dan tanınan kim tae ri var.
    benim etkisinde kalmamın en temel sebebi nostalji hissi ve mekanlarıydı sanırım. fakat son bölümleri hayal kırıklığı da yaratabilir tabii. bakalım.

    izlerken hep kendime şunu söyledim;
    genç olmak nasıl da güzel.. acaba çok mu geç kaldık?
  • oncellikle muhtesem bir jaurim sarkisidir. "25 ve 21 yaslarimizda sonsuza kadar kalacagimi dusunuyordum" sirf su sozler icin bile dinlenir

    sarki ile ayni isimdeki drama gecen hafta ile tvn'de muhtesem sekilde basladi. kim tae ri basrolde olsa da cok bir beklentim yoktu acikcasi, tipik genclik dizisi olacak diye dusunuyordum. ılk iki bolumle birlikte shounen anime ile nostalji, slice of life hikayeleri birlestiren harika bir is cikti karsimiza. kim tae ri ise hayallerinin pesinden kosan liseli kiz olarak muhtesem, karakteri sevmemek mumkun degil.

    hikaye 90'larda ve g. kore'deki ımf krizi doneminde geciyor. cok ilginc benzerlikleri goruyoruz, ornegin :

    --- spoiler ---

    altin bagisi kampanyasi ve zamanin genclerin hayallerini yikmasi gibi olaylar

    --- spoiler ---

    kim tae ri'nin oynadigi hee do, eskrim tutkusu olan, yetenegi oldugu soylenen ama bir turlu basariyi yakalamayan bir liseli. ıdolu olan liseli eskrimcinin (ki kendisi kadinlarda olimpiyat sampiyonu) okuluna transfer oluyor ve olaylar gelisiyor. aralarindaki iliski tam bir shouenen anime hikayesi (shojo bilerek demiyorum cunku o hava yok) hatta bana yuri on ıce hatirlatti biraz, o hissi veriyor.

    bu arada mahalledeki bir baska elemanimiz olan herseyini yitirmis yin jin (nam joo hyuk) bu ikili arasinda bir bag, hee do kendisine yeniden hayal kurmayi hatirlatiyor diyebiliriz.

    90li yillari ozleyenler, yukarda bahsettigim genre sevenler kacirmasin. umarim sona dogru bozmazlar
  • 4. bolum ile bence en guzel bolumlerden birini yayinlamis oldular. bu dizide hicbir dizide olmayan bir umut verme hissi var ama bir yandan da buyumeyi, 20li yaslari, hayallerin elinden alinmasini cok guzel sekilde aktariyorlar.

    ımf burger diye bir menunun varligini da ogrenmis olduk. universiteye devam edemeyen gencler, kiytirik islere basvuran yuzlerce insan ve mulakatlardaki piyango kazanma hissi, dusuk butceli yemek menuleri, et alamadigi icin degisik deniz kabuklulari ile yapilmak zorunda kalinan yemekler ve daha pek cok sey anlatiliyor
  • 16. bolum itibariyle diziye veda ettik. benim icin en guzel hikayelerden biri olarak kalacak ama ruh sagligim icin bu sonu kabul etmiyorum. eger depresif bir evreydeseniz gercekten son bolumu izlemeyin ve 14. bolumde birakin.

    --- spoiler ---

    son itibariye ana karakterler disinda herkes mutlu sona kavustu. onlar 20lerinde yaptiklari hatanin bedelini odemeye mahkum oldular. boyle son olmaz olsun.

    --- spoiler ---
  • açılış konuşmama netflix türkiyeye seslenerek başlamak istiyorum. neden kore dizileri, kore'yle eş zamanlı yayınlanmıyor? bakın yıllardır aynı sorun. neden ben heyecanla her hafta güncelden çok arkadan gelecek iki bölümü takip etmek zorundayım ki. evet üyeliğim var ve ingilizce altyazılı veya başka sitelerden dizi izlemek istemiyorum. yıllardır aynı terane düzeldiği de yok. rica ediyorum bir el atın şu işe. önceden bu kadar olmasa da parazit ve squit game'den sonra kore yapımlarına olan ilgi çok arttı. (benim k-drama başlamam sarayın incisiyle başlamıştı; yıllar yıllar evvel.) hala daha çok severim altta başka dizilerle ilgili başlıklar mevcut. geleyim diziye…

    çok çok çok güzel. oyuncu seçimi çok iyi. ben sadece yaşlı nahedo'yla eşleştiremiyorum gençlik halini. senaryonun temasını ben sevdim. yavaş yavaş ipuçlarıyla devam ediyorlar. bir sonraki bölümü heyecanla bekliyorum. mesela nahedo'nun kızı hala kafamda soru işareti. senariste olan hislerim önümüzdeki final haftasıyla belli olacak neyse. aşırı klişeler yok. ilişkiler normale bürünmüş örgüyle anlatılmıyor. bir önceki bölüm kızdığım kişiye bir sonraki bölüm onun da kendince bir sebebi varmış diyorum. senaristin seyirciyi bir yere sürüklemek gibi bir niyeti yok genelde. ama bu ekibe bayılan seyirci, eğer senarist ayrılık yazarsa ortalığı inletecek ki bugün 14. bölüm yayınlandıktan sonra tt olmuş dizi. bir bölümün içinde kahkahayla gülüp, bi anda da gözlerimin dolduğu çok oldu. bunaltıcı kasvet yok, entrika yok. zorluk, mücadele, heyecan, aşk var. ama vıcık vıcık olmuyor her yer. türk dizilerinden kaçmamın ana nedeni de bu sanırım. yijin ve hedo'nun ilişkisini harika yazmış senarist. şu an bu kadar sinirlenip gecenin bi körü entry yazmamın sebebi de bu zaten. birbirini anlayan, olduğu gibi kabul eden ve seven, sürekli paylaşımın olduğu sıcak, güvenli bir ilişkileri var. lise zamanlarında aşık olduğum hislerle izledim diziyi. kalbimin içinde bir yumruyla.

    neyse çok yazdım. büyük ihtimalle haftaya revizede ederim buraları. abartmıyorum kore'nin en iyi yapımlarından diye anılacak dizilerden biri olacak. netflix'te de öyle. senarist yapman guzum.

    edit: imla

    edit2: bundan sonrası spoiler'a girer, merak etmeyenlerin okumasını tavsiye etmem. dün öğlen sularında finali izledim. canımı sıktı. hayatın güzel dostluklardan, gerçek aşktan bizi ayırabildiği bir yer olduğunu tekrar tekrar gözüme soktu. ben diziyi keyifle izledim, onlar gibi de severek ayrıldım* alttaki entrylerimden hallice olunca durumlar… ne diyeceğimi bilemiyorum.
hesabın var mı? giriş yap