1065 entry daha
  • "zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."

    (bkz: a tale of two cities)
  • iki şehrin hikayesi değildir zira edebiyat gurmeleri bilir ki bu kitabın giriş cümlesi sırf iyi bir giriş cümlesi olsun diye yazılmıştır. temayla çok da özdeşik değildir.

    ben alper canıgüz'den oğullar ve rencide ruhlar'ın girişini çok beğenirim.

    "beş yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürümeye başlar"

    bilincin devreye girmesiyle masumiyetin yitiriliyor olması daha şık anlatılamazdı.
  • en iyi değil, ilk cümle de değil ama çok seviyorum:
    "hiç içinize taş gibi, ağır bir su gibi bir sevgi oturdu mu? oturmamışsa allahaşkına vazgeçin şu yazımı okumaktan."
  • "bir ada arıyorum. gevezelikten, boş laftan uzak. konuşmuş olmak için konuşmak, yasak. her şeyin azı ve özü revaçta adada. ve de bilhassa susmak. çevreyi zırva ile kirletmemek, elalemi çocuk yerine koymamak, yavan gerçekleri yeni bulunmuş vecizeler sanıp gevelememek, ada muaşeretinin ana ilkeleri. 'ağzı laf yapar' tanımı küfür sayılıyor ada sakinlerince. hele konuşmasının boş içeriğini yüksek sesle konuşup bastırdığını sanmak, ayıbın ayıbı."

    haldun taner - çok güzelsin gitme dur
  • “nisan ayında parlak soğuk bir gündü ve saatler on üçü vuruyordu.”

    "it was a bright cold day in april, and the clocks were striking thirteen."

    1984 george orwell
  • "uyandığınızda, uzun süre gözlerinizin karanlığıyla, odanızın eşyaları yerlerinde saygısızca dururken, hala dönüp yatıp, bütün bunların gerçeklikten daha az gerçek olduğunu düşünebilirsiniz."

    (bkz: marcel proust)
    (bkz: kayıp zamanın izinde)
  • "anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o david copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum."

    (bkz: the catcher in the rye)
  • aujourd'hui, maman est morte.

    (bkz: l'étranger)
    (bkz: albert camus)
  • her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum 'kürk mantolu madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.
  • “bütün mutlu aileler birbirine benzer,
    her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."

    tolstoy-anna karenina.
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap