• cesitli acilardan elestirler getirilen bir iddia. yani yanlis ama iddia edilmis, sonra da elestirisi yapiliyor, olup bitenden haberdarmiscasina. ilginc tabii ama elimizdeki bilgilere gore, bir gece icerisinde olup biten bir olaydan bahsediyoruz. yani bir gece icerisinde hz. muhammed mekke'den mescid-i aksa'nin bulundugu kudus'e seyahat etmis, oradan da tanri katina yukselmesi soz konusu olmus. simdi bir kisminin fiziksel olarak oldukca uzak bir mesafenin asilip geri gelinmesini iceren boyle bir olay durumunda en azindan bu fiziksel mesafenin asimini saglayan binitin yavas bir sey olmasini beklememek gerekir sanirim.

    sunu dahi dusumek ne kadar zor anlamak mumkun degil, simdi, bugun, bu olay senin izolasyon ve siniflandirma konusunda mahir aklina ilk bakista ne kadar fantastik geliyorsa, dusun ki o donemin imkanlari icerisinde insanlara ne kadar akil almaz bir sey olarak gorunuyordu. yani bu noktada, ne yapti insanlar, kostular, artik bu kadar da olmaz, herhalde bunu da savunacak degil ya diyerek o itibarli ve sozune guvendikleri, hz. muhammed'in yaninda yer almasini hicbir sekilde hazmedemedikleri hz. ebu bekir'e gittiler ellerini ovusturarak. peki ne dedi ebu bekir? o diyorsa, o demisse dogrudur dedi ve lakabi siddik oldu, kendisi siddiklasti.

    sonucta, din bu, din. kimisi, senin su anda yaptigin gibi daha neden bahsettigini bilmez iken, kalkar, alaya alir, kafaya alir, geyik yapar bir uslupla aynen kur'an'da da tanimlandigi haliyle, aynen bak, kendisini belirli bir konuma oturtur -ki bak bu bile sirf iman etmek icin yeterli sebep olabilir (olur degil) herhangi bir vicdan ve insaf sahibi bir kimse icin (bkz: #18070905); kimisi de belki siddik olamaz, siddik olmaz, ama oturur, bakar, her akilli insan gibi bir tartismanin iki kulbundan da tutar ve bir karara varir.

    mirac'in, mirac hadisesinin, hem sembolik olarak tasidigi anlamlar, hem de insanin dini hayatin uzerinde belirleyiciligi olan pek cok ama pek cok kavramin ortaya cikmasinda etkisi vardir. inancin ozune dair bircok olgu, mirac hadisesinin meydana gelme sureci uzerinden tanimlanarak inancin icerisinde oturusmustur. boylelikle, basta 5 vakit namaz olmak uzere, kavramlar ile baglamlari bu olayin uzerinden metaforikligin otesinde somutlasmistir. yani hz. muhammed icin, imanin 6 sartinin tamami da bizim hepimizin insanlar olarak soyut olarak kabul ettigimizin otesinde bir olguya donusmustur. bu bakimdan, mirac hadisesinin meydana geldigi donem de hz. muhammed'in mesaji yayma cabasinin surecleri acisindan onemli bir zaman dilimini isaret eder. burada tartisilan konulardan birisi de kendisinin bir ruya mi gordugu yoksa fiziksel olarak en azindan bu olaylarin bir kisminin gerceklesip gerceklesmedigine dair tartismadir. daha konunun en temel ogelerine hakim olmayan bir kitlenin konunun bu boyutunun tartismasini yapmaya kalkmasi zaten komik dahi olamayan ve en ufak zeka piriltisi icermeyen bayagi espirilerin ucustugu bir ortama hic de renk getirecek bir sey degil.

    sadece, kisaca, mirac diye bir seyin olmadigini iddia etmek kur'an ile celisecektir. fiziksel olarak hz. muhammed'in belirli konumlarda bulunmadigini iddia etmek ise hz. ebubekir'i siddiklastiran surecin tersine tekabul edebilir.
  • "olay"in senin icin fantastich(!) olmasi, senin olayla ilgili actigin basligin, getirdigin yorumun gecersiz ya da yanlis oldugunu gostermeye neden engel olsun? daha bunu dusunemeyip kukumav kusu gibi ayni seyleri, ayni, sanki cok buyuk bir tezat ortaya konuluyormus gibi uber(!) yaraticiliktaki zekilik ve cinlik dolu esprileri tekrar etmek de ne oluyor?

    sonra bunlarin hepsini ortaya koyunca vay efenim bize cahil cuhela dedi de bunlar zaten sagina soluna onune arkasina tututututu cahi cahi cahi der de bilmem ne. al iste sana igneyi de cuvaldizi da karsisindakine batiran, islam dusmanligi disinda bir numarasi olmayan, kafasina kafasina vuruldugu halde mantiken dustugu tezatin farkinda dahi olmadan bozuk plak gibi ad hominemden ad homineme kosan yazar modeli. sonra sözlük ateistinin çapı iste bu kadar denilince suclu olunuyor.
  • ortalıkta bir at var ama ben de pek anlayamadım doğrusu!

    bir arkadışımın anektoduyla konuyu açmak isterim; olay antalya'dan istanbul'a doğru seyretmekte olan iki kafadar arasında geçmekle birlikte, durumun ne kadar gerçeküstü olduğunu da ortaya koymaktadır sanki...

    - uyandın mı?
    + evet. burası neresi lan?
    - ne bileyim olm, gidiyoruz allah ne verdiyse...
    + yoruldun mu, ben geçeyim mi direksiyona?
    - yok, iyim ben böyle.
    + peki!?!
    - oha lan atı gördün mü amk?
    + ne atı olum?
    - beyaz at geçti yoldan, görmedin mi amk.?
    + çek lan kenara, öldürcen mi bizi lan it...
  • kültürsüz atayistlerin ne kadar cahil olduğunu gösteren olaydır.

    halbuki hepsi kuranda yazıyo, biraz açıp okusalar anlayacaklar. bildiğiniz gibi kuran, içerdiği tüm bilgiler laboratuvar ortamında deneylerle tetkik edilerek &100 gerçekliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir kitaptır.

    melekler, cinler, buraklar, atlar, araplar hep gerçek şeylerdir. ilaveten bal ırmakları, süt ırmakları, memeleri yeni tomurcuklanmış huriler, pipileri yeni büyümüş gılmanlar falan da gerçektir.

    özetle: at murattır, yeşillik de ottur.
  • hayatında hiç yalan söylememiş birisinin burak ile ilgili aktardığı en doğru olaydır.

    türk ateistlerinin lanetlenmişliği bu olsa gerek.
  • biri allah diğeri peygamberi iken ister atla çıkarır ister ejderha ile. tartışılması aşırı saçma bir zamazingo lan bu, inanıyorsan zaten çıkmış deyip kabul ediyorsun, inanmıyorsan allah yok olm zaten senin için sana ne islam mitindeki pegasustan uçaktan teyyareden.
  • "andolsun ki biz cin ve insden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. onların kalbleri vardır, bunlarla idrâk etmezler; gözleri vardır, bunlarla görmezler; kulakları vardır, bunlarla işitmezler. onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. hattâ daha sapıkdırlar. onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir."

    araf 179 'da olduğu gibi dönemin yanlış inanışının birçok emaresini gösteren(beşeri yanlışlar içeren) kuran-ı kerim'de görmenin garipsenmemesi gereken cümlelerden. bu arada gayet doğal olarak çiftleşen, üreyen ve aynı zamanda kendi yarattığı(!) hayvanlara da sapık demiş(hatta daha sapıkdırlar). asıl sorun bir kültür olayı olarak görülmesi gereken dini inanışların günümüzde hala insanların hayatlarını sıkı bir şekilde sınırlandıran ve kontrol edebilen bir yapıda olması. herkesin kendi inancıdır denilip de geçilemiyor çünkü aynı insanlar toplumun diğer kesimlerinin ahlakından da sorumlu oldukları gibi hastalıklı bir düşünce içerisindeler.

    hadi bir bonus daha vereyim. nebe 6-7 der ki:

    "(6-7) biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?"

    o zamanlar levha tektoniği diye bir kavram mevcut olmadığından, dağlar yeryüzüne çakılmış kazıklar olarak düşünülüyordu. toprak kayması, deprem ve diğer birçok doğal afetin göstergeleri beşik gibi oynak bir dünyanın dağlar gibi kazıklarla sabitlendiği şeklindeydi. hoş bunu bile kuran'ı doğrulamak için kullananlar var. beyin bedava tabi..

    dipnot: yazıda da daha önce öngörmüş olduğumuz gibi, bilimi dahi "kuranda var zaten bu" şeklinde eğip bükerek ve bilimselliği sorgulanana ve birçoğu doktora sahibi olmayan bilimadamlarının, bilimsel dergilerde yayınlanmamış olan yani mesnetsiz salvolarıyla desteklenmesi, ya da kişilerin ağızlarından söylememiş/yayınlamamış oldukları çıkarımların varmış gibi gösterilmesi durumundan bahsetmiş ve bir örnek vermiştim. klasik şakirt kopyala yapıştırıcılığı ile bir örnek daha verilmiş. birçoğu volkanik hareketler sonucu oluşan(basitçe lav püskürür çevresinde birikimli katmanlar oluşur ) veya himalayalar gibi okyanus tabanının kıta tabanının altına girmesiyle şekillenen dağlardan ibaret yeryüzü yükseltilerine sahiptir. dağların cücük kadar kütle çekimleriyle dünyanın stabilitesini sağlaması falan, gülüyorum zaten bunlara. okuyun da öğrenin azıcık:http://www.eoearth.org/article/subduction

    dipnot2: frank press ve wedge like shape dediğinizde sadece islamik sitelerin çıkması bir rastlantı değil tabi. mit 'de deprembilim üzerine önemli çalışmalar yapmış olan böyle bir bilimadamının birinci sınıf jeoloji öğrencileinin bile güleceği dağların kazık gibi çakılmış olduğu saçmalığını söylemesi beklenemez tabi. şurada güzel bir cevap verilmiş ilgili husus hakkında: http://www.faithfreedom.org/…-thanks-the-ffi-staff/
  • ne alakasi var bilmiyorum ama ayet cimbizlayarak birtakim yargilara varmak, yargilarin gecerliligini degil bizim sureclerimizin kalitesini gostermekten oteye gecemeyecektir. cehennemlikler ile ilgili olarak:(bkz: nahl suresi 93. ayet/#27611468),

    nebe 6-7:

    --- spoiler ---

    yeri bir döşek yapmadık mı? dağları da birer kazık yapmadık mı? nebe 6-7

    kuran'da bir çok ayette dağlardan bahsedilir. incelediğimiz ayet, bu ayetlerden biridir ve dağları kazıklara benzetmektedir. bu benzetmenin mucizevi yönünü ancak son yüzyıldaki jeolojik bulgulara dayanarak anlayabiliyoruz.

    dağların yeryüzünde görünen kısmından çok daha büyük olan kökleri, yerin altında görünmez bir durumdadır. dağların yerin altındaki kökleri, dağın görünen kısmının 1015 katına kadar çıkabilmektedir. örneğin dünya'nın en yüksek noktası olan everest tepesi, yerin 9 km kadar üstündedir, oysa bu noktanın yerin altındaki kökü 125 km civarındadır. bir kazığın fonksiyonlarını yerine getirmesi için kazığın yerin altına saplanan kökü nasıl çok önemliyse, aynı şekilde dağ için de yerin altındaki kökü çok önemlidir.

    dağların toprak altındaki derin kökleri

    dağların kökü arşimet kanunları çerçevesinde dağların görünür kısmına destek olmaktadır. değil peygamberimiz'in döneminde, bundan birkaç yüzyıl önce bile dağların bir kökü olduğunu bilmenin imkanı yoktu. bu yüzden kuran'ın dağları kazıklara benzeterek yaptığı benzetme çok yerinde, çok isabetli, mucizevi bir benzetmedir.

    frank press, bilimler akademisi başkanıdır ve amerika'nın eski başkanlarından jimmy carter'ın bilimsel konulardaki danışmanıdır. o, dağları, kökünün çoğu toprağın derinliklerinde olan çiviye (wedge like shape) benzetir. dr. press dağların fonksiyonlarını uzun uzadıya anlatır ve onların yerkabuğunu stabilize etmekteki önemli rollerine dikkat çeker. bu bilgi kuran'ın 14 asır önce verdiği bilgilerle tamamen aynıdır.

    onları sarsmasın diye yeryüzüne dağları yerleştirdik...enbiya 31

    dağların yerkabuğunun genel dengesini sağlamadaki etkisi izoztesi (isostasi) diye tanımlanır. webster's new twentieth century dictionary'de (webster'ın yeni 20. yüzyıl sözlüğü) bu terim şöyle açıklanır: "jeoloji'de dağların dünya yüzeyinin altında oluşturdukları yerçekimsel kuvvet sayesinde yerkabuğunun genel dengesinin sağlanması."

    dağların sıradan bir yeryüzü çıkıntısı olarak algılandığı dönemde, dağların yeryüzündeki dengeyi sağlayıcı özelliğine ve gözle görülmeyen köküne işaret eden kuran, her konuda olduğu gibi bu konuda da bizi kendine hayran bırakmaktadır.

    --- spoiler ---

    http://www.ezberim.com/…larin-kokleri-ve-gorevleri/

    edit: editle tartismak ilginc tabii. verilen linkten alintilayalim bakalim ne demis dr. press:

    --- spoiler ---

    frank press illustrates the mountains in a wedge-like shape where the mountain itself is but a small part of the whole whose root is deeply entrenched in the ground. dr. press states that they play an important role in stabilizing the crust of the earth.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap