hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • - telefonla bir hamile kadın ihbarı yapılıyor. (doğum yada hastalık)

    - gecenin köründe sağlık çalışanları şifa dağıtmak için yola çıkıyorlar. 1 şoför, 1 ebe, 1 acil tıp teknisyeni.

    - pkk bunları kaçırıyor.

    olm bu yazdıklarım savaşta yapılmaz! bu kadar kalleşçe, kahpece bir eylemi tarif edecek kelime bulamıyorum. inşallah bir hata edip canlarını yakmazlar. allah yardımcıları olsun.

    birde gerçekten yardıma ihtiyacı olan hamile birinin olma ihtimalini düşünmek bile istemiyorum.

  • başlıkta bütün anahtar kelimeler ile aradım bulamadım. yarar mı yarmaz mı bilmem ama benim için birazdan yazacağım fıkra türk mizahının mihengi nasreddin hoca fıkralarının en güzelidir . gerek içerdiği zamanın ruhunu yansıtan öğeler (akçe tahtası, gölge kadı gibi), gerek türkçemizdeki güzel bir deyime (odun kırıcının hıh deyicisi olmak) selam çakması, gerekse espri anlayışı olarak çok hoşuma gider.

    fıkramız şöyle:

    günlerden bir gün akşehir kadısına iki adam başvurmuş. kadı şikayetlerini sormuş. adamlardan ilki "kadı efendi bu adam biriyle odun kırmak için 100 akçeye anlaştı, bu adam odunu kırdı, ben de yanısıra 'hıh' dedim. bu 100 akçede benim de hakkım var, hakkımı vermiyor" demiş. kadı bakmış adam hak konusunda ısrarcı, ne dese adamı ikna edemiyor, demiş "karşı odada gölge kadı var, o böyle işleri benden iyi bilir". geçmişler karşı odaya gölge kadı nasreddin hoca tabiki. durumu anlatmışlar. nasreddin hoca "bana bir akçe tahtası getirin" demiş. hoca odun kıran adamdan 100 akçeyi almış, odun kıran adamı odadan çıkarıp "hıh" diyen adam odada iken 100 akçeyi akçe tahtasına vura vura, sesli sesli saymış. sonra odun kıran adamı odaya alıp 100 akçeyi vermiş. hıh diyen adama da dönmüş "para odun kırana gitti, sesi de senin oldu. adalet yerini buldu" demiş

  • bu işlere biraz merak salınca demleme yöntemlerini bir şekilde öğreniyorsun ama çok konuşulmayan bazı noktalar kaçırılabiliyor.

    mesela, en kaliteli kahveyi en doğru yöntemle demle, kireçli bir çeşme suyuyla iyi kahve içme ihtimalin sıfır. sonuç olarak kahvenin içinde iki tane bileşen var. biri kahve biri de su yani. hatta miktar olarak kahveden daha çok baktığın zaman.* iyice abartıp suyun mg değeri şu kadar olursa daha iyi olur gibi muhabbetlere de giriliyo ama kimya laboratuvarında yaşamıyosanız biraz zor o hesaplara girmek. eli yüzü düzgün bi su alın işte.erikli iyi mesela. erikli ulaş bana.

    kaynama derecesindeki su, kahveyi yakıp birçok aromasının kaybolmasına sebep oluyor. 93°c gibi bir değer verilir bunun için de. türkçesi: kaynat azıcık bekle.

    ben öğütüyo muyum sürekli? hayır. ama (yeni öğütülmüş kahve)+(zaman)= (öyle düz, aromasının çoğunu yitirmiş kahve) diyolla.

    demlediğiniz yöntem ne olursa olsun ya bulaşık deterjanı kokusu ya kağıt kokusu ya metal tadı, bir şeyler karışacak işin içine. o yüzden demlemeden önce her şeyi sıcak suyla bi yıkamak iyi olur. kahvelerde(kıraathane olan) haşlama derler bu işe.*

    başka bir başlık konusu olabilir emin değilim ama kahvenin tadını daha boyutlu bir şekilde almak için soğuk kahveler daha uygun gibi geliyor bana.sıcak demledikten sonra buzlayıp iç bakalım bi noluyo.
    hatta filtre kahve falan yalan, kahvenin en doğru demleme yöntemi cold brew'dur diyesim var ama minik baristalar etrafımda latte art yaparak dans ederken "boş trip tanrısına" kurban ederler beni diye korkuyorum.

    son olarak. allahınız yok mu lan sizin? filtre kahve diye toz haline getirilmiş, kapkara, zıkkım gibi bir şey satıyo çoğu yer. çok kötü olmayan, iyi gibi kahvenin kilosu olmuş 300 lira. çay için bence. şekerli içerseniz tok tutar hem.

  • huawei reklamının etkisiyle yaz ayları gelip insanların akın akın kalabalık oluşturmasından önce nisan ayı içerisinde gidip görme şansına eriştiğim şahane doğal güzellik.

    tam anlamıyla nefes kesici bir etkisi var. şu an için bulunduğu bölgenin milli park olmasının da etkisiyle kısmen bakir ve temiz görünüyor. ancak bu durumun çok fazla böyle sürmeyeceğini düşünüyorum. zira bizim bulunduğumuz nisan ayında birkaç gün içinde bile hatırı sayılır bir kalabalığa şahit olduk. bu tarz konularda ülkemiz bilinç düzeyini düşünecek olursak popüler olmasıyla doğru orantılı olarak ne yazık ki bölge kirletilecek ve tahrip edilecektir.

    öte yandan bu bölgede çadır ile konaklama yapmak isteyecekler için bir önerim var. en az tazı kanyonu kadar güzel ve etkileyici olan, tazı kanyonu'ndan 10 km uzaklıktaki köprülü kanyon'da bulunan köprü çayı' ının kenarında yer alan gökçesu camping'i tercih edip nehir kenarına çadırınızı kurabilirsiniz. kamp işletmesinin çok tatlı, hoş sohbet, oldukça ilgili ve bölgeyle alakalı ne sorarsanız yanıt alabileceğiniz, gezi konusunda sizi yönlendirebilecek nihat isminde bir sahibi var. daha önce bir çok kamp alanı gezmeme rağmen öncekilerde hiç rastlamadığım: sırf dev semaverde sürekli demlenen ve ücretsiz olarak istediğiniz kadar içebileceğiniz çay için bile nihat abiye teşekkür ederim. çaylar serin nisan akşamında şarabımızın yetmediği anlarda içimizin ısınmasına yardımcı oldu.

    kamp alanına yerleşip şöyle güzelce bir dinlenip doğayı ruhunuza çektikten sonra aracınızla tazı kanyonu'nu ziyaret edebilirsiniz ancak yolun bir kısmı araba için çok sağlıklı değil. el yordamıyla tahta parçalarının üzerine yazılmış küçük ve farkedilmesi zor "tazı kanyonu" levhalarını izledikten sonra yol sizi bölgedeki tek gözlemeci olan isa abi'nin tezgahının önüne çıkaracak. bu noktadan sonra yolu aracınızla devam etmek için zorlamamınızı öneririm. aracınızı gözlemecenin önüne park edip yaklaşık 20 dakikalık orman içerisinde bulunan patika yolu yürüyerek devam etmek kanyonun sunduğu görsel hazdan daha da fazla yararlanmaya yardımcı olacaktır. ormanın içinde ağaçların arasından ilerlerken bir anda sonsuz bir uçurum görüntüsünün ayaklarınızın altına yerleşmesine şahit olacaksınız. o anda birazcık nabzınız yükselecek ve ufak bir titreme ruhunuzu saracak. bunun keyfini çıkarın ve anılarınızda çok güzel yer kaplayacak fotoğraflar çekinin. unutmadan dönüşte de isa abi'nin gözlemelerinin tadına bakmayı unutmayın.

    değinmek istediğim başka bir konu da: kanyonda son derece temkinli olmanız gerektiği; çünkü henüz yeni yeni bilinmeye başlayan bu bölgeden devletin dahi haberdar olmadığını düşünüyorum. çevrede köylülerden başka kimse bulunmuyor ve ziyarretçilerin tamamı bölgeye yabancı ayrıca ziyaretçiler için herhangi bir güvenlik önlemi yok. dolayısıyla aşağı düşme riski bulunuyor. biraz dikkatli olmanızda fayda var.

  • biri bu saçmalığa artık dur desin be. yemeği verin geçin. ne bu eziyet, şov merakı.
    geçen bir mekana girdik yemekten sonra tatlı yiyeceğiz. neyse tatlı geldi garson 20 dakikada anca servis edebildi baklavayı. almış çatalı bıçağı masaya, tabağa her yere vuruyor adam tempo tutmamızı, alkış yapmamızı bekliyor. çok içinde kaldıysa baterist olsaydın kardeşim, kadıköy’de liseli gruplarla sahneye çıkardın.
    kız arkadaşım da o ara telefonu çıkarmış videoya alıyor bu garsonu vaaay, süper ya, çokiiiiiyyy, ahahaha gibi tepkiler veriyor. (büyük şehirde ortam görmüş anadolu köylüsü gibi)
    yemin ediyorum o an hem yiyeceğim tatlıdan tiksindim, hem hayatımın aşkı dediğim kadından.