hesabın var mı? giriş yap

  • hasta:bitti mi?
    ameliyata giren ve ayıldıktan sonra bir sorun olup olmadıgını anlamak icin basınızda bekleyen doktorlar: evet bitti.
    hasta: saat kac? (ameliyata girmeden önce ameliyatın 11 gibi bitecegini hesaplamıstır)
    d: 10.30
    h: yalan söylüyorsunuz bitmemis daha

    (evet ben yaptım)

  • bir gün netten tanıştığım bir arkadaşımla istanbul film festivali'ne gitmek için plan yaptık. messenger üzerinden telefonlarımızı aldık. film günü için sözleştik.

    ertesi gün taksimde buluşmadan bir saat önce son durum nedir diye aradım, telefonu meşguldü. herhalde işi vardır dedim, yola çıktım. taksim'e gelirken yine aradım yine meşgul, ardından üç dört defa daha ard arda aradım hep meşgul. 5-6 aramadan sonra ekildiğime kanaat getirdim. içimden de ertesi gün msn'de atacağım nutuku planlamaya başladım. sorumluluktan girdim, insana saygıdan çıktım, aklıma geldikçe sinirlendim, sinirlendikçe tasarladığım cümleler sertleşti.

    bir yandan da sinema salonuna yürüyorum. o arada tanımadığım bir numara aradı, "naber napıyorsun ben geldim sinemaya" diye. bir anda dumur oldum kafamdaki tüm kurgu iptal oldu. sonra aradığım numarayı tekrar kontrol ettim. meğer msn'de görüp kaydettiğim numara kendi numarammış.

    bazen böyle mallıklar yapıp üstüne sinirlenebiliyorum kusuruma bakmayın :/

  • çıkar kartını göster, çılgınlar gibi bağırmanın anlamı ne?
    yakınlarına sabırlar diliyorum, bir doktora başvursunlar.

  • daha dün gece washington dc'deki bir bilardo salonunda müzik kutusuna coin atıp milleti tarkan'la coşturdum desem.

    ilk bir dakikada yanıma gelen genç, orta yaş ve ileri yaş grubundan 3 kişinin “is that tarkan” sorusunu saymıyorum bile.

    had bilmek önemli. tarkan iyidir kötüdür ama türkiye'nin en bilinen tanınan insanlarından biridir. keşke sporda sanatta edebiyatta daha da iyileri çıksa dersin o başka ama tarkan için tanınmıyor demek hadsizliktir.

  • gülşen’i zırt diye alıp hapse attılar. şu programda, aylardır, sevgilisiyle kardeşini öldürdüğünü, cesedini çiçek gibi suladığını anlatan kadın ve mevzubahis sevgili fink fink geziyor. ben artık şaşırmıyorum.

  • milliyet'in haberine göre cenazede dayısı demiş ki;

    “hukuk fakültesi’nde okuyan bir çocuktu. bu çocukların bu hale gelme nedenleri nelerdir ? bu çocuklar da bizim canımızdır. biz insan değilmiyiz. bunu terörist diye yazacaklar. bu ülkenin asıl teröristi kimse ona lanet olsun. terörist bu ülkeyi soyanlardır. 30 bin kişinin katiline terörist diyemeyenler bu hukuk fakültesinde okuyan çocuğa terörist diyorlar. buradan ilan ediyorum şafak yayla terörist değildir“

    kafayı yiyeceğim bu gidişle, şehit edilen savcıya üzülüyorum, öldürülen solcu çocuklara içim ayrı yanıyor, ülkücü çocuklara ayrı... allah sonumuzu hayır etsin, umarım sağduyu çağrıları artar ve daha fazla insan ölmez, çok şey mi istiyorum ya rab!

    ağla sevgili yurdum ağla

  • kurban bayramında ziyarete gidilen aile dostu büyüğümüz yaşattı o tadı bana.
    abi aşiret reisi, eve gittim, koca salonda sandalyeler duvar diplerine dizilmiş, sen de 50 ben diyeyim 70 tane koca koca adam, sandalyelere oturmuş eller dizlerin üzerinde kafa önde oturuyorlar. bizim abi de ikili koltuğa oturmuş tespih çekiyor, arka bahçede de kurban eti pişiriliyor.
    neyse abi beni severdi çağırdı, gittim yanına oturdum konuşmaya başladık o arada önümüze et getirdiler, abi de bak bu eti öyle herkese vermem gel beraber yiyelim diyince dedim çok güzel et geliyor, taktım çatalı attım ağzıma, lan çiğne çiğne gitmiyor, ağzımda büyüdü de büyüdü yutamıyorum eti.
    abi de nasıl beğendin mi güzel mi diyor, ağızdaki et bir lokmayken bir kilo oldu çiğnenmiyor anasını satayım.
    sonunda abi bu et ne eti dedim, cevap verdi ama anlamadım ne dediğini, bir daha sordum

    taşşağı oğlum taşşağı dedi.

    zaten yutamamışım, e çıkarsak çok büyük ayıp. bir on dakika daha çiğneyip güç bela yuttum ama üzerinden neredeyse on beş sene geçti, şunu yazarken bie tadı geliyor ağzıma.

    debe editi: lan taşşak yedik dedik debeye çıktık yarrağı yedik desek uzaya çıkacağız herhalde, yapımda ve yayında emeği olan herkese teşekkür ederim.

  • tarım devrimi'nden önce insan dişleri şimdikinden daha sağlıklıydı, çürükler pek az görülürdü. bunun pek çok sebebi var;

    1. tarım öncesi avcı-toplayıcı toplumlarında yemek yemek zahmet isteyen bir işti. şimdikine oranla yiyecekleri daha çok çiğnemek gerekliydi. bu durum dişlerin daha çok kullanımına sebep oluyordu, işleyen demir paslanmaz derler.

    2. doğal seçilim: enfeksiyon, iltihaplanma büyük dert idi. o devirlerde bildiğiniz üzere antibiyotikler yoktu. enfeksiyon, ölüm demekti.

    3. şeker bombardımanı: sanayi devrimi'yle birlikte avcı-toplayıcılardan kat kat fazla şeker tüketmeye başladık. (insanların çikolata, nutella gibi yiyecekleri hızlıca tüketmelerinin arkasında avcı-toplayıcı insanların şekere ulaşımı az olduğu için bir anda çok yeme tepkilerinin olduğu düşünülmekte)

    4. paketleme yöntemlerinin gelişmesi ve buzdolaplarıyla birlikte işlenmiş, hazır gıdalar hayatımıza girdi. bolca kimyasal demekti. dişlerimiz, pek çok bakteriye elverişli yuva hazırlayan kimyasallarla baş etmekte zorlandılar.

    sonuç olarak dişlerimiz tarım ve sanayi devrimi'le hayatımıza giren bu ögelere yeterince uyum sağlayamadı, çoğumuz diş çürükleriyle uğraşmak durumunda kaldık. bu olayı evcil hayvanlara ve sokaklarda çöp poşetlerini eşinen hayvanlara da uyarlayabilirsiniz; onlar da kimyasallarla, sahte kemiklerle birlikte çürüklere maruz kaldılar.

    daha detaylı bilgi için daniel e. lieberman'ın insan vücudunun öyküsü kitabını okuyun. harikuladedir.

  • e hadi ver ışte bunlara 300-600-1000 tl versen ne yazar. yazık çocuğun haline bak. yavrum kış günü o posetler ne kadar soğuk tutar. mikroplari söylemiyorum bile. o çocuğun suçu ne . anne baba bilinclenmedikten sonra. eğitim sisteminin anına koyacaginiza, birbirinizle sidik yaristiracaginiza şu durumların köküne çözüm bulun. oy için milletin anasını dudukluyorsunuz.