hesabın var mı? giriş yap

  • ankara'daysanız akşam saatlerini bekleyin.

    "3 tane 1 lira" yazıları hafiften yerini "5 tane 1 lira" yazılarına bırakacaktır. 5 simit alıp karnınızı doyurabilirsiniz. hatta iyi bir çocuk olursanız belki bir gün "7 tane 1 lira" yazısını bile görebilirsiniz.

    afiyet olsun.

    not: gençlik parkı ulus girişi yakınlarında bir çeşme vardı. hala duruyorsa su içmek için ideal.

  • önce kaynak

    başlık açılmış mı diye baktım ama göremedim.
    akplilerin anıtkabir'de "her yer tayyip her yer erdoğan" diye bağırmaları hadisesi. bağıracaksınız bunun yeri mezarlık değildir. ölüye saygıyı ne araya unuttunuz? bu ne kültürümüzde var ne de insanlığa yakışır. böyle sloganlar atacaksanız niye geliyorsunuz? bu ne saygısızlık arkadaş? kim sana zorla gel diyor? kim davet ediyor? böyle iğrençlikler yapacaksanız gelmeyin arkadaş gelmeyin. kimsenin sizin ziyaretinize ihtiyacı yok. sloganlarla bozmaya çalıştığınız sessizlik bir gün kafanıza çekiç gibi düşecek.

  • konu bu değil ama şuna takıldım: "yaralı polis memuruna ilk müdahaleyi meslektaşları yapmıştı..." ne yaptılar allahını seversen söyle :)

  • mustafa kemal'in pera palas'da kaldığı günlerdir. istanbul işgal altındadır. işgal kuvvetleri komutanları da pera palas'ın salonundadırlar. o sırada mustafa kemal salona iner. ingilizlerin dikkatini çekmiştir. ingilizler şef garsona bu türk subayının kim olduğunu sorarlar. garson "mustafa kemal." cevabını verir. ingilizler mustafa kemal'in çanakkale'deki ününü duymuşlardır, kendisiyle tanışmak üzere onu masalarına kahve içmeye davet etmek isterler ve bunu şef garsonun aracılığıyla ona iletirler. atatürk'ün garsona cevabı şu olur. "bizim geleneklerimize göre daveti ev sahibi yapar. onlar her ne kadar işgal kuvveti komutanları iseler de, ne de olsa misafirdirler. günün birinde gideceklerdir. bu nedenle benimle kahve içmek istiyorlarsa benim masama gelsinler..."

    şartları tekrar gözden geçirelim. istanbul işgal altındadır ve ingilizlerin o anda başkentini işgal ettikleri bir ülkenin subayına istedikleri şeyi yapabilme hakları vardır. o zamanlar henüz kurtuluş savaşı diye birşey başlamamıştır, mustafa kemal'in hayallerinden başka hiçbirşeyi yoktur. bu şartlar altında ve şartların farkında olduğu halde böylesi bir ayarı ihsan etmiştir işgal kuvvetleri subaylarına. pekçok devlet üst düzey devlet yetkilisine, diplomata, askere vs. pekçok güzel ayar verdiği olmuştur atatürk'ün ama bu anlattığım kanımca en güzel, en sade aynı zamanda en iddialı olanıdır.

  • milli değerleri varmış gibi görünen ahlaki değerleri olmayan hırsızdır. tanıdık geldi değil mi?

  • eski çalıştığım yerin genel merkezine eğitime gitmiştik. yanımdaki arkadaş tanıdık birini gördü, "dur x'e selam vereyim" dedi. onlar konuşurken ben uzakta kaldım. x'e baktım, boylu poslu, son derece hoş bir adam. ama bunlardan çok bakışları etkiledi beni. hayır bana hiç bakmadı orada, sadece başka biriyle havadan sudan iş konuşurken bile gözlerinden ne kadar iyi kalpli ve merhametli biri olduğu hissediliyordu sanki. "böyle biri bana asla bakmaz" diye düşündüm. o dönem özgüvenim sıfırın da altındaydı. eğitim bitti, geldiğimiz yere döndük, sonraki iki yılda hiç görmedim onu. aynı şirkette birbirimizi hiç tanımadan çalıştık. ben arada bok gibi bir ilişki yaşayıp ayrıldım ama o ilişkinin özgüvenime az da olsa faydası oldu. 2 yıl sonra bizim departman onun olduğu yere taşındı ve biz de nihayet tanışma şansı bulduk. şimdi ise evliyiz, hehe. ilk izlenimim doğruymuş, gerçekten dünyanın en iyi kalpli insanıyla evliyim ve çok mutluyum.

    edit: efenim o çok sevdiğim bakışları klonladım, aynından minik bir tane daha yaptım*.

    büdüt: son derece iyi kalpli iki keçim var efendim. beyim çok iyi ama keçilerle yarışır bir inadı var. neyse ki ben inatçı değilim ama çocuğu klonlarken inadını da klonlamışım. şimdi bir köprüde karşılaşmış inatçı iki keçi şarkısının canlı bir izleyicisi olarak hayatımı sürdürmekteyim. biriyle 13 öbürüyle 6 senedir birlikteyiz, halen çok sevmekteyim.