hesabın var mı? giriş yap

  • pissti programinda karsimda oturuyordu, bir muddet kesistik. konusayim dedim ama sonra "ne yapiyon abi canli yayinda delirme" dedim, cekindim. sonra o bir soru sordu, sessizligi bozdu. ama ben mal gibi baktim, yanitlayamadim.

    sonra olmadi o is, ardi devami gelmedi. ajdarla da soyunma odasinda yakinlik yasadik. tvde gordugunuz herkes aslen bin kat daha yakisikli, kendimden biliyorum.

  • 6 yıllık profesyonel bir metrobüs kullanıcısıyım. farklı otobüs kombinlerinde bile hangi kapının nerede duracağını hesaplar, en kalabalık duraklarda bile 2. bilemediniz 3. metrobüste kendime rahat bir koltuk ayarlayabilecek ustalıkta biri olarak tanımlayabilirim. bunca zaman içinde bu lanet taşıtın içinde tırnak keseninden ayaklarını ayakkabısından çıkartıp ayak parmaklarını aça aça çoraplarını geren ve parmak arasına sıkışmış kokuyu dışarı salana, ishal olup otobüse sıçandan kusana, karısını dövene, taciz edene her türlü iğrençliği gördüm. hiç almadığım kokuları bu aracın içinde aldım. ne zaman yok artık daha kötüsü olamaz dedim, işte o zaman metrobüsün içinde yeniden şaşıracak bir olaya şahit oldum. şimdi bu ve buna benzer olaylara duraklarda görüyorum. neden mi? inanması çok güç ama metrobüsler dolu. ne yapsın adam metrobüse binemiyor ki? orada göremediği işini durakta hallediyor. her zaman bir kişilik yer vardır mottosuyla hareket eden bu araçlarda artık yer yok. ben bile binemiyorsam amatörler ne yapsın?
    tanım: her geçen gün daha da imkansız olacağını düşündüğüm önerme.

  • kafası çok güzel.

    **
    en sevdiğiniz şehir hangisi?
    - porto unutulmazdı

    -------------

    en'leri...

    en sevdiğiniz beş şehir
    berlin, viyana, ljubljana, paris, dubrovnik
    **

  • aşırı gerçekçi bir bilgisayar oyunu. yapay zekası o kadar gelişmiş ki karakterler bile gerçek olduklarını düşünüyorlar. uygarlıklar kuruyorlar, maden işliyor, ticaret yapıp, teknoloji geliştiriyorlar. hatta bazıları onlarla oynayan oyuncuya tapıyor bile. oyunun da belli sınırları var tabi. mesela oyundaki harita dışına çıkınca nefes alamıyorlar. ilerlemeleri çevresel koşullardan dolayı aniden güçleşiyor. bunun nedeni oyunun sınırlarına ulaştıklarında aslında tümüyle kurgusal bir evrende yaşadıklarını öğrenip umutsuzluğa düşmelerini engellemek. oyuncu arada canı sıkıldığında doğal afet falan gönderip eğleniyor. tam tersi karakterler birbirini öldürmeye çalıştığında anında kitap, peygamber falan geliyor. eldeki peygamber upgrade'i bitince fetullah, cübbeli falan gönderiyor. aslında farklı ülkelerin ve kıtaların farklı oyuncular tarafından yönetildiği multiplayer bir oyun da olabilir bu (mesela amerikanın sahibi iyi oynuyor). ama ne olursa olsun oyuncu bir gün oynamaktan sıkılacak ve fişi çekip tatile, kız arkadaşına falan gidecek.

    (bkz: işte biz o gün tükeneceğiz)

    edit: aklıma şimdi geldi de zaten dna'mız da kodlama şeklindeydi dimi lan? valla bizi çok pis kodladılar olum, demedi demeyin.

    kaynaklar:
    (bkz: the sims)
    (bkz: truman show)
    (bkz: matrix)
    (bkz: age of empires)
    (bkz: kıçım)

  • eylül-ekim gibi televizyonun bozulması. meğer okul açılınca çaktırmadan anten kablosunu çekermiş babam. biz izlersek ders çalışmayız diye. saf gibi inanırdık. biz yokken takıp izlermiş kafasına göre. yıllar sonra itiraf etti. ilk başta kızmıştım ama düşündüm de aslında büyük fedakarlıkmış. işçi adamın eve gelince tek lüksü televizyon izlemek o vakitler, bundan fedakarlık etmiş. alkışlar babam gelsin o vakit..