hesabın var mı? giriş yap

  • gazetenin rü$tü ile ilgili bir sorusuna ''rü$tü eve i$ getirmeyi sevmez'' $eklinde cevaplami$ti. salonda penaltı mı atıyor rü$tü'ye anlamadım ki.

  • aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..

    misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...

    daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"

  • amerikalı psikobiyoloji uzmanı dr.curt richter 1957 senesinde john hopkins üniversitesinde bulunan laboratuvarında asistanlarıyla beraber ilginç bir deney üzerinde çalışıyordu. deneyin amacı su sıcaklığındaki değişimlerin canlıların vücut dirençleri üzerindeki etkisini ölçmekti.

    deney için bir grup deney faresi içinden tırmanıp kaçamayacakları uzunluktaki cam tüpler içine yerleştiriliyor ve suyun üstünde ne kadar süre yüzebilecekleri ölçülüyordu. farelerin su üstünde hareketsiz kalıp dinlenmelerine engel olmak için durdukları zaman üzerlerine su sıkan ve yeniden yüzmeye başlamalarını sağlayan özel bir mekanizma da geliştirilmişti.

    deneye maruz bırakılan farelerin su üstünde kalma süreleri incelendiğinde dr.richter’in ilgisini çeken garip bir durum ortaya çıktı. buna göre farelerin büyük çoğunluğu on beş dakika kadar su üstünde kalmaya çabaladıktan sonra pes ediyorlar ve kendilerini suyun içine bırakarak batıyorlardı. dikkat çekici olan azınlıkta kalan bir grup fareydi. bu fareler bırakın on beş dakika dayanmayı tam altmış saat boyunca olabilecek tüm güçleriyle suyla mücadele ediyorlar ve ancak tüm güçlerini tükettiken sonra suya batıyorlardı.

    büyük bir kısım fare on beş dakika bile suyun üzerinde kalmakta zorlanırken az sayıda farenin tam altmış saat boyunca su üstünde kalmayı başarması son derece merak uyandırıcıydı. dr.richter bunun sebeplerini araştırmaya başladı. her iki grup farenin içinde bulunduğu deney şartları tamamen aynıydı. farelerin biyolojik özellikleri de tamamen birbirine benziyordu. bütün bu benzerliğe rağmen iki grup farenin aralarındaki performans farkı inanılmaz ölçüdeydi.

    dr.richter bu ilginç problem üzerinde çalışırken asistanlarının birinin aklına deneyin yapılış şeklinde ufak bir değişiklik yapmak geldi. buna göre fareler iki gruba ayrıldı. birinci grup daha önce yapıldığı şekilde kafeslerinden çıkarılır çıkartılmaz su dolu tüplerin içine atıldı. ikinci grup farelerse kafeslerinden çıkarılıp bir anda su dolu tüplerin içine atılmak yerine önce büyükçe bir kutunun içinde bir araya kondular. bu kutunun içinde bir süre bekletildikten sonra su dolu tüplerin içine atıldılar. tüplerin içinde beş dakika bırakılan fareler daha sonra çıkartılarak tekrar kutunun içine kondular. burada bir süre bekletildikten sonra tekrar tüplerin içine atıldılar. bu işlem birkaç kere tekrar edildikten sonra tüplerin içine son kez atıldılar ve artık sudan çıkartılmadılar.

    deneyin sonuçları son derece ilginçti. buna göre kafeslerinden çıkarıldıktan sonra hemen suya atılan birinci fare grubunun büyük çoğunluğu daha önce olduğu gibi en fazla on beş dakika dayanabilmişler ve ancak birkaç tanesi uzun süre suyun üstünde kalmayı becerebilmişti. kafeslerinden çıkarıldıktan sonra hemen suya atılmayıp bir kutunun içinde bekletilen ve daha sonra atıldıkları suyun içinden çıkartılan ve bu işlem birkaç kere tekrarlandıktan sonra suyun içine tamamen bırakılan farelerin hepsi de maksimum altmış saat rekoruna ulaşmayı başarmıştı. bu farelerin içinden bir tanesi bile pes etmemiş ve tüm güçlerini tüketene kadar saatlerce suyun üzerinde çırpınmışlardı.

    dr.richter bu deneyi defalarca tekrarlamasına rağmen hep aynı sonuç ortaya çıkıyordu. suya hemen atılan farelerin çoğunluğu kısa zaman içinde pes ediyorlar ancak suya hemen atılmayıp birkaç kere sokup çıkartılan farelerin hepsi de son güçlerine kadar saatlerce suyun üzerinde kalıyorlardı. deneyin büyük bir açıklıkla ortaya koyduğu gerçek şuydu. birinci gruptaki fareler suyun içine atıldıktan sonra oradan çıkabilme umutları olmadığı için kısa zamanda pes ediyorlardı. ikinci grup fare ise daha önce suyun içinden birkaç kere çıkartılıp kurtarılma deneyimi yaşadıkları için kendilerinin gene kurtulacağını “umut ediyorlar” ve sonuna kadar direniyorlardı.

    kısacası mücadele gücü ve tam performansı kullanmanın ana faktörü umut etmekti.

    bu deneyin bizler için anlamı büyüktür. eğer yaşanılan zorluklar ve karşılaşılan engeller karşısında bu olumsuz durumları aşacağımız konusunda kendimize inancımız varsa ve içinde bulunduğumuz olumsuz şartların değişeceğine dair umudumuz bulunmaktaysa başarı oranımız yükselmekte ve güçlerimizin tamamını kullanarak mücadele etme azmimiz artmaktadır. eğer zorluklar ve engelleri aşamayacağımızı düşünüyorsak ve içinde bulunduğunuz kötü şartların hiçbir zaman düzelmeyeceğine inanıyorsak kısa sürede pes ediyor ve aynen suyun dibine kendisini bırakarak pes eden fareler gibi kaybediyoruz.

    kendimize ve geleceğe dair umutlu bir tutum içinde olmak başarının en büyük sırlarından birisidir.

  • osmanlı sultanından , halifeden miras kalmıştır . eroin o yıllarda son derece yasal olduğu için son derece normaldir . eroinden geçinen de mustafa kemal atatürk değil , türk milletinin ta kendisidir . osmanlının açtığı eroin fabrikası da yasal olarak hala çalışmaktadır .
    mustafa kemal atatürkün başarılarını satarak siyasi hayatını sürdüren sülüklerin yaptığının yanında hiçtir .
    200 milyar dolarlık özelleştirme,
    yastık altındaki 4000 ton altının değerinin dolar bazında 10 katına çıkmasıyla piyasaya çıkması ,
    bankaların yabancılara satışı,
    yabancı bankaların türklere verdiği 150 milyar dolar kredi ,
    özel sektörün 500 milyar dolarlık borcu .
    saray soytarılarının türk halkına hizmetidir .
    soytarıların icraatı bu kadar değil tabi. mustafa kemal atatürk 'ün tuvaletçi başı olamayacak soytarılar sadece bunlarla geçinmedi.
    içeriye giren 1 trilyon doların üzerindeki sıcak paranın karşılığı basıldı ayrıca. 2 trilyon tl minimum
    bir başka icraat de devletin topladığı vergilerdi . enflasyon gelen parayla düşmüş ancak vergi oranları hiç değişmiyor . bir araba kendine , 3 araba avarele . 1 litre benzin kendine , 3 litre avarele.
    yargılanacaksınız . vatana ihanetten yargılanacaksınız . vatansın ölüp , sarılacak çaput bulamayacaksınız

  • cesaretine hayran filan olmadığımdır. bu ülkede böyle bir şeye kalkışmak delilikten başka bir şey değil. gerçekten hiç ama hiç şansı yok. millet gün ortasında minibüse binerken başına neler geliyor, otostop çekmek bile bile lades olur sadece. umarım bu kızcağız bir an önce vazgeçip geri döner veya ailesi gidip getirir. yoksa böyle bir girişimin sonu olarak hiç olumlu bir olasılık göremiyorum. umarım haksız çıkarım.

    not: kızı eleştirdiğimi filan düşünenler olabilir. hayır katiyen eleştirmiyorum, onun için korkuyor ve endişe ediyorum. kendi kardeşime yapacağım gibi kendini tehlikelere atmasın diye sıkı sıkı saklayıp korumak istiyorum. keşke böyle şeyler yapabileceğimiz bir coğrafyada yaşıyor olsaydık. ama ben otobüsle tek başıma tatile giderken bile tedirgin oluyorum.

    "biz korktuğumuz için böyle oluyor, cesaret göstermeliyiz" diye düşünenler olabilir. ben böyle düşünmüyorum. devrim şehidi olabilecek hamur yok bende, korkağım ben. tacize, tecavüze uğramak, boku bokuna öldürülmek istemiyorum. sevdiklerimin başına böyle şeyler gelsin istemiyorum. kimsenin başına böyle şeyler gelsin istemiyorum. bir şeylerin düzelmesi için kendimi feda edemem. düzelene kadar kendimi ailemi korumaya ve saklanmaya devam ederim. ha düzelsin diye yazarım, çizerim, paylaşırım. onlar ne kadar işe yarar? bilmiyorum.

  • belki büyük bir kısımınız bana saf gözüyle bakacaksınız ama, benim hala umutlu olduğum maçtır. yok arkadaşım bitmedi bu maç. ben en azından penaltılara bırakabileceğimizi düşünüyorum.