hesabın var mı? giriş yap

  • erasmus'la yurtdışına çıkan sevgilisi için bir arkadaş ayrılık konulu bir şiir paylaşmıştır. şiir;

    "...esyalar toplanmis seninle birlikte
    anilar saçilmis odaya her yere
    sevdigim o koku yok artik bu evde... " şeklinde devam etmektedir. hemen altındaki yorum; "olum sen babanlarla yaşamıyor muydun?".

  • sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olarak bir keresinde öğretmenin sorduğu sorunun cevabını tek bilen öğrenci olarak tüm sınıfı sıra dayağına çekmişliğim var. öğretmen elime verdiği değnekle herkesin avuç içine vurdurarak sıra dayağı çektirdi bana. o zamanlar 30-35 belki de daha fazla öğrenciydik bir sınıfta.
    vuramadığım için “öyle değil böyle vuracaksın” diye de diğer öğrencilerden daha fazla değnek yedim öğretmenden.
    daha neler var da anlatsam kimse inanmaz.
    zor zamanlardı vesselam. hatırladıkça ben bile inanamıyorum.
    ege'de 80'li yılların sonları olsa gerek.

  • 20 milyon euro'nun nasıl bir meblağ olduğundan bihaber kişilerin hakkında "20 daha koyar draxler'i ne bileyim reus'u alırlar" dediği futbolcu. 20 tl ile karıştırıyor herhalde. "20 tl'ye lcw t-shirt alacağıma üzerine 20 daha koyar collins alırım" der gibi.

  • her sabah içinde bulunduğum durum.

    müthiş bir alışkanlık, öneririm.
    her sabah 5.30'da alarm kurmadan uyanabilen bir bünyeye sahibim.

    yüzümü yıkamamla beraber brezilya'dan getirilmiş, türk artisanlarca işlenmiş ristretto kokusu 5.35'e ayarlı espresso makinemden yükselip tüm evimi sarıyor. (nerede işlendiğini sormak isteyenler mesaj atabilir)

    hızlıca kahvemi içip koşu kıyafetlerimi giyip oturduğum özel güvenlikli sitenin yüksek duvarları arasında koşumu yaparken, bir yandan bloomberg'deki son haberleri dinliyorum kulaklığımda.

    35 dk civarı süren bu koşu esnasında gece piyasalarda ne olmuş bitmiş, kendimi update ediyorum.

    deneyin, siz de müptelası olacaksınız bu alışkanlığın.
    her şey kafada bitiyor, insanın biraz motivasyonunu yüksesdlsldakgkads..

    şaka şaka, gıpta ile baktığım insandır kendisi.

    bana gelecek olursak, ben sabah alarmı 18 defa snooze etmeden güne başlayamayan insanım :)

  • 4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.

    aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.

    hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.

  • merak ettim nereli diye , trabzon ofluymuş , bunu diyen adam doğu veya güneydoğulu olsaydı , şuan ne pkk'lığı kalmıştı ne teröristliği , ne "k*rt" lüğü .

    ama lazlar (cümle içi edit , laz değil karadenizli ) bu ülkeyi soyup soğana çevirirken sorun yok .
    bütün kurumların başında karadenizliler olunca sorun yok.
    ulan pkk kürtlere ne kadar büyük kötülük yaptın , kürtlerin başta bunu görmesi lazım.

    şimdi bu adamın bu dediğim düşünce özgürlüğünde sayılacak ama çıkıp biri ben tayyip erdoğanı sevmiyorum dese anında tutuklanacak.

    buna sessiz kalan halkında kendim dahil , muhalefetinde .............................................................................................................................

    eveet linç editleri gelsin 1 : arkadaşlar genelde lazlar çok alınmış , lazlar trabzon da yokmuş rizedeymiş bilmem ne , tamam hocam kusura bakmayın özür dilerim de , size de bi empati olmuş oldu nasılki her kürt terörist değil , her pkklı kürt değilse buda böyle araya kaynayan bir gaf olsun lakin benim demek istediğim burada "laz" halkı değil , iki farklı toplumdan örnek vermekti , yani bunu kürt yapsa böyle olur ama laz veya bakın veya var yukarda da var karadenizli olunca sorun olmuyor , dedim. hala da diyorum.

    linç editi 2 : arkadaşlar tamam anladım trabzonda laz yok :d ben laz derken direkt bu lazdır anlamında demedim ama diyelimki dedim tamam sorry aldım sözümü geri , demek istediğim şey şu "laz ,çerkez , alevi , sunni " kim olursa olsun karadenizli biri bunu derse sorun yapmıyorlar nokta.

    linç edit 3 : cümle içi.

  • elbette en uzun kosuysa ortadunya'da devrim, o, onun en guzel yuz metresini kostu.

    bilimum gereksiz youtuber ve rapci icin binlerce entry girilmisken, duvarlari yikmak icin yaradana siginip kendini feda eden bu kahramanlar kahramani, isimsiz sehit uruk hai kardesimizin eksi sozlukte bir basliginin bile olmamasi ayibina artik daha fazla dayanamiyorum. mazlumlarin ofkesi, ezilen halklarin cigligi, azim, zafer ve inancin ete kemige burunmus hali olan, kimsenin adini bile bilmedigi bu koca yurekli uruk hai'nin, elinde tuttugu devrim mesalesiyle yoldaslarinin arasindan siyrilip gelerek, dehsete kapilmis cakma kahraman ve isbirlikci halk dusmanlarinin saskin bakislari altinda, fasizmin tetikcilerine, oklarina ve mizraklarina ragmen, gericiligin bogrune adeta bir yildirim gibi saplanmistir. herkes merak ediyor," o yikilmaz denen surlari, sauron'un iradesinin bile yikamadigi duvarlari, nasil oldu da boyle sadece bir mesaleyle tuzla buz ettin be cocuk?" diye soruyor. bilmezler ki o duvarlari yerlebir eden patlama, ezilen orklarin, asagilanan uruk hailerin, magaralara surgun edilmis balroglarin ve soyu kirilmis ejderhalarin devrimci ofkesinin ta kendisiydi; o duvar, duvariniz viz gelirdi ona viz.

    ne zaman hatirlasam tuylerim urperir, gozlerim dolar, yumraklarimi sikar uzaklara bakarim. ilk o firladi kalabaligin ortasindan. en hizlisiydi hepsinin arasinda. aciyorsam sana anam avradim olsun. ama ask olsun sana cocuk. ask olsun aglattin hepimizi...

    duzenin cennetinde yerin yok suphesiz. hicbir zaman orada burada heykellerini de goremeyecegiz. adini anan bile olmayacak belki. fakat senin yerin en kutsal mabette, yani ezilenlerin kalplerinin derinliklerinde olacaktir.

  • hafta sonları akp'li belediyelerin büyük oy farkıyla şeçilmiş olduğu beldelerde yaşayanların akın akın gezintiye gelmelerinden.