hesabın var mı? giriş yap

  • bundan iki bin beşyüz sene önce sokrates nam bir feylesof demiş ki :

    eğer bir toplumda doktorlar ve hukukçular değer görüyorsa o toplum yozlaşmıştır, doktorlar değerlidir çünkü toplumda hastalıklar baş göstermiştir, hukukçular değerlidir çünkü toplumda adalet yoktur.

    varın gerisini siz düşünün.

  • prof.dr. philip g. zimbardo ve ekibi tarafından her detayı ince ince düşünülmüş bir sosyal psikoloji deneyi. örnek vermek gerekirse bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanılmıştır.

    bu gibi sosyal psikoloji deneylerinin tartışılmasının nedeni, deneyin asıl amacının saklı tutulması değil, deneklere başta söylenmeyen koşullar ve bu koşulların denekler üzerindeki olası olumsuz etkileridir. zimbardo deneyi'nde de mahkum olan deneklere kötü muamele görecekleri söylenmiş, ancak bu muamelenin gerçek hapishanelerde uygulananlardan biraz farklı olacağı deneyden elde edilecek sonuçların güvenilirliği açısından söylenmemiştir. deneyin en önemli koşullarından biri hapishanedeki baskı ortamının bir an bile bozulmaması ve mahkum öğrencilere neredeyse yirmi dört saat psikolojik olarak işkence edilmesidir. öyle ki bir ayağına zincir bağlanmış bir halde uyumak zorunda olan mahkumlar, yatakta dönmek isterken diğer ayaklarına çarpan zincirin verdiği acıyla uyanıp hapishanede olduklarını hatırlamaktadırlar. prof. zimbardo'nun bu detayla ilgili defterine düştüğü şu not can alıcıdır: "rüyalarında bile bu hapishaneden kaçmalarına imkan yoktu." '416 no.lu mahkum' ise yapay stanford hapishanesi'yle ilgili aşağı yukarı şunları söylemektedir: "devlet yerine psikologlar tarafından idare edilen bir hapishane, nihayetinde bir hapishane."

    prof. zimbardo'nun altı günlük kısa deney süresi içinde istemdışı olarak bir araştırmacıdan ziyade hapishane müdürü gibi düşündüğünü ve davrandığını fark etmesi; gardiyanlık konusunda hiçbir eğitim almamış öğrencilerin mahkumlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kırmak için kendi aralarında yaptıkları görüşmeler sonucunda uygulamaya karar verdikleri yöntemlerin gerçekte de uygulanan yöntemler olduğunun öğrenilmesi; başlangıçta birkaç hafta süreceği bildirilen deney, işler iyice çığrından çıkmak üzere olduğundan (açlık grevleri, histeri krizine tutulan mahkumlar, isyan eden aileler, kaçış planları) bir haftayı doldurmadan sona erdirilince mahkum rolündeki denekler alacakları ekstra maaştan oldukları halde mutluyken gardiyanların çoğunun deneyin erken bitmesinden dolayı rahatsız olmaları bendenizi dehşete düşüren notlar arasındadır.

    özet olarak, etik olup olmadığı tartışıladursun, zimbardo deneyi bize insan davranışlarını anlama konusunda inanılmaz değerli bilgiler veren sıradışı bir deneydir.

  • konu olarak çok beğendiğim hoş bir izlanda yapımı dizi. bilimkurgu, gizem öğeleri olsa da dram ağırlıklı olduğunu söyleyebiliriz. benzer bir konusu olan glitch'i de izleyip sevmiştim ama bu dizinin havası çok farklı ve bence pek de alakaları olduğu söylenemez. katla derinliği de olan düşündürücü bence çok hoş işlenmiş bir dizi olmuş. izlanda'nın karamsar havasını sonuna kadar hissettirmesi ve ilk bölümlerin biraz daha ağır ilerlemesi nedeniyle bazılarını sıkabilir de. bence toplamda güzel bir netflix yapımı olmuş.

  • insanların parasını verip izlediği bir platforma karışmaya cüret edebilecek leşlikte olan ve beş para etmez tipler tarafından yönetilen bir devlet kurumunun akıllara durgunluk verecek açıklaması. bir de hepsi rte ağzıyla konuşmuyorlar mı... 3 sene sonra hepinizin kökü kazınacak, rahat olun.

  • ben..
    benim asosyal insan tanımım "çok kişi tanımak uğruna, bir sürü arkadaş, çevre edinmek uğruna kişiliğinden ödün vermeyen kişi." olurdu.

  • fabrika işçiliğinden premier league şampiyonluğuna...

    23 yaşında fabrikada çalışabilir, 25 yaşında ise 5. lig'de top koşturabilirsiniz. eğer umutsuz topları sonuna kadar kovalayan ve tüm fırsatları zorlayan biriyseniz, birkaç yıl içinde premier league şampiyonu olabilirsiniz.

    vardy, sheffield wednesday'de futbola başladı ancak 16 yaşındayken akademiden kovuldu. daha sonra futbolu bıraktı. futbolu hobi olarak görmeye başladı. amatör bir kulüpte futbol hayatına yeniden döndü ancak asıl işi futbol değildi. vardy, artık bir fabrika çalışanıydı. cumartesileri bir amatör takımla sahada, hafta içi ise fabrikadaydı.

    günler vardy için böyle geçmeye devam etti ve 23 yaşına geldi. yaşıtları aaron lennon ve joe hart, güney afrika'da ingiltere milli takımı için mücadele ederken o, sheffield'da bir barda oturmuş onları televizyondan izliyordu. 25 yaşına gelene kadar sıcak suyu akmayan duşları olan, kirlenen formasını kendisinin temizlediği takımlarda top koşturmaya devam etti. 27 yaşına geldiğinde ise artık bir premier league takımında top koşturuyor ve manchester united ağlarına gol atıyordu. 6 ay içinde ingiltere milli takımına çağırıldı.

    ''hayatımın hiçbir döneminde bir gün böyle bir duruma gelebileceğimi düşünmedim. akıl almaz bir durum. bunun bir rüya olmadığını anlamam için tüm gün kendime tokat atmam gerek.''

    leicester city - chelsea maçının ardından jose mourinho, jamie vardy'nin yanına gider ve şunları söyler: ''durmak nedir bilmez misin? soluklanmadan sürekli böyle koşar mısın?''

    hayır, jamie vardy asla durmaz. artık yalnızca koşmuyor, gol de atıyor. başına gelen tüm olaylara, yaşadığı tüm zorluklara rağmen jamie vardy, 5 yıl içinde kendisini fabrika işçiliğinden premier league şampiyonluğuna taşıdı.

    kaynak: demarkesports

    ellerine sağlık, harika yazmışlar.