184 entry daha
  • hey gidi koca dünya... hiç aklıma gelmezdi, ekşi'de (bkz: bu benim) yazacağım! kısmet bugüneymiş.

    sohbetinden inanılmaz keyif aldığım, derin derin konuştuğum insanları tenzih ederim ama kalan tüm diyaloglar, hele hele laklaklar bütün zindeliğimi alıp, götürüyor. geçen gün fark ettim; eğer ortam çok gürültülü ve biraz da laubaliyse, bizzat dahil olmayıp tanık olsam bile fiziksel semptomlar göstermeye başlıyorum artık. ehehe, bu komik biliyorum. resmen mideme kramplar girdi, baş ağrısıyla eve kaçtım! yarım saat kitap okuduktan sonra misler gibi oluyorsunuz...

    karar verdim, bu başlığın linkini göndereceğim bundan böyle bana "küs müyüz" gibi soru soran andavallara. her seferinde "niye küseyim yahu durduk yere" demekten dilimde tüy bitti. insanlar kendilerini çok ilginç sanıyor ve sürekli bir iletişim halinde olmalıyız diye bekliyor. önemli olan yeniden konuştuğumuz an, samimiyetin sürmesi değil mi? hem sizi temin ederim, konuşulmak için sabırsızlanan konular o kadar gündelik ve bayağı ki... hiçbir ehemmiyeti yok. ciddiyim. bunun da, insanların kendi yaşamlarını olduğundan fazla önemsemesinden ileri geldiğini düşünüyorum ister istemez. görünürde introvert kendisini önemsiyor sanılıyor değil mi oysa? yook, tam tersi inan. hani yalnız kaldığınızda sizin canınız sıkılıyor ya misal, sonra onu bir başkasının sırtına yüklemek istiyorsunuz ya; hah biz öyle değiliz. (hayatımda ilk kez biz-siz yapıyorum bir gruba kendimi dahil etmekten çok mutluyum sözlük bugün herkesim heyt be)

    gelelim iletişim araçları üzerinden konuşmaya. lütfen ama lütfen bu insanları arayıp 5 dakikadan uzun konuşmayın. hele nezakete önem veriyorlarsa, kendilerini çiğneyerek konuştuklarını bilin. hatta bir tüyo söyleyeyim mi? eğer konuşurken tekliyorsa, bazen kelime seçemiyorsa (bir entryde gördüm bu deneyimi mest oldum) gerçekten bırakın gitsin. zulmediyorsunuzdur o sırada, bilin bunu.

    peki ya uzun mesajlar? konu ilginçse, hay hay hepsini cevaplarım. ha hemen değil belki ama bir plan yapılır, bir gün uyanılır ve hepsi cevaplanır. fakat konu ilginç değilse ve whatsapp gibi bir mecradan sayfa sayfa mesaj döşüyorsanız... nolur yapmayın. önce geciktiririm, çünkü kendimden belirli bir zaman çalmak zorunda olduğumu ve bunu istemediğimi bilirim. nihayetinde aman ayıp olmasın diyerek dönerim. mesajlar uzadıkça dönüş süresi uzar, bir noktada kabalık göze alınır ve artık cevap verilmez. gene görünürde cevap vermeyen denyoluk yapmış sayılır ama değil. sizin can sıkıntınızı dindirmek için yaşamıyoruz. ayrıca çok önemli olmadıkça bir insana sayfa döşemek, hadsizlik. bunu bilin. ha muhabbetiniz özeldir, o ayrı tabii ki. benim de var mektuplaştığım insanlar. bu ayrımın anlaşılması gerçekten zor. bence muhatap olduğunuz insanla açıkça konuşmak bu konuda yerindedir.

    yalnız başınayken kendisiyle kalıp doldurduğu ne varsa, zaten dönüp gene bir insanla paylaşacak introvert. sizi temin ederim, kimseden bir şeyin gasp edildiği yok. sadece gerçekten paylaşılmaya değer olması lazım. ilgilenilen konunun olgunlaşması, servis için hazır olması. belki biraz sunumunun zenginleştirilmesi. niye? çünkü birlikte laylaylomda kaybolmaktan yeğ bulunmaktadır; bir başına bir hikaye yazmak.

    şu konunun sosyal olmakla ilgisi olmadığı için anlaşılması, ayırt edilmesi bir hayli zor. insanlar sizden her gün aynı performansı bekliyor. değecek kişilerle amenna diyeceğim de, değmeyecek kişilerle bunu sürdürmek ya da sürdürmeye zorlanmak.... ne gibi biliyor musunuz? hiç sevmediğiniz bir işte çalışmak gibi! ulan para da almıyoruz beş kuruş karşılığında. şimdi, muhtemelen beni tanıyan sosyal biri olduğumu düşünüyor; kendisiyle "takılmadığım" (takılmak neyse artık) zamanlarda başkalarıyla birlikte olduğumu düşünüyor ve alınıyor. değilim, gerçi olsam da gene herkesle bir araya gelmek zorunda değilim ya, o başka konu. size bir sır vereyim mi? inanın başkalarının alanlarına çok saygılı insanlardır bu introvertler. işte sizden de bu saygıyı beklerler. her iki insanın da mutabık olması halinde görüşmesi ne şahane olur. kalan zamanlarda da kimse kimseye darılmasın, ne dersiniz olur mu böyle bir dünya?

    şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve sorun: hiç mi kendinizi, kendinizle baş başa kalmayı özlemediniz daha önce? sizinle çok zaman geçirince, biz kendi kendimizi aldatıyor gibi hissediyoruz. evet, ne şaşırıyorsunuz? böylesi bir durum işte. yargılamayın bu yüzden. yoksa ben de şöyle derim: "kendisinden o kadar hoşlanmıyor ki, başkalarına kendisini kakalamaya çalışıyor. kendisi, kendisiyle yalnız kalamazken; bir de benim onunla kalmamı bekliyor, e cüş!" diyor muyum? nayır, nasla.

    not: bugün yürüyüş yaparken biriyle konuşuyorduk, niye adımı anmadın dedi, fırça attı. blaise pascal... bakın ne diyordu: "insanların başına ne geliyorsa, tek bir şeyden, bir odada rahat rahat oturmayı bilmemelerinden geliyor." kesin introvert!
54 entry daha
hesabın var mı? giriş yap