1 entry daha
  • // -babalar ve kizlar-

    jale parla, türk romanının doğuşunda belirleyici olan epistemolojik yaklaşımı ortaya koymayı amaçladığı babalar ve oğullar çalışmasında tanzimat romanının doğuşunu babasızlıkla, yetim kalmakla ilişkilendirmişti. osmanlı toplumundaki hakim zihniyetin koruyucusu olan devletin batı’nın yükselişi ile ilişkilendirilebilecek otorite azalması, tanzimat romancılarında hem bir yetimlik duygusu hem de bu yetimliği telafi etme isteği uyandırır. devletin baba otoritesinin azaldığı bir ortamda geleneksel değerlerin batılı bir edebiyat türü olan roman içerisinde sürdürülebilmesi için tanzimat yazarları, “kaybedilmiş bir baba arayışı içinde kendileri vesayet üstlenmek zorunda kalmış otoriter çocuklar” olurlar. dolayısıyla metinlerdeki otoriter ton, öğretici üslup, yargılayıcı yaklaşım, okuru edilgen kılan kapalı metin anlayışı, yazarların bu yetimlikten kurtulma telaşı ile ilgilidir. bu dönem metinlerinde baba oğul çatışmasından çok kuşaklararası süreklilik vardır.

    parla’nın tanzimat romanını, babalar ve oğullar eğretilemesi ile okuması ister istemez akla babalar ve kızlar arasındaki ilişkiyi getirir. acaba ilk kadın romancıların osmanlı’daki hakim zihniyetin simgesi olan baba figürü ile ilişkisi nasıl olmuştur? travmatik bir zihniyet değişikliğinin başladığı bu dönemde kadın yazar, batılı “üvey” baba ile yerli “öz” baba arasında nerede durmaktadır? tanzimat romanını anlamak için bu soruların da cevaplanması gerekir.

    ---

    ilk osmanlı kadın romancılarından fatma aliye’nin kadın yazarlığının meşrulaşmasının ancak etrafındaki baba figürlerinin dolayımıyla mümkün olduğunu biliyoruz. fatma aliye yine üst sınıftan bir aileye doğsaydı; benzer bir eğitimi alsaydı ancak çocuk yaşlarda anne ve babasını kaybederek yetim kalsaydı acaba hayatı nasıl devam ederdi? bu sorunun cevabı babalar ve kızlar eğretilemesinin tanzimat romanındaki tezahürünü anlamak için önemli. fatma aliye ve ahmet midhat’ın ortaklaşa yazdıkları hayal ve hakikat romanı, böyle bir kızın sonunun ne olduğunu gösteriyor.

    eser ilk olarak 13-24 cemaziyelevvel 1309/12-26 aralık 1891 tarihleri arasında tercüman ı hakikat gazetesinde tefrika edilir. 1309/1892 yılında da kitap olarak yayımlanır. roman, “vedâd” ve “vefa” adlarını taşıyan iki bölümden oluşan bir aşk romanıdır. birinci bölümde aşk vedâd’ın –kadın karakterin- gözünden anlatılır. bu bölüm, fatma aliye tarafından yazılmıştır. ikinci bölüm ise önce vefa’nın –erkek karakterin- yazdığı bir mektup ile başlar; sonra da ahmet midhat tarafından yazılmış öğreticilik kaygısı olan bir makale ile sona erer. ikinci bölümün tamamı ahmet midhat tarafından yazılmıştır. romanın adı da bu ikiliği gösterir. vedad’ın hakikat aleminden çok muhayyilesinin uydurduğu iddia edilen hikayesi romanın “hayal” kısmını, vefa’nın olayların “aslında” nasıl geliştiğini anlattığının iddia edildiği bölüm ise “hakikat” kısmını oluşturur. en sondaki makale ile de “hakikat”e bilimsel bir destek verilir.

    ---

    vedâd’ın içinde bulunduğu simgesel düzen, ona özneleşme imkanını vermemektedir. çünkü zaten bu simgesel alanın kendi içinde bir otorite azalması, güç parçalanması yaşanmaktadır. geleneksel simgesel düzenden batılı simgesel düzene doğru travmatik bir model değişmesi yaşanmaktadır. bu değişimi tanzimat’ın aydın erkekleri, bilimsel alanda batı simgesel düzenini, ahlak alanında da geleneksel simgesel düzeni benimseyerek aşmaya çalışmaktadırlar. ancak bu dönemin üst sınıfa mensup “yeni” kadını, iki simgesel düzende de kendine kolayca yer bulamamaktadır. tanzimat erkekleri, otoriter bir aile eğitimi ile bu kadını evcilleştirmek ister fakat bu ancak toplumun çıkarları için bir çözüm olabilir. kadının sorununu çözmez. bu anlamda “yetim” bir kadının ölümden önceki tek kaçış yolu göstergesel alanın özellikleriyle uyum içinde olan “histeri”dir. kimi zaman histeri de yeterli olmaz; kadın özne kendi girdabında boğulur ve tek çare göstergesel alanın temel dürtüsü olan ölüm olur.

    aslında romanın anlatım tutumu da vedâd’ın toplumsal konumunu açığa vurur. vedad’ın toplumsal alanda olduğu gibi roman alanında da dili yoktur. vefâ, doğrudan kendi kelimeleriyle konuşabilmekteyken, vedâd’ın dili ancak bir kadın yazarın dolayımıyla bize aktarılır; doğrudan konuşmasına kısa bir mektup dışında rastlamayız. kadın yazarın dili de erkeklerinkinden –vefâ ve ahmet midhat’ın dilinden- farklıdır. fatma aliye, doğrudan ismini kullanarak yazamadığı bir romanda öznelliğini ortaya koymayan, daha çok betimleyici bir dil kullanır. olayları kaydeden bir tarihçi gibidir. oysa ki erkek yazarlar bize “hakikat”i gösteren otoritenin diliyle konuşurlar. bu anlamda hayal ve hakikat, toplumsal alanda kendisini temsil edemeyen bir kadının ölüme gidişinin toplumsal alanda yazarlığını doğrudan dile getiremeyen bir kadın yazar tarafından anlatılmasının ve sonra da bu ölümün erkek yazar tarafından simgeselden bir kaçış yolu, bir dile gelme biçimi olarak histerinin evcilleştirilmesi yararına kullanılmasının romanıdır.

    kendisini geleneksel bir simgesel düzene ait hisseden erkek yazarların, batılı simgesel düzenin neden olduğu travmayı batılı bir tür olan roman içinde nasıl ortaya koydukları üzerinde son yıllarda önemli çalışmalar yapıldı. daha da yapılmalı. ancak bu noktada hem geleneksel düzenin hem de modern düzenin içinde kendi farklılığını dile getiremeyen çifte açmaz içindeki kadın yazarın, dilsizlik sorununu nasıl aştığı da incelenmelidir.

    "hayal ve hakikat", ahmet midhat/fatma aliye, (haz. fatih altug), eylül yayınları, istanbul-2002 //

    kaynak:

    http://www.e-mizan.org/
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap