21 entry daha
  • yojimbo, kurosawa'nın westernlerden en çok etkilenmiş filmi olmasının yanında kendisinden sonraki westernleri de etkileyen en önemli filmlerden biridir malumunuz. iyidir ama nasıl iyidir, ondan bahsedeyim biraz.

    bana göre film aslında kurosawa'nın geçmişe özlemi, bir nevi gelenek güzellemesi. film, feodal yapı yıkıldıktan hemen sonraki dönemde yani burjuvanın ortaya çıktığı dönemde geçiyor, alengirli bir ortam var. neredeyse nedensiz kutuplaşmada, ahlak denen kavram kalmamış; kurosawa da özellikle iki taraflı kavgada iyi kötü kontrastını kullanmadan oluşturuyor karakterleri.

    açılış sahnesinde bir çiftçinin yakınmasını görüyoruz, oğlu kolay para için evden kaçıp çalışmayı reddediyor. çiftçinin kimin parası kimde belli değil, herkes kolay paranın peşinde sözleri aslında günümüz kapitalizmine çok da yabancı gelmiyor. aynı anton chigurh gibi samurayın da parayla işi pek yok. para peşinde gibi ama ilk başta kasabada kalma nedeni olarak kaosu gösteriyor. aslında yojimbo'nun daha bir çok yönden no country for old men'i etkilediğini söyleyebiliriz, ki yojimbo dashiell hammett'ın red harvest'ından etkilenmiştir, coenlerin miller's crossing'iyse neredeyse bir hammett uyarlamasıdır.

    kolay para peşinde olan insanların birbirini öldürdüğü, kanun adamlarının rüşvet alıp kanundan başka her şeyle uğraştığı, ahlaksızlığın kol gezdiği kasabada en çok iş yapan tabutçu gibi detaylarla sadece günümüze paralel sağlam bir alegori olduğundan değil sinematografisiyle de üst düzey bir film yojimbo. esen rüzgarlar, uçuşan yaprakların bir sonbahar havası yaratmasının yanında oldukça tiyatral bir havası var, bunun nedeni sadece genelinin bir sokakta geçmesinden ziyade kurosawa'nın orayı kullanışında yatıyor. genelde sergio leone'nin aksine yakın plan yok, kamera belli bir yüksekliğin üzerine çıkmadan, ortaya gelmeden iş yapıyor. oldukça sağlam, hesaplanmış gibi duran kareler var; misal samuray bir yere tüneyip savaşı adeta oradan soyutlanarak izlerken bir yönetici gelir ve kavga başlamadan biter. iki çete lideri karşı karşıya geldiğinde onların aralarından yukarıda samurayı görürüz. kanımca kurosawa daha önce bahsettiğim gibi sinematografiyle de gelenekseli kutsar.

    filmde bunu destekleyen bir kaç daha nokta var: birincisi, samuray çeteyi öldürdükten sonra evden kaçan çiftçinin oğlunu öldürmeyip onu azarlayarak evine ömür boyu 'yulaf' yemeye yollaması. ne de olsa çiftçinin yeri çiftliktir. ikincisiyse son sahnede silahını tutarak ölmek isteyen adama silahını veren samuray sahnesi. bir an olsun korkmadan silahı verir ve vurulma pahasına oradan çekilmez; tam bir samuraydır yani. bir diğeri oldukça alenidir; silah. silahın gelişiyle bozulan mertlik güç dengesini de değiştirir. (bu noktada nefis bir casting detayı var; silahı kasabaya getiren karakter bir japondan çok bir amerikan'a benzer ya da japon'a benzemez diyelim aşırı yorum olmasın)

    filmin üzerinde konuşulacak daha bir çok sahnesi vardır ama yavaştan bitireyim; yojimbo, kurosawa'nın bakış açısı modernist olduğundan günümüz için çok ilginç olmasa da sinema tarihinin her anlamda en önemli ve bir o kadar da keyifli filmlerinden biridir. aslında iki ustanın farklı yediği yoğurttur, zira bu saydıklarıma ek olarak a fistful of dollars'a bir western mitinin başlangıcı olarak da bakılabilir, nasıl farklılaştığı görülebilir.
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap