8 entry daha
  • isabelle huppert'in sırf varlığıyla bile gerilimden gerilime sürüklenmenize neden olan film. oynadığı bir tek i heart huckabees hariç her filminde hissettiğim bu, kendisinin hayranıyım, beni germesi de hoşuma gidiyor, ama bu filmdeki pisikopatlığı la pianiste'dekine bayağı yaklaşmış.
    chabrol, mükemmel ikiliyi yani huppert ve çikolata'yı yan yana koyunca, sürekli bir olayın patlamasını elbette bekliyorsunuz, ve kötülüğün çikolatayla sembolleşmesi öyle de güzel oturuyor ki filmin geneline.

    filmde genel temponun akışının aksine bir çıkış veya patlama yok. ama asıl korkunçluk tam da burada.

    --- spoiler ---
    huppert'in bir çikolata fabrikası var ve evde de sürekli çikolata yapıyor. yaşadıkları yer güzel, hayatları nezih, yani herşeye sahipler. ancak tüm o genel günlük güneşli görüntülerin ardında çürümüş br pisikopatlık var. görüntülerin güzelliği, ve ailenin dışarıya sattığı görüntü, içten içe yaşananların tam tersi. bu, herhangi bir açık kötülükten daha korkutucu. kadın her çikolata hazırlamaya başladığında birileri ölecek diye korkuyorsunuz. her zaman arka planda kalmaya alışmış, bunu gereğinden fazla kabullendiğinden her işini de böyle çözmeye alışmış, sahip oldukları tarafından ele geçirilmiş ve onları kaybetmemek için kendi hayatından ve sevdiklerinden vazgeçen bir katil var burada.
    --- spoiler ---

    chabrol'ün diğer filmlerinden pek bir farkı yok. yani diğerlerini sevdiyseniz bunu da seversiniz, fazladan, oyunculukları da muhteşem. chabrol yine üst sınıfların hayatı ve dışarıdaki güzelliğin ve estetiğin örttüğü çürümüşlüğü anlatıyor.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap