18 entry daha
  • chabrol, hitchcockyen tarzın sadık bir temsilcisi olarak çektiği birçok filmde, temelde burjuva dünyasını resmetmeye çalışmış, marxist fikirlerin yaşamaya devam ettiğini (yani marx’ın halen haklı olduğunu savunmuştur. ona göre proletarya ile burjuvazi arasında uzlaşma söz konusu bile olamaz) vurgulamaya çalışmıştır. ikiyüzlü kibarlık, sadizm, cinsel sapmalar, maskeli varoluş, yüzeyin altındaki derinlik gibi birçok modern tema onun sıklıkla yeniden dönüp araştırdığı temalardır. hitchcock melodramatik rebecca’dan başlayarak, dışarıdan mutlu görünen üst sınıfların ardındaki dejenere ilişkileri, meşum insan ilişkilerini betimlemekten haz duyduğunu ima etmiştir. chabrol buna paralel birçok polisiye yapıtında sözünü ettiğim tutuma bağlı kalmış, burjuva sınıfından şaşırtıcı enstantaneler sunmuştur. filmleri bu açıdan sansasyonel bir nitelik taşırlar.

    chabrol’un yapıtları genellikle burjuvazinin ikiyüzlülüğü, debdebeli saltanatının yıkılabilirliği üzerine inşa edilmiştir. temelde hitchcockyen çizgide polisiyeler çeken ama kendisine özgü bir evren yaratan chabrol, dışarıdan mutlu, ulaşılmaz görünen refah içre fransız sosyetesine vizör tutar. kadim sınıflar birbirini öldürerek katharsis yaşarlar. chabrol her fırsatta devrim imalarında bulunur.

    onun, burjuvazi-proletarya çelişkisine ışık tuttuğu filmlerden les biches’de -manidar bir isim- why (jacqueline sassard) bir tesadüf eseri tanıştığı frédérique’le (stéphane audran) ilişkiye girerek proleter kimliğini değiş-tokuş etmek isteyecektir. ama nasıl? elbette frédérique’i öldürerek. sınıflar arasındaki çelişkilerin çözümünün mümkün olmadığı tezi derinlemesine aydınlanır. ceylan avken avcıya dönüşür, kendisini sömüreni (burjuvayı) vahşi pençesinde ölüme terk eder. yine filmde, mao zedung’un devrimin nezaketle yapılamayacağına dair o meşhur sözü de şuh kahkahalar arasında işitilir. anlatının söylemi ironiktir. ama why bireysel devrimini kan akıtarak gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. yönetmen sloganizme yenik düşmeden politik-sınıfsal çizgiyi katetmeyi başarır.

    ama söylemek gerekli: onun izlenip de şaşkına düşülmeyecek filmi hemen hemen yok gibidir. la cérémonie’de, iki proleterin, jeanne (isabelle huppert) ile sophie’nin (sandrine bonnaire) lelievre ailesini av tüfekleriyle katlettiği bölüm, sinema tarihinin görüp göreceği en şok finallerden biridir.

    la fille coupée en deux adlı sondan bir önceki yapıtında, yani yarım asırlık sinema kariyerinin sonunda, henüz iki sınıf arasında hiçbir uzlaşma olmadığının altını kalın çizgilerle çeker. proleter gabrielle (ludivine sagnier), burjuva kibriyle örülmüş gaudens’lerin gösterişli malikânesinden kibarca kovulacaktır. burjuvazinin kibri zaferin şatafatlı bir gösterisi değil, ele geçiremediği kadın bedenini aforoz edişinin tipik bir örneğidir.

    söylemek gerekir: hitchcock'a göre oldukça yüzeysel kalan yapıtları chabrol'un kalitesinden bir şey eksiltmez. kendine has tarzıyla burjuvazinin foyasını açığa çıkaran maestro her zaman ilgiyle karşılanabilecek düzeyli filmler çekmiştir. umarım bu ülkede yürekli biri çıkıp da onun hakkında bir kitap yazar. yazmalı!

    ayrıca;
    (bkz: la fille coupée en deux /@hanging rock)
    (bkz: l'enfer /@hanging rock)
    (bkz: les biches /@hanging rock)
    (bkz: les innocents aux mains sales /@hanging rock)
    (bkz: nouvelle vague /@hanging rock)

    edit: bkz eklendi
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap