• ülkü tamer'in nefis kitabı "yaşamak hatırlamaktır"dan bir fuar anısı (yky, 2004; s. 312-314) :

    //onk ajans'ta çalışırken de, milliyet yayınları'nı yönetirken de her sonbahar frankfurt'a giderdim. frankfurt kitap fuarı'na. hazırlıklar aylarca önceden başlardı. fuar yönetimine mektuplar, yabancı yayınevlerine teleksler, döviz işlemleri...
    o yıllarda ne kolay kolay para transfer edebilirdin yurtdışına, ne de cebine istediğin kadar dolar koyup uçağa binebilirdin. yanlış hatırlamıyorsam, yanımıza 100 dolar alma iznimiz vardı. bir hafta frankfurt'ta kalacaksın. otele para, yemeğe para, şehir içi ulaşıma para. harca harca bitmez.
    (...)
    fuara katılma ücretini önceden transfer edebilmek için anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelirdi. hele stand kiralayacaksan yandın. sadece stand kirasını karşılayabilmek için bile bürokrasiyle aslanlar gibi savaşmak zorundaydın. özel ışıklandırma gibi "ekstra masraflar" için didişmeyi göze alacak halimiz yoktu.
    milliyet yayınları'nı yönetmeye başladığım yıl, dağıtımın müdürü erol öktem'le gittik fuara. açılıştan bir gece önce standımızı kurduk. kitaplarımızı sıraladık. yabancı yayınevlerinin standlarına imrenerek baktık. hepsi ışıl ışıl. bizimki, öteki türk yayınevlerinin standları gibi, eh işte, aydınlık. iç çekerek otelimizin yolunu tuttuk.
    ertesi sabah erkenden fuara gidince bir de ne göreyim? bizim stand lunaparka dönmüş. ışıl ışıl. özel ışıklandırma en üst düzeyde. "yandık!" dedim. "biz istemedik ki bunu! şimdi dünyanın parasını alırlar."
    olsa neyse. erol'la bendeki markları toplasak masrafın yarısını karşılayamayız.
    yanımda iki kişi belirdi o anda. ikisi de türk.
    "ağabey, merhaba," dediler.
    "merhaba," diye inledim.
    "nasıl, beğendin mi ışıklandırmayı?"
    şaşkınlıkla yüzlerine baktım.
    "biz senelerdir almanya'dayız. fuarın elektrikçisiyiz. standı görünce dayanamadık, geceleyin el ayak çekilince geldik, kimseye çaktırmadan burayı bir güzel ışıklandırdık."
    (...)
    fuar kapanırken iki elektrikçiyi çağırdım. "bir araba getirin," dedim. "ne kadar kitap görüyorsanız hepsi sizin. yükleyin götürün."//

    *

    ek : o ışıkçılar ne mutlu olmuşlardır kim bilir. hele bir de kitapsever idilerse, armağanların en güzelinden koca bir tezgah dolusu önlerinde... daha ne istesinler!
  • bu sene katılan yayınevi sayısı 7.373. 100 ülkeden yayıncı var. kendi ülkelerinde oldukları için(hall 3'ü kullanırlar ve muhtesem standları vardır, hele cumartesi-pazar tam bir sölen havası hakim olur bu salonda)almanlar 3400 yayıncı ile önde gider, 834 ile ingilizler pesinden gelir, onları 662 ile abdliler takip ediyor. 3 günde 400 tane etkinlik var ki bu da her 4 dakikada bir yeni bir etkinlik baslayacak demektir..

    türkiye 5. salonun bir katındadır. genelde avrupa ülkeleri, ortadoğu ülkeleri vs değişik salonlarda ziyaret edilebilir. en baba salon 8. salon olan ingilizce konusan ülkelerin bulunduğu (güvenlik nedeniyle israil de burada ve giris-cıkısında tek kontrol olan salon olma özelliğine sahip) 8. salondur. herhalde tüyap'ın rahatlıkla 10 katı büyüklüğünde olduğunu söylesek abartmıs olmayız. burada 2009-10'da cıkacak kitapları görme imkanına sahipsiniz. bir yayınevine ait yaklasık 30 ayrı katalog görünce de insanın lan bunların yaptığı yayıncılıksa türkiye'deki ne diyesi geliyor bazen. havada sözlesmeler, binler-onbinler ucusur, vızır vızır sözlesme satılır, ucuk kacık fikirlerin sahiplenildiği bir o kadar da popülerizmin, coğunluğun azınlığı ezdiği yer olarak görebilirsiniz ama arayanlar için cok iyi düsünce yayınevleri bulmak mümkündür özellikle üniversite rektörlerimiz bu salonu gezmeliler ki üniversite yayıncılığı nasıl yapılıyor, nedir, düsünce nasıl yayılır, para aslında ne ise yarar görebilirler.

    kitapseverler için en güzel salonlardan biri de antika kitapların bulunduğu bir nevi sahafların cenneti denebilecek yer olan 4.1 salondur. aman allahım bu kadar güzel kitap, bu kadar güzel citler, tarihin içinden gelip cıkan, sanki kendinizi bir sarayda bir köskte 19. yüzyılda, 17. yüzyılda bir ingiliz satosunda hissettirecek zenginlikte kitaplara dokunabilir varsa latinceniz okuyabilir, hadi yok diyelim bakması bile o sanata size asık edebilir cinsteki salondur.

    salon 3'te alman yayıncılar ve dünyanın dört bir yanından cocuk yayıncıları, cizgi roman yayıncıları, animeseverler bulunur. kitap fuarı frankfurtllar için yıllık yerel fuardır son iki gün için ve dünyanın dört bir yanından değerli yazarları konuk olarak getirirler. bir cizgiroman salonu vardır, cizerler vardır, kalem ve kağıdın sanata nasıl dönüstüğünü an be an gösterir orada meraklılarına. japonların anime kültürü karşısında dilinizi yutmakla kalmayıp, ya bizim bes bin yıllık tarihimizi anlattığımız kadar adamlar anime basmıs der cıkarsınız.

    http://www.book-fair.com/
    http://www.book-fair.com/…s/wegeplan_2008_10934.jpg
  • 2019 frankfurt kitap fuarının bugün son günü.
    bu vesileyle dünyanın en önemli yayıncılık organizasyonu hakkında bir şeyler yazmanın vaktidir.

    sanırım avrupa’nın kentleşme tarihini göz ardı etmeden başlamak yerinde olur.
    frankfurt am main günümüzde almanya’nın en önemli finans ve ticaret merkezi, avrupa’nın büyük kentlerinden biri. ancak bu şehir aslında ortaçağ'da da hareketli bir ticaret merkeziydi. hatta tarihçi lothar gall frankfurt’un 1140 yılında “bir şehir pazarı” olarak adlandırıldığını söylüyor ve 1194 tarihli bir frankfurt sikkesi buluntusundan söz ediyor. kayıtlarda 1240 yılında bile frankfurt’ta bir sebze meyve fuarına tanınan ayrıcalıklar göze çarpıyor (almanca metinde messe, yani basbayağı fuar olarak adlandırılmış). tarımsal üretimin ticareti konusunda kente tanınan bu ayrıcalık zamanla genişletilince frankfurt pek çok alanda merkezi bir ticaret şehrine dönüşmüş.

    frankfurt 12. yüzyıldan itibaren bir ticaret fuarları kenti olarak gelişirken 15. yüzyıla geldiğimizde hemen yanı başındaki mainz şehrinden bir ismin tarihin akışını değiştiren icadı karşımıza çıkıyor: johannes gutenberg modern matbaanın temelini atıyor (genel hatlarıyla ifade edersek bu buluş reformasyona da ön ayak oluyor, çünkü fikirlerin yayılmasını sağlıyor). günümüzde mainz’daki üniversitenin tam adı johannes gutenberg universität mainz ve şehirde her yıl haziran’da düzenlenen bir basım, baskı ve kitap sanatları fuarı var: “mainzer minipressen-messe”.

    gutenberg matbaayı icat ettikten sonra kitap da ticareti yapılan bir mal olarak pazara çıkıyor ve doğal olarak ticaret merkezi olan frankfurt’ta dağıtımı yapılıyor. 16. yüzyılda frankfurt avrupa’da kitaba erişimin merkezi ve entelektüel elitin buluşma noktası halini almış bir şehir artık. yine de bu fuar kenti (messestadt) 17. yüzyılda otuz yıl savaşları (1618-1648) nedeniyle önemini yitiriyor. haliyle savaş durumunda ticaret geri planda kalabiliyor. kaiser ıı. maximilian ağır sansürler uyguluyor ve frankfurt’ta süregelen kitap ticareti faaliyetleri yavaşça ölüyor.

    18. yüzyılda ise kültürel faaliyetlerin kuzeye doğru kaydığını görüyoruz. (bkz: kant) (bkz: aydınlanma)
    bu dönemde çok önemli bir gelişme var: leipzig kitap fuarı. 18. ve 19. yüzyıllar ile 20. yüzyılın başında leipzig kitap fuarı entelektüel alışverişi domine eden organizasyon olarak kök salıyor. bismarck almanyası’nı düşünelim, ortaçağ ve erken modern dönemdeki ticaret manyaklığının aksine prusya’da aydınlanmacılığı ve akla yatkınlığı görüyoruz. leipzig'de başlayan fuar da entelektüel verinin yayıldığı, ancak ille de ticaretinin yapılmadığı bir organizasyon olarak başlayıp gelişiyor. günümüzde her yıl mart ayında düzenlenen leipzig kitap fuarı’yla ilgili basında çıkan haberleri okurken fark ediyorum, leipzig’in edebiyatseverlere hitap ettiği, gerçek okurlara yönelik programlar düzenlediği ve sakin bir havada geçtiği vurgulanıyor hâlâ.
    leipzig bir kitap ve edebiyat fuarıyken frankfurt’u bir yayıncılık fuarı olarak kabul etmek gerekiyor. bu durumun tarihsel kökenlerini yukarıda anlatabildim sanıyorum.

    frankfurt kitap fuarına devam edelim:
    tabii ki weimar cumhuriyeti ve hitler almanyası dönemleri de var. 1918-1933 arasında zaten frankfurt’ta fuar yok. sonrasında almanya kitapların meydanlarda yakıldığı korkunç günleri de görüyor. ikinci dünya savaşı'nın bitişinden sonra 1949’a gelene kadar frankfurt’ta herhangi bir faaliyet yok bu anlamda. 1949 yılında bir tür yeniden ayağa kalkma evresi başlıyor.
    şuradaki son derece sevimli afiş 18-23 eylül 1949’da batı almanya’da yapılan ilk frankfurt kitap fuarının afişi : buchmesse 1949

    batı almanya’nın altını çizmek gerekir, zira leipzig artık doğu almanya’da kaldı. dolayısıyla batı almanya’nın entelektüel faaliyetlerin yürütüleceği bir merkeze ihtiyacı var. işte bu ortamda yeniden ayağa kalkan yukarıda afişini gördüğümüz etkinlik günümüzdeki fuarın öncülü sayılabilir. zaten etkinliğin adı da frankfurter buchmesse, yani günümüzdeki ismin aynısı.

    zamanla frankfurt kitap fuarı bugünkü biçimine benzemeye başlıyor. örneğin 1976’da tematik odaklar belirleniyor, 1988’de ise konuk ülkeler seçiliyor. dikkat ederseniz, fuar her yıl nobel edebiyat ödülü sahibinin açıklandığı haftadan sonraki hafta başlıyor. genelde bir hafta süren fuarın ilk günlerinde yalnızca yayıncılar, basın mensupları, bazı yazarlar görüşme halindeler. birçok sözleşmenin yapıldığı, çeviri tekliflerinin ve proje fikirlerinin doğduğu, telif anlaşmalarının havada uçuştuğu günler halka kapalı olan bu ilk günler. haftasonu tüm okurlara açık olan fuarda bir sürü okuma etkinliği, imza günü, söyleşi düzenleniyor. alman yayıncılar birliğinin barış ödülü (bkz: friedenspreis des deutschen buchhandels) (1997’de yaşar kemal, 2005’te orhan pamuk bu ödülü aldı) ve 2005’ten beri dağıtılan ve aslında man booker’a almanya’nın alternatifi gibi işleyen alman kitap ödülü (bkz: deutscher buchpreis) gibi almanya’nın en önemli edebiyat ödülleri frankfurt kitap fuarında sahiplerini buluyor.

    2008’de türkiye fuarın konuk ülkesi olmuştu. türkiye’den pek çok isim ve kurum o yıl çok çalıştı, güzel işler çıkardı. türkçeden almancaya yapılan çevirilerin sayısı bir anda arttı (sonrasında hemen düştü!), bu çevirilerle ilgili gazetelerin kitap eklerinde tanıtım yazıları çıktı. frankfurt kitap fuarının konuk ülkesi yalnızca almanca konuşulan ülkelerde tanınmakla kalmıyor, uluslararası dolaşıma giriyor. nitekim fuardan sonra 2010’da istanbul avrupa kültür başkenti olmuştu. yanılmıyorsam 2011’de de londra kitap fuarının (dünyanın ikinci büyük kitap fuarı olmalı) konuk ülkesi türkiye oldu.

    frankfurt kitap fuarı bir kitap mezatı olarak başlayıp uluslararası bir basım yayın faaliyeti olarak gelişerek dünyanın en büyük, en çok-katılımlı ve en önemli yayıncılık etkinliği ve telif organizasyonuna dönüşmüş. yayıncılar, ajanslar, kitapçılar, kütüphaneciler, bilim insanları, sanatçılar, yazarlar, çevirmenler, editörler, antikacılar, matbaacılar, sivil toplum örgütleri, sendikalar, meslek odaları ve artık blogger’lar bu hafta frankfurt’taydı. bu yıl fuarın konuk ülkesi norveç’ti. 2020’de kanada, 2021’de ispanya, 2022’de slovenya frankfurt’a konuk olacak. bu ülkelerden birçok yazarın adını önümüzdeki yıllarda sık duyacağız.

    bu yazıyı yazarken aşağıdaki kitap ve internet sayfalarından yararlandım (yayıncılık etkinliklerini kentleşmeyle birlikte ele alan isim wittmann):

    - reinhard wittmann (1999): geschichte des deutschen buchhandels.
    - peter weidhaas (2004): zur geschichte der frankfurter buchmesse
    - lothar gall (1994): ffm 1200: traditionen und perspektiven einer stadt
    - https://www.buchmesse.de/ueber-uns
    - http://www.altertuemliches.at/…rankfurter-buchmesse
  • 2008 frankfurt kitap fuari bilgileri:

    logo (türkce):
    http://www.buchmesse.de/…_of_honour_turkey_turk.jpg

    logo (almanca):
    http://www.buchmesse.de/…_of_honour_turkey_deut.jpg

    türkiye’den katilan 276 yayinevinin listesi:
    http://www.buchmesse.de/…3f3207e&sortby=companyname

    neden konuk ülke oluyoruz (kültür bakanligi’nin yaniti)?:
    http://www.fbf2008turkey.com/…516eabcef8b8847e4d975

    dünyanin en büyük kitap fuarinda "benim de bir stantim olsun" diyenlerin elini cabuk tutmasi gerekiyor.

    iletisim:

    frankfurter büro des ehrengastes türkei 2008
    tel.: +49 (0) 69 2330-81 /-82
    e- mail: huseyin.cosan@kultur.gov.tr

    frankfurter buchmesse
    tel.: +49 (0) 69 21 02 129
    e-mail: kumpmann@book-fair.com

    ministry of culture and tourism
    general directorate of libraries and publications
    necatibey cad. no: 55/30
    06440 kızılay / ankara
    türkiye
    tel.: +90 (0) 312 231 54 50
    fax: +90 (0) 312 231 55 09
    e-mail: umit.y.gozum@kultur.gov.tr

    turkish publisher's committee
    chair of executive board
    ipek sokak no. 9
    34433 beyoğlu-istanbul
    türkei
    tel.: +90 212 2454509
    e-mail: mugesokmen@metiskitap.com

    frankfurt'ta görüsmek üzere...
  • su an bile alaninda haril haril calisilan, bir nevi ev gibi benimsedigim, cok sükür bu senenin acilisini yarin yapacak olan devasa fuardir.

    14. - 18. 10.2009a kadar sürecek.
    ille de her sene oldugu gibi, ilk üc gün yazar/cevirmen/gazeteciler vs. icin, son günler de topluma acik olacaktir.
    bu senenin onur konugu çin´dir.

    her sene kargasa, yogunluk ile doludur fuar. büyüleyen görüntüsünden hicbir seyini kaybetmez; lakin, sayet okuma gibi bir eylemde bulunmayacaksa bir cok yazar uzak durur o stresten. hatta fuar kapanana dek sehri terk etmis olmak ister. fuarin acilmis olmasini bilmek bile huzur verir kimine*. enteres bir olay da sudur ki (tabi insanlar uzaktan gelen bir yazari evinde konuk etmeyecek/bir veya birkac kisi konuk edilmeyecekse), fuar öncesi kimse maillesmez, telefonlasmaz: bilir ki hollandadan, avusturyadan, türkiyeden, bilmemnereden gelecek olan arkadaslari, abileri ile karsilasacaktir. karsilasmayacak olsa bile o gün o alanda arasilir, belirli bir standda bulusulur. kimle nerede karsilasacagin belli olmaz, bir nevi dügün havasi olusur: birbirine sarilmalar, verilen havadisler, cantadan cikartilan yeni kitaplar, kartvizitler... fuarin sayesinde bir araya gelinir.
    hic kimse özel sorulara girmez, anne baba, es dost sormaz.

    insanlar zanneder ki fuarin aksama dogru kapanmasi ile biter olay, oysa fuarin her kapanisindan sonra baslar asil atraksiyon, eglence, okumalar, grup halinde toplanip yemek, icmek, siir, kitap tartismak. bu aktivitelerin hicbirini hicbir gazete yayinlayamaz, oralarda cekilen hicbir fotograf internete akmaz ve anlatilan anilari salt öyle günlerde duyarsin; sonradan okunmaz onlar. vaktin nasil gectigini anlamazsin, kime vakit ayiracagini sasirirsin. dur geliyorum simdi dedigin an bile bir bakmissin ki farkli alanda, farkli insanlarlasin, aksam hangi grup ile nerede bulusacagin belli olmaz. ama illaki 10-25 kisilik bir masa kurulmustur o yere ve masanin bir basindan öte basina kahkahalar, anilar, siirler yükselir. en ulasamam dedigin bir yazar hakkinda bile özel bir ani duyarsin. yarin erken kalkacagim desen dinlemez kimse, birakmaz. diyelim ki bir bahane uydurdun, ciktin, 20 adim sonrasi baska bir gruba rastlar ve orda kalirsin. sabahlara kadar süren güzelim muhabbet de ertesi sabah fuarda kahve ile ayilmak isteyen insanlarda belirtir kendini. edebiyat fuar alanindan cikip, frankfurtun tüm sokaklarini kaplar. zaten güzel olan frankfurt*, geceleri baska renge bürünür. ilk günler uykusuz kalsan bile yorulmazsin, yorgunluk sonra gösterir kendini. gösterir amma ve lakin güzel ve özeldir frankfurt kitap fuari günleri.

    genelde, bir mecburiyeti/anlasmasi yoksa, son iki gün hicbir yazar bulunmaz fuarda. gizli bir anlasma gibidir bu. kaldi ki insan akimindan dolayi bas döndürücü bir hal alir ortalik. her kapanisdan sonra: oh, cok sükür ki bitti der cogumuz ve iki ay tatil ihtiyaci duyar. o günler toplanan bilgi, tanisilan insanlar, yapilan konusmalar, niyetlenilen projeler vs. o kadar cok ve yogundur ki, kendine gelmen zaman alir. bu durum sirf türk standlari/yazarlari icin gecerili degildir.
    özellikle yayinevleri, arti frankfurter literaturhaus ve hessisches literaturforum gibi kaliteli okumalar düzenleyen kurumlar canindan bezer.

    iyi de entryi girerken icimdeki heyecan ve sevindirik haller birden kacma hissine büründü nolduysa!
  • halka ayrılan iki günün kesinlikle yetmeyeceği fuar, zira inanılmaz büyüklükte ve içeri ilk girildiğinde insanı bir süre afallatıyor. önceden plan program yapıp fuar alanın haritasını iyice içselleştirip yola çıkmakta yarar var. bütün bir gün içerde olmama rağmen türkiye'den yayıncıların olduğu 5. salonu ve 4. salonda sadece sanat ilüstrasyon vs kitapların ve yayınların olduğu birinci bölümünü gezip bir adet de film izleyebildim. gülten dayıoğlu'nun sıkıcı konuşmasının bir kısmına denk gelmem, ece temelkuran'ı ve murat uyurkulak'ı kaçırmış olmamın acısını daha da arttırdı. yine sanat salonu çok keyifli ve renkliydi, bol bol kartpostal, katalog, ve yaratıcı tasarımlı defterler edinilebilir.
  • fuarın bu yılki onur konuğu türkiye ve fuarın açılışı ntv'de canlı olarak yayınlanmakta. az önce orhan pamuk konuştu. şimdi de abdullah gül kürsüde. bildiğim kadarıyla kültür bakanlığı tarafından bir sürü yazar masrafları karşılanarak bu fuara götürüldü.

    açılış konuşmalarında dikkatimi çeken bir nokta var. sanki bakanlık birilerini sırf konuşmaları alkışlasınlar diye oraya götürmüş. abdullah gül bir cümleden sonra es vermeyegörsün anında bir iki kişi alkışlamaya başlıyor. diğerleri de alkışlayıp alkışlamama arasında kararsız kalıyor ve alkışlar kesiliyor. bir kaç defa tekrarlandı bu. sonra kestiler bu abuk alkışlama denemelerini.

    bir de orhan pamuk'un birkaç kitabını okudum ve iyi bir yazar olduğunu düşünüyorum ama bu adamın topluluk önünde konuşma konusunda ciddi sorunları var. hadi kağıtta yazılı bir yazıyı okumasa tamam ama sırf o konuşma için kendi yazdığı yazıyı bile doğru düzgün okuyamıyor.
  • bizim belediyelerin düzenlediği pazardan farkı olmayan kıytırık fuar anlayışından tamamıyla farklı olan asıl amacın kitap satmak değil editörlerin, yazarların ve yayınevlerinin bir araya gelmesi dosyalar, genç isimler, yayıncılık sorunları üzerine düşünüp sohbet etmeleri olduğu fuar. ziyaret edip dünyanın en tanınmış yayıncılarıyla tanışmak hayallerim arasında ilk sıralarda.
  • ataol behramoglu bugün almanyaya ayak basmistir. bugün fuardaydi, yarin wiesbaden´de olacak.
    arti: #14212670
  • kitap pornosu gibi fuar.

    çok heyecanlıyıms.
hesabın var mı? giriş yap