hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • bir insanın kabiliyetini/yeteneğini/istidatlarını israf etmesi. gelişmemiş ülkelerde özellikle bol görülen bir israftır. iktisatta geçen ''tasarrufların etkin kullanılamaması'' gibi kalıplarda da akıllara gelmesi gerekir. kabiliyetleri yönlendirmemek gibi devletin ve toplumun sorumluluğu varsa da kişisel sorumluluğu da elbette ki yoğundur.

    genelde bu tarz büyük potansiyellerin kaybı hiç yazılamamış ve bilinemeyen hüzünlü öykülerdendir. faydaya dönüşememiş potansiyel de bir anlam ifade etmemektedir. özellikle toplumumuzda bana göre yapılan bir hata da vardır ki iltifat olarak ''çok zeki'' sözünün kullanılmasıdır. bir insan gerçekten zeki olsa dahi bu başlı başına bir iltifat sebebi değildir bana göre. çünkü zeki olmak başarılmış bir şey de değil doğuştan gelen bir durumdur. önemli olan o zekayı işletebilmektir. bu da sabır, irade, zamanla yol, yöntem öğrenme gibi çeşitli yetenekler ister. önemli olan nokta da budur. bunun için çalışkan insan -hemen hemen- her zaman başarılı olabilirken zeki insan için çalışma olmadığı sürece önemli bir atılım yapabilmek mümkün değil. bu da emek olmadan hiçbir şey olmayacağının bir göstergesidir. bu dünyada ciddi manada bedelsiz hiçbir şey yoktur.

    büyük miktarda miras bile kalsa şahsınıza parayı yönetemediğiniz sürece hazıra dağ dayanmayacak ve sermaye yok olup gidecektir. tıpkı akıl ve yetenek sermayeleri gibi. o yüzden bana göre kimse doğuştan çok şanslı değil de sadece farklı koşullarda ve farklı alanlarda bir sınav vermekte. sermayenizin çok olması şanslı olduğunuz anlamına gelmemekte hatta bazen sorumluluğunuzun daha ağır olduğu anlamına gelebilmekte.

    onun için ne istediğine dikkat etmeli insan. bedelsiz olmaz.

  • - doktor bey benim kulunçlarımdan aşağı böyle elektrik gibi bir şey iniyor, sabah kalktığımda da döşlerime sanki böyle paslı bıçak sokuyorlar adeta... bir de boğazımdan...

    - faranjit. şunları yazıyorum. aç karnına günde üç defa...

    ***

    doktorların insanı hayata küstüren eğilimlerinden biridir bence bu. bakın yukardaki örnekte ne kadar güzel, ne kadar anlaşılır, ne kadar modern bir biçimde rahatsızlığımı anlatıyorum. daha hastalığımın en güzel kısımlarına değinmeden doktor sözümü kesiyor. lan ben o kadar hazırlanmışım, sırf sen sorduğunda etkili bir biçimde anlatayım diye içimden o kadar ezber yapmışım sen benim sözümü kesiyorsun. isyan edesim geliyor ama susuyorum.

    sonuçta doktor bu, ters düşmek olmaz. şimdi isyan etsen, sonra da "halı saha maçında ayağımı burktum, damar damar üstüne bindi herhalde" desen, ayak mayak dinlemez "üç ay boyunca günde 10 defa kullanacaksınız... antibiyotikli fitil yazıyorum" der, insanın spor sevgisini öldürür. buradan tüm doktorlara sesleniyorum: teşhisi koysanız bile, allahaşkına rahatsızlığımı anlatmayı bitirene kadar kesmeyin sözümü. ben de cahil insan değilim sonuçta... posta gazetesi sağlık sayfasını okuyorum. "120 yaşındaki nazife nenenin sırrı yoğurt" başlıklı haberleri iyice ezberliyorum ki size derdimi güzel bir şekilde anlatayım. allahaşkına kesmeyin sözümü... yalvarırım kesmeyin. lütfen kesmeyin. bak lütfen diyorum... lütfen...

  • dun kahve icmeye iki kadin geldi annemlere. komsuymusuz da tanismaya gelmisler. neyse tanistik hos bes, teyzenin bir oglu varmis, avukatmis, hic evlenmemis filan falan anlatti da anlatti teyzem, baktim annemin gozler guluyor, "aman kismet iste, olur ama gec olsun guc olmasin" diyor bana bakip.

    neyse teyzeler kalkti, giderken mutlaka bize gelin diye soz aldi, hos bes ettik gittiler.

    annem direk hayirli kismet moduna gecmisken, kadinlardan biri geri geldi. teyze yasliliktan artik bunamis, yanindaki hemsiresiymis, oglu da evli. bizim kismet gelemeden yalan oldu.

    gorucunun bile sahtesi geliyor ya bana, hayattaki sansimi daha net anlatamazdim.

  • ezik ingilizlerin futbolun ilk çıktığı anlarda sömürgelerinden biriyle maç yaparken uydurmuş olduklarını düşündüğüm futbol kuralı.

    hintli:
    - goooooool
    ingiliz:
    - hooop şişt sakin ol bakalım ofsayt var orda gol sayılmaz
    hintli:
    - aaaa niye ki?
    ingiliz:
    - sizin golünüzün sayılması için önünüzde en az bir tane ingiliz defansı olması lazım.
    hintli:
    - oha
    ingiliz:
    - öyle; ayrıca maçlar artık 100 dakka değil 90 dakkadır. ahanda bitmiş ehi ehi ehi kazandık.

  • haksız annedir.

    bizim milletin çocukları kadar şımarık çocuk görmedim. büyük ihtimal o restorana girebilseydi çocuğu terör estirecekti. masalar arasında koşacaktı çığlık ata ata, yemeği beğenmeyip avazı çıktığı kadar anıracaktı, ortalığı birbirine katacaktı.

    ben hiç görmedim sessiz sakin oturup, yemeğini yiyip kalkan çocuklu bir aile. illa ki bulundukları ortamı rahatsız ediyorlar.

    bir de tutturmuşlar çocuk bu diye. çocuk dediğin söz dinlemeli öyle deli dana gibi ortalıkta koşturmamalı.

  • ofisteki doktorun ifadesi şöyle oldu. “sabah karanlığında işe gelip güneş batarken işten çıkmanızı sağlıyorlar. eksik olan keşke sadece d vitamini olsaydı.”
    cevap veremedim, sadece yutkundum.

  • bi de yüzsüz yüzsüz, ev bulmak kolay değil sen yeni yer bul mu ne demiş.
    git kimle aldattıysan onda kal.
    tanım: başarılı eylem.