hesabın var mı? giriş yap

  • marketteki 7 yaşında bi kızın, 3-4 yaşlarındaki kardeşinin elinden tutup "gel elimi tut düşme" demesi..
    diş fırçalarına baka baka ağladım ahahsgd deliricem kız olmak çok zor

  • uzun süredir hakkında bir şeyler yazmak istediğim spor.

    senelerdir bireysel olarak uçan birisi olarak bu spora ilgi duyan fakat korkan kişilere bir kaç tavsiyem olsun istedim.

    öncelikle yamaç paraşütünü üçe ayırmak doğru olacak. hobi uçuşu, turistik uçuş ve sportif uçuş olarak. yamaç paraşütü en hafif hava taşıtıdır ve sportif havacılığın bir parçasıdır. ülkemizden de oldukça yetenekli sporcularımız vardır fakat bu başka entry'nin konusudur. sportif anlamda bu spora ilgi duyan kişilerin şahsen başvurması gereken yerler bellidir.

    turistik olarak uçmayı planlayan arkadaşlar, yani tatil yörelerinde tandem uçuş yapmayı düşünen arkadaşlar, yükseklik sizi korkutmasın. yükseklik havacılığın dostudur. aksine alçak tepelerden yapılan uçuşlar genelleme yapmak gibi olmasın daha risklidir. bunun sebebi havada yaşanılacak bir acil durumda, bunu kontrol altına almak için daha az vaktiniz olacaktır. ek olarak yedek paraşüt atıldığı gibi açılan ve salınımı geçen bir sistem değildir. alçak irtifalarda uçmak daha risklidir. bu sebeple babadağ'dan uçarken korkmanız çok doğal ama güvende olduğunuzu bilmenizi isterim. doğru pilotlarla uçuşunuzda hiç bir risk olmayacaktır.

    doğru pilot kelimesi çok önemli, çünkü gözünü karartmış ve işi maddiyata dökmüş pilotlar bazen yolcularını hemen çıkarmak istiyor ve ikinci sortiye yetişmek istiyor. taksici gibi düşünebilirsiniz. geçen yıllarda babadağ'da üzücü bir kaza olmuştu. detay vermeden sis çöken tepeden kalkış yapan tandem pilotu, deniz üzerine gelmeden spiral dalış hareketini yaparak tepeye çaktı ve hem pilot hem yolcu hayatlarını kaybettiler. tekrardan allah rahmet eylesin.

    yolcu olarak;

    tepede dizlik, dirseklik dağıtmayan,
    kask takmayan veya klipsini bağlamayan,
    yarım kask takan, -tepede sürüklenince çeneniz kırılırsa ne yapacaksınız?-
    laubali hareketler yapan pilotlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. bu tür pilotlar azınlıktadır. özellikle turistik bölgelerde oldukça azdır çünkü camia içinde de bu pilotlar sert dille uyarılır ve diselimine edilir.

    uçuştan önce pilotunuzla konuşun. size yapmanız gerekenleri zaten anlatacaktır. en basit olarak kalkış ve inişte koşun, otur komutu gelmeden oturmaya çalışmayın. ek olarak kanat kolonlarından tutmayın. tandem pilotluğu tecrübem olmadığı için bu bilgileri pilotunuzdan almanız daha doğru olacaktır. uçuşta akrobasi isteyip istemediğinizi lütfen belirtin. pilotun buna havada karar vermesine müsaade etmeyin. gerçi turistik uçuşlarda yapılan hareketler genel itibariyle akro'dan daha çok nms manevralarıdır. çok nadir pilot sat, infinit, helico gibi akro hareketlerini turistik amaçla uçurduğu yolcusuna yapar. bu hareketleri genellikle t1-t2 sertifikası alırken uçurduğu arkadaşlarıyla yapar, test eder. genellike yapılan hareketler ise derin 360 dönüş ve wingover hareketleridir. wingover dediğimiz bir sağa bir sola dönüş komutuyla beraber yalpalama hareketidir. derin 360 dönüş ise adından anlaşılıyor.

    ne kadar akrobasi isterseniz, uçuşunuz o kadar kısa sürecektir. manzarayı izlemek istiyorsanız pilotunuzdan bu hareketleri yapmamasını talep edin.

    turistik uçmak isteyenler için aklıma başka bir şey gelmiyor.

    gelelim bu sporu bireysel olarak yapmak isteyenlere. baya baya evet siz de uçabiliyorsunuz. bu işin eğitimini almanız şarttır. nereden eğitim alınır, her kurumun eğitimi nasıldır gibi soruları cevaplamayacağım çünkü burada ticari hiç bir yeri zan altında bırakmak istemiyorum. ama şöyle diyeyim, milli sporcularımızın büyük bir kısmı üniversite kulübünden eğitim almışlardır. bu sporu ülkede en iyi temsil eden kurumların bu arkadaşlar olduğunu ve temel olarak en iyi eğitimin de başlıca üniversite kulüplerinin verdiğine şahidim.

    üniversite kulübünde bu sporu öğrenmek ise ayrı bir derttir. çünkü bir uçuş okulu değil öğrenci kulübüdür ve yapmanız gereken/sırtlanmanız gereken çok şey vardır. aksine herhangi bir uçuş okulunda "müşteri" olacağınız için eliniz sıcak sudan soğuk suya sokulmaz. yedek katlamazsınız. saatlerce teorik ders almazsınız. genel amaç en temel eğitimi verip uçuş saati doldurup bir sonraki kurstur.

    altını çizeyim, bu yamaç paraşütüne kocaman bir kaya bağlasanız ve sakin bir havada kaldırsanız uçar. baya uçar. uçmak isteyen bir ekipman. yani kompleks bir mekanizması yok. işin kompleks kısmı bu işi ilerletip aerodinami, meteoroloji gibi anadalları hatim edip uçarken buna göre karar vermek. ama başlangıç aşamasında bu tür işlere gerek yok. maksimum 5-10 dakika uçuş yapacaksınız.

    bu nedenle ileride oğlum bu işi yapmak isterse, kendisini bizzat üniversite kulüplerine teslim ederim. ama çalışan ve hayatında yeni şeyler deneyimlemek isteyen arkadaşlar ne olacak? el mahkum uçuş okullarına gitmek durumundasınız. bu konuda şurası iyidir, burası kötüdür demek bana düşmemekle beraber kararı siz vereceksiniz. hızlıca kurs bitirmeye odaklanmayan, 10 senelik kanatlarla eğitim vermeyen ve deneyimli eğitmenlere sahip uçuş okullarını tavsiye ederim.

    not: 10 senelik kanatla uçulur mu? uçulur. uçtum. önemli olan iyi bakılması aslında ama müşteriyseniz en kaliteli ekipmanı hak ediyorsunuz. ek olarak uçuş okulları genel olarak malzemeye iyi bakmaz. çünkü böyle bir şartları yoktur. gelir elde edebildikleri için yenisini yerine koymaları, üniversite kulüplerine nazaran çok daha kolaydır.

    kesinlikle bazı forumlarda "ben eğitim veriyorum" diyen kişilere güvenmemenizi öneririm. bu kişiler gerçekten kaliteli ve camiada saygı duyulan pilotlar da olabilirken, kimsenin ismini dahi bilmediği sağdan soldan bulduğu ekipmanla öylesine eğitim verenler de var. yani kurum olmadan asla diyorum. bir metodolojisi olan yerler kaliteli eğitim vermek zorundadır.

    spora başladıktan sonra sadece eğitmenlerinizin size verdiği kaynakları ve raporları değil aynı zamanda kendi araştırmalarınızı da yapın. yabancı forumlar ve havacılık otoritelerinde yayınlanan kaza raporlarını inceleyin. uçuşu kafanızda hayal edin. sorunuz olduğunda eğitmenlerinizi darlayın. sporda ilerlemek istiyorsanız en erkenden meteoroloji kısmına başlayın. bir deniz orası. asla %100 öğrenemeyeceğimiz bir alan. ne kadar bilirseniz ileride o kadar iyi termik dönersiniz, bu kadar basit. daha doğrusu termik bulursunuz, dönmesi daha çok pilotaja kalıyor.

    maalesef ülkemizde bu spor için ölüm/yaralama sayısını bilmiyoruz. bu sebeple bu spor türkiye'de güvenli mi değil mi hala idrak edemiyoruz. şahsi tecrübelerime göre, eğitimini -bence- düzgün yerlerden almış ve bilinçli pilot arkadaşlarımın başına neredeyse hiç ciddi kaza gelmedi. yedek atmayı saymıyorum burada. fakat maalesef çok uzaktan tanıdığım veya bir yerlerden duyduğum kişilerin başına ciddi kazalar geldi. birikimleri veya pilotajları hk. bilgim olmadığı için bir yorum yapmak zor.

    herkese keyifli ve güvenli uçuşlar diliyorum.

  • üniversiteye geldim kayıt için, arkadaşımla babam dışarda oyalanıyorlar. bir iş için lazım oluyorum arkadaşım o uzun kuyrukta bana bakınıyor, babam hemen yardımcı oluyor arkadaşıma.

    -arkalara bak, kesin en arkadadır bizim salak.

  • açılıyor diye dünyayı ayağa kaldıran andavalların neden anlamadığını anlayamadığım durumdur. 1.3 km'lik tünel için dünyada ilk muamelesi yapıp somali'den başbakan getirteceksin, arızalanınca biz demiştik diyenlere andaval diyeceksin.

    andavalın bayrak taşıyanı sensin be arkadaşım.

  • sadece motor bloğu üretemediğimizden dolayı motor üretemiyoruz demek doğru olmaz. motor bloğu dediğiniz şey bundan 100 yıl önce de üretiyordu... yani bir motor bloğu üretmek türkiye için atla deve değil. en azından türkiyede bunu yapabilecek çok iyi firmalar olduğunu biliyorum. motor bloğu maliyetleri elbette yüksektir ona lafım yok, bu şimdilik cepte dursun...

    asıl problem ülkede henüz adam akıllı teknoloji üretimi olmaması. global pazarda olan teknolojiler çok ileride ve patentli teknolojiler. yani öyle ferrari motorunu alayım, kopyalayıp üreteyim yapamıyorsunuz.

    şimdi bu noktada arge devreye giriyor. senin global pazara bir ürün çıkartabilmen için global pazarda bir rekabet gücün olması gerekiyor. bunun için de arge/teknoloji yatırımı yapman gerekiyor. fakat gel gelelim hesap kitap yaptığında astarı yüzünden pahalıya geliyor.

    milyarlarca dolarlık yatırımdan bahsediyorum. siz bu motoru ürettiğinizde belirli bir rekabet ortamına girecek ve bu ortamda satış yapmak zorunda kalacaksınız. yani eğer piyasadan kötü motor üretirseniz satamazsınız. iyi motor üretmek için de sizin çok ama çok ciddi teknoloji yatırımlarınızın olması gerekiyor. satışlarda kar yapmak için de sadece türkiye pazarına güvenemezsiniz. keza yapacağınız yatarımların maliyetlerini sadece türkiye pazarından çıkartmanız da mümkün değildir.

    mesela vw gurubu çift kavrama olarak bildiğimiz dsg şanzımanının argesini ve üretimini yapabilmek için fabrikalar yapıyor. sadece şanzımanı daha da geliştirebilmek için yüzlerce mühendis binlerce eleman çalıştırıyor.

    diğer yandan dünyanın en iyi otomobil markası olan mercedes bazı modelleri için motoru renodan alıyor... şimdi mercedes motor bloğu mu üretemiyor? mercedes arge mi yapamıyor? hayır olay tamamen arge ve üretim maliyetleri ile ilgili.

    global pazar diye birşey vardır. bu pazarda amerikayı baştan keşfetmenin pek bir anlamı yoktur. mercedes biliyor ki reno motoru sağlam, ucuz ve uzun ömürlüdür. mercedes markası için gerekli özelliklerde ve marka için yeterlilik testlerinden geçmiştir. ihtiyaçları olan motorları direk olarak renodan almak bu firmanın milyonlarca (belki milyarlarca) dolar kar yapmasını sağlıyor. adamlar bu paranın büyük bölümünü de gene argeye yatırmaktadır.

    bu durumda ne oluyor?

    1- mercedes kar yapıp, argesine yatırım yaparak gelecekte daha iyi motor üretecek ve bunu satıp kar edecek
    2- reno argesine milyarlarca dolar yatırdığı motorunu satıp para kazanacak, kazandığı parayla iyi bir motor yapmak için mercedes gibi arge yapacak.

    sen türkiye'de motor üretecek, sadece türkiye'deki belirli bir kesime bu motoru satacak olduğundan dolayı motor üretemiyorsun. çünkü bu işe girişecek iş adamları piyasayı benden senden daha iyi biliyor.

    yukarıda verdiğim örneklere bakarsanız reno da mercedes de win-to-win durumdadır. ikisi de her şekilde kazanıyor. peki biz? teknoloji üretemediğimiz ve belki on yıllar boyunca karşılıksız yatırım yapmaya bütçe ayıramadığımızdan dolayı yıllar boyunca sadece kaybeden taraf olduk.

    ayrıca motor üretmek için arge yapmak demek, eş zamanlı olarak yüzlerce parçanın ayrı ayrı geliştirmesini sağlamak demektir. vidasından somununa yüzlerce belki binlerce parçadan bahsediyorum. parası bir kenara böyle bir yapıyı oluşturmak ve geliştirmek bile yıllar süren mühendislik çalışmalarına ihtiyaç duyar.

    mesela yerli otomobil geliyor diyorlar... evet üretimi yerli olacak doğrudur. fakat bizim ürettiğimiz teknolojilerle değil. mesela bakın 2005 model saab markasının patenti için 40 milyon euro verildi. link

    buradaki husus yanlış anlaşılmasın. teknoloji patenti satınalmak kötü birşey değil. fakat 2005 yılında dünya genelinde az satılan bir aracı ülkenin sermayesi ile üretmek ne kadar karlı olur, kaç adet satabilirsin? artık neredeyse radar sistemlerinin bile standart olduğu bir global pazarda içinde eski teknoloji bulunan bir aracı kim almak ister...

    motor üretiminde problemi çıkartan şey motor bloğu filan değil. problem ülkenin gelen ve giden siyasi iktidarları da değil. problem ülke olarak global pazara sunacak bir teknoloji üretemiyor oluşumuz. ülke olarak teknoloji üretiminde çok geride kaldık. bunun da tek çaresi gökdelenlere yatırılan, koca şehirleri taş yığını haline getirmek için harcanan paraların bir kısmının teknoloji üretimine harcanması gerekliliğidir.