hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • ömür boyunca başka hiçbir yerde görülemeyecek hürmettir. öyle bir hürmettir ki insana kendini değerli hissettiren şeyler listesinde ilk üçe girer. "bi şey lazım mı abicim?, bi salata daha ister misin?, çay da alır mısınız abicim?". iki ay uzak kaldıktan sonra ilk defa gören annemden daha iyi bakıyolar. kebapçıdan bi çıkıyorum sanırsın bir paşa, bir şehzade.

    ben bu hissi pizzacıda "hamuru incecik olsun mu?" sorusunda yaşayamıyorum. veya bir lira farkla kolanızı ve patatesinizi king boy ister misiniz? benim gururumu böylesine okşamıyor. ama bir "hemen yeniliyorum abi ezmeyi" beni mest ediyor. şimdi yolu adana kebapçılarına düşmemiş, kebap diye bir kısım et parçaları yedirtilmiş olan kitle ne diyor olm bu? diyebilir ama durum bu. diyeceklerimi buraların meşhur bir sözüyle sonlandırıyorum. "o yediğiniz abur cuburlar boy boy, şimdi bi acılı adana olacak idi oy oy."

  • yedi ceddini tanidigim adam.

    abuk subuk rastlantilar sonucu 31 mayıs new york grand prixinde 9.72 ile 100 metre dunya rekoru kirdigi sirada ben bu adamin jamaika trelawney'deki koyunde genis ailesiyle beraber rekoru kirisini izlemekte idim.

    efendim soyle ki, doktora tezinde ne diski yenecegine dair karar vermek icin potansiyel alan arastirma mekanina (jamaika-trelawny) 1 aylik bir pilot calisma ziyaretinde bulunulur. bir odasini benim gibi disarlikli varliklara kiraya vermek suretiyle biraz amerikan dolari yemeye and icmis bir teyzemizin evine yerlesilir, ortam koy mu koy, tarla mi tarla, horozlar sadece sabah degil gunun her vakti otmekte...

    neysem efendim, bu teyzemizin jamaika kirsalinda tipik oldugu uzere 100 metrede bir konuslanmis "shop" tabir ettikleri ama iceri girip bir tek rom sallayabilecegin, bir red stripe attirabilecegin bir marketi de bulunmakta. ben gun ve sicak ortasi bu markette pinekleyip bira icmekte iken, gelene gecene "what a gwan" diye bagirip hal hatir sormakta iken, yaninda kaldigim teyzenin kardesi duser mekana. aa turkmusun cok enteresan neresi ki o filan tadi artik rutine oturmus diyalogdan sag salim ciktiktan sonra, abi bana spor sevip sevmedigimi, usain bolt'u taniyip tanimadigimi sorar. uzatmayayim ben tanimiyorum adami, abinin bolt'un babasi, yaninda kaldigim teyzenin de halasi oldugu, ertesi gun new york'ta dunya rekoru kiracagi filan anlatilir bana.

    bu arada ufak bir parantez acayim, hakikaten herkes olayi bana oyle lanse etti: bizim oglan da yarin dunya rekoru kiracak gel sen de bak televizyona bizlen seklinde bir durum belirdi ortamda...ben de kendimce dalga geciyorum, elemana bir gun evvelden dunya rekoru kirdirdi herifler eki eki diye.

    neyse efendim, oturdum ben bunlarla koy evinde, yigen, kuzen, baci teyze coccuuu hala coccuuu allah ne verdiyse herkes adamin akrabasi zaten ortamda, bagira cagira hepsiyle kol kola gire gire yarisin baslamasini beklemeye.

    nesini uzatayim arkadasim adam 9.72'de mundar etti yarisi zaten. butun gun heyecani surdu adam zink diye kosup kirdi rekoru. ben zipliyorum atliyorum tuttugumu opuyorum sariliyorum filan goren de naim suleymanoglu dunyalarin gozu onunde dunyalari kaldiridi sanacak (kusura bakmayin bizim yas biraz kemale erdi aklima ilk gelen ornek budur).

    netice itibari ile bu adamin kendisi disinda trelawny'de kimi taniyosa herkesle tanistim ben, aileden sayilirim artik. bu arada alan arastirmasini bomba ettik o ayri...

  • türkiye'de hiç gözlemlenemez. neden? çünkü salçayla, bulgurla, makarnayla beslenen fakir bir ülkeyiz biz. az çorbaya yarım ekmek bandıran milletiz. elin amerikalısı koyuyor tabağına bacağım kadar eti, pilavsız ekmeksiz indiriyor mideye. adam söylüyor pizzasını, masa kadar pizza getiriyorlar, oturuyor altı tane birayı katık edip yiyiyor bir başına, sonra gidiyor sıçıyor affedersin, her taraf buhar her taraf duman, metan haliyle. ben salça ekmekle doyuruyorum karnımı, ekmek bağırsağa bile varmadan atomlarına ayrılıyor midemde, salça ekmekle nasıl buhar çıkartsın bu millet rögar kapağından. demem o ki, o buhar bir milletin refahının göstergesidir.

  • bihter: behlül
    behlül: bither
    adnan: bither
    bihter: adnan !?
    behlül: amca
    nihal: behlül <3
    beşir: nihal :,)
    cemile: beşir :'(
    firdevs: sen bihter ziyagil'sin 0/
    bihter: ölüyooooğm anlasana :'''''(
    beşir: nihal'i harcayacaklar matmazel !!¡
    matmazel: :•(
    bihter: beni beni bihterini :, )
    adnan: sen benim oğlumdun
    silah: djdjfidosjdifotkdjs!!!!!
    nihal: aahhaaaaaaaa :,,,,,(
    beşir: ben öldüm :(
    behlül ve sakalları: behlül kaçar.

    ------------------s-o-n-----------------

  • steven spielberg'in 1998 yapımı epik savaş filmi er ryan'ı kurtarmak, sinema tarihinin en çok beğenilen ve etkili filmlerinden biridir. film, normandiya çıkarması'nın kaotik d-day ve sonrasındaki günleri, yüzbaşı john miller ve ekibinin, diğer üç erkek kardeşi öldürülen james francis ryan adında tek hayatta kalan paraşütçüyü bulmak ve eve geri göndermekle görevlendirildiği kurgusal bir hikayeyi anlatıyor.

    peki ya size er ryan'ı kurtarmak'ın tamamen gerçek bir hikayeye dayandığını söylesem?

    frederick (fritz), robert (bob), preston ve edward niland, new york'tan hepsi ikinci dünya savaşında görev yapan dört kardeşti. kardeşler sırasıyla sırasıyla 501. ve 505. paraşüt piyadelerinde fritz ve bob, 22. piyadenin çeşitli birimlerine de preston ve edward niland dağılmışlardı.

    savaş bütün şiddetiyle devam ederken amerika, savaşa katılma kararı almıştı. birinin almanları durdurması lazımdı ve bu günde biliyoruz ki amerika özgürlük getirmeye o zaman başlamıştı. general dwight d. eisenhower kumandasındaki müttefik kuvvetleri büyük bir çıkartma ve taarruz planı hazırlamıştı. d-day ve ya normandiya çıkarması denilen bu çıkartma müttefik kuvvetlerine büyük bir başarı verirken alman kuvvetlerinin yenilmezlik unvanını toz duman ederek savaşın seyrini değiştirecek önemli bir dönüm noktası olacaktı.

    tabii bu arada 16 mayıs 1944'te, d-day'e bir aydan az bir süre kala , edward niland japon cephesinde japonlar tarafından yakalandı. çünkü burma ormanlarına paraşütle atlamıştı ama hedefini kaçırmıştı. bir süre onlardan kaçmayı başarsa da japonlar tarafından yakalandı ve burma'daki bir savaş esiri kampına getirildi. meşhur b-25'inden atladıktan sonra ekibinin geri kalanı ondan bir daha haber alamadı.

    d day'in başladı günde bob niland, 82. hava indirme tümeni'ne bağlı 505. paraşüt piyade alayı ile birlikte normandiya'da fransız kasabası neuville-au-plain'e paraşütle atladıktan sonra şiddetli silahlı çatışmalar sırasında öldürülürken, ertesi gün preston, yaralıları savunmaya çalışan utah plajı'nda bir müfrezeye liderlik ederken ne yazık ki öldürüldü.

    bob ve preston'ın ölümlerinin yanı sıra edward'ın varsayılan ölüm haberi hızla yayıldı ve hükümet aileyi bilgilendirmek için filmdeki gibi yola koyuldu. bayan niland üç bildirimin tamamını aynı gün aldı. tek tesellisi ise oğlu fritz'in savaş hikayelerini yazığı bir mektubuydu. ve

    --- spoiler ---

    "eve döndüğümde babamın ispanyol-amerikan savaşı hikayeleri ikinci planda kalacak" diye yazmıştı.
    --- spoiler ---

    savaş bakanlığı dört kardeşten üçünün öldüğünü duyunca, geri kalan kardeşin tıpkı filmdeki gibi eve getirilmesi gerektiğine karar verdi. tabii ki filmdeki gibi bir ekip oluşturulmadı. fritz niland vakasında, 501'inci alayın papazı peder francis sampson, fritz'i bulmak ve eve dönmesini sağlamakla görevlendirildi. fakat fritz bunu reddetti ve iki ay daha biriminde hizmet etmeye devam etti, ardından da en sonunda evinde görev yapması emredildi ve savaş boyunca askeri polis olarak görev yaptı.

    savaşın sonunda kayıp olan ve öldüğü sanılan kardeşi edward'ın aslında burma'daki bir japon savaş esiri kampında esir tutulduğunu öğrendi ve ardından o da evine sağ salim döndü.görsel-1video

    belkide insanlık tarihinde ki büyük hikayeler ve destanlar belkide bu tarz hikayelerden türemiştir. sonuç olarak, er ryan'ı kurtarmak tam anlamıyla gerçek olayları yansıtmayan bir kurgu da olsa. bize savaşın çirkinliğini, kahramanlığı ve insan üzerindeki tezahürünü ve birçok farklı yüzünü güçlü bir şekilde tasvir ederek izleyicileri derinden etkilemeyi başarmıştır.

    kaynak:1,2,3

  • istediği hakkı istediği yerde arar. fakat bulamaz. bahsi geçen ülkede önce insan güvenliği geldiğinden, havuza beden ağırlığını arttıracak kıyafetlerle girilmesi boğulma riski taşıdığından yasaktır.