hesabın var mı? giriş yap

  • guzel bir mimari eser ve bir muhendislik harikasi.

    constantinapol sehrinde (gunumuz istanbul'unda), roma'nin ihtisaminin, bizans imparatorunun gucunun ve otoritesinin simgesi olarak, donemin en buyuk klisesi olmasi amaciyla insa edilmistir. nika ayaklanmasının bastirilmasinin ardindan, sehir buyuk olcude yakilmis ve bircok onemli mimari eser de yikilmistir. eski katedral yok edilmistir. bu donemin hukumdari justinyen icin bu olay cok buyuk bir firsat olmustur ve artik imzasi olabilecek ihtisamli bir eser yaptirabilecektir. bu insaatta calisan halkin isyan etmeye vaktinin olmayacagini ve kendi kudretine inanclarini da saglamlastiracagini dusunmustur.

    532 yilinin subat ayinda insaati baslamistir. 537 yilinin aralik ayinda hizmete acilmistir. bu eserin mimarlari ise, aslinda mimar olmayan, donemin onemli mekanik bilimcisi, matematikcisi ve fizikcisi tralleisli anthemios ve miletoslu isidoros'tur. anthemios 534'te vefat etmistir ve isidoros, hem yapim asamasindaki problemlerle tek basina ugrasmak zorunda kalmis, hem de ic dekorasyon ile tek basina ilgilenmistir. justinyen bu insaat, illa ki 5 yilda bitecek dediginden, dekorasyon aceleye getirilmis ve ozensiz bir sekilde yapilmistir. gunumuzde gordugumuz mozaik islemelerin ve resimlerin pek cogu, daha sonraki donemlerde eklenmistir.

    anthemios ve isidoros'un projeleri ve ortaya cikardiklari eser, bir hayli hata ve kusuru olmasina ragmen, ayasofya'nin gunumuzde hala depremlere dayanikli olmasinda ve saglamliginda da katkisi olan, bircok yenilikci cozumu de icermektedir. ornegin, o buyuk kubbenin yillarca saglam bir sekilde durmasi icin, ucgen koseliklerle desteklenmistir ve bu yontem o donem ilk defa kullanilmistir. bu koselikler ile dortgen bir yapi, dairesel bir bicim almistir. olusan silindirin uzerine de devasa, o kubbe yerlestirilmistir. rodostan ozel olarak hafif tuğlalar getirilmistir. depreme dayanikli olsun diye, mermer sutunlarin temelinde ve tavaninda kursun kullanmislar ve sutunun belli bir dereceye kadar ileri geri esnemesini saglamislardir. catlaklar olusturulabilecek yerlere pencere yapmislardir. yapilan incelemeler ise, kullanilan harcin, tugla ile ayni malzemeden oldugunu ve farkli bir sekilde hazirlandigini gostermistir. birbirleri ile daha saglam sekilde kaynasan ve uzun zaman dilimlerinde olusan her catlagi kendi kendine tamir eden bir yapi insa etmisler. yani adamlar taa 1500 yil once depreme dayanikli cimento icat etmislerdi.

    ama zaman gectikce proje hatalari tek tek ortaya cikmaya baslamis. her turlu cabaya ragmen daha insaat asamasinda kemerler kubbenin agirligini tasiyamamis ve her cokme tehlikesine karsin yeni bir plan ile mudahale edilmistir. ama yine de kubbe agirligi, kemerlere ve sutunlara baski uygulamis ve sekillerini bozmustur. gunumuzde hicbir kemer, yarim daire seklinde degildir. her yeni yuzyilda eklemelerle ve yeni tekniklerle cokmesi engellenmistir, ozellikle mimar sinan'in bu esere katkisi yadsinamaz. ama, malesef yapisal bozukluk ve degisiklikleri onleyememislerdir.

    bu kubbenin bir diger mimari ise, isidoros'un yegeni genc isidoros'tur. 557 yilinda, cok buyuk bir deprem olmustur. deprem kubbeye cok ciddi zarar vermistir. isciler tamir ederken, 558 yilinda kubbenin guney kismi cokmustur ve daha kalici bir cozum bulunmasi gerektigi anlasilmistir. kubbenin planindaki onemli hata da o zaman ortaya cikmistir iste. cunku o donem silindirik bir yapinin uzerine yerlestirilmistir kubbe ve bu silindir kubbenin cokmesine sebep olmaktadir. iste bu silindiri ortadan kaldiran, hatalari duzelten de genc isidoros'tur. kubbe bu degisimden sonra artik tam bir yarim daire degildir. buna ragmen, kubbeyi depremlere dayanikli hale getiren iste bu cozumdur.

    tek bir kisinin eseri degildir aslinda, uzun bir zaman diliminde, birbirinden habersiz ama ayni amacla calismis uzmanlarin ortak calismasinin urunudur. deneysel mimarinin orneklerinden olup, gunumuze kadar gelen bir cok teknigin cikis ve bulus noktasidir. ve guzeldir... cok ozeldir...

  • attan düşen birini biliyorum ve onun mustafa kemal atatürk olmadığından çok eminim.

    tanım: başlıkları engellenmesi gereken troll zırvası

  • :) edit : manchester united 2-3 galatasaray ( uefa şampiyonlar ligi 2023-2024 )

    bruno fernandes: "evet şuan formda bir takım değiliz ama türkiye liginden bir rakip için özel olarak motive veya çalışma yapmadık! galatasaray'ı avrupa'da herkes tanır fakat lig temposu olarak bizimle hiçbir türk takimi başa çıkamaz. bu maç bizim çıkış maçımız olacak!"

    kaynak

    manchester united 3-3 galatasaray ( uefa şampiyonlar ligi 1993-1994 )

    manchester united 0-1 fenerbahçe (uefa şampiyonlar ligi 1996-1997)

    fenerbahçe 3-0 manchester united (uefa şampiyonlar ligi 2004-05)

    manchester united 0-1 beşiktaş ( uefa şampiyonlar ligi 2009-2010 )

    galatasaray 1-0 manchester united (uefa şampiyonlar ligi 2012-2013)

    fenerbahçe 2-1 manchester united ( uefa avrupa ligi 2016-2017 )

    istanbul başakşehir 2-1 manchester united (uefa şampiyonlar ligi 2020-2021)

    manchester united 2-3 galatasaray ( uefa şampiyonlar ligi 2023-2024 ) new !

  • kısa yolla verilen kilo o yolun bitiminden hemen sonra size geri döner. aylardan şubat şimdi başlasak her ay 4 kilo vererek yaza kadar var ya üf ne biçim oluruz.

    ben şöyle yapıyorum o yüzden;

    abur cuburu kestiğimi, tuz ve şeker kullanmadığımı, hamur işini haftada ikiden çok yemediğimi ve meyveli soda, kola, gazoz vb gazlı içeceklerle bağlarımı koparttığımı, kızartmaların yerini fırın pişirmelerinin aldığını, yağa neredeyse küstüğümü belirteyim önce. neredeyse derken yemekler sıfır yağla olmuyor ayrıca belli bir miktar yağ girmeli bünyeye, olmazsa metabolizma çalışmaz ve kastan kilo kaybedersiniz.

    evde şeker rahatsızlığı olan biri olduğu için yemek saatlerimiz belirli, 10.30'tan önce kahvaltıyı bitirmemiz gerekiyor. o yüzden saat 8.30 gibi kalkıyorum sabah ve kalkar kalkmaz (yüzümü dahi yıkamadan, evet) ılık su içiyorum büyük bardakla.

    sabah nasıl ılık su buluyorum baş ucumda? bardağı peteğin üzerine bırakıyorum, evdeki sıcaklık derecesi düştükçe devreye giren ısınma sistemimiz sağ olsun ben uyanana kadar bir iki kere ısıtıyor o bardağı. soğuk su azıcık daha zor içiliyor o yüzden ılık. gün içinde su içmemek de size zarar verir, su alarmı indirdim günde 7 kere hatırlatıyor bana. su için, su önemli!

    su içtikten sonra kalkıp on-on beş saniyelik esneme hareketleri yapıyorum. maksat kan akışını hızlandırmak, vücuda miskinlik yapma artık uyandık olum! demek.

    sonra iki mandalin yiyip, haşofmanları çekip 1 saat tempolu yürüyüşe çıkıyorum.

    peki neden mandalin, anlatsam ya biraz? spor yaparken susuz kalmamanız için mütüş önemi olan bir meyve kendisi. seviyoz!

    havalar efsane soğuk olduğu için kat kat giyinip ninjalar gibi sadece gözlerim görünecek şekilde çıkıyorum evden ve yürüyorum.

    tempo için motivasyon önemli, güzel bir workout listesi açıyorum.

    1 saatlik yürüyüş sonrası -adım sayar kullanmanız da sizi motive eder hem de ne yaptığınızı takip edebilirsiniz benimki 6 bin küsür adım oluyor- eve gelip nike training club uygulamasından en en en en hafif egzersiz programını açıp 6 - 10 dakika arası yan lungedır yarım şınavdır tekrara dayalı sporumu yapıp duşa giriyorum. uygulama çok güzel ve ücretsiz. azıcık incelerseniz seversiniz, android ve ios'ta mevcut.

    bir dilim tam tahıllı ekmek, bolca salatalık - su oranı yüksek ve sıfıra yakın kaloride olduğu için tıkanana kadar yiyebilirsiniz-, haşlanmış yumurta, iki tatlı kaşığı kadar şekersiz reçel, şekersiz çay, iki üç zeytinden oluşan kahvaltımı yapıyorum. peynir ve domates sevmediğim için yemiyorum ama beslenme uzmanları peynir yağsız olduğu sürece karışmıyor istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.

    öğle yemeği 12-1 arası ve protein ağırlıklı, saat 4- 4.30 gibi bir meyve; elma, ayva, portakal, 3 mandalin vs gibi, avucu tam doldurmayacak kadar sade leblebi çünkü meyve ile karnım kazınıyor ve sade kahve, akşam da 7 gibi ve sebze ile protein ağırlıklı. sulu yemek varsa iki öğünden birinde bir dilim ekmek daha yiyorum.

    alakasız saatlerde acıkırsam yoğurt yiyorum. sade yoğurt tadını sevmediğim için içine pul biber ve nane atıyorum. pul biber ve yoğurt yağ yakımına yardımcı. yaban mersini, greyfurt gibi yağ yakımına yardımcı besinleri yeme düzeninizde uygun yerlere yerleştirebilirsiniz.

    bu kısım hatun kişileri ilgilendiriyor; adet dönemi diyet için ıstırap doludur, tatlı krizleri içine meyve doğradığınız yoğurtlarla geçirilimeye çalışılmalı, kuru yemişlerabartmadan yemeli, geçmezse bitter çikolata ile durdurulmalı. sağlıklı abur cubular da yapabilirsiniz kendinize ama ben üşeniyorum, günde bir muz canınızı kurtarır. hem tatlı ihtiyacını giderir hem de sancıların şiddetini azaltır. potasyumu yüksek yiyecekler de sancıları azaltır mesela bulgur pilavı, yanına cacık oh mis!

    hayatımın hiçbir döneminde çok kilolu biri olmadım ama bu en başta yazdığım alışkanlıklarımdan kaynaklanıyor ve yukarıda anlattıklarım da kilo vermemde/ olan kilomu korumamda gerçekten etkili olan şeyler.

    girdiğim en uzun entari bu oldu sanırım. eyyorlamam bu kadar.
    edit medit:@jfpv ve @francescotottix sayesinde öğrendim artık spotify adımlı zımbırtısı yokmuş. ben burdan siliyorum da seni gönlümden silemezler piremses.....

  • ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.

  • özet: gel sen şuna "varoluşun amaçsızlığı" de, olayı tatlıya bağlayalım.

    başlıktaki "evrende" ifadesinin çok saçma olması(evrenden başka bir yerde varoluş mu var? yoksa mutfaktaki varoluş başka, çamaşırhanedeki varoluş başka, evrende varoluş başka mı?) ve varoluş kelimesinin "var oluş" olarak yanlış yazılması bir tarafa, önce anlam ve amaç kavramlarının birbirinden farklı şeyler olduğunu fark edelim. ki bu konu sorgulandığında anlam ve amaç kavramları sürekli karıştırılıyor. (tdk'dan anlam, anlamak ve amaç kelimelerinin anlamlarına bakın lütfen.)

    eğer bir şey(a) başka bir şeye(b) işaret ediyorsa, bu a'nın mutlaka bir amacı olduğu anlamına gelmiyor. a ile b arasında anlaşılması gereken bir bağlantı olduğu anlamına geliyor. mesela yıllardır yağmur yağmayan bir çöle yağmur yağar ve çölde çiçekler açar. yağmurun yağmasının bir amacı yok, kendisini var eden neden-sonuç zincirinde bir halka sadece. yani yağmur çiçekler açsın diye yağmıyor ancak çiçeklerin açması ile yağmurun yağması arasında bir bağlantı var. işte buna anlam diyoruz. bu bağlantıyı kavradığımızda anlamı çözmüş oluyoruz. tıpkı bir matematik probleminin çözümünü anlamak gibi.

    tabii ki her olayın/olgunun arkasında bir anlam yok. mesela yolda yürüyorsunuz ve önünüzde bir güvercin yere çakılıyor ve orada ölüyor. siz "bunun anlamın ne?" diye düşünerek evrenin, tanrının ya da her ne sikime inanıyorsanız onun, size bir mesaj göndermiş olduğunu zannedebilirsiniz. oysa sadece o güvercin oraya düşerken orada rastgele bulunan birisiniz. sizin orada bulunmanızla güvercinin düşmesi arasında hiçbir bağlantı yok. bağlantı olmadığı için bir anlam da yok.

    aslında amaç ve anlam açısından bir şeyi değerlendiriyorsak dört farklı durum ortaya çıkıyor: 1. amaçsız anlamsız. 2. amaçlı anlamsız. 3. amaçsız anlamlı. 4. amaçlı anlamlı.

    bu dört durum için de örnekler türetilebilir. şimdilik anlam ve amacın farklı şeyler olduğunu anladıysak devam edelim.

    sadede geleyim; evrenin varoluşunun bir amacı yok gençler. hele yaratılışçıların olmasını arzuladıkları gibi ulvi bir amacı kesinlikle yok. çünkü ortada ulvi bir amaç olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yok. ki tanrı var olsaydı ve evreni belirli bir amaç için yaratmış olsaydı, anlam açısından yine fark etmezdi. yani anlamın var olup olmaması amaca bağlı değil ve zaten amacı olup da anlamı olmayan tonla şey görebilirsiniz etrafınızda. neden aklıma bu örnek geldi bilmiyorum ama amacı insanları eğlendirmekten başka bir şey olmayan "aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem" sözlerinin, bir anlamı var mı mesela?*

    yani bir tanrının var olduğunu ve evrenin bir amaç doğrultusunda yaratılmış olduğunu kabul etsek bile, evrenin anlamı açısından bir şey fark etmiyor. çünkü karadelikler, tekillik, dolanıklık, zaman, karanlık enerji, karanlık madde vs. gibi çözülmesi gereken tonla soru halen yerinde duruyor. ve tüm bunların bir amacının olması evrenin ne olduğu sorusunu cevaplamıyor.

    bir şeye anlamsız diyorsak, ortada kavranacak bir şey yok demek isteriz. peki evrenden bahsediyorsak, ortada gerçekten kavranacak bir şey yok mu?

    demek istediğim şey şu ki; evrenin bir amacı yok ama bir anlamı var olabilir. ve eğer bu anlam varsa ve bu anlama ulaşacaksak, önce "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormalıyız. yani "neden" sorusunu amaca dönük değil de, sebebe dönük bir şekilde sormaya başlarsak, büyük bir yol katetmiş oluruz diye düşünüyorum. zira "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başlarsak, artık bir dedektifin bir cinayeti çözdüğü gibi, geriye doğru iz sürerek bir şeyleri aydınlatmaya başlayabiliriz.

    çünkü bir anlam varsa, önce sebepleri anlamalıyız. atomlardan galaksilere, karanlık enerjiden tekilliğe, dolanıklıktan kütle çekime kadar, evreni var eden her bileşeni, her kuvveti, her gizemi bir bir anlamalı, her birini var eden neden-sonuç ilişkisini çözmeliyiz. [bu arada, bildiğimiz kadarıyla bunu yapabilecek tek canlı insan. zira gece gökyüzüne baktığında gördüğü şeyi anlamlandırabilen, kompleks matematiği kavrayabilen, yıldızların oluşumunu, atomların yapısını, hücre içi aktiviteyi, zihnin kendisini, evreni var eden kuvvetleri veya kısacası "tüm bunları" anlayan/anlayabilecek bilişsel fonksiyonlara sahip olan yegane canlıyız. (zaten bu yüzden insan hayatı kutsaldır. ışidli bir piçin hayatı bile.) ki beynimiz "tüm bunları" anlayabilecek kapasitede de olmayabilir. yani belki de "tüm bunları" anlamlandırmamızı sağlayacak matematiksel derinlikten yoksunuz. belki de bu yüzden felsefeye ve sanata ihtiyaç duyuyoruz. çünkü bir şeyleri açıklamak için matematiğin yetmediği yerde felsefe, felsefenin yetmediği yerde de sanata sığınıyoruz.*(ayrıca (bkz: #64868800)) ]

    nerede kalmıştık. evreni var eden bileşenlerin arkasındaki sebepleri anlamalıyız diyorduk. he işte. "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başladıysanız, büyük bir yol katettiniz sayılır. artık evrenin ne olduğunu öğrenmeye başlayabilirsiniz. öğrenmek için hangi yolu tercih edersiniz bilemem ama bence bu noktadan sonra yapacağınız şey meta data toplamak olabilir. okuyacağınız kitapları, izleyeceğiniz belgeselleri, dinleyeceğiniz podcast'leri, takip edeceğiniz siteleri tespit edin. sırf sözlükte bile uzay, evren, karanlık madde, fizik, kuantum fiziği, sicim teorisi, karanlık enerji, dolanıklık vs. gibi konularda çok güzel entry'ler var.

    hatta meta data toplamanıza ilk katkıyı ben sağlayayım;
    (bkz: #63212144)
    (bkz: #64871430)
    bunlara ek olarak lawrence krauss abinin yoktan varolan evren konuşmasını, jim al-khalili abinin "everything and nothing" belgeselini de izleyin.
    ayrıca (bkz: ekşi sözlük entelektüel nefes alma uzamı) diye bir şey var. ona da bir bakın derim.

    bkz verdiğim ilk entry'deki kitap tavsiyeleri fazlasıyla yeterli ama onlara ek olarak bir iki kitap da ben tavsiye edeyim;
    zamanın daha kısa tarihi - stephen hawking & leonard mlodinow (zamanın kısa tarihi'nden daha basit.)
    her şeyin teorisi - stephen hawking
    kozmik bağlantı - carl sagan

    bunlara ek olarak üç kitap daha tavsiye edeceğim. okunması çok kolay kitaplardır ve içlerinde sadece evrenle ilgili değil, evrim, zihin vs. gibi konulara dair çok güzel bilgiler bulabilir, alanında uzman bilim insanlarının çalışmaları hakkında bilgi alabilirsiniz. ted videolarının kitap versiyonları desek yeridir.
    hayat kitabı - eduardo punset & lynn margulis
    üçüncü kültür - john brockman
    kanıtı olmayan gerçekler - john brockman (biraz spekülatif bir kitaptır. ama yeni başlayanlar için beyin fırtınası yapmaya yardımcı olur.)

    son olarak, nerede okuduğumu hatırlayamadığım* bir alıntı yapayım, "varoluşçuluk felsefenin bataklığıdır. bu bataklığa saplanıp kalmaya en iyi iki örnek sartre ve camus'dur. bu iki filozof kendileri bu bataklıktan kurtulamadıkları gibi, fransız felsefesini de bu bataklığa sokmuşlardır. o zamandan beri de fransız felsefesi iflah olmamıştır." minvalinde bir yazıydı. varoluşçuluk gerçekten bir bataklık. evrenin varoluşunun(hatta kendi varoluşumuzun öznel) bir anlamı(ve hatta bir amacı) olsa da olmasa da hayattayız, yaşıyoruz. bu yüzden okuyun, düşünün, araştırın, sorgulayın ama asla bu bataklığa saplanıp kalmayın, varoluşçuluğu hayatınızın merkezine koymayın.

  • yeri geldigi zaman birlikte ibadet edilebilecek, pilavli, maklubeli sohbetler gibi sosyal aktivitelere birlikte gidilebilecek, hak yolundan sapmayan muminlerin arandigi ilanlardir.

  • şu muhabbet mutlaka geçer.

    - sesin hiç düşündüğüm gibi değilmiş.
    + (ayıp olmasın diye) seninki de valla.

    sesimi neye göre düşündün acaba? times new roman, comic sans?

  • kapitalizmin dayattığı şekilciliği iliklerine kadar işlemiş beyin yoksunu ''kaşarlara'' verilen ayar. instagram profili sözde ''düzgün'' olsaymış dm atınca cevap verirlermişmiş. bunlar kezban değil kaşar kaşar.