ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
5 haziran 2017 eskişehir'de veterinere saldırı
-
sadece türkiye'de yaşanabilecek olaylardan bir diğeri. bir velet bahçedeki kediye tekme atıyor, veteriner hekim çocuğu uyardı diye önce çocuğun dedesinin sonra da babasının saldırısına uğruyor.
daha da garip olan ise bu saldırganlardan birinin doktor diğerinin ise mühendis olması.
siz nesiniz ki sizin yetiştirdiğiniz çocuk ne olsun.
kaynak : http://www.internethaber.com/…si-1783222.htm?page=3
edit: birkaç meczup saldırganların doktor ve mühendis olduğunu yazmama bozulmuş, özellikle belirtmemin sebebi nispeten eğitimli olan kişilerin bile hayvan sevgisinden mahrum olması.
türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler
-
"eve yalniz donuyorum ben de.
sakin kal deme bana,
gidiyorum,alisamadim bu kente..."
(bkz: alisamadım)
(bkz: yasar kurt)
altın varaklı kafesle kahve sunumu yapan kadın
-
videoya bakınca gördüklerim:
ihale + rant + peşkeş + range rover + ihale + nargile cafe + kısa dar paça + babet çoraplı ayakkabı + çift maaş + ihale + ihale + vergilerimiz + ihale + ultra lüks site + tespih + ihale.
fringe
-
--- spoiler ---
2x16 kesinlikle bugüne kadar yayınlanmış en iyi bölümüydü. ayrıca bu muhteşem bölümde muhteşem bir detay çarptı gözüme.
malum 1985 yılındayız. diğer evrende gözcüler sinemadan çıkıyorlar. sinemada back to the future'ın oynadığını görüyoruz. hatta filmle ilgili yorumlar yapıyor gözcüler, teorisi sağlam falan şeklinde. fakat bir de ne görelim. başrol michael j. fox değil, eric stoltz.
bilenler bilir, back to the future'da ilk olarak marty rolü eric stoltz'a verilmiş hatta filmin büyük kısmı onunla çekilmiş, fakat eric stoltz'un marty gibi genç bir karakter için biraz yavaş, ağır düştüğü düşüncesiyle michael j. fox'da karar kılıp marty sahnelerinin hepsini m.j.fox ile tekrar çekmişler. vay anasını lan, diğer evrende eric stoltz oynamış marty'yi. detay harikaydı, özellikle benim gibi back to the future manyağı bir adamsanız bölümün sonuna kadar o sinema tabelası gözününüz önünden gitmeyecek bölüm bitene kadar. hatta bittikten sonra.
--- spoiler ---
bir defa gelinen hayatta sabah 8 akşam 5 çalışmak
-
düşündükçe insanı sinir eder.
26 yaşındayım. 7 yıldır aralıksız çalışıyorum. kazandığım parayı harcayacak zamanım yok. kazandığım tek şey 4a dökümünde yer alan gün sayısı. buna kazanmak denirse. peki kaybettiğim zaman ? bunu nasıl telafi edeceğim. 60 yaşında beli bükülmüş bir emekli olarak ; işte şimdi çalışmamın karşılığını alacağım. gelsin dünya turları, yatlar,katlar mı diyeceğim, yoksa gelinim çalışırken evde torun mu bakacağım bilemiyorum altan ben bu hayatı kimin için yaşıyorum bilemiyorum.
(bkz: yaşama amacını sorgulatan detaylar)
edit: bu entry ile ilgili çok mesaj geliyor. çalışmaya devam.
alternatif film ismi çevirileri
-
mission impossible - olacak iş değil
mission impossible 2 - ben demiştim olacak iş değil
the empire strikes back - imparator arkadan vuruyo
ali ağaoğlu
-
az önce canlı yayında izledim
"gecelik ilişki yaşamayı sevmiyorum. şayet yaşamayı sevsem istanbul'da yani...kemküm.....kalmazdı" dedi.
dakika 44-45
lafın nereye gideceğini anlayan sunucu araya girdi.-
annen da yaşasaydı o istanbul'da aynı lafı edecek miydin?
birilerinin anası, kızı, kardeşi yaşıyor orda. dikkatli konuş.
dine en büyük zararı kemal sunal verdi
-
(bkz: akit için sıradan bir nefret söylemi)
akit bir insanı sevmiyorsa, o insanın büyük ihtimalle ülkeye, dine hiçbir zararı olmamış, aksine faydası olmuş önemli, iyi bir insandır.
yaran kısa mesajlar
-
öncelikle belirtmek zorundayım ki bahse konu olan mesaj kuvvetle muhtemel sadece benim için komik, pek yarmayacak sizi yani.
ben 11 ve 9 yaşlarında 2 çocuğu olan, 34 yaşında bir kadınım. çocuklarımın arkadaşları arasında pek sevilirim. elimden geldiğince kendi çocuklarıma nasıl davranıyorsam, arkadaşlarına da öyle davranırım. karşımdakilere bebe muamelesi yapmam, adam yerine koyarım yani. bazen onlarla parka çıktığımda muhabbet ederiz, aramızda mesafeli bir samimiyet vardır...
bu yıl çocuklar anneannelerinin yanında okula gidiyor. işsizim ben şu sıralar, bütün gün evde depresif depresif tek başıma oturuyorum. sadece kitap okuyup, sözlük kurcalıyorum. böyle zamanlarda içimden kimseyle konuşmak gelmez, ne telefona bakarım ne de kapıya... hoş banka, turkcell ve sigara bıraktırma merkezi dışında arayan da yok ya, neyse...
çocuklarımın arkadaşlarından biri (onur diyelim adına) 10 yaşında, beni ekstra sever. böyle hafiften bir hayranlık besler. çocuklar evde olmasa da ara sıra kapıya gelip sohbet etmek ister. öyle havadan, sudan, derslerden, okuldan, can sıkıntısından falan bahseder kapıda, ben de dinlerim. ama şu son birkaç haftadır kapı çalındığında servise gelen apartman görevlisine bile kapıyı açasım yok. dolayısıyla gelen çalıp çalıp geri dönüyor. tabii onur da kapıyı çalıp çalıp geri dönüyor.
bugün evde oturup yine dakikaları sayıyordum ki telefonuma bir mesaj geldi:
gönderen: onur
mesaj: naber:)
len bu ne? fahriye abla gibi hissettim kendimi birden!
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
bir websitesinden bahsederken görüntüye site adresinin adres çubuğuna yazılışını göstermek ekolünün acı bir sonucu, star haber'in insanlığa hediyesi. youtube yazmaya çalışırken olaylar gelişir
https://i.hizliresim.com/d7dnd3.jpg
http://imgur.com/4ei71zv
ah be güzelim, geçmişi sil diye bi olay var, formları sil diye bi olay var duymadınız mı?
eğer fake'se komik, değilse zaten müthiş bi olay.