259 entry daha
  • 2005-2006 yılları.. ankara emek'te küçük bir öğrenci evinde bir homo sapiens kolonisi olarak yaşıyoruz. haddizatında kira veren, sözde ev sahibi olan 3 kişiyiz ama bu azınlık rakamını ancak evin tuvaleti görmüştür. tam da ankara'daki bir öğrenci evinden beklenecek şekilde sürekli bir sirkülasyon, sürekli bir sen kimsin birader? o kimdi lan? salonda biri uyuyor, senin mi kadir? durumu.. bahçe katındaki bu evin komşu kapısına olan mesafesi ise tam olarak 'bir el atımı' şeklinde tarif edilebilir. aynı anda her iki kapıyı da açıp kapayabilir, bir evden diğerine uzun bir adım atmak suretiyle çorabınızı kirletmeden geçebilirdiniz. bahsettiğim komşu evde ise görmüş geçirmiş ve geçimini ankara pavyonlarında çalışarak sağlayan bir ablamız ikamet etmekteydi. gel zaman git zaman kendisiyle muhabbeti ilerletmiş ve iyiden iyiye kanka olmuştuk. pavyonlarda kullandığı isimler şu an zihnimi karıştırıyor tabii ama zannederim gerçek adı fatma idi.
    ne güzel komşumuzdu fatma abla..

    bu arada evde öğrenci olmayan bir ben varım. o dönem ankara'da ulusal yayın yapan bir radyoda gece programı sunuyorum. 90'lardan burak kut'la girip, özgündü, protestti, türküydü derken neşet baba'dan çıkıyorum. arada şiir miir şey ediyoruz falan. tabii bizim elemanlar da evde açıp dinliyorlar. hatunlara şarkı yollayıp aralarını yapmaca vs.. öyle yuvarlanıp gidiyoruz.

    bir gece yine yayından sonra konya yolundan tıngır mıngır salınarak aktım emek'e.. fena yorgunum, inanılmaz açım. tek hayalim; göt kesen ankara soğuğundan bir an evvel sıyrılıp kendimi eve atmak ve buzdolabına benzeyen şeyde kaldıysa bir şeyler atıştırmak...

    o gece bizim elemanlardan hiç ses çıkmadı. ne şarkı istediler ne bi şey.. bunların sınavları falan var herhalde, yazık ders çalışıyorlar zaar diye düşündüm. abi eve vardım, soktum anahtarı, açtım kapıyı, hooop! karşımda hakan taşıyan...

    yani lütfen rica ediyorum o anı bir hayal edebilir misiniz? ankara'da bir öğrenci evinde yaşıyorsunuz.. sabah akşam makarna, gırgır şamata, buram buram fakirlik, makarna, karı kız olayları, futbol muhabbetleri, makarna, sanat ve siyaset tartışmaları, makarna.. ve birdenbire karşında bir hakan taşıyan..??

    kapı eşiğinde öylece donup kaldım. küçücük salonda yine mahşeri bir kalabalık ve tam ortadaki masaya; dışarıdan büyük maddi destekle alındığı belli olan mezelerle kurulmuş, evdeki aç köpeklerin hayal bile edemeyeceği bir çilingir sofrası ve kafasında siyah fötr şapkasıyla, oturduğu halde masadan sonra yukarıya doğru takribi 2 metre kadar daha devam eden bir hakan taşıyan..

    hayatımın şokunu yaşıyordum resmen. sapsarı yüzümle güz gülleri gibiydim adeta, titriyordum. bir anlam arıyor, baktığım tabloda sanatçı ne anlatmak istiyor merak ediyordum...

    zor da olsa bu donukluğu atlattıktan sonra kapıyı örtebildim. daha sakin, daha şuurlu bir bakışla manzarayı tekrar süzdüm. hakan bey, kolunu fatma abla'ya dolamış, kendisine çok benzeyen bir başka beyefendinin doldurduğu rakıyı yudumluyor, kale arkası tribünlerindeyse bizim aç tayfa ellerindeki cumhuriyet sucuklarıyla birbirlerine vuruyor, delikli kars kaşarlarına sarılıp öpüyorlardı.
    bizim elemanların arkadaşlarından biri, ilk kez akdeniz akşamları dışında tıngırdattığı gitarının sınırlarını zorluyor ve ''söylemesinler, duymayım ben kötü haberi, dayanamam'' diyerekten, eğreltilikte çığır açıyordu.

    hayatımın bu en saçma, en absürt anını, bir müddet sanki hiç içinde değilmişim de televizyondan falan seyrediyormuşum gibi seyrettikten sonra, yine nasıl oldu bilmiyorum, aynı tuhaf hızda ve yadsınacak şekilde kabulleniverdim.
    sanki bizim ev her gün böyleymiş gibicesine.. bir gün önce de hakan altun'la beraber telefonun başında çaresiz beklemişizcesine.. ferdi baba'ya ne zamandır gelmediği için kırgınmışızcasına oralı oluvermiştim. saniyeler sonra hakan bey'le o masada cemal safi şiirleri okumaya başlamıştık bile...

    hayatımın halen en travmatik, en ay ben şok olayı budur sanırım. hakan bey ve kardeşi gittikten sonra olayın detaylarını öğrenebildim. kendisi fatma abla'ya pavyonda denk geliyor ve kafaya takıyor. bu sabahı seninle edeceğim kadın! diyor.. araları geçiyorum. fatma abla da -o gün kendi evinde kızı olduğu için- onu bizim eve kadar sürüklüyor. durduk yere bir insanın hayatına hakan taşıyan nasıl girer? sorusunun cevabı da böylelikle verilmiş oluyor..

    her şey bir yana; hakan taşıyan'a o günkü ''ne yiyeceğim lan ben?'' derdinden beni ve aç kabilemi ziyadesiyle kurtardığı için hep müteşekkir olmuşumdur.

    sööööööyyyyyylemesiiiinnnnleeer! duyyymayım ben kötüüü haberiiiiiğğğğ!...
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap