1923 entry daha
  • "pierre perret'nin şarkısında olduğu gibi, kuşların kafesini açmak mı gerekir?* tehlikeli olma pahasına özgür bir yaşam mı yoksa sınırlı olsa da güvenli bir yaşam mı daha iyidir? bedeli ödenecek bir özgürlük mü yoksa süslü bir hapishane mi?
    (...)
    bununla birlikte, bazı kuşların kafeste yaşamayı
    tercih ettiğini söylemek aşırıya kaçmak olacaktır.
    aslında yalnızca öyle koşullanmışlardır ve tek seferde fazla özgürlük onları ürkütür. güvenlikleri için korkar, tanımadıkları bir çevreyle karşılaşmaktan tir tir titrerler. ama bizim için de aynı şey geçerli değil mi? koca koca binaların yükseldiği bir sitede yaşarken birden ormana bırakılan bir çocuğu hatta bir yetişkini ele alalım. sizce koşa koşa geri dönüp onu evine götürmeniz için yalvarmaz mı? simgesel açıdan da doğrudur bu. bir yaşamda büyük özgürlük anları bazı kimseler için dehşet verici olabilir: işsiz kalma ya da emekliye ayrılma bazen çok kötü tecrübe edilir. başkaları tarafından belirlenmiş mecburiyetlerin ve işaret noktalarının yokluğunda tüm bu zaman boyunca ne yapacaklardır? insanlar her zaman "özgür olmak istemezler. gerçek özgürlük, hem sosyal hem bireysel ölçekte, insan için çoğu kez kaygı vericidir. bir yandan özgürlüğü her şeyden çok isterken öte yandan ondan korkarız.

    hepimiz göçmen kuşların mavi göklerine gıptayla
    bakmaz mıyız? bu kuşlar, yükseklerde süzülme, kaçıp gitme, seyahat etme, erişilmez yerlere ulaşma kapasiteleriyle özgürlüğün en güçlü simgelerinden birini temsil eder. unutmayalım ki uçma yeteneğine -makineler sayesinde-kavuşması insanın kendi tarihinde pek yenidir. çok uzun zaman, çıktıkları yüksekliklere ulaşmaktan aciz, başımız havada kuşları seyrettik. kendimizi bu kadar üstün görürken, onlarla bu alanda aşık atamamak biraz küçük düşürücü. insan, yer değiştirme özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak bu yetiyi hep kıskanmıştır. nihayet gökyüzünü fethetmeyi başardı ama ne zorlu yollardan geçerek!

    kendi özgürlüğümüzü idrak etmekte güçlük çektiğimiz gibi, başkalarının özgürlüğünü kabul etmek de bize zor gelir. zamane çocuklarının kuluçka dönemi, yavru kuşlarınkinden daha uzun sürüyor. kuş ebeveynler yavruları inisiyatif alsın diye bırakır, kendi başlarına uçmaya cesaretlendirir. yirmi birinci yüzyılda, sokaklarda koşturan, oynayan neredeyse hiç çocuk göremiyoruz. başlarına bir şey gelir korkusuyla onları sürekli kontrol altında tutuyoruz. çiftler için de aynısı geçerlidir. hangi biçimde olursa olsun ötekinin özgürlüğü çoğunlukla korku yaratır. daha da kötüsü, ailedir. aile normun, yargıların yeridir: grupla aynı olmak gerekir. şayet üyelerden biri sınırların ötesine bir adım fazla atmaya yeltenirse ya kendisine hemen düzen hatırlatılır ya da dışlanır.

    gelgelelim, başkasını ne kadar kapalı tutarsak firar riski de o kadar artar. (...)

    kuşların yaşamına yakından bakarsak şunu fark
    ederiz: civcivler veya yavru güvercinler tamamen özgür bırakıldıklarında yuvalarından çok fazla uzaklaşmazlar. havalar kötüleştiğinde ya da bir tehlike algıladıklarında hemen oraya sığınırlar. (...)

    insanlar için de böyledir. özgürüz diye illa kaçıp
    gitmeyiz. yuvada her şey yolundaysa hep oraya geri döneriz. (...) ihtiyacımız olan şey belki de budur: ahenkli bir denge. (...)"*
119 entry daha
hesabın var mı? giriş yap