1813 entry daha
  • bu gece kendi kendime düşünürken sanırsam bu dizide en tasvip ettiğim karakterin kim olduğuna dair bir yanıt buldum. tamamen sütten çıkmış ak kaşık olmasa da bence bu isim ted chaough'tan başkası olamaz.

    başarılı bir creative director kendisi. sterling cooper'dan don'un karşısına rakibi olarak hep ted'in çıktığını gördük. yalan yok önceki sezonlarda hep burnu havada bir adam gibi gösterdiler, karşılaşmalarında söz ve hareketlerinden dolayı kendisine karşı çok gıcık olurdum. ama bu adam öyle pete gibi p*ç değil ve her şekilde ana adamımız don'u havada* ve karada ezeceğini düşünüyorum.

    allahı var bence eleman kontrolü konusunda don'dan daha başarılı. çevresindekilere saçma sapan esip gürlemiyor. çalışma disiplini de don'dan daha iyi. düzenli toplantılar yapar, not alır, memo yollar falan. don gibi çalışma anlayışı bi sigara yakayım, iki kadeh devireyim, biraz kanepede uyuklayayım, olmadı o günkü manitam kimse artık gizli saklı otel odalarında biraz onu mıncıklayayım, çok kafam attıysa film izlemeye giderim sonra muhakkak bir fikir bulurum değil. zavallım öyle don gibi içemiyor da zaten. iş hayatında elemanları yüzünden faka bastığı en büyük olay peggy idi, ki o durumu da aşağıda anlattığım üzere bence mümkün olan en mantıklı şekilde kurtardı.

    sonra bunların ideal amerikan ailesi misali çoluk-çocuk, karı-koca hepsinin kumral/sarı olması şaka mı? bu nasıl bir cast seçimidir, bravo diyorum. biz mükemmel aileyiz diye bağırıyor. işte ted'i gözümde bu kadar yüksek mertebeye taşıyan nokta da her ne pahasına olursa olsun bu aileyi korumayı seçmiş olmasıdır. her ne kadar peggy'e köpeklercesine aşık olsa ve hatta bi gece ipleri koparıp karısını aldatmış olsa da aklını başına aldı, ailesinin düzenini asla bozmadı. taş bastı yüreğine, gözden uzak gönülden de uzak olur diye umarak apar topar kaliforniya'ya taşıdı tüm hayatını. ah be peggy, yaktın kül ettin adamı...

    don ise biliyorsunuz her bölüm başkasıyla fingirdeşiyor, her sezon başka bir romantik ilişki kuruyor, 2-3 sezonda bir de eş değiştiriyor. şaka gibidir ama ted'in az kalsın ipleri koparıp her şeyi mahvetmesini engelleyen de bu hovarda don oldu. hem kaliforniya imkanını ona devrederek, hem de onu toplantıda herkesin önünde az kalsın rezil edip aşk yüzünden ne kadar aptallaştığını yüzüne vurarak. rezil ama büyük adamsın don, ted'i kurtardın kendini yaktın bi nevi. (bkz: megan draper)

    sonra ted uçak kullanmayı bilir, reklamcı kimliğinin yanı sıra ayrıca pilottur. iş yerinde sizi toplantıya helikopterle götüren kaç çalışma arkadaşınız oldu? bence müthiş bir artı. kazara bomba patlatan ebelek don'un yanında ışıl ışıl parlayan bir yetenek.

    bomba demişken, ted don'un aksine patlamayı bekleyen bir saatli bomba değil. nevrotik davranışları bulunmuyor. gözünüzü kapayın don'un bağırıp çağırıp etrafındakileri kırıp döktüğü yüzlerce sahne aklınıza gelir. ted her zaman insan gibi tartışır, insanlıktan çıktığı o kadar çok sahne yok. bi tek aklıma peggy ile olan bir iki ateşli tartışma geliyor, o da aşk temalıydı, olur hani arada. don ile restleştiği oluyor ama don'daki kadar her türlü çatışmayı kişisel alan, egoist, olayı güç savaşına çeviren bir karakteri olduğunu düşünmüyorum.

    hatta ted'in tam bir anti-don olduğunu söyleyebilirim. ted'in kılık kıyafetinden tut mizacına kadar, don gibi sert ve tehditkar hiçbir yanı yok. sarı tonlu, yumuşak, tipiyle bile güven veren bir adam, hem de hayatımda gördüğüm en uzun ve karakteristik burunlardan birine sahip olmasına rağmen. o nasıl bir burun bakar mısınızallah aşkına? burun olimpiyatları diye bir şey olsa adrian brody birinciyse, sen ikinciliğe kapışırsın be adam!

    neyse, iyi adam diyorduk, ted bağlantılarını devreye sokup don'un komşu çocuğunu (bkz: elalem) kurtarmıştır. tamam, ortada sunkissed anlaşması da vardı ama velev ki ortada bir restleşme olmasaydı ted karşılık beklemeden zaten yine böyle bir iyiliği yapardı. bunu bir koza, anlaşmaya çevirme sebebi don'un hiçbir şekilde orta yolu bulmak istemeyen bir karakter olması. ha sonra don tabi verdiği sözün üzerine yatmak zorunda kaldı, iyi de oldu. sunkissed olmasaydı ted peggy'den nasıl kaliforniyalara kaçarak kurtulacaktı ki?

    tabi ki sütten çıkmış ak kaşık değil ama her bölüm birilerinin ardından iş çeviren pete, baba parası yiyen roger, sürekli karı peşine koşan don gibi adamların arasında karakteri "işte ben adamım!" diye bağırıyor. bilemiyorum, aşkından vazgeçip ailesini kurtarması ile gözüme çok girdi kerata, kayırıyorum belki de.
49 entry daha
hesabın var mı? giriş yap