6 entry daha
  • yüzümü döndüm,
    -mona, dedim en kalın tonumla. dönüp bakmadı bile.
    -mona, dedim, mona ne olur yüzüme bak.
    duymadığını düşündüm. şu benim kaltak iyimserliğim.
    bal gibi duyuyordu.
    benim sesim diğer seslerden ayrılmıyordu zihninde, şu an bir gürültüden fazlası değildim. o muhtemelen benim böyle hissetiğimin farkında bile değildi. buna daha çok sinirleniyordum.
    insan yine de, karşındakinin aklında varolan özelliği her saniye belli olsun istiyor benim durumumda.
    sonradan farkına vardım; kelimelere bu kadar yüklenince hepsi aynı sese bürünüyor. karşımdakini yeterince öldürmüşüm meğerse. haklıydı yüzüme bakmamakta.
    benimse şikayet belirtmeye gücüm yok. o an bir hakkım olsun istedim ve eğer bir durum seçebilseydim yemin ederim sakinliği seçerdim. o kadar güçsüzüm ki büyük kelimelerimle, o kadar sinirli ve yıkık; tanrım tek bir cümlesiyle yıkabilecekken beni giderek daha da güçsüzleşmemi istiyor gibi.

    -mona, yüzüme dokunma tamam ama bak bir kere.

    susmak hiç aklıma gelmedi. kırgındım çünkü. ama yine de açıklamaya öyle devrilmişim ki devam ettim söylemeye.
    suçluymuşcasına, sesimin inceliğinden küçük bir yarık açıldı bastığım toprağın üzerinde.
    onun yüzündeyse daha sert bir ifade. sırtının bana dönük olması bu ifadeyi gizlemese keşke. musallat oldum resmen ona. bırakmadım. kendi ellerimle özbenliğimi daha ne kadar kırabilirdim acaba.
    giderek suçlu oluyordum karşısında. hatta tam arkasında sırtıyla haşır neşir, paltosunun ilmeklerini bir bir ezberlerken, 5 yaşında bir çocuktan daha küçük ama bin katilin suçunu üzerinde taşıyan masumiyete isyan etmiş bir pisliğin tavrıyla.

    - mona, dedim. mona, tamam bakma yüzüme. susacağım da elbet. belki bugün değil, ama mutlaka susacağım sana söz. ama beni tamamen yok etmeden gitme.
33 entry daha
hesabın var mı? giriş yap