5 entry daha
  • 21 farklı yazar tarafından yazılmış 21 farklı kadın öyküsü yer almaktadır kitapta. kitapta 7 erkek, 14 de kadın yazarın öyküsü mevcut. sonrasında murathan mungan erkek öyküleri için de benzer bir kitap derledi.
    kitaptaki öyküler bir seçimin sonucu olarak kitaba girdiğinden boş öykü yok elbette kitapta ancak bazıları diğerlerinden ayrılıyor. kendimce o ayrılanları yazayım;

    bukowski' nin en sevdiğim öyküsü ve bence en iyi işi olan ''kasabanın en güzel kızı''
    muzır yazar roald dahl' ın ''son perde'' isimli öyküsü.
    italo calvino' nun ''evli bir kadının serüveni'' isimli enfes bir sadakatsizlik öyküsü
    ıngeborg bachmann' dan ''gamora' ya bir adım'' isimli kışkırtıcı, hüzünlü bir çaresizlik öyküsü.
    gabriel garcia marquez' in benzersiz üslubunun tadına varabileceğiniz -ki inci kut çevirisi- ''senora frobes' in mutlu yazı''
    elsa morante' nin marquez gibi masalsı bir anlatımla kaleme aldığı ve şadan karadeniz gibi bir çevirmenin de payıyla büyüleyici bir hale gelen ''nine''

    bu 6 öykü benim tekrar tekrar okuyacağım öyküler. tabii bir seçki olduğundan başka türlüsü de beklenemezdi ama muazzam çeviriler olduğunu da söylemem gerek. yukarıda iki ismi yazdım zaten, onun dışında italo calvino' yu rekin teksoy gibi italya' dan ödüllü bir çevirmen, buwkoski' nin öyküsünü, bukowski' yi bize sevdiren avi pardo, backmann' ın öyküsünü günter grass, thomas mann, kafka çevirileri de yapmış olan kamuran şipal, roald dahl' ın öyküsünü ise tulin nutku(bunu bilmiyorum ama can yayınları etiketi fazlasıyla tatmin edici zaten) çevirmiş. ilginçtir sevdiğim bu 6 öyküden 4 tanesi erkek yazarlara ait. 14 kadın yazar içerisinde sadece 2 tane kadın yazarın öyküsünü çok sevmişim. tabii muhtemelen bu, olaylara erkek bakış açısından baktığım için böyledir, ve erkeklerin yazdığı öyküleri kendime daha yakın hissetmişimdir.

    bu 6 öykü içinde bana kalırsa en zayıf öykü marquez' inki. marquez' i bu altılıya koyma nedenim ise benzersiz üslubu.

    bu 6 öykünün giriş cümlelerini yazacağım şimdi ve marquez' in neden benim için çok özel olduğunu özetleyeceğim;

    ''kapının zili çaldığında anna mutfakta ailenin akşam yemeği için boston marulu yıkıyordu.'' (roald dahl-tülin nutku)

    ''bayan stefania r. sabah altıda eve dönüyordu.'' (ıtalo calvino-rekin teksoy)

    ''son konukları da uğurladı.'' (ıngeborg bachmann-kamuran şipal)

    ''kırkında dul kalınca, elena tam yaşamadığının ve kocaman, umarsız bir boşluk içinde olduğunun ayrımına vardı.'' (elsa morante-şadan karadeniz)

    ''cass, beş kız kardeşin en küçüğü ve en güzeliydi.'' (bukowski-avi pardo)

    ''öğleden sonra eve döndüğümüzde, kapının pervazına boynundan çivilenmiş koskoca bir yılan bulduk; rengi simsiyah ve parlaktı; hala canlı gibi bakan gözleri ve açık çene kemiklerindeki testere gibi dişleriyle çingenelerin yaptıkları bir kötü büyüyü andırıyordu'' (g. g. marquez-inci kut)

    evet marquez' in girişi daha uzun ama mesela bu değil. marquez, tıpkı bir masala girer gibi giriyor öyküye, sizi daha ilk cümlede büyülü, fantastik bir dünyanın için çekiyor ama bunu ejderhalardan falan bahsederek yapmıyor. marquez benim için çok ama çok büyük bir yazar.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap