137 entry daha
  • mcdonalds anonim şirketinin resmi tarihçesine inanacak olursak (ki inanmamamız gerektiğini birazdan göreceğiz), mcdonalds efsanesinin, bu dev dünya markasının (işinden bıkmış, klişelere sığınan bir reklam metni yazarı gibi hissettim kendimi birden) yegane yaratıcısı, şirketin tek kurucusu ray kroc isimli bir zat-ı muhteremdir. sayın kroc, hayatını multimikser pazarlamacısı olarak idame ettiren, (bu arada "multi", multiple'ın kısaltması, "mikser"'i de biliyorsunuz zaten, "bir sürü mikser" anlamında bir aletten bahsettiğimizi tahmin etmişsinizdir), günlerini amerika'nın güneybatı*** eyaletlerindeki lokanta, cafe/bar ve büfeleri gezip fast food esnafını multimikser teknolojisindeki en son gelişmelerden haberdar ederek ve isterlerse onlara cazip fiyatlarla ve 36 aya varan taksitlerle multimikser satarak geçiren kendi halinde bir adammış. mr. kroc günlerden bir gün (mesela perşembe) evinin yakınlarındaki bir parkta, bir elma ağacının gölgesinde oturmuş dinlenirken kafasına bir elma düşmüş. bunun üzerine bay kroc "ohoo, isaac newton yerçekimini keşfedeli üçyüz yıl oluyor, hikayeler birbirine karıştı sanırım." diyerek uyuklamaya devam etmiş.

    neyse efendim, günlerden başka bir gün (varsayalım salı), ray kroc san bernardino, california yakınlarındaki bir çöl kasabasındaki küçük bir hamburgerciden sekiz multimikserlik bir sipariş alınca kendi kendine "kızılkayalar boyutunda bir hamburgercinin niçin bir seferde 40 milkshake yapabilecek sayıda multimiksere ihtiyacı olsun ki?" diye meraklanmış, ve de boş bir vaktinde gidip bu hamburgerciyi görmeye karar vermiş. san bernardino'ya ulaştığında karşılaştığı manzara hayli ilginçmiş: maurice ve richard mcdonald adında iki kardeş tarafından işletilen, ufacık (taş çatlasa 50-60 metrekare), leziz burgerler, gevrek patates kızartmaları, yoğun ve enfes milkshakeleri olan müthiş kalabalık bir burger joint. 52 yaşında olan ve de yavaş yavaş emekliliğe hazırlanan kroc bey, inanılmaz bir fırsatla karşı karşıya olduğunu anlamış(mış), ve de emeklilikten vazgeçip "mcdonalds" ismini satın almış, ve de tez vakitte mcdonalds imparatorluğu'nu kurmaya koyulmuş(muş).

    bu kuruluş öyküsündeki ima, verilmeye çalışılan mesaj* şudur: "ray kroc keşfetmeden önce mcdonalds kıyıda köşede kalmış, kimsenin haberdar olmadığı, uyduruk bir büfeydi. mcdonalds'ı bugünlere getiren, verimlibir üretim ve hizmet sistemi kuran, altın kemerler* logosunu amerika'ya ve dünyaya yayan sadece ve sadece ulu liderimiz, ebedi önderimiz ray kroc'tur." lakin kazın ayağı öyle değil (bu arada uzakdoğu'da bazı mcdonalds'ların "mcgoose" isimli kaz ayağı içeren bir ürün sunduklarını biliyor muydunuz? veya ben şu anda uydurmuş da olabilirim.)

    kazın ayağı şöyle: 1954 yılında mr. kroc "mcdonalds kardeşler hamburger salonu"nu keşfettiği ve satın aldığı vakit, maurice ve richard 14 yıldır hamburgercilik mesleğini icra ediyorlar, halihazırda restoran işletmecileri arasında "yaşayan efsane" olarak biliniyorlardı, ve de - özellikle "american restaurant" dergisine kapak konusu oldukları 1952 yılından beri - ülke çapında da bir hayli meşhurdular. bu kadar küçük bir dükkandan nasıl bu kadar yüksek ciro (yıllık ş350,000) ve kar (yılık ş100,000) elde ettiklerini merak eden insanlar (ki bu meblağlar günümüzde yaklaşık ş2.3 milyon ve ş700,000 eder), sürekli olarak mcdonalds'a akın ediyor, ve de işin sırrını çözmeye çalışıyorlar, japon turistler tüm bu paranın geçtiği yegane kasanın resmini çekiyorlardı. üstelik, ray kroc'un otobiyografisindeki iddianın aksine, mcdonalds kardeşlere franchising fikrini öneren, franchising'i akıl eden de kendisi değildi. ray kroc mcdonalds kardeşleri ziyaret ettiğindekendileri zaten bir düzine franchise'a sahiptiler. dükkanın önüne "x sayıda hamburger sattık bugüne kadar" şeklinde kocaman bir afiş asma fikri de onlara aitti; hatta 1950 yılında san bernardino'daki ilk dükkanın ön kapısının üstünde "over 1 million sold" (1 milyondan fazla sattık) ibaresini taşıyan devasa bir afiş asmışlardı. eğik çatı, kırmızı ve beyaz fayanslar, ve de "altın kemerler" logosu da mcdonalds kardeşlerin phoenix*'de açtıkları ilk franchise için (yıl 1952) düşündükleri yeniliklerdi. her hamburger ekmeğinin üstüne eşit miktarda hardal/ketçap döken makinelerden aynı anda 24 hamburger ekmeğinin içine salata, domates, peynir gibi ıvır zıvır muhteviyat doldurabilen "lazy susan" aletlerine, ve en önemlisi de "uzmanlaşma" fikrine (herkesin tek bir görevi olması, çalışanlardan birisinin sadece etleri kızartması, birisinin sadece milkshakeleri yapması, vs.) kadar bugün fast food dünyasında yaygınlaşmış, endüstriyel standart haline gelmiş tüm iş yöntemlerinin mucidi mcdonalds kardeşlerdir.

    mcdonalds hakkında birkaç trivia vererek bitireyim bu entryi:

    - her yıl amerikan tüketicilerinin %96'sı en az bir kere mcdonalds'a uğruyorlar.

    - amerika'da yenen hamburgerlerin %32'si, patates kızartmalarının %26'sı, coca cola'nın
    %5'i mcdonalds tarafından satılıyor, dışarıda yenilen öğünlerin ise beşte biri (tamam, %20'si) mcdonalds'da yeniliyor.

    - mcdonalds dünyadaki tüm kurumlardan (amerikan ordusu dahil) daha fazla sığır eti ve patates satın alıyor ve daha fazla insan eğitiyor.

    - keza dünyada en fazla emlak sahibi olan şirket de mcdonalds.

    - 118 ülkede 30,000'den fazla mcdonalds var, ve de günde 50 milyondan fazla insan mcdonalds'a gidiyor (ve tahminen, hazır gelmişken bir şeyler de yiyor.)

    şunu da eklemeden geçemeyeceğim (dikkat, bu entry'nin geri kalanı tamamen kişisel bir anıdan ibarettir): ilk gençlik yıllarımın belki de en belirgin hatırası cumartesi günleri öğlen 12 civarlarında maçka'daki evimizden çıkıp, 11 yaşımda tek başıma sokağa çıkabilmenin getirdiği sorumluluk duygusunun hızlandırdığı emin adımlarla teşvikiye'ye yürümem; şimdilerde izini kaybetmek üzere olduğum bir dostumu evinden aldıktan sonra beraber osmanbey istikametinde yürüyüp, teşvikiye'yi nişantaşı'ndan ayıran dört yol ağzındaki mcdonalds'da karnımızı doyurmamız (her zaman aynı sipariş: 2 big mac menü, 4 cheeseburger, 2 sundae, biri karamelli, diğeri çilekli olsun. evet, kola ve patates kızartmalarının büyük boy olmasını isteriz, teşekkürler); mcdonalds'ın çaprazında kalan dünya gençlik merkezi'nde ayakta yarım saat kadar garfield okuyarak yemeğin rehavetinin geçmesini bekledikten sonra teşvikiye-taksim dolmuşuna binerek 14:15 seanslarına yetişmek üzere istiklal caddesi'ndeki sinemalara yönelmemizdir. çocukluğumun geçtiği maçka/teşvikiye ekseninden taşındığımız güne kadar süren ve de detayları asla değişmeyen bu ritüelin hatırına olsa gerek, her zaman mcdonalds'a tuhaf bir yakınlık duydum, big mac'i whopper'a tercih ettim, amerika'da girdiğim ilk mcdonalds'ın (fifth avenue üzerinde, 33. ve 34. caddeler arasında, empire state building'in tam karşısındaki) kapısından girdiğimde arka tarafta gördüğüm lağım fareleri bile beni mcdonalds'dan ancak birkaç ay uzak tutabildi. işte bu yüzdendir ki, mcdonalds'ın kuruluş hikayesini, mcdonalds kardeşlerin ve ray kroc'un öyküsünü sizlerle paylaşmak istedim.
1925 entry daha
hesabın var mı? giriş yap