aynı isimde "the red pill (video oyunu)" başlığı da var
275 entry daha
  • (2/4) evrimsel psikoloji ağırlıklı olan ilk entryme, skeptico'dan madde madde cevap gelmiş. başlıktaki 2. entrymi bu cevaplara ayırıyorum. bazı maddeleri anlamak için tüm muhabbeti okumuş olmanız lazım, çoğunuzun o kadar zamanı yoktur. diğer maddelerden bir şey kapabilirsiniz ama:

    *

    1) eleştirim şuydu: evrimsel psikoloji (ep) en iyi haliyle soft science'tır. red pill yazılarındaki hali ise pseudoscience'a kayıyor. sen ise sanki ep'yi, fizik gibi bir bilim olmamakla eleştiriyormuşum gibi göstermişsin. bu açıklamayı okuduktan sonra yazdıklarında da ep'ye "sözdebilim" dediğimi iddia etmişsin. yanlış.

    *

    2) heuristics nedir biliyorum, hatta bu konuda seminer veriyorum. ama ben "her kadın hakkında genelleme yapıyorsunuz" demedim ki. daha cömert bir argümanım var: genellemeleri iyi yapsanız bile, o evrimsel hikayelerinizi sandığınız kadar desteklemiyorlar. nedeni basit: bireyler arasındaki farklar, cinsiyet ortalamaları arasındaki farklardan çok daha büyük.

    *

    3) insanlar, karmaşık konuları (erkeklerin eş tercihleri gibi) basit istatistiklere, o rakamları da basit hikayelere indirgemeye meyilliler (story bias). bu hikayeler de mevcut önyargıları besleyecek şekilde oluyor. yani bunlar, tüm karmaşıklıkları ile insanın aklında kalmıyorlar. linklediğin makale de bu fikirle alakasız.

    *

    4) "eş seçiminin evrimsel temeli yoktur" filan demiyorum. verdiğim örnekte, eldeki verinin tek yorumu ep imiş gibi gözüküyor (tuzak), ama social learning theory de bu veriyi açıklayabiliyor. gönderdiğin o 27 senelik makale, bu tuzağa düşmeyi engellemiyor. işin komik tarafı, birazdan bu makaleyi sana karşı referans göstereceğim.

    *

    5) baştaki kısma katılıyorum. verdiğin makale de ilginç çünkü doğrudan genlere bakarak yapılan bir araştırma. yalnız buradan sonrası felaket:

    kadınların eş seçim stratejilerinin ne kadarı modern sosyal şartlara, ne kadar evrime bağlı, bunun doğru cevabını bildiğimi iddia etmedim, o bir uzmanlık işi. herhangi bir seçeneğe ideolojik bir yakınlığım da yok. olaya ideolojik bakan, çokbilmişlik yapan sizin tayfa.

    social learning theory'i çürütmek için kullandığın karşı-argüman da kendi içinde tutarsız. merkezi iddiası şu:

    "kadınlar tarih boyunca evlilikte korunan cinsiyetti".

    hoppala. bunun hipergami konusuyla ne alakası var? ama bu alakasız iddianı kanıtlamak için kullandığın mantık daha da kötü:

    "evet kadının kendi parası yoktur ama, taktığı borçlardan da kocası sorumludur. dolayısıyla tarih boyunca kadın korunmuştur."

    vay anam vay. bu mantıkla, köle-sahip ilişkisinde de esas korunan taraf köle, zira kölenin de malı mülkü yok ve taktığı borçları sahibi ödemek zorunda.

    şu noktada diğer her konuyu bırakıp bunu açıklaman, beceremiyorsan da fikrini değiştirmen lazım. o kadar derin bir çukur kazdın kendine.

    (edit: tabii ki bir daha bu konuya dönmedik, daha sonra ısrar etmeme ve o ısrarı da okumuş olmasına rağmen.)

    *

    6) kadın erkek eşitliği arttıkça eş seçimi yakınsıyor (yani ep'nin etkisini azaltan bir sonuç bu). bunu iddia eden makale şu. işin komik tarafı, daha önce verdiğin o 27 senelik makaledeki mate-preference data setini kullanmışlar. sonuç: "ekonomik eşitlik arttıkça, eş seçiminde gözetilen özellikler birbirine benziyor".

    senin "karşı kanıt" olarak verdiğin makale ise başka bir şey söylüyor: "çok çekici kadınlar, en ideal erkekleri istiyorlar"

    ???

    yanlış makaleyi vermişsin ve o bile kendi iddianı desteklemiyor.

    *

    7) nasıl bu madde konu hakkındaki "sığ anlayışımın bayrak sallayan ispatı" oluyormuş? yine metodolojik bir tuzaktan bahsediyorum, o kadar. basit bir örnek verdim diye bozuldun herhalde.

    edit: bunu okuduktan sonra dahi, hala örneklerin amacını anlamamış gibi yapıyor ve cehaletimi vurgulamaya çalışıyorsun. benim bilgi birikimim önemsiz. farzet cahilin tekiyim. senin düşüncelerin her halükarda hatalı.

    *

    8) bahsettiğim konu: kültürün ve özgür iradenin, evrimsel baskılardan bağımsız bir dünyaları *da* olduğu. mutluluğumuzu belirleyecek ana parametre, en baz güdülerimiz değil. çünkü bu üst-sistemlerden de güdüler geliyor.

    buna karşı "kanıt" olarak verilen makale ne diyor?

    "9 aylık bebeklerin seçtiği oyuncaklar cinsiyete göre değişiyor".

    yahu ne alakası var???

    üstelik, makale şöyle devam ediyor: "bu değişimin kaynağı biyolojik ve çevresel". yani hem alakasız, hem de benim başka maddelerde dediklerimi doğruluyor zaten.

    *

    9) benim dediğim: sosyal uyuma yönelik genler, alfalığa yönelik genlerden daha değerli olabilir. senin dediklerin bunu yanlışlamıyor. verdiğin makale de dahil:

    "25 babadan 1'i, başkasının çocuğuna babalık yapıyormuş bilmeden"

    cuckolding yok mu dedim ben? yine, ne alakası var?

    *

    10) az sayıda erkekten geldiğimizi anlatan makalende tarım toplumundan bahsediliyor. koca koca yazmış oraya 6000 yıl öncesi diye. tarım toplumunda zenginliği biriktirmek mümkündür, hiyerarşi mümkündür (hatta kaçınılmazdır), din mümkündür, dolayısıyla harem kurmak gayet mümkündür.

    üstelik, o makalede üstüne basa basa anlatmışlar "bunun nedenini bilmiyoruz" diye. buradan alfalık hikayeleri yazıp, sonra o hikayeyi 250 bin yıllık avcı-toplayıcı geçmişimize yansıtmanın zerre bilimselliği yok.

    ikincisi, pair bonding "sadece" 3-4 sene sürse bile dediklerim geçerli. hayat boyu olduğu varsayımına dayanmıyordum ki. birkaç senelik bağı sürdürebilecek özellikler seçilmiş oluyorlar otomatikman.

    *

    11) hipergamiden başlayıp, "kadının nankör doğasına" atlama yapmanın dayanılmaz hafifliği hakkında konuştum. sözlükten örneğini verdim. reddit'teki top postlar arasında da var bolca. sense, aynı şey senin başına gelse neden nankörlük olarak görmeyeceğini yazmışsın. bravo sana o zaman.

    bu maddenin kalan kısmı yazdıklarım hakkında ve kısmen katılıyorum. bence yazdığın en ilginç şey bunlardı. katılmadığım tarafı: toplumun değerleri, bir eylemin fayda sağladığı kişi sayısına oranlı şekillenmiyor. yani "anaçlık 1 kişiye fayda sağlar, temiz su mühendisliği ise 1000 kişiye, o yüzden mühendisliği yüceltiriz" mantığı yok. toplumun değerleri kafana "fayda sağladığı kişi sayısı" bilgisiyle beraber girmiyor. "annelik kutsaldır" diye giriyor mesela.

    *

    12) "kadınlar kaç savaş çıkartmışlar" sorumun amacı net: kadın düşmanlığı galiz ve bariz bir elemanın, nazilerle yatan kadınlar örneğini verip, tüm kadınlar üzerine yaptığı çıkarımın saçmalığını göstermek.

    yani bir şu bağlama bak, bir de refleksine. dünyanın en gerizekalı argümanıyla aynı safta yer alman yetmiyormuş gibi, "kadınların o kadar da melek olmadıklarını" kanıtlamak için, trump'a oy veren kadın sayısını filan veri olarak kullanıyorsun.

    *

    13) "güya romada erkek karısını öldürse ceza almazmış"

    güya müya değil, bu gerçek. her zamanki gibi, verdiğin link de kendi iddianı kanıtlamıyor. bir kere linkinin başlığı sadece "aldatma" ile alakalı. ve içinde de şu geçiyor:

    "according to cato, a husband had an ancient right (ius) to kill his wife if he caught her in the act of adultery. the existence of this "right" has been questioned"

    yani diyor ki, "cato'ya göre erkeğin, kendisini aldatan kadını öldürmeye hakkı vardı. ama bu hakkın varlığı tartışma konusudur".

    link'in sonrası daha da ironik: augustus'un sadece kadınları hedef alan bir ahlak kanunundan, ve sonunda bu kanunla ilintili olarak, kendi kızını öldürmesinden bahsediyor.

    hay allah iyiliğini versin.

    aslında ben de hatalıyım. orjinal entryi yazarken aklımdaki kavram patria potestas idi. bu hakkın erkeklere de uzandığını bilmiyordum. yani aile reisi, hem erkek, hem de kız çocuklarını isterse öldürebilir ve ceza almazdı.

    yalnız bu hata argümanımı zedelemiyor: zira kız evlenince, gelin gittiği evin reisinin kontrolüne geçiyordu. yani hayatı boyunca hep üstünde birilerinin sonsuz hakkı var. erkek ise bir noktada kendi ailesinin reisi olabiliyor ve o andan itibaren kimse onun üstünde sonsuz hak iddia edemezdi. (konsüller dahi).

    bu detayı ana argümana bağlayalım: kadınlar herhangi bir güç sahibi olamıyorlarsa, "kadınlar niye iktidarda yok" sorusu manasızdır. sen engizisyon zamanı, katolik bir ülkeye gidip "buradan niye yahudi bir kral çıkmıyor" diye soruyor musun?

    hele hele "kadınlar iktidarda yoklar, demek ki onu hak edecek özellikleri doğalarında yoktur" çıkarımı özellikle yanlış. tüm bunlar, tarım devrimi sonrasında gelişen hiyerarşiler, yani son 10 bin yıl. bir çok topluluk için daha da geç. oysa insanla şempanze, 6 milyon yıl önce ortak atalarından ayrıldılar. homo erectus, 2 milyon yıl hayatta kaldı. 5-10 bin yıl nere, bunlar nere.

    *

    14) hayır, ben yanlış anlamadım, başlıktaki en beğenilen entrylerin birinden alıntı yaptım.

    "kadın ve erkek beyni aynıdır" demediğim için, verdiğin linklerin konumuzla alakası yok. tek işlevleri, çok sayıda bilimsel kanıtla beni çürüttüğün intibası vermek.

    *

    15) "kadının hafızası daha iyi deyince kimse bişey demiyor, ama erkek matematikte iyi deyince oouuvvvv"

    basit: eğer toplumda "erkeklerin hafızası kötüdür" yargısı yerleşirse, bir erkek olarak ödeyeceğin maliyeti düşün. eğer toplumda "kadınlar matematikte daha kötüdür" yargısı yerleşirse (ki öyle yerleşmiş), kadının ödeyeceği maliyeti düşün.

    zaten bu önyargının, kadınların performansını nasıl etkilediği konusunda dünya kadar çalışma var. çünkü kadınlar da içselleştiriyorlar bunu. ve performansları en başta daha iyi olsa bile, büyük bir özgüven farkı oluşuyor ve bu zamanla onları geriletiyor. geleneksel anlamda ayrımcılık, yani domuzluk yapan bir erkeğin kadın matematikçiye iş vermemesi gibi örnekler, buzdağının görünen kısmı sadece.

    tekrar edeyim, bu farklar zaten çok ufaklar. "psikolojideki 10 mit" isimli ted konuşmasında bahsi geçiyordu. en yüksek kadın-erkek farkı spatial yetenekte mevcut mesela, yani bir şeyin 3 boyutlu modelini kafanda hayal edip sağa sola çevirebilmekte. ne kadarmış bu fark? ortalama bir kadın, erkeklerin üçte birinden daha iyi.

    hafızada da kadınlar daha iyidir denir ama en yüksek farkı veren hafıza testlerinde bile, ortalama bir erkek, kadınların üçte birinden daha iyi. diğer testlerde kadın-erkek farkı daha da az. iq testlerinde ise ortalama tıpatıp aynı. sırf şu bilgiler bile, yazdığınız evrim hikayelerinin çoğunun ne kadar desteksiz olduğunu gösteriyor.

    ***

    özet:

    1) neredeyse her maddeyi çarpıtmışsın.

    2) verdiğin linkler ya alakasızlar ya da kendi fikirlerini bile desteklemiyorlar.

    3) en önemli argümanlara hiç cevap vermemişsin (köle-sahip, beyaz-zenci analojileri gibi).

    4) işine gelince "gerçek red pill bu değil" manevrası yapmışsın. sen red pill'e gelen her eleştirinin muhattabı değilsin ki. öğrencilerin çoğunluğu olayı yanlış anlamışlarsa, öğretide bir sakatlık var belli ki.

    benim gibi uzman olmayan (hatta diyelim cahil olan) ama iki gram metod bilen biri bile görüyor bunları. kadın-erkek ilişkilerini postmodernizmin bozduğunu düşünüyor, ama sanki dinler ve tarım toplumunun etkisi çok daha büyük değilmiş gibi, sanki o "doğal halimiz"miş gibi düşünüyorsunuz. zar zor edinilmiş kazanımları geriye döndürme riskini arttırıyor bunlar. üstelik bunlar işin teorik kısmı, hele ki türkiye gibi bir yerde, pratikte şartlar çok daha sakat.

    *

    devamı: evrimsel psikoloji harici fikirlerimi üçüncü entrymde özetledim
2273 entry daha
hesabın var mı? giriş yap