2 entry daha
  • ingilizce aslını okurken büyük keyif aldığım ve kalemine hayran kaldığım angela carter'ın magic realism türündeki güzel eseri. postmodernizm, postmodern edebiyat, üçüncü cinsiyet, late capitalism ve feminizm çalışmaları sırasında okunması yararlı görülür. yazar birbirinden farklı bir sürü kavramı tek bir eserde barındırabilmiştir. örneğin, bir yanda kanatlı ana karakterimiz sophie fevvers'ı "yaratık kadınlar müzesi" sahibi "madame schreck"ten satın alıp, "azrael" diye seslenip, ölümsüzlüğü elde etme hırsıyla onu idam etmek isteyen, boynundaki güllü falluslu altı madalyonuyla okültist/satanist "christian rosencreutz" karakteri var iken -ki isim seçimi ilginçtir, rosenkreuz alegorisine atıftır- diğer yanda sibiryanın bir köyünde yaşayan ve "finno-ugric" bir lisanda -ki doğruluğu dilbilimcilerce tartışılır- konuşan bir şaman vardır, ve walser'a kendi idrarını ikram ederek onu bir nevi sarhoş eder, veyahut transına ortak eder.

    şahsen hikayenin en can alıcı yerleri sibirya bölümünde gerçekleşmiştir. gazeteci jack walser'ın dramatik değişimini izlemek hayli keyifliydi. bir zamanlar modern insanı ve şüpheciliğini simgeleyen bu karakter sirk ile birlikte geçirdiği zaman süresince kendi benliğinde uzaklaşmaya ve aklını kaybetmeye başlar. tanımlayan iken tanımlanan olur.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap