• önyargılı insanların asla dinleyemeyeceği, fakat küçük yaşlarda sadece önyargı dahilinde dinlenebilen müzik. insana büyüdükçe daha farklı tonlarda gelen ve daha iyi anlanan hayat şekli.

    hiç unutmam bir kere (16 yaşımdaydım) bir abim bana "büyüdüğünde bunları dinlemeyi bırakacaksın.ehehehehe" demişti. içimden uzun ve güzel bir siktir çekmiştim. ah şimdi o herifi bulsam da "n'ooldu lan, düdük?!" diyebilsem diyorum. anlatmaya çalıştığım şey her artiz arkadaş bir kere "ben de eskiden metal dinler idim, breh breh breh." der. ama çok az insan heavy metalin ne olduğunu bilir ve anlar. ve bilip anlayabilenler de böyle cümleler kurmaz. bilen dinler kardeşim. yeni şeyler keşfetmek güzel bir şey, ama ben obituary dinlemeyi hiç bırakmadım.

    4 yıl sonrası notu: hala bırakmadım.
    5 yıl sonrası notu: bırakanın .mına koyayım.
    6 yıl sonrası notu: bıraktıranın da .mına koyayım. (noktayı niye koymuşum zamanında bilemedim şimdi)
    7 yıl sonrası notu: kelimeler kifayetsiz kalıyor sevgili okur, herkesin .mına koyabilirim her an.
    8 yıl sonrası notu: chopped in half
    9 yıl sonrası notu: ah, o herifi bir bulsam. neredesin ulan (bilge miydin, bilgi miydin) bir abi.
    10 yıl sonrası notu: arkadaşlarımın 10 yaşında çocukları var lan.
    12 yıl sonrası notu: 2 yıl geçmiş lan, the sound of perseverance dinlerken zevkten komaya girmişim de.
    13 yıl sonrası notu:
    i hear the sound in a metal way
    i feel the power rolling on the stage
    'cause only one thing really sets me free
    heavy metal, loud as it can be
    14 yıl sonrası notu: meshuggah'nın bleed şarkısı, beyin anevrizması geçiren birinin hislerini anlatıyor.
    15 yıl sonrası notu: opeth benimle büyüdü ya, çok mutluyum sevgili suser.
    16 yıl sonrası notu: hala ayreon dinlememiş olan varsa sizi bu tarafa alalım.
    17 yıl sonrası notu: ulan killswitch engage ne pis bi grupmuş, bu vakte kadar nasıl dikkat etmedim bilmiyorum.
    18 yıl sonrası notu: nightfall in middle earth'ü ilk dinlememin üzerinden 26 yıl geçmiş, hala en sevdiğim albümler arasında. adamlar ne albüm yapmış lan.
  • bir yaşam tarz mı bilemem ama kanımca, müzik türleri arasında, varolan her insani veya insan üstü duyguyu yansıtabilen, şarkılarında olabilecek her konudan bahsedebilen, 4 akorla yada tek bir soloyla çok farklı duygular yaşatabilen, yoğun ve içten, kaynağını hayalgücünden alan, yüzde yüz insan emeğiyle yazılıp icra edilen bir müzik türüdür. hayata gerçekten de farklı bakmanızı sağlayan, yemek içmek gibi bir alışkanlıktır. benim için heavy metal, her farklı türüyle bambaşka dünyalar açan ve farklı duygulara hitap edebilen, yanlızca müzik olarak nitelendirilemeyecek bir şeydir. otobüs yolculuğu yaparken, kar yağmaya başladığında yada tamamen karlarla kaplı bir yolda, karlı ormanların arasında giderken cd player'ınıza "immortal - at the heart of winter"' ı koymaktır. sisli bir ormanda göl kenarında otururken "opeth - morningrise" dinlemektir. chuck schuldiner' ın ölüm haberiyle ağlamaktır. gecenin bir saati soğuk bir havada arabaların arasında yolda yürürken, arabaların gürültüsünden faydalanıp, dinlediğiniz şarkıyı sesli söylemek, araba farlarının ışığında ağızdan çıkıp parlayan salyalardır, gece bir yerde yürürken çok şiddetli bir yağmur başladığında discman'inizin pili bittiğinde, varacağınız yere birkaç yüz metre kalmış bile olsa, o yağmurda ıslanıp sırılsıklam olma pahasına discman'ininze yeni pil takmak ve o sağnak yağmurun altında dark tranquillity yada in flames dinleme keyfini yaşamaktır. üniversitede öküz zor bir dersi verdiğinizi öğrendikten sonra o keyifle hatebreed yada pantera dinlemek, evdeki tüm ışıkları kapatıp, teybe "opeth - drappery falls"'ı koymak ve ona eşlik ederek karanlıkta elektro gitar çalmaktır. death'ın "the sound of perseverance" albümünü alıp kadıköy'de minibüslere doğru yürürken albümü ilk dinlemeye başladığınız anda daha fazla yürüyememek ve bir yere oturma isteği duymaktır. megadeth konserinde en ön sırada konseri izlerken arkadaki kalabalığa baktığınızda o ter içindeki binlerce kişinin üstünden tüten buhardır. göteborg'a gidip nehrin üstündeki köprüden geçip ormana doğru yürürken "at the gates" dinlemektir. bankaya gittiğinizde, sıra makinasından aldığınız sıra kağıdında 666. kişi olduğunuzu görüp, hiç bir anlamı olmadığı bilseniz dahi tebessüm etmektir. sabahın 5'inde ders çalışmaya kalktığınızda çayınız koyup kahvaltı ederken "porcupine tree - in absentia" dinlemek, arabayla şehirler arası yolda 160'la giderken dying fetus dinlemektir. benim için heavy metal, hayatım boyunca başıma gelen en iyi birkaç şeyden biridir. aklınıza gelebilecek, yada gelemeyecek her duyguyu size yaşatabilen bir müziktir. onda kendinizi siperin arkasın elinde tüfeğiyle bekleyen ve az sonra siperden çıkıp savaş meydanına koşacak bir asker olarak da bulabilirsiniz, bir uzay gemisinden dünyaya bakan bir astronot olarak da. kendinizi orta dünya'nın derinliklerinde bir hobbit olarak, yada sonbaharda eğilmiş ağaçlar arasından, dökülen yapraklara basarak yürüyen biri olarak da bulabilirsiniz. hayatı ve ötesini içinde barındıran... böyle sürüp giden.
  • ne zaman dibe vursam elimden tutup beni ayağa kaldıran müzik. bir sürü insan geçiyor hayatımdan, bir sürü hayal kırıklıkları. bir sürü yalanlar, bir sürü yalnızlıklar. ama o her zaman orda.
    ne zaman "işte şimdi düşüyorum" diye kendimi boşluğa bıraksam, her zaman arkamda sağlam bir duvar var biliyorum. işte o sesten duvarı bu müzik örüyor. iyi ki tanışmışım, iyi ki koyu bir dinleyicisiyim. çünkü anlayana gerçekten müzikten çok öte bir şey. bir tutku. bir sürü yalan insanın, olayın arasında yalan olmayan tek olgu. o hep gerçek, o hep orda. her zaman elimden tutan, her zaman "sakin ol, geçti" diyen.. beni hep güçlü kılan.
  • kanıma daha 11 yaşında veletken giren virüs. şimdi eşek kadar adam olduk, hala pantolonu daraltıp altına spor ayakkabı giyiyorsam, bütün yazlık gardrobum 3 çekmece dolusu siyah tişört ve bir tane şortsa, içlendiğimde, sinirlendiğimde, sevindiğimde mutlaka kafamın içinde haleti ruhiyetime uygun bir şarkı arka planda çalıyorsa, yaşıtlarım ev, araba taksidi diye yırtınırken ben sermayeyi gitara, tele, processorlere gömüyorsam ahan da bu habis virüs sebebiyledir.
    hiç iyileşmemek gerek...
  • değme yiğitlere tayt giydirmiş müzik akımı. (bkz: manowar)
  • senelerdir dinlerim, daha da senelerce dinlemeyi dusunuyorum. canim benim.
  • organizasyonel şartlanma olarak da bilinen 5 maymun deneyini çok seviyorum. birçok insan davranışını, genel anlamda da toplum davranışını açıklayan, mükemmel bir deney. onlar maymun ama 6 milyarı düşündüğümüzde temel aynı. primat sınıfında olmamızı geçtim, bazı davranışların prokaryota kadar dayandığı dahi düşünülürse. deneyin son cümlesini buraya taşımak istiyorum: "en sonunda kafeste 'neden muzlara gitmemesi gerektiğini bilmeyen' 5 maymun kalır." kendileri en ufak bir sorgulama olmaksızın muzlara yanaşmadıkları gibi, kafese konulan ve muzlara gitmeye yeltenen yeni maymunları engelleyerek bir güzel pataklamaktan da geri durmazlar.

    çünkü bu işler böyle yürüyor, birçok şey çevreyle, toplumla alakalı. dünyanın her yanında, ortak özellikleri bulunan toplumların içinde insanlar, doğru şeyin toplumun içindekiler olduğuna inanıyor. en bilinen şey bu: hoşgörüden yoksun olmamızın tek sebebi. kısa saçlı erkekler ve uzun saçlı kadınlardan oluşan toplumda uzun saçlı erkeğin hor görülmesi gibi. zerre kadar sorgulamaksızın ve korkarak dine bağlanmış insanların ateist dediğin adamı karşıdan karşıya geçmeye çalışan teyzenin götüne plaseyi çakma isteğiyle dolup taşan kötü ruhlu iblis olduğunu sanmaları gibi. masumiyetin dışına çıkılan örneklerden verirsek, işlerin sahtekarlıkla, rüşvetle, çakallıkla yürüdüğü yerlerde insanların bunu kanıksaması, sanki doğruymuş gibi yaşamaları, kendilerini de o işlerin içinde bulmaları gibi. kanıksama diyince bir başka deney, haşlanma sürecindeki kurbağa deneyi aklıma geldi. onun da biraz burayla alakası var.

    bu yüzden toplumun geneli tarafından hor görülmüş şeyleri hor görmek kolay. insan bunu yaparken neden yaptığını dahi sorgulamıyor. dile pelesenk olmuş sözcük ağızdan şartlı refleksin emriyle çıkıveriyor. sorgulama yok. inceleme yok. metalciler pistir. metalciler sünger gibi içer, kafa sallarlar. dandandan zarzarzar bir melodi ve boş sözlerden zevk alırlar. yaşamamaları lazım bence. böğürmekten başka bir şey bilmiyorlar. -bu arada metalciyi emoyla aynı şey sanan, gözü kapatan saç-piercing-siyah giysi kombinasyonlu oluşumlar sanan cehalet örneklerinden bahsetmiyorum bile-

    kusura bakmayın ama bu sözler benim gözümde bir "balıktan nasıl geldik, evrim yalan bence"den öteye geçmiyor. zerre kadar bilgisi olmayan insanın her şeyi biliyormuş sanrısına düşmesi, hatta 'tek bilen benim' davranışlarına girmesi mide bulandıracak kadar sık rastlanan, acı verici derecede baş ağrıtcı ve komik bir olay.

    ancak toplumda insan farklı şeyler yaptığında bunun hiç de iğrenç bir şey olmadığını, bilim hayır demediği sürece hiçbir şeyin yanlış olamayacağını anlıyor. uzun saçlı, küpeli erkekler çoğaldığında ilk başta bas bas bağıranlar, amca-teyze de dahil, 'hmm çok da ibnece değilmiş' diyorlar. her dönemde böyle. avcı-toplayıcılıktan tarıma geçildiğinde ev yapıp içine girmek garipsenir. tek katlı evlerden sonra toprak tasarrufu için çokkatlılara geçildiğinde bunlar garipsenir. çokkatlıdan gökdelene geçildiğinde bunlar, gökdelenden uzaya geçildiğinde istasyonlar garipsenir.

    metalin macerası da böyle oldu. kargaşanın en bol olduğu yıllar olan 1980'lerde sayısız dava açıldı. açılmaya da devam ediyor. müstakbel amerikan başkanının karısı dahil pek çok kişi bunun tam anlamıyla iğrenç, ahlaksız ve zararlı bir müzik olduğunu savundu, pek çok albüm pek çok ülkede yasaklandı. insanlar hala metal dendiğinde gözlerinin önüne devil horns yapıp dil dışarda böğüren, sokak kenarlarına oturup sefil sefir birayla beslenen gençler getiriyor. metalin uğursuz bir günde mantar gibi bitivermiş, saçma sapan bir müzik olduğunu düşünüyorlar.

    ancak durum böyle oladursun, kötüleyenler tek bir albüm dinlemeksizin tüm yargıyı koymuş bir şekilde, kendinden emin, saldırgan tavırlarla heavy metalin dünyanın en boktan ve bayağı müziği olduğunu söyleyedursun, senfoni orkestraları metal gruplarıyla çalışmalar yapmaya devam edecek. klasik müzikten doğrudan etkilenmiş olan heavy metal, başka hiçbir müziğin benzemediği kadar, klasik müziğe benzemeyi sürdürecek. metalcilerin boktan ve işe yaramaz insanlar olduğunu söyleyen sayısız zavallı ötedursun, memleketin en iyi üniversitelerinde metal günleri düzenlenmeye devam edecek, öte yandan ipsizin sapsızın oluşturduğu kesimlerde pop müzik zırvalamaktan ileri gidilemeyecek. ben, bir matematik profesöründen, bilgisayar mühendisinden, doktordan -bu kesimlerden gerçekten bunu söylemiş tanıdıklarım olduğu için bu meslekleri söylüyorum- "ben de eskiden metal dinlerdim, hala da severim." gibi sözler duymaya devam edeceğim.

    popçular elektronik müzik fonunun önüne "sana sabaha kadar pompalayacağım" sözünü defalarca söylemekten başka materyal içermeyen şarkılar yapıp, beyaz porscheli, güneş gözlüklü, bebek yüzlü, bu gece facebook'ta ilişki durumunu nasıl değiştireceğini düşünen 'efendi giyimli' insanların gittiği 'club'lara koymaya devam ededursun -hani harcanmış, yitip gitmiş gençlik biz metalcileriz ya-, metal şarkıları inançlarının, doğrularının peşinden koşmaktan dem vurmaya, sahtekarlığa, içi boşluğa, mantıksızlığa küfretmeye devam edecek.
  • dinleyenler üzerinde kendine özgü yaşam felsefesi oluşturacak kadar güçlü bir müziktir metal. punk'ı bir kenara koyacak olursa diğer müzik türleri içerisinde insanların yaşam ve düşünce tarzlarını bu ölçüde etkileyen bu türü hiç yabana atmamak lazım.

    metal müziğin başlangıç dönemine bakarsak 60'ların sonlarında kendini yavaş yavaş hissettirdiğini söyleyebiliriz. peki neden böyle bir müziğe ihtiyaç duyuldu?

    60'lı yıllarda tüm dünyada yaşanan kaos ortamı, amerika'ya karşı vietnam savaşından dolayı artan kitlesel tepkiler, abd-sscb arasındaki rekabet, suç oranının önlenemez artışı, insanlar arasındaki gelir düzeylerindeki uçurumlar vb birçok nedeni buraya sıralayabiliriz. bu sıkıntılı ortama insanlar bir süre tahammül edebildi ve sonunda patlama noktasına gelindi. insanlar yeni ihtiyaçlara yöneldi, tepkiler arttı, 68 hareketi ortaya çıktı. bu durum müzik üstünde de kendini göstererek yeni bir müzik türünün doğmasına neden oldu.

    isim babasına bakacak olursak, heavy metal kelimesi ilk olarak 1968'de steppenwolf'un 'born to be wild" şarkısının sözlerinde kullanılmıştır ve müzik türü adını buradan almıştır.

    metal müziğin black sabbath ile başladığı kabul edilir. ''war pigs'' gerek sound'u gerekse anti-militarist içeriğiyle heavy metal'e mükemmel bir örnek olarak verilebilir. her ne kadar 70'lerde metal müzik kendini göstermeye başlamışsa da asıl patlama 80'lerin başında olmuştur ve bu tür new wave of british heavy metal olarak adlandırılmıştır. kimi grup düşüncelerini, gördükleri yanlışlıkları açık bir şekilde şarkı sözlerine yansıtmış kimi gruplar da şarkılarında doğaüstü imgelere yer vermiştir fakat her ne olursa olsun yapılan müziğin özünde protest bir durum söz konusudur.

    tabiki yükselen bu denli protestolara karşı kodaman abilerin cephe oluşturmaları da fazla zaman almamıştır ve bu durumu grup üyelerine karşı şarkı içeriklerinden kaynaklanan davalar, mahkemeler, yasaklamalar/sansürler takip etmiştir.

    metal müzik dinleyenler insanlara kan ve vahşet yanlısı, huzur bozan, dinsiz, uyuşturucu bağımlısı gibi sıfatlar yakıştırıldı. fakat bu kadar insanın suçu neydi? yapılan yanlışları söylemek mi, devletlerin insanları koyun gibi yönetmelerine karşı çıkmak mı, güçlü olanın haksız olduğu halde güçsüzleri sömürmesini engellemeye çalışmak mı?

    aslına bakacak olursak yapılan hiçbir müdahale metal müziğin yükselişini engelleyememiştir. her ne kadar bu müziği dinleyen insanlara yıllar boyunca satanist damgası vurulup, uyuşturucu bağımlısı gibi davranılsa da bu insanlar yollarından hiç dönmemişlerdir.

    çünkü kiminin sadece gürültü dediği şeye biz hayat hayat felsefesi diyoruz...

    ''yaşasın metal''
  • (bkz: megadeth)(bkz: manowar)(bkz: stratovarius)(bkz: hammerfall)(bkz: slayer)(bkz: gamma ray)(bkz: nightwish)(bkz: therion)(bkz: rainbow)(bkz: crown of autmn)(bkz: haggard)(bkz: wasp)(bkz: iron maiden)(bkz: judas priest)(bkz: angra)(bkz: black sabbath)(bkz: children of bodom)(bkz: sepultura)(bkz: amorphis)(bkz: anathema)(bkz: opeth)(bkz: accept)(bkz: helloween)(bkz: hammerfall)(bkz: alice cooper)(bkz: malmsteen)(bkz: savatage)(bkz: scorpions)(bkz: skid row)(bkz: sonata arctica)(bkz: edguy)(bkz: symphony x)(bkz: running wild)(bkz: sinergy)(bkz: white skull)(bkz: dream theater)(bkz: queensryche)(bkz: lacrimosa)(bkz: anthrax)(bkz: floatsam and jetsam)(bkz: testament)(bkz: overkill)(bkz: iced earth)(bkz: iron savior)(bkz: loudness)(bkz: grave digger)(bkz: pentagram)(bkz: sentenced)(bkz: stormwitch)(bkz: tunnelvision)(bkz: whiskey)
  • yanlıs hatırlamıyorsam muzikal anlamda heavy metal terimi ilk olarak britanyalı bir gazetecinin led zeppelin konserini anlatan yazısındaki "this sound is like heavy metal falling from the sky" cumlesinde kulanılmısdır.

    aynı cumlenin jimi hendrixi tarif icin kulanıldıgı da rivayet olunur.
hesabın var mı? giriş yap