quentin tarantino
-
bir söyleşisinde babası tony tarantino'yu hiç tanımadığını ve karşılaşmadığını söylemiştir. gençliğinde video dükkanında çalışmıştır. bir keresinde çok merak ettiği elmore leonard'ın the switch romanını parası olmadığından kitapçıdan yürütmüştür. herhangi bir sinema eğitimi ve referansı olmamıştır. kendisi çekmek ümidiyle yazdığı natural born killers ve true romance senaryolarını satmak zorunda kalmıştır.
en sonunda kendisi çekebilecek imkanı bulduğu düşük bütçeli reservoir dogs ile dikkatleri üstüne çekmeyi başarmıştır. ardından asıl bombası pulp fiction ile en saygın film festivallerinden cannes'da büyük ödülü alıp daha sonra yine aynı filmle en iyi özgün senaryo ödülü kazanmıştır.
ailesinden veya başka çevresinden destek görmeden kendi tırnaklarıyla kazıyarak sinema dünyasına giren ve ilk iki filmiyle bu denli etki yaratan bir yönetmen nadirdir. böyle bir adamı baba parası ile f1 pilotluğu yapan lance stroll ile bir tutmak da ancak ekşi sözlük'te olabilecek bir şeydir. -
gündeme oturmayi seven yönetmen. roman polanski’nin 13 yasindaki kizla iliskiye girmesi olayinda "o olay tecavüz degildi. o kiz iliskiye girmek istedi. evet bu durum yasalara aykiri ama tecavüz degil. 13 yasinda bir parti kiziydi o." gibi ifadeler kullanacak kadar sapik bir adam. 2 senedir de bruce lee ile ilgili sürekli konusuyor. isine gelmeyecek bir konu olsa bu kadar gündemde tutmazdi. gündemde kalabilmek icin birilerine sallamasi lazim o da bruce lee’yi seciyor.
büyük yönetmendir hakkini her zaman veririm ama bu katiksiz bir orospu cocugu oldugu gercegini degistirmiyor. pulp fiction ile sinemaya adeta yeni bir soluk getirdi ama fikirleri ve röportajlari ciddiye alinacak seviyede degil. kafayi yemis bilim adamlarina benzetiyorum tarantino’yu. -
filmleri bir değil, iç içe geçmiş iki evrende geçen, 20. ve 21. yüzyılın en önemli yönetmenlerinden biri; bir auteur. konuyu biraz daha açalım:
kanıtlar ne?
tarantino filmlerinin tümünün bir evrende geçtiği yönetmenin hayranları tarafından uzun yıllardır tartışılan bir teoriydi zaten. reservoir dogs'daki mr. white'ın eski suç ortağının adının alabama olması. alabama'nın ise senaryosunu tarantino'nun yazdığı true romance filmindeki bir karakter olması. pulp fiction'daki vincent vega ile reservoir dogs'daki mr. blonde'un (bkz: victor vega) kardeş olmaları. red apple sigaraları gibi bazı uydurma markların farklı filmlerde kullanılması gibi şeyler hep bu iddiaların kanıtı olarak sunuluyordu.
tarantino ne diyor?
normalde eser sahipleri bu tarz konularda gizem yaratmayı sevdikleri için yorum yapmaktan ve insanları konuşturmaktan hoşlansalar da tarantino bu iddiaların doğru olduğunu uzun zamandır kabul etmiş, hatta bir adım öteye giderek bu evrenleri ve kurallarını röportajlarında açıklamıştır. yönetmene göre filmleri realer than real ve movie movie adlı iki farklı evrende geçmekte. bunlardan ilki bazı tarantino filmlerinin geçtiği, o filmlerdeki karakterlerin yaşadıkları "gerçek dünyayı" oluştururken, ikincisi; yani movie movie evreni ise ilk evrendeki karakterlerin sinemaya gittiklerinde izledikleri filmlerin geçtiği evrenini oluşturuyor.
hangi film hangi evrende?
yönetmenin kendi açıklamaları ve filmler arasındaki bağlantılar göz önünde bulundurulduğunda true romance (senaryosu tarantino'nun fakat filmi çeken tony scott oldu), reservoir dogs, pulp fiction, death proof, inglorious basterds, django unchained, the hateful eight ve son olarak once upon a time in hollywood filmlerinin hepsi realer than real evreninde yani "gerçek dünyada" geçiyor.
natural born killers (yine senaryosu kendinin fakat yönetmen oliver stone), from dusk till dawn ve kill bill filmleri ise movie movie evreninde geçiyor. yönetmenin 2017'de verdiği bir röportajda söylediği gibi, realer than real evrenindeki karakterler sinemaya gittiklerinde bu filmleri izliyorlar. bu iki evreni birbirine bağlayan pek çok ufak gönderme var.
örneğin yönetmenin 1994'te gösterime giren filmi pulp fiction'daki mia wallace karakteri vincent vega'ya oyunculuk kariyerini anlatırken oynadığı bir diziden bahseder. mia, fox force 5 adındaki bu dizide, hepsi kadınlardan oluşan 5 kişilik bir suikast takımında uzmanlığı bıçaklar olan bir suikastçıyı canlandırnmaktadır. sadece pilot bölümü çekilen bu dizi de aslında movie movie evreninin bir parçasıdır. ve elbette biz bu senaryoyu daha sonra kill bill olarak izledik.
ya da yönetmenin son filmi once upon a time in hollywood'da rick dalton karakteri the 14 fists of mccluskey adlı bir filmde başrolü oynamaktadır ve filmin en önemli sahnesinde nazi komuta kadrosunu alev silahıyla öldürmektedir. bu film de elbette gerçek hayattaki (realer than real) olaylardan, daha da açık söylemek gerekirse inglorious basterds filmindeki olaylardan esinlenilmiştir.
peki bu evrenlerin kuralları neler?
tarantino yine farklı tarihlerde verdiği röportajlarda temel bir kuraldan bahsediyor. buna göre her iki evrendeki karakterler kendi evrenleri içindeki filmlerde yer alabiliyor fakat diğer evrene geçemiyorlar. mesela true romance'deki alabama, pulp fiction'da yer alabilir ama kill bill içerisinde alabama olarak yer alamaz. ama mia wallace ya da rick dalton örneklerinde gördüğümüz üzere realer than real evrenindeki karakterler büründükleri roller üzerinden movie movie evrenine girebiliyorlar, fakat movie movie evrenindekiler realer than real'a geçemiyorlar çünkü onlar gerçek değiller, realer than real'da yaşayan kişilerin canlandırdığı rollerden ibaretler.
nereden çıktı bunlar?
quentin tarantino'unun koca kafasından elbette. fakat o da bu fikri başka bir yerden edinmişti aslında. şu ana kadar hiç bahsetmediğim bir tarantino filmi daha var, jackie brown. tarantino farklı eserlerdeki karakterlerin içinde bir arada yaşadıkları bir evren yaratma fikrini büyük ihtimalle bu filminin de kaynağı olan rum punch isimli kitabın yazarı elmore leonard'dan esinlendi. çünkü leonard, yarattığı karakterleri farklı eserlerinde tekrar tekrar kullanan bir yazardı. yani yazarın eserleri bir "leonard evreni" içerisinde yaşıyor dersek yanılmayız. tarantino buna dair bir ipucunu 1998 yılında "creative screenwriting" adlı bir dergiye verdiği röportajda bize sunuyor. yönetmen röportajda, elmore leonard'ın birçok eserinde aynı karakterleri kullanmasını çok sevdiğini ve bunu kendi yazdığı senaryolara uyarlama çalıştığını, hatta reservoir dogs, pulp fiction ve true romance'in kendi yarattığı bir evrende geçtiklerini söylüyor. ayrıca yönetmen jackie brown'ı da kendi evrenlerine dâhil etmiyor. çünkü o film "elmore leonard evreni"nde geçiyor.
bu filmlerin bizim dünyamızla bir ilgisi var mı?
tarantino filmlerinin içinde yaşadığımız dünya ile kesiştiği noktalar var. bu filmleri kronolojik olarak bir sıraya koyarsak kendi tarihimize ve gerçekliğimize dokunduğu noktaları açıkça görebiliriz. örneğin django unchained amerikan iç savaşı'nın (bizim gerçekliğimizde yaşanmış bir olay yani) öncesinde geçerken, the hateful eight ise savaştan hemen sonraki bir dönemde geçer. once upon a time in hollywood ise 1969 yılında hollywood'da geçer, üstelik içinde bizim dünyamızdan sharon tate ve roman polanski gibi gerçek kişiler de yer alır.
peki tarantino filmleri hangi noktada bizim dünyamızdan, bizim gerçekliğimizden kopup alternatif bir gerçeklik yaratır? elbette inglorious basterds esnasında yaşanan olayların ardından. daha kesin olmak gerekirse, basterds ekibinin adolf hitler'i ve nazi komuta kadrosunu bir sinemada (ne kadar güzel bir yer seçimi, değil mi?) yüzlerce mermiyle delik deşik edip sinemayı havaya uçurmasından sonra dr. emmett brown'ın tabiriyle zamanda bir kırılma yaşanır ve tarantino filmlerinin yaşandığı evren doğar. bu film bizim evrenimizle tarantino evrenini ayıran (ya da birleştiren) köprüdür. adolf hitler uzun ve kanlı bir savaş sonunda kendi sığınağında intihar etmek yerine, korkusuz bir grup asker tarafından olabilecek en vahşi şekilde öldürülüp savaş aniden bitince şiddetin pek çok sorunun çözümü olarak görüldüğü yeni bir toplumsal anlayış da doğmuştur. kötülüğe karşı koymak için şiddete başvurmanın çok makul bir davranış olduğu bu dünyada, katananızı koymanız için uçakta, koltuğunuzun hemen yanında özel bir yer bile vardır.
filmlerde neden bu kadar şiddet var?
pek çok sorunun çözümü olan şiddet, bu paralel evrende günlük yaşamın bizimkine kıyasla çok daha yaygın ve sıradan bir parçasıdır. bu evrende sinemaya gidip the 14 fists of mccluskey filmini izleyen çocuklar büyüyüp elmas soygunu yaptıklarında stuck in the middle with you dinlerken polislerin kulaklarını keserler. veya bir grup manyak gece yarısı ünlü bir yönetmeni ve onun ünlü bir oyuncu olan eşini öldürmek için hollywood'daki evine gittiklerinde, kendisi de bir oyuncu olan komşuları tarafından alev silahıyla vahşice öldürülürler. ve bu mutlu bir sondur. çünkü bu sayede farklı bir evrende (realer than real) 1960'lar tüm görkemiyle, tüm renkliliğiyle, tüm abartısıyla devam etmektedir. o yüzden şiddet bu evrende kötü bir şey olmak zorunda değildir. şiddetin pekâlâ iyi şeyler yapmak için kullanılabilecek bir araç olduğu düşüncesi bu toplumda oldukça yaygın bir kanıdır.
once upon a time in hollywood'un özel yeri
inglorious basterds'ın bizim gerçekliğimizdeki ayrışmaya sebep olan film olduğunu söylemiştim. once upon a time in hollywood ise bu iki evrenin kesişim noktasını oluşturur. yukarıda dediğim gibi polanski ve tate gibi gerçek kişilikler; vietnam savaşı, çiçek çocuklar, manson ailesi gibi gerçek olgular rick dalton ve cliff booth gibi kurmaca karakterlerle bir arada bu filmde. film ise, "tate-labianca cinayetleri" olmasa hollywood'un nasıl bir yer olacağı düşüncesinden yola çıkıyor ve bu alternatif olay akışını yaratan şey ise şiddet dolu bir tesadüf.
hollywood'dan bahsetmişken bizim izlediğimiz hollywood filmlerinin ya da genel olarak tüm filmlerin de movie movie evreninde olduğunu söylemek gerekir. örneğin kill bill vol. 2 filminde the bride çocuğuyla birlikte shogun assassin filmini izliyordur. çünkü şiddete bakış o denli değişmiştirk ki, realer than real evreninde yaşayan biri izlediği filmde bir anne ve 5 yaşındaki kızının son derece vahşi ve kanlı bir film izliyor olmasını yadırgamaz. bu arada bizim filmlerimizdeki karakterler de movie movie evrenine girebilirler. örneğin, john wick karakterinin movie movie evreninde geçen bir filmde (ör. kill bill) yer alması teorik olarak mümkün, fakat realer than real evreninde geçen bir filmde, (ör. pulp fiction) mümkün değil.
bu kural, daha doğrusu tarantino'nun bir yorumu realer than real evreninde geçtiğini söylediğim django unchained'in durumunu biraz muğlaklaştırıyor. çünkü tarantino 2012'deki san diego comic-con'daki bir konferansta django unchained'deki karakterler broomhilda von shaft ve django'nun 70'lerin ünlü aksiyon filmlerinden shaft'teki john shaft karakterinin ataları olduğunu söylüyor. yukarıdaki kurala istinaden bunun mümkün olmaması gerekir çünkü shaft filmi tarantino'nun movie movie evreninde yer alabilir ancak. bu durumda django unchained'in aslında movie movie evreninde geçtiği de iddia edilebilir. konuyu açıklığa kavuşturabilecek tek kişi yönetmenin kendisi.
istisnai bir karakter: the wolf
son olarak istisnai bir karakterden bahsetmek gerekiyor: the wolf. pulp fiction'da vincent ve jules'u büyük bir beladan kurtaran bu karizmatik karakter yukarıda bahsettiğim kuralın bir istisnası. yönetmene göre the wolf realer than real evreninde yaşayan bir movie movie karakteri. o yüzden kendisi her iki evrende geçen filmlerde the wolf olarak yer alabilir.
kaynak:
yönetmenin konu hakkındaki açıklamalarını çeşitli tarihlerde verdiği röportajlardan öğrenmek mümkün.
bunun haricinde, quentin tarantino faq: everything left to know about the original reservoir dog ve quentin tarantino: interviews adlı kitaplar da konu hakkında son derece geniş bilgi veriyor. -
yaptığı filmlerle 30-35 uluslar arası ödül almış, milyonlarca dolar kazanmış, filmleri milyonlarca kişi tarafından izlenen-beklenen, dünyanın her köşesinde adı bilinen bir adama balon demek de tam zeka seviyesi göstergesi.
adamı beğenirsin-beğenmezsin bunun üzerine tartışılır da, adamın yaşadığı yerden binlerce km öteden, adamın yaptığı işlerden haberdar olup, hayatta kalmaktan başka başardığın bir şey yokken adama balon dersen anca taşşak konusu olursun.
düşün bu “balon” sayesinde kaç (oyuncu, dublör, yazar, sinema işçisi, sinema salonu, şarkıcı, hediyelik ürün üreten vs vs) kişi para kazanmış, bilinir olmuştur?
keşke her yer böyle balonlarla dolu olsa.
edit: biri de gelip “baba parasıyla başarılı” demiş. arkadaşlar, elinizdeki telefon dünyanın bilgisine ulaşabiliyor. tek yapmanız gereken merak etmek. -
bir yönetmen diye kısa kesip sadede gelmek istiyorum.
bu adam en az 15 yıldır uma thurman'a yürüyor. sonunda birliktelermiş. ben rahatladım amına koyayım. oley be oley. -
bugün sinemayı bıraktığını açıklasa 9 filmiyle (kill bill'i tek film olarak kabul ediyoruz) sinema tarihinin en iyi yönetmenlerinden biri olarak hep anılacaktır. bu adamın kendini kanıtlayacak bir durumu yok artık. son 10 yılda çektiği filmler ilk filmleri kadar takdir görmese de, hiçbir filmi şu ana kadar ciddi anlamda "tarantino bitmiş" dedirtmemiştir. buna çok tartışılan son filmi "bir zamanlar hollywood" dahil. beğenir ya da beğenmezsiniz ama her filmiyle mutlaka bir gündem yaratmasını başarmıştır. ticari anlamda da zarar eden bir filmi olmamıştır.
bu adamın kariyerini değerlendirirken kill bill'e kadar çektiği filmlerle inglourious basterds ve sonrasında çektiği filmleri ayrı değerlendirmek gerekiyor. ilk filmi rezervuar köpeklerinden kill bill'e kadar ki dönemini, tarantino'un sinemanın dinamiklerini yeniden tanımladığı adeta kendi tarzını sinema teorisine yazdırdığı altın çağı diyebiliriz. daha sonra kankası robert rodriguez ile çektiği grindhouse projesi olan death proof ile hayranı olduğu b film kültürüne bir saygı duruşunda bulunmuştur. death proof bana göre gayet iyi bir film ama genel tarantino filmografisinde diğer filmlere göre biraz düşük profil kaldığını da itiraf etmek lazım.
inglourious basterds ile tarantino kendi kariyeri açısından da yeni bir döneme girdi. ilk dönem filmlerindeki gibi yenilikçi bir tarz yaratmaya çalışmaktansa, görselliğe ve sanat yönetimine daha çok önem vermeye başladı. doğal olarak daha büyük bütçelerle çalıştı ama hepsinin de altından kalkmayı başardı. öte yandan karakterlerini konuşturmaktan hiç vazgeçmedi. diyalog yazmada hep 1 numaraydı hala da 1 numara. son filmi 'bir zamanlar hollywood'da nispeten bunu biraz törpüledi ama mesela hatefull eight adeta bir tiyatro oyunu kadar diyaloglarla ilerleyen bir filmdi.
sözün özü tarantino bir daha hiç film çekmese bile sinemanın altın çocuğu olarak hep anılacaktır. kendisi 10.filmiyle emekliye ayrılacağını söylese de, ben bir şekilde ömrünün yettiği sürece sinemanın içerisinde olacağını düşünüyorum. en azından bir 'kill bill vol.3' çekmeden sinemayı bırakmayacaktır diye tahmin ediyorum. -
müzik zevki mükemmeldir, şapka çıkarılasıdır, çöldeki bir vahadır. sountrack albümleri, herkesin arşivinde yer almalıdır.
yönettiği filmlerde kullanılan şarkılar:
reservoir dogs(1992)
little green bag - george baker selection
hooked on a feeling - blue swede
magic carpet ride - bedlam
fool for love - sandy rogers
stuck in the middle with you - stealers wheel
harvest moon - bedlam
coconut - harry nilsson
pulp fiction(1994)
miserlou - dick dale
jungle boogie - kool and the gang
let's stay together - al green
bustin' surfboards - tornados
lonesome town - ricky nelson
son of a preacher man - dusty springfield
bullwinkle part ii - the centurians
girl you'll be a woman soon - urge overkill
if love is a red dress - maria mckee
comanche - the revels
flowers on the wall - the statler brothers
surf rider - the lively ones
jackie brown(1997)
across 110th street - bobby womack
strawberry letter 23 - brothers johnson
who is he - bill withers
tennessee stud - johnny cash
natural high - bloodstone
long time woman - pam grier
letter to the firm - foxy brown
street life - randy crawford
didn't i blow your mind - the delfonics
midnight confession - the grass roots
inside my love - minnie ripert
the lions and the cucumber - the vampire sound incorporated
monte carlo nights - elliot easton
kill bill(2003)
bang bang - nancy sinatra
that certain female - charlie feathers
the grand duel - luis bacalov
twisted nerve - bernard hermann
ode to oren ishii - the rza
run fay run - isaac hayes
green hornet - al hirt
battle without honour - tomoyasu hotel
don't let me be misunderstood - santa esmeralda
woo hoo - the 5 6 7 8s
crane lightning - the rza
the flower carnage - meiko kaji
the lonely sheperd - zamfir
ironside - quincy jones
kill bill 2(2003)
goodnight moon - shivaree
ll tramanto - ennio morricone
can't hardly stand it - charlie feathers
tu mira - lole y manuel
summertime killer - luis bacalov
the chase - alan reeves, phil steele ve p
l arena - ennio morricone
a satisfied mind - johnny cash
a silhoutte of doom - ennio morricone
about her - malcom mclaren
malaguena salerosa - chingon
urami bushi - meiko kaji
death proof(2007)
baby it's you - smith
paranoia prima - ennio morricone
jeepster - t rex
staggolee - pacific gas
the love you save - joe tex
good love, bad love - eddie floyd
down in mexico - the coasters
hold tight - dave dee
sally and jack - pino donaggio
it's so easy - willy deville
riot in thunder alley - eddie beram
chick habit - april march
inglourious basterds(2009)
the green leaves of summer - nick perito
the verdict - ennio morricone
white lightning - charles bernstein
slaughter - billy preston
the surrender - ennio morricone
one silver dollar - the film studio orchestra
davon geht die welt nicht unter - zarah leander
the man with the big sombrero - samantha shelton ve michael andrew
ich wollt ich waer ein huhn - lilian harvey ve willy fritsch
cat people - david bowie
tiger tank - lalo schifrin
un amico - ennio morricone
rabbia e tarantella - ennio morricone
django unchained(2012)
django - luis bacalov
the braying mule - ennio morricone
lo chiamavano king - luis bacalov
freedom - anthony hamilton ve elayna boynton
freedom - richie havens
la corsa - luis bacalov
i got a name - jim croce
i giorni dell'ira - riziero ortolani
100 black coffins - rick ross
nicaragua - jerry goldsmith
sister sara's theme - ennio morricone
ancora qui - elisa toffoli
unchained - james brown ve tupac
who did that to you - john legend
too old to die young - brother dege
un monumento - ennio morricone
trinity - annibale e l cantori moderni
ode to django - the rza
benim favorilerim:
little green bag - george baker selection
midnight confession - the grass roots
chick habit - april march
bullwinkle part ii - the centurians
goodnight moon - shivaree
don't let me be misunderstood - santa esmeralda
monte carlo nights - elliot easton
malaguena salerosa - chingon
too old to die young - brother dege
girl you'll be a woman soon - urge overkill
the grand duel - luis bacalov
jungle boogie - kool and the gang
i got a name - jim croce
ancora qui - elisa toffoli
mary had a little lamb - stevie ray vaughan
son of a preacher man - dusty springfield
dengue woman blues - jimmie vaughan
urami bushi - melko kaji
the green leaves of summer - nick perito -
2 tane oscar'ı vardır.
aynştayn editi: ben de senaryo oscar'ını kastetmiştim zaten. çevir kazı yanmasın, oldu mu? -
uma thurman'la olan cinsel hayatını düşünmekten geceleri uykumu kaçıran şahıs.
uma'nın ayak parmaklarını teker teker götüne sokmuyorsa bende adam değilim. -
kendisinden bunu bu sabah dinledim,
henuz unlu olmazdan evvel john travolta hastasidir ve filmlerinde oynamasi kendisi icin buyuk bir hayaldir, bir sekilde tanisir eder ve filminde (pulp fiction) oynamasi icin inceden ikna calismalarina baslar. nihayetinde evine davet eder, araya ikisinin ortak bir arkadasini sokar filan sonucta john travolta tamam der, evine gider. kapi calar, actiginda john travolta karsisindadir. baska hic bir sey soylemeden "sana evini anlatayim, su koridordan gecince solda yatak odasi var, su tarafta banyo var, banyo duvarlari su renk..bilmem ne" diye evi bir guzel tarif eder. quantin dumur olur, "nereden biliyorsun?" der. ev john travolta'nin unlu olmadan once hollywood'a yerlestigi zaman ilk oturdugu evdir. rol teklifini bu yuzden kabul eder.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap