• tipik bir şekilde sonu kötü biten bir aşk hikayesinin kahramanları olan çift.

    sevdi zühre'yi tahir karşılıksız
    vermedi sultan babası kızı, hayırsız
    yaşayamadı tahir bu hayatı aşksız
    zühre de öldü tahir'in ardından apansız.
    ne boktan bir şeymiş bu aşk, üstelik de arsız!
  • zühre padişahın kızıdır, tahir de bir vezirin oğlu. birbirlerini severler. zühre'nin annesi ve babası bu aşka karşı çıkar. tahir sürgüne gönderilir, zühre'nin evleneceğini duyunca döner ama öl(dürül)ür. zühre de tahir'in mezarında can verir.
  • en bi mesele.
    tahir ile zühre olmayaydı, aşk kalır mıydı..
  • volkan konak'ın seslendirdiği versiyonunun sözleri şöyledir;

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş tahirle zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    yani tahiri zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    hoşgeldin kadınım,hoşgeldin kadınım...
    yorulmuşsun,nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını..
    ne gül suyum, ne gümüş leğenim var..
    susamışsındır sevgilim,buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim..
    acıkmışsındır,sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam...
    memleket gibi esir ve yoksuldur odam..
    hoşgeldin kadınım,kadınım hoşgeldin..
    hoşgeldin gülüm..
    ayağını bastın odama,kırk yıllık beton çayır çimen şimdi...
    kurban olduğum güldün,güldün güller açıldı penceremin demirlerinde..
    ağladın,avuçlarıma döküldü inciler.
    gönlüm gibi zengin,hürriyet gibi aydınlık oldu odam..
    hoşgeldin kadınım..
    hoşgeldin kadınımm..
    hoşgeldin sevgilim...
    hoşgeldin....
  • esin afşar dan dinlemek zaruridir.
    diğer şarkılarına katlanamam.
    ama bunu söylediğinde
    kafama kafama vurur.

    hiç acıması yoktur.
  • afşar timuçin'den de mutlaka okunmalıdır

    "dünyada tam dört çeşit insan vardır
    birincisi kendi kendinin efendisi olmak ister
    ikincisi başkasının efendisi olmak ister
    üçüncüsü kendi kendinin kölesi olmak ister
    dördüncüsü başkasının kölesi olmak ister
    kendi kendinin efendisi olan
    başkasının efendisi olmak istemez
    başkasının efendisi olmak isteyen
    kendinin efendisi olmak istemez
    kendi kendinin kölesi olanla
    başkasının kölesi olan çok benzer birbirine
    kendi kendinin kölesi olan neyse ne
    başkasının kölesi olmak isteyen
    insanın da hayvanın da en kötüsüdür"
  • başlığı görünce aklıma geldi, yeniden okudum. duyar duymaz çok sevdiğim bir halk hikayesiydi. o zamanlar küçük olan kardeşime anlatmıştım, bu yüzden hikaye üzücü olsa da bende güzel bir anıyı çağrıştırıyor.

    hikayenin benim anlattığım varyantının sonunda tahir'in ölümüne dayanamayan zühre, aşığının mezarına gidip allah'a canını alması için yalvarıyor ve duası kabul oluyor. zühre'nin ölümünü duyan karaçor adındaki zühre'ye aşık kötü kalpli arap köle de oracıkta intihar ediyor. rivayete göre yan yana yatan bu iki aşığın mezarlarının üzerinde her sene iki gül bitiyor ama aralarında çıkan karaçalı yüzünden bu iki gül bir türlü birbirine kavuşamıyor. karaçalının kesilse bile ertesi sene tekrar çıkarak güllerin arasına girdiği söyleniyor. hikâyenin sonunda tahir ile zühre'nin yaşadığı varyantlar da varmış, onu da bugün öğrendim.

    islâm ansiklopedisi'nden:

    "türk kaynaklı olması bakımından türk halk hikâye geleneği içinde ayrı bir yeri olan tâhir ile zühre, orta asya’dan balkanlar’a kadar bütün türk boyları ve türkler’le yakın münasebetleri olan arnavutlar’dan ermeniler’e kadar çeşitli milletler arasında tercüme ya da adaptasyon yoluyla yayılmış ve büyük ilgi görmüştür. doğu anadolu’da sözlü gelenek içinde tâhir mirza ismiyle de anılan hikâye halen yaşamaktadır. yapısı ve konusu açısından birçok türk halk hikâyesi özelliklerini taşıyan tâhir ile zühre karagöz ve orta oyunu repertuvarında da yer almıştır. bunda tâhir’in bâdeli aşık kabul edilerek kendisine bir çeşit kutsiyet atfedilmesi ve hikâyenin trajik sonla bitmesinin de etkisi vardır. günümüzde biri konya’da, diğeri malazgirt’e bağlı banu köyünde bulunan iki mezar bu aşıkların türbesi olduğu inancıyla ziyaret edilmektedir. yine konya’nın beyhekim mahallesindeki bir mescidin adı tâhir ile zühre mescidi olup son cemaat yerindeki iki sandukanın tâhir ile zühre’ye ait olduğuna inanılmaktadır.

    fikret türkmen, hikâyenin konusunun astrolojik tasavvur ve inançlardan kaynaklandığını ileri sürerek kahramanların adlarıyla gök cisimleri arasında ilişki kurar
    (tahir ile zühre, s. 162-163). kahramanlık hikâyelerinden aşk hikâyelerine geçiş döneminin ürünü sayılması gereken tâhir ile zühre hikâyesinin konusu şöyledir: çocukları olmayan bir padişahla veziri tebdîl-i kıyâfet ederek yola çıkarlar. çarşıda rastladıkları yaşlı bir dervişin, “allah bana 1000 altın verenin ne muradı varsa versin” sözü üzerine padişah, “çocuğum olsun diye harcadığım paraların hiçbir faydasını görmedim. şu dervişe para vereyim, belki duası kabul olur” deyip istediği parayı verir. yollarına devam eden padişahla veziri remil bakan bir derviş görerek yanına giderler. padişah dervişe gönüllerinden geçen
    şeyin ne olduğunu sorunca derviş kendilerinden birinin padişah, birinin vezir, gönüllerinden geçenin de evlât arzusu olduğunu söyler. bunun üzerine padişah dervişten yardım ister. derviş cebinden çıkardığı bir elmayı ikiye böler; yarısını padişaha, yarısını vezire verip elmaları bu gece yemelerini, allah’ın izniyle padişahın kızı, vezirin oğlu olacağını, kızın adını zühre, oğlanın adını tâhir koymalarını evlilik çağları geldiğinde bunları evlendirmelerini, aksi
    halde aşklarının destan olup kıyamete kadar söyleneceğini belirtir. padişahla vezir dervişin söylediklerini yapar ve padişahın bir kızı, vezirin de oğlu dünyaya gelir. beraber büyüyen tâhir ile zühre evlilik çağına gelince birbirlerine aşık olurlar. ancak padişah, eşinin karşı çıkması yüzünden dervişin sözüne uymaz ve kızını vezirin oğluna vermez. padişahın eşi, yaptırdığı büyü ile de padişahı tâhir’e düşman eder ve onu sürgüne göndertir; mardin’de zindana atılan tâhir birçok çileye katlanır; fakat zühre’den vazgeçmez. bunun üzerine padişah tâhir’i idam ettirmeye karar verir. idama götürülürken iki rek‘at namaz izni isteyen tahir namazdan sonra canını alması için allah’a dua eder, allah da duasını kabul ederek canını alır. tâhir’in acısına dayanamayan zühre aklını kaybeder ve tâhir’in mezarını ziyaret ettiği bir sırada
    orada ölür.

    tâhir ile zühre hikâyesi xvı. yüzyıldan
    itibaren bilinmekle beraber ilk defa 1867
    yılynda a. vambery hikâyeden söz etmiş,
    metin neşrini 1872’de f. w. radloff gerçekleştirmiştir. kıssa-i tâhir, kıssa-i tâhir ile zühre, kıssa-i tâhir ile zühre bâ tasvîr, tâhir mirza adlarıyla da anılan hikâyenin yirmi dört varyantı tesbit edilmiş, ancak yazma nüshalarına rastlanmamış, yayımına da xıx. yüzylın ikinci yarısından itibaren ba?lanmıştır (türkmen, s. 10-16). tâhir ile zühre hikâyesinin türkiye’deki ilk baskılarının çoğu taşbaskı olup bazıları resimlidir. bunların ulaşılabilen en eskisi 1300 (1883) yılında yapılmıştır. matbaa baskıları içinde en eskisi 1266 (1850) tarihli basmahâne-i âmire baskısıdır. hikâyenin latin harfleriyle değişik kaynaklı pek çok yayımı vardır. hikâye üzerinde en kapsamlı çalışma fikret türkmen tarafından gerçekleştirilmiştir."
  • geleneksel olarak her albümünde bir nazım hikmet şiirini okuyan volkan konakın son albümünde mükemmel yorumladığı aşk hikayesi..
  • konya'da gazi lisesinin hemen arkasında mezarları ve türbeleri bulunan aşıklar. gördüğümde şaşırdım doğrusu. gonyalılarmış.
hesabın var mı? giriş yap