• tindersticksin icimize isleyen sarkisiyla one cikan, ici doldurulamamis bir stil denemesi
  • fılm,tahmınımce ılk once kısa fılm olarak cekılen sonra "yok be kısa fılm sevmem.ben sunu 2 saate tamamlayım" dusuncesıyle aralara sahneler eklemek suretıyle ızleyıcıye kakıslanmıstır.bu kadar gereksız erotık sahne neden bır arada kullanılmıstır anlam vermek guctur.sacma sahneler dız boyudur,anlatmakla bıtmez."b" sınıfı fılm bıle dıyemıyorum,kıme kusura bakmasın.tek kollu boksor ucan gıyotıne karsı bıle bır cok konudan bu fılmı gecer desem yerıdır.bır kac sahne dısında kı onlarda sadece fotograf karesı olarak degerlendırılebılır kesınlıkle fıyaskonun onde gıdenı,elı bayraklı olanı,kesınlıkle gıdılmemesı gereken,sadece afısıne bakarak ve soundtrack'nı dınleyerek guzel olarak tahmın edılmesı gereken,35 mm fılm ısrafından baska bır sey degıldır.
  • başka bir claire denis ve tindersticks ortak çalışması. yüzyıllardan beri alkazar'ın gelecek program panosunda asılı afişi, ama artık umudu kestim gibi.

    ayrıca: (bkz: nenette et boni)
  • bunca yıl hakkında hiçbir sey yazmamış olduğuma şaştığım, telefon açılış mesajı olarak uzun yıllar kullandığım, tindersticks'in "hadi bir şarkı yapalım yamulup kalsınlar, biz de bu hallerine bakıp kıkır kıkır arkadan güleriz " diyerek yaptıklarını düşündüğüm*, donup kalmak için dinlenmesi gereken harika şarkı.
  • harika müzik, kötü film.

    --- spoiler ---
    ay çok iğrenç kan man mide bulandırıcı diye kötü diil bu film. lüzumsuz. ne söylüyor bize? hiçbir şey. bakın bir kısım insan bir kısım insanı yiyor. yedi. ee? niye yiyor, neden yemesin, beni de birileri yiyecek mi? gibi sorular bile bırakmıyor. "seksten soğutur bu film insanı" geyiği yapılarak izlenebilir en fazla. sahneler ağır, sıkıcı. başında "aa bu adam bu temizlikçiyi yiyecek" deyip sürekli bir "yeme beni yeme beni", "hah şimdi yendim" geyiği yapabiliyorsunuz.casual sex ten soğutmak için izletilebilir gençlere böyle filmler. hiçbi hikaye yok çünkü. zaten hiçbi konuşma olmadığı için sürekli bir "yeme de yanında yat", "yiyiş", "yemek vakti" gibi geyiklere açılabiliyorsunuz.
    konusu diil yani sorun, açımlamaması, boşlukları.
    "verdiği zevkten birini yemek istemek" konusu hakkında örneğin bir süskind'in koku'su (bkz: das parfum) varken, bunca çiğ işlenmişine tabii ki burun kıvrılır.
    --- spoiler ---

    tindersticks şarkısı ise çok ama çok ama çok güzeldir. alır götürür...
  • cannibalism yönüne fazla takılmadığım, daha çok modern bir vampir filmi olduğuna, vampir filmi geleneğini başarıyla modern sinemaya taşıdığına karar verdiğim filmde, umduğumdan daha çok "politika" bulduğumu eklemeden geçemeyeceğim. shane ve june'un amerikalı olmasının hiç önemi yok mu sizce?

    shane karakteri üzerine odaklanan anlatı, aslında "delirme"nin hikayesi olarak da izlenebilir; kocası tarafından "tavanarasına" kilitlenen coré karakterinin durumu, aslında viktorya dönemi klasik temalarından biri olan "mad woman in the attic" klişesinden pek de farklı değildi, coré da bir bayan rochester'dı, o da tavanarasındaki deli, korkunç kadındı. coré, yattığı adamlarla sadece "yatsa" da aynı biçimde cezalandırılacak, kilit altına alınacaktı belli ki. sonunda kendisiyle aynı durumdaki, aynı "hastalığı" paylaşan "shane" tarafından cezalandırılması, oysa "shane" in de düz anlamıyla "eat pussy" münasebetine girip, arkasından sevgilisinin kucağına büzülüp "eve gidelim aşkım" deme özgürlüğüne sahip olması, aynı durumdaki kadın ve erkeğin kaderlerindeki ayrımcılığı anlatmanın kanlı canlı örneğiydi bence.

    ikisinin ilişkiye girme ritüellerindeki farklılık da kadın ve erkeğin cinsellikle ilişkisiyle yakından ilgiliydi, coré olduğu yerde durup erkeklerin "ağına" düşmesini bekler, mıknatıs gibi onları çekerken, erkekler ona ulaşmak için gerekirse kilitli kapıları, engelleri aşarak gelirken, shane, takip eden, kovalayan, hatta kadınları kapı arasında sıkıştırıp işi otobüste fortçuluğa kadar götüren bir abimizdi, oysa nihayetinde hem daha kötü, hem de daha özgür olan oydu, haksızdı, suçluydu, kötüydü ama en az yara alandı, kendisinin de en başta söylediği gibi "mutluydu."

    kendi adıma ben filmi çok beğendim, gerilim yerli yerindeydi, görseli de, oyunculuğu da şahikaydı, lezizdi. mmmm. yummy.
  • yonetmenligini claire denisin yaptigi basrollerinde vincent gallo ve beatrice dallenin oynadigi bir film. surekli partner degistiren ve sex sirasinda partnerinin vucudundan parcalar isirarak yeme aliskanliginda olan bir ciftin hikayesi. kan revan icinde bir film. izlenesi. muziklerini tindersticks yapmis.
  • sapkınlık ve şiddetin melankolik bir atmosferde anlatımı...
  • geçenlerde gene fragmanını gördüm sinirlerim tepeme sıçradı.ama bu sefer dikkat çekici başka bi nokta vardı o da fragmanın sonundaki 11temmuz tarihiydi.yıldönümünü kutlamalıymışım yani!
    hani insan birden fragmana dalmak ve yeşil bir kumaş olmak istiyor çünkü o yeşil tül parçasının apartmanlar arasında rüzgarla nasıl havalandığını ,tindersticks le nasıl uyum sağladığını görüp özeniyor,canı çekiyor.
  • uyarı: azcık da olsa spoiler içerebilir, o açıdan gitmeyenlere önerilmez.

    "seviodum yedim. döner de severim. döner de yerim"ci bi zihniyetten daha derin bakılması gerektiğini düşünüyorum. toplumsal mesaj kaygısı yahutta "hepinizin başına gelebilir" olgusundan uzak, nadir görülen bi olay işlenmiş trouble every day'de. cannibal yaklaşıma göre -ki ne kadar vahşi de olsa insan doğasına ters olduğunu düşünmüyorum- sevdiğiniz ya da saydığınız ölü birini yiyerek onu özümseyip, sizin bedeninizde, az ya da çok yaşamasını sağlarsınız (ki insan eti safi proteindir ve proteinler yapıya katılırlar).

    son derece obsesif ve bi o kadarda fetiş haline gelmiş bi durum bu kişilerinki. içgüdüsel bişi, hayvansal bi dürtü belki biyerde. bu yamyamvari yaklaşımın sexle içiçe olması ise daha vurucu olmuş (misal ben bidaha oral sex yaparken kendimi kaybedip kuku dişlemekten korkuyorum). vahşetin içindeki saflık göze sokulmuş. çünkü öküzleme dalarken oyun yapmıyodu insanlar, kafalarında kuyrukları birbirine deymeyen bin tilki gezmiyodu. bu yuzdendir ki vincent temizlikçeye yazarken kız karşı koymadı, ve ha keza trendeki abla tepki göstermedi vincent bunu fortlayınca.

    filmografik olarak da, biraz haddinden fazla detaya boğulmuş olması bence filmi sıkıcı gibi göstermiş. daha kısa gecilebilecek sahneler uzatılmış biraz. eh, o da yönetmenin keyfi karışamayız.

    özetle, güzel film, gidilesi görülesi.
    (bkz: kliket var kanımda atilla dorsay bok yemiş yanımda)
hesabın var mı? giriş yap