• mis gibi çıkma teklifi vardı bir zamanlar. efendi gibi gelir sorarlardı, benimle çıkar mısın diye. kabul edersen sevgiliydin, etmezsen herkes yoluna bakardı. çıkma teklifi kalktı mertlik bozuldu. şimdi yeni biriyle tanışmak var. hoşlanıyor mu belli değil, seviyor mu alakası yok. sevgili desen hiç değil. flört falan diyorlar onu da anlamıyorum mesela ben. bitince anlıyorum haa bu flörtmüş diye. devir çok değişti ya. nesi vardı çıkma teklifinin ya abv.
  • yaş aldıkça zorlaşan.

    gönül ilişkisi için yeni biriyle tanışmak zaman ve emek isteyen bir durum. kafadan 6 ayda zar zor alışırsın tanıyacaksın da anılar biriktireceksin de ısınacaksın da....

    fark ettim ki 35'ten sonra çoook çookkk zor başlamak. yorulmuşsan umutsuzsan canın konuşmak anlatmak ve dinlemek istemiyor. hep bir tutukluk. sabırsızlık. yüzeysellik. zaten bitecekle başlayan ilişkiler. emek versen ne olur ki zaten gidecekle devam eden süreç. incelen ipler kopmuştur. üzülsek de yalnız hissetsek de güvenmek zor. insan yine yine kırılmaktan korkuyor. her şeyin altında yatan ana neden korku.
  • inanılmaz yorucu. uzun süredir kimseyi alamıyorum hayatıma. tahammül edemiyorum kimseye. eski arkadaşlarımı bile görmüyorum, yeni biriyle vakit geçirmek en zoru. birini tanıma sürecine girmek dahi istemiyorum. çok boktan bir durum ama o heyecan ölmüş içimdeki. en ufak pürüzler gözüme batıyor, tahammül edemiyorum ve soğuyorum. biriyle yazışırken bile yoruluyorum. telefonu elime almıyorum. sosyal medyadan zaten uzağım. arada böyle uzun şeyler yazıp rahatlıyorum kendimce.
  • aklıma hep o hande yener'in şarkısını getiren hede

    nasıl zor şimdi tanışmak başka biriyle
    yeniden kurmak o devrilen cümleleri
    anlatmak kendini, ilk kez anlatır gibi
    dinlemek her şeyi, unutması zor olsun diye
    sevdiğin film hangisi, en sevdiğin şarkı, şiir....

    ıvır zıvır.... bıkkınlık, bezginlik, umutsuzluk, heyecansızlık
    duygu yok.
    olursa ezkaza, binde bir, karşılığı yok.
    hep böyle.
  • artık yeni biriyle çok tanışmak istemiyorum çünkü çok fazla yakın dediğim arkadaşım yok. duygusal olarak da hayatımda çok fazla kişi olmadı. biriyle konuşmayı çok seviyorum aslında ama bir süre sonra sıkılıp gidiyor.

    çavdar tarlasında çocuklar kitabının son sözü, bu konuyu çok güzel özetliyor; sakın kimseye bir şey anlatmayın, sonra herkesi özlemeye başlıyorsunuz.
  • özellikle şartlar gereği yaşanan rastlantı ya da ortak alan paylaşımı ile oluşan tanışmalar dışında(yeni gelen iş arkadaşı, iş ortamı, bir yapıda beraber olunan insan vb) bu oldukça zorlu bir şey bence ve verimsiz bir yatırım genelde.

    arkadaşlık boyutunda da bu zor çünkü öngörülebilir(olumlu anlamda), mutlu olmaya meyilli, psikolojik sorunları ve abuklukları bulunmayan ve bir muhabbet ahengi yakalanabilecek insanı bulmak gerçekte çok zor. bunun dışında da muhabbeti keyif vermeyen birine katlanmak mümkün değil bence. ben temelde nazik biri olduğumu düşünüyorum ama ilk zaruri haller bir yana o yavan muhabbeti sürdürmek benim için pek katlanılası bir şey olamıyor. bu noktada hem ruh hali ve yaklaşımı itibarıyla sağlıklı hem de konuşmaktan keyif alınan birini bulmak zor. küçük bir ihtimalin peşinde o iyi arkadaşı aramak ya da muhabbeti beni çok yoruyor. üstelik bir yaştan sonra arkadaş edinmek de zor bence şartlar gereği tanışılan insanlar dışında ki şartlar gereği çok da insan çıkmıyor insanın karşısına çünkü artık üniversitede gibi binlerce insan yok, belki iş ya da bir kurs falan bunu sunuyor. ben iş yerim ve oradaki insanlar itibarıyla bu konuda şanslı biriyim yine de.

    romantik ilişkiler boyutunda da bu ciddi bir sorun. dünya artık et pazarında birbirini arayan insanların dünyası gibi, bir kafeye gittiğimde birbirini kesen karşı cinsler ve birçok başka hede var sürekli. bu yapı içinde mücadele eden dişisini etkilemeye çalışan bir erkek figürü olmak istemiyorum. bu çok süperim, birileri beni tercih ediyor falan diye değil ama bu yapı korkunç diye. ha çabalasam da başarı şansım da o kadar yüksek değil bence çünkü benden daha yakışıklı ve çekici tipler illa vardır(bu bir aşağılık kompleksi değil bir realite ve önemli de değil esasen), ben dişisini etkileyen o en çekici adam değilimdir sonuçta. öte yandan yine de bazen bir kadınla rastlaşmak ve tanışmak oluyor tabi ama burada da her şey çok karmaşık çünkü biriyle buluşacaksın karşılıklı olarak çekici bulmak, akan bir muhabbet, karşının zihnine dair bir merak, bir hoşlantı, onunda sende aynı hoşlantıyı bulması falan derken bu baya küçük ve zor bir yol oluyor. eskiden çok daha kolaymış gibi geliyordu böyle şeyler ama artık gelmiyor ve kendine zihnen saygı duyduğum kadınları da pek göremiyorum çünkü müthiş bir sığlık ve vasatlık içinde yaşayıp duran insanlar birçoğu(erkeklerin de birçoğu böyle) ha arada yine de görüyorum tabi. ben de pek matah falan değilim ama izah edilemez bir sınırlılık ve tatsızlık var ortada. üstelik karşı taraf da beni çekici bulmayabilir zihnen. iki taraf birbirini zihnen ve bedenen çekici bulacak da sonra bir şeyler bir şey olacak da cidden zor işler.

    her şey çok zor ve yorucu ya. ben de pek sevmiyorum insanlarla tanışmaya çalışmayı. gerçi dertleşecek insanlar veritabanına kayseriden ehe diye yazmıştım ama klavye delikanlılığı ve kolaycılığı daha başka elbette*. bence ben insanlarla tanışmayı hem seviyorum hem de hiç sevmiyorum çünkü bir fikir olarak bu çekici, teoride güzel ama pratikte verimli ve hoş bir şey çıkmıyor oradan.
  • her tanıştığına en baştan kendini anlatmak... artık o gücü kendimde göremiyorum.
  • yanlış kullanıldığını düşündüğüm bir tabir.

    eski biriyle zaten tanışma şansınız yoktur. tanışmak dendiği anda zaten yeni, yani tanımadığınız yabancı biri ile ilk kez iletişime geçme eylemi gerçekleşir. bu yüzden de biriyle tanışmak ifadesi yeterlidir ve doğrusudur. yeni biriyle tanışmak anlamsız bir ifadedir. hayatınızda yeni olmayan biriyle tanışma şansınız var mı ?

    evet sabahın 5 buçuğunda tam olarak bu dikkatimi çekti. ben takılırım böyle detaylara elimde değil.
  • kızım 12 yaşına gelinceye kadar benim yüksekten korktuğumu bilmedi. korkum ona da geçmesin diye kalp krizleri geçire geçire saklamıştım ondan. annem sakladığımı bilmeyip söylemeseydi daha da saklardım. bir başkası olsa korkuma fobi der, lakin ben fobi mi emin değilim. kalp krizi geçirecek kadar, panikle saçma sapan hareketler yapacak kadar korkuyorum yüksekten. hatta inişli çıkışlı yollar bile (art ardaysa tabii) yüreğimi ağzıma getirir. yine de eğer yapmak istediğim bir şey, gitmek istediğim bir yerse bu korku beni engellemez. teleferikle delirmenin sınırlarında uludağ'a çıkabilirim mesela. ne bileyim, küçükken arkadaşlarım okulun etrafındaki beton çitin üstünden koşarak geçerlerdi ben 4 ayak ve olabilecek en yavaş hareketlerle geçerdim, ama geçerdim. gülerdi arkadaşlarım bana, ben de onlara gülerdim. yani yükseklik korkusu beni istediğim herhangi bir şeyden geri bırakmadı. kız kulesinin tepesinde mesela, duvara yapışa yapışa (yeğenlerimin sırtlarından tutup benimle yapıştırarak) denizi de seyrettim.

    bunun sırrı şu idi, ben yükseklikten hep korktum. diyorum ya, kalp krizi geçirecek kadar. yine de o yükseklere çıkabildim, çünkü ayaklarımın az buçuk da olsa sağlam bir zeminde durduğunu hissettim.

    yeni biriyle tanışmak benim için böyle biraz. kendimi anlatacağım, kendini anlatacak, birbirimizi tanımaya çalışacağız, arkadaşlığın amacı ne ise oraya kadar tanımaya çalışacağız. yani iş için tanıştığım yeni birine tüm hayatımı ve kendimi anlatmak istemem mesela, iş ile ilgili olarak profesyonel sınırlarda gezinirim. sonuçta her ne için tanıştıysam -ki evet, yeni biriyle tanışmak yorucu/korkutucu ama güzeldir, yine de ayaklarımın o zemine bastığını bilmem gerekir. tanıştıktan sonra ibre nereye çekerse çeksin, ilk anda tanışmamızın sebebini bilmem gerekir. ki böylece kendimi güvende hissedeyim ve o duvarın üzerinden dört ayak da olsa ilerleyebileyim.

    çünkü korkum fobi olsa (ya da fobi sınırlarında gezinse) bile yeni tanıştığım bir insanın peşinden gerekirse dağın tepesine çıkarım. sadece, bana bir güvenlik noktası lazım. o dağın tepesine çıkıp orada kalakalmak da var. geriye, kendi düzenime dönebilmek için ayaklarımın yere bastığını bilmem gerekir.
  • kendini tekrar tekrar anlatmak cok yorucu bir hal almaya basladi. yas aldikca artik ezberliyoraun bu kisir donguyu. ve her seferinde biraz daha kisaltiyorsun cumlelerini. bu da kotu tanismalara sebep oluyor.
hesabın var mı? giriş yap