13 entry daha
  • cermenler günümüzde almanya, avusturya, çekya ve polonya’nın bir kısmının orta ve kuzey avrupa boyunca yayılan halkı. kuzey denizi ile baltık denizi kıyılarına kadar uzanmışlar. ren, tuna ve vistül nehirleri arasına yerleşmişler. roma kaynakları germania (germanya, cermenya) bölgesinin, yani cermenlerin ülkesinin, galya (bugünkü fransa, belçika ve isviçre’nin batısı) ile sınırının ren nehri olduğunu söylüyor.

    bu geniş coğrafyaya yayılan insanları bugünün tahayyülüyle ortak bir çatı altında toplanan ve birlik içinde yaşayan bir halk olarak düşünmek yanlış olur. cermenler - bir kısmı çoktan kaybolmuş olan - sayısız kavimden oluşur: saksonlar, franklar, gotlar, vandallar, anglosaksonlar, burgundlar, thüringler bunlardan birkaçı. farklı cermen kavimleri hemen hemen aynı dili konuşurlar, ancak kendi aralarında barış içinde yaşadıkları söylenemez, yer yer çatışırlar. mesela kimi cermen toplulukları galya’yı yağmalarken kimisi de galyalılarla efendice ticaret yaparmış. keza farklı bilim dallarından araştırmacılar da cermen kavimleri konusunda fikir birliğine varamamış gibiler. öyle ki dilbilimcilerle tarihçiler hangi kavimlerin cermen, hangilerinin kelt kökenli olduğu konusunda fikir ayrılığına düşer.

    yazılı kaynakları neredeyse bulunmadığı için gündelik hayatlarına dair bildiklerimiz ele geçen az sayıdaki arkeolojik buluntuya ve çağdaşı olan kavimlerin cermenler hakkında yazdıklarına dayanıyor. cermenler konusunda ilk bilgileri aldığımız tarihçi tacitus cermenlerin yaklaşık 200 kişilik küçük topluluklar halinde yaşadığını aktarmış. kökenini bilmediğimiz cermen (german) sözcüğüne i.ö. 80 yıllarında tarihçi poseidonus’un metinlerinde rastlanıyor. cermenleri “barbar” olarak tanımlayanlar ise romalılarmış: eski yunanlar ve romalılar çok geç tanıştıkları bu kavimlere barbar demiş.

    cermenler geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlamışlar. çok eşlilik yasak, aile ise toplumun temeli imiş. dinleri de malum, pagan (çok tanrılı). tapınakları yok, kutsal alanları var (ormanlar, su kenarları gibi). 3 tanrı sülalesi mevcut: aslar (asen), wanlar (wanen) ve devlerle canavarlar (ungeheuer und riesen). bu üç sülale birbiriyle savaşıyor, yeryüzü harap oluyor ve harabeliğin üzerinde "mittelerde" (midgard) oluşuyor (nordic yaradılış anlatısı). ana tanrı wotan/wodan (odin). tanınan diğer bazı tanrılar: freya, donar (thor) ve tyr.
    insanlar özgür, yarı-özgür (hizmetçiler) ya da köle (savaş esirleri) olarak gündelik hayata katılırlarmış. bu sisteme rağmen hiyerarşik bir yapıları olduğu da söylenemiyor, çünkü bu üç grup terk edilemez değil. yöneticiler kral olarak doğmuyor, büyülü güçleri olduğuna inanılan kişiler arasından seçiliyor. şöyle ki, meşe (eiche) ağaçları cermenlerde kutsal. cermenler kutsal saydıkları meşe ormanlarında yılda 1 ya da 2 kez thing/volksthing denen toplantılar düzenliyor. toplantı mekânı thing’in yapıldığı yer anlamına gelen “thingplatz”. thingplatz’da toplanan insanlar yasaları, uygulanacak cezaları, kamuyu ilgilendiren konuları bu toplantılarda karara bağlıyorlar. yöneticileri de thing’lerde seçiyorlar. meşe ağaçlarına konan kuşlar tanrıların ulakları, çünkü tanrılar genelde meşe ağaçlarında takılıyor. thing sırasında kuşların tanrılardan getirdiği haberi her kim anlarsa o kişi kral oluyor. kralın büyülü bir güce sahip olduğu, böylece tanrıların mesajını anladığı düşünülüyor. bu büyülü gücün adı königsheil, yani 20. yy.da hitler’in kötüye kullandığı heil sözcüğü.

    tabii her şey geçici.
    çok tanrılı dönem usul usul kapanıyor ve monoteizme geçiliyor: britanyalı misyoner bonifatius (sözlükte boniface ve bonifacius başlıklarında ele alınmış) cermen ülkesine gelip meşe ağaçlarını kesiyor ve wotan’ın güç kaybettiğini, ağaçların da kutsal olmadığını gösteriyor. bu dinci bonifatius 754 yılında “şehit” edilmiş (cermenlerin hristiyanlaştığını görememiş olabilir).
    yukarıda değindiğimiz gibi, cermenlerin yazılı kaynakları tek tük. yalnızca kutsal meşe ormanlarını kutsal savaş baltalarıyla kesmek değil, latinceyi cermenler arasında yaymak da hristiyanlaşmaya hizmet etmiş. bu da aslında cermenik metinlerin yok olduğu, kalanların aslının bozulduğu ve çarpıtıldığı demek oluyor. ancak kıtada başlayan hristiyanlaşma bugünkü izlanda ve grönland bölgesindeki kuzey cermenlere ulaşmadığı için pagan (hristiyanlık öncesi) cermen metinlerine de oralardaki kazılarda ulaşılmış. almancanın (ve iskandinav dillerinin) bilinen ilk yazılı kaynakları (edebi eserleri) runik harflerle yazılan ve alfabesine futhark dediğimiz bazı destanlar, kahramanlık ve savaş şarkıları: hildebrandslied, edda-lieder gibi.
    benim en sevdiğim merseburger zaubersprüche (merseburg büyüleri, merseburg büyü sözleri) 4./5. yy.a tarihlenen, ama 10. yy.da orijinaline yakın şekilde yazıya geçirilen metinler. gündelik hayatla ilgili çok güzel bilgiler içeren bu metinlerde örneğin kolu kırılan birinin iyileşmesi için hangi şarkının söylenmesi gerektiği gibi şeyler anlatılıyor.

    bu arkaik metinden hristiyan öğeler taşıyan başka bir metne geçelim: ulfila ya da wulfila adlı incil ayinlerde kullanılması amacıyla metni yazıya geçiren rahibin adını taşıyor. yunanca, latince ve runik harflerin bir karışımından oluşan yapay bir alfabe ile yazılmış. bu alfabenin adı codex argenteus.

    son olarak hepimizin bildiği nibelungenlied: özellikle ilk bölümü cermenik kökenle bağlantılı bir destan (nibelung’ların ilk bölümünü konu eden bir film de var, curse of the ring / ring of the nibelungs). ilk bölüm pagan cermen dönemini anlamak için elverişli bir metin. ikinci bölümde hristiyanlaşma ve uzak halklarla temaslar da var (örn. destandaki etzel, avrupa hun devletinin attilası aslında).
    son olarak, cermenleri farklı açılardan okumak için kavimler göçüne, romalılarla savaşlara ve britanyalı keşişlerin cermenleri hristiyanlaştırma faaliyetlerine bakılabilir.

    devamı için (bkz: carolus magnus/@metonymics)
    "heil hitler" için (bkz: heil hitler/@metonymics)
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap